Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş, Ankara’da faaliyet gösteren kırsal kalkınma kooperatif, birlik ve derneklerinin temsilcileriyle bir araya geldi. Yurt dışında sulu tarımın 14-15 bin dönümden aşağı yapılmadığı yerler olduğuna vurgu yapan Yavaş, bizdeki gibi 200-300 dönümlük ve bize göre büyük sayılabilecek sulu tarım arazilerine onlar ‘hobi bahçesi’ gözüyle bakıyorlar.” dedi.

ABB Başkanı ve CHP ABB Başkan Adayı Mansur Yavaş, bugün Ankara Kent Konseyi’nde “Kırsal Kalkınma Kooperatif, Birlik ve Dernekleri İstişare Toplantısı”na katıldı. Ankara Kent Konseyi Başkanı Halil İbrahim Yılmaz, ABB Kırsal Hizmetler Daire Başkanı Ahmet Mekin Tüzün, AKK Çevre ve İklim Meclisi Başkanı Ömer Şan, Kırsal Kalkınma Çalışma Grubu Sözcüsü Ayfer Ulusoy, eski AKP Gümüşhane Milletvekili Feramuz Üstün ve Kooperatifçilik Uzmanı Necmettin Pehlivan’ın da katıldığı toplantıda konuşan Yavaş, şunları söyledi:

Kırsaldan kente geliyorlar

“Seçimlerden önce bütün ilçelerde özellikle yaptığım konuşmaların hepsinde artık yurtdışından bitki, ağaç vs bir şey getirmeyeceğimize ve ‘projesi yok’ diyenlere de, ‘En büyük projem Ankara’da üretimi artırmak, Ankara halkını zengin etmek.’ diye sözlerime böyle başlıyorum. Bunun iki tane amacı vardı. Birincisi eğer siz insanları kırsalda tutmazsanız kent merkezine geliyorlar. Kent merkezine geldiği zaman devletin hiçbir kurumuna gidemiyorlar. Herkes kendisine en yakın gördüğü belediyeye gidip belediyeden iş istiyor. Ne iş yapar dendiği zaman ‘her işi yaparım’ diyor ama her işi yaparım diyen de tabi ki bir kamu kurumunda verimli olması mümkün değil, dolayısıyla değerlendirilemiyor.”

ABD F-35’leri verecek vermeyecek tartışılıyor

Peki, bu niye böyle oldu? Artık kitaplardan okuyoruz, o yılları hatırlayanlar kalmadı. Biliyorsunuz Türkiye’de uçak fabrikası kurulmuştu Kayseri’de ve bu uçak fabrikası yurt dışına uçak satmaya başladı. Sonra birden bire bazı eller devreye girdiler, dediler ki ‘siz uçağı şu kadara mal ediyorsunuz ne gerek var’ dediler ‘biz size daha ucuzunu vereceğiz’ deyip o fabrikanın kapanmasını sağladılar. O yıllarda öyle bir mantık vardı, o yılların hükümetleri bunu kabul ettiler ve şu an biz uçağımızı hep dışarıdan alıyoruz ve hatta biliyorsunuz Amerika’yla olan en büyük sorunumuz F-35’ler verecek, vermeyecek kongreden çıktı, çıkmayacak. Hâlbuki 50’li yıllardaki bu teknoloji bu güne kadar gelseydi bence hiç kimseye ihtiyacımız yoktu. Yine dünyadaki belli başlı uçak fabrikalarına milyar dolarlar vererek hala uçak satın alıyoruz.”

 

Amerika’daki bir çiftçinin üretimi neredeyse Türkiye’nin üretimine eşit

“Aynı politikayı bundan 30-40 yıl önce şöyle başladılar, ‘ya niye siz arpa, buğdayla uğraşıyorsunuz? Amerika’dan getirirseniz çok daha ucuza mal oluyor ve halk daha ucuza un alacak, daha ucuza gıdasını temin edecek’ gibi şeylerle bu tarımı kırsalda herkesin yapması yerine çok büyük karteller oluşturmak suretiyle onların yapması gerektiği iddia edilmeye başlandı. Ben kendim gözümle gördüm. Amerika’daki bir çiftçinin yaptığı üretim neredeyse Türkiye’nin üretimine eşit. GDO’lu ürünlerle falan bir şekilde daha fazla ürün alıyor, bunları gemilerle bize gönderiyorlar. Sonuçta ne oluyor? Böyle olunca Türk çiftçisi yavaş yavaş tarımı bırakmaya başlıyor. Bunun sonucu nedir? Gıdada dışarıya bağımlı olmak, aynen petrolde bağımlı olduğumuz gibi. Daha sonra köy okulları kapatıldı ve sürdürülen tarım politikaları nedeniyle artık insanlar bu işle uğraşmaz oldular. Hayvancılıkta da aynısı yaşandı. Ben yine yurt dışında gördüm 100 bin baş’lık çiftlikler var. Sulu tarımı 14-15 bin dönüm ekmeyene kimse itibar etmiyor. (ki Beypazarı’nda 200-300 dönüm sulu tarım eken bile bayağı büyük çiftçi sayılır.) 200-300 dönüm ekene diyorlar ki ‘hobi bahçesi’ diyorlar. Bu 15 bin dönümden aşağı olmaz. Yani tarımla, hayvancılıkla uğraşan nüfus Amerika’da yüzde 14, Türkiye’de de bunun böyle olması lazım diye bunu bize kabul ettirdiler. Bunu kabul ettirirken şöyle bir şey olsaydı mantıklıydı. Eğer siz bu çiftçilikle uğraşanların çocuklarına tarımın yerine sanayiyi ikame edip, koyup bunları o şekilde yönlendirip çoluğuna çocuğuna bu şekilde iş bulacak hale getirseydiniz mantıklıydı. Ama Türkiye’nin gerçekleri böyle değil. Türkiye’de hala Türkiye’nin her yerinde köylerde kırsalda yaşayan insanlar kendileri hiç kimseye yük olmadan üreteceğiz diye uğraşıyorlar. Bunlara bu işi bırak dediğiniz zaman yapacak işleri yok, aç kalacaklar ve sürdürmek istiyorlar. Bu zamana belki yayılabilir, sadece belli yerlerde bu işin yapılması için ama 30-40 yıldır sert bir şekilde yapıp maalesef tarımı öldürdüler.” (kaynak:haymanagazetesi.org)

CEVAP VER