Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, 24 TV’de yayınlanan Arafta Sorular programında, Star yazarı Esra Elönü’nün sorularını yanıtladı.

CHP’den ailecek darbe yediklerini belirterek bu süreci anlatan Feyzioğlu, Benim farklı şapkaları aynı anda giymemi istediler. Ben aynı anda giymeyi reddettiğim için, hiçbir siyasi partinin söylemini tekrarlamadığım için çok ciddi linç kampanyalarına maruz bırakıldım.’ ifadelerini kullandı.

İşte Arafta Sorular’da konuşulanlar…

“Arafta değilim. Çünkü ne istediğimi ve ne yaptığımı biliyorum.”

Esra Elönü: Arafta mısınız?

Metin Feyzioğlu: Arafta değilim. Çünkü ne istediğimi ve ne yaptığımı biliyorum. Tereddütler içinde değilim. Bir görevim var. Görevin tamamını bilmeyebilirim. Ama bir görevim olduğunu biliyorum. Ve mücadele edip çalışıyorum. Kendimi bilerek çalışıyorum. Arafta değilim.

“Ne muhalifim, ne de yandaşım. Doğrudan yanayım.”

Esra Elönü: Muhalif misiniz, yandaş mı?

Metin Feyzioğlu: Ne muhalifim, ne de yandaşım. Doğrudan yanayım. Doğrunun mutlak olmadığını bilirim. İnsanın yetisi, yeteneği sınırlıdır. Sınırsız olsaydı; istişareye de ihtyaç olmazdı, meclise de ihtiyaç olmazdı.

Ben her şeyi kavrayamam ama bildiğim konuda doğru bildiğimi anlatırım. Bu doğrum kimi zaman dinleyenin aklındakine ters olur bana ‘muhalif’ der, aklındakiyle aynıdır ‘bizden’ der.

“Cumhurbaşkanımız ile tartışmamız keşke olmasaydı.”

Esra Elönü: Adli yıl açılışında bir konuşma yaptığınız sırada, o zamanın Başbakanı, Sayın Cumhurbaşkanımızla aranızda bir gerginlik olmuştu. Unutmanız mümkün değildir, hatırlıyorsunuzdur. O arayı nasıl düzelttiniz?

Metin Feyzioğlu: Cumhurbaşkanımız ile tartışmamız keşke olmasaydı.

Belki o konuşmaya girmeyebilirdim, daha kısa tutabilirdim. Ama özü itibariyle doğru cümlelerin olduğu, sukunetle okunduğunda bunların görülebileceği bir metindi.

“İktidar bana göre doğruyu yaptığında desteklemek zorundayım. Doğru olanı yapması için düşüncemi sunmak zorundayım.”

Esra Elönü: Siz aslında muhalif olmadığınız için mi yoksa hükümetin Türkiye’nin menfaatleri adına uzattığı eli tuttuğunuz için mi linç yiyorsunuz?

Metin Feyzioğu: Ben Türkiye Barolar Birliği Başkanıyım, yargının bir parçasıyım. Biz avukatlar, yargının ayrılmaz bir parçasıyız diyen birinin, onların temsilcisinin siyasetin muhalif olmasını beklemek büyük bir çelişki. Çünkü iktidar ve iktidara muhalefet kaçınılmaz olarak bir siyasi çatışmadır. İktidar bana göre doğruyu yaptığında desteklemek zorundayım. Doğru olanı yapması için düşüncemi sunmak zorundayım.

“Diyarbakır anneleri bir görev üstlenmiştir, onların desteklenmesi gerekir. Biz gidip manevi desteğimizi sunduk.”

Esra Elönü: Diyarbakır annelerine destek olmak, siyaset yapmak mıdır?

Metin Feyzioğlu: Asla. Onlar acılı ve onlar evlatları kandırılıp dağa kaçırılmış insanlar. O annenin acısını anlamak lazım. Biz koştuk, gittik. Onlara koşup gittiğimiz için de bir grup tarafından linç yedik. Devlet ayrıdır, hükümeti ayrıdır. Bu bir devlet meselesidir. Terörle mücadelenin başarılı olması için kaynağında kurutulması gerekir. O kaynağın kurutulması için anneler burada bir görev üstlenmiştir. Onlara destek olmak gerekir. Biz gittik ve onlara manevi desteğimizi sunduk.

“HDP’nin, PKK’ya samimi olarak ‘sen terör örgütüsün’ diyebilmesi lazım.”

Esra Elönü: HDP kapatılmalı mı?

Metin Feyzioğlu: Siyah beyaz bir soru değil bu, net cevaplanabilecek bir soru değil bu. Zor bir soru. Ama hiç bir zor sorudan da kaçmadığımı göreceksiniz şimdi. Öncelikle HDP’nin, PKK’ya samimi olarak ‘sen terör örgütüsün’ diyebilmesi lazım. Çünkü Anayasamıza göre de siyasi partiler demokratik hayatın vazgeçilmesidir. Sebep; şiddet ve demokrasi yan yana olmaz. Terör ve demokrasi yan yana barınmaz. Bu sebeple bir siyasi partinin terör örgütüne sen terör örgütüsün demesi lazımdır.

“Biz ailecek CHP’den darbe yedik.”

Feyzioğlu, “Siz CHP üyesiydiniz, CHP’den bir darbe yediniz mi?” sorusuna ise şöyle yanıt verdi:

“Biz CHP’den ailecek yedik. CHP 1960’larda İsmet Paşa, Metin Toker, Bülent Ecevit tarafından yelpazenin soluna kaydırıldığında, rahmetli dedem ‘CHP’nin merkezde kalması lazımdır. Milliyetçilik oku, en önemli okudur. Merkezde kalması halinde ana arteri tutmaya devam eder.’ dediği için partiden ayrılmak zorunda kalmıştır.   Ondan sonra CHP yönetimleri dedemi hep karşısında gördüler. Hiç affetmediler. Oysa doğru bir şey söylemişti. Uzun süre ana akımı kaybetme sebeplerinden biri budur. Belki de değildir. Vatandaş gözlemi olarak söyleyebilirim. Ama burada ailevi sebeple biraz taraflı olabilirim. Ben yetişme tarzım itibariyle Cumhuriyetin kuruluş felsefesinin çok doğru olduğunu, hak yolunda hizmet etme hevesimin, millete hizmet ederek tatmin olabileceğimi düşündüm. Bunun da Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği yol olduğuna inandım. Mustafa Kemal Atatürk’ün kendini tanımladığı şekilde Atatürkçüyüm. Cumhuriyetçiyim.

Cumhuriyetin kuruluş değerlerinin, felsefesinin milli ve manevi değerlerle çatışma içinde olmadığını, onları taçlandırdığını düşünüyorum. Yeter ki doğru anlaşılsın ve anlatılabilsin. CHP Parti Meclisi’ne bir dönem katkım olacağını düşünerek girdim. CHP içerisinde gördüm ki; benden bulunduğum mevkii siyasi particilik faaliyetlerinde kullanılması isteniyor. Ben bunu yapamam, bunu yaparsam şu anda 140 bin avukatı temsil ediyorum. Ortak paydamız, siyasi partiler değil bizim.Benim farklı şapkaları aynı anda giymemi istediler. Ben aynı anda giymeyi reddettiğim için, hiçbir siyasi partinin söylemini tekrarlamadığım için çok ciddi linç kampanyalarına maruz bırakıldım.”

“17-25 Aralık’ta Sayın Başbakan’dan randevu alarak bunun bir darbe girişimi olduğunu söyledim.”
Esra Elönü: 15 Temmuz darbesinden sonra, ‘Bunun çok büyük bir operasyon olduğunu anladım, kalkışma olduğunu anladım.’ Diyorsunuz. Ama benim de aklıma şöyle bir soru geliyor. Sizin tabirinizle kendinizi ilk milli olarak güncelleme safhası neden 17 – 25 Aralık’tan sonra olmadı? Çünkü o da siyasi bir darbeydi. O 17-25 Aralık’ta neden olmadı?

Metin Feyzioğlu: Samimi bir cevap istiyor musunuz? Öncelikle az önce söylediğim tam olarak bu değildir. ‘Milli olarak kendi güncelleme ihtiyacı hissettim.’ demedim. Ben gözümü açtığım andan itibaren milliyim. Türkiye’de farklı düşünen insanların birbirini anlamadan birbirlerini hainlik ile suçlaması çok yıpratıcı. Oysa çok farklı dünya görüşlerinden olduğunu düşündüğümüz ama bu nillet için yüreği çarpan insanlarımız var. Şimdi biz unuttuğumuzu bir hatırlatalım. Unuttuğumuzu düşünüyorum. Tarihler ya 17 – 25 Aralık arasındaydı veya da 25 Aralık’ı biraz geçmişti. Ben Sayın Başbakan’ın Özel Kalem Müdürü’nden bir Cuma akşamı randevu istedim. Ertesi gün saat 11.00’e bir randevu jet hızıyla geldi. İstanbul’daki çalışma ofisinde Sayın Başbakan’a ‘Bir darbe girişimidir.’ dedim.

O tarihte pek çok kişi kim kazanacak diye beklemekteydi. Benim umurumda değil böyle bir çatışma. Ben devletime yönelik bir hareket görüyorum. Sayın İlker Başbuğ, Zekeriya Öz gibi savcı cübbesi giyen terörist tarafından tutuklamaya sevk edildiğinde bir açık mektubum gazetelerde yayınlandı. Gönül isterdi ki ben bunu açık mektupla değil de randevu alıp elden anlatabilseydim. O yüzden ancak gazete vasıtasıyla sunabildim bu mektubu.

Bu açık mektup şunu söylüyordu, “Zekeriya Öz denen bu şahsın temsil ettiği yapı bir büyük büyük darbe girişimi içindedir. Amaç Genelkurmay Başkanını tutuklamak değildir aynı anayasa maddesinin güvencesinden yararlanarak Başbakanı tutuklamaktır ve yargılamaktır” diye yazan Türkiye Cumhuriyeti’nde ki ilk kişi benim. 2 ay sonra Sayın Hakan Fidan tutuklanmayan kalkışıldı. O zaman anlaşıldı ki aslında müdahele İlker Başbuğ’a değildi. O tutuklamayı bir mızrak ucu yapıp oradan anayasanın ilgili maddesini DGM eliyle delip Tayyip Erdoğan’ı içeri almaktı. Bunu ilk yazan benim ve bu gazetelerde çıktı. O zaman öyle bir kamplaşma var ki Metin Feyzioğlu burdan saldırıya uğruyor.

“17-25 Aralık’ta yolsuzluk iddiası üzerinden yargı eli ile hükümeti devirme teşebbüsü diyen benim.”

Metin Feyzioğlu; 17-25 Aralık ile ilgili sözlerine şöyle devam etti. 

“Dikkat buyrun bunu anlatmak zorundayım sonra 17 – 25 Aralık geldi. 17 – 25 Aralık’ta devlet kitlendi. Korkunç bir şey oldu. Oturduk arkadaşlarla masanın başına istişare ediyoruz. Bu bir yolsuzluk soruşturması falan değil ban ben yolsuzluk var mı yok mu ile ilgilenmiyorum o ayrı bir şey. İlgilenmiyorum darken bu masanın konusu değil. O burada tartışılır. Fakat yolsuzluk iddiası üzerinden yargı eli ile hükümeti devirme teşebbüsü diyen benim.

Başbakan’dan gece randevu aldım ertesi gün 11’e davet etti bütün nezaketiyle ve dedim ki ben sizin yanınızda durmaya geldim ben milli bir insanım.

Bana “Ne öneriyorsun” dedi. ÖGM’leri kapatın dedim. Özel Görevli Mahkemeler… Şu anda içerİDde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin milli unsurları Fethullah Gülen yapısı ile mücadele ettikleri için yargı eli ile teslim alınmış durumdalar onları salın ki dedim millet kimin haklı kimin batıl olduğunu görsün. “Sana hak veriyorum, ne öneriyorsun” dedi. Ceza Kanunu’nu getirmiştim yanımda, Usul Kanunu’nu açtı, önerdiğim değişikliği sundum.“ 2 hafta içerisinde yapacağım” dedi. Sayın Başbakanım dedim bunu aşağı inince kameralara söyleyebilir miyim müsadeniz var mı yoksa gizli mi konuştuk dedim “söyle”dedi. İzin aldım, aşağıya indim ve bunu anlattım.

Bugünde bana ve aileme saldıran kanallar bugün yöneticileri hapiste ya da kaçak olan kanalların tamamı beni linç etmeye başladılar. Feyzioğlu Başbakana kurtarmak için bir el uzattı diye. Hayır benim derdim devlet. Bu devlet yıkılırsa, bu devlet bu emperyal yapının eline geçerse biz bunun altından kalkamayız. Dolayısıyla burada ciddi bir hatırlatma yapmış olduk.”

 

CEVAP VER