CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “İsrail hükümetinin Mescid-i Aksa’da ibadet yapılmasını yasaklamasını asla ve asla kabul edemeyiz. Her hükümetin, her inanca saygı göstermesi lazım.” dedi.

Kılıçdaroğlu’na, partisinin grup toplantısı öncesinde, Ressam Ertuğrul Ateş tarafından “Adalet” isimli tablo hediye edildi.

En büyük adalet yürüyüşçüsünün Mustafa Kemal Atatürk olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, Atatürk’ün bir imparatorluk yok edilirken yürüyüşünü Samsun’dan başlattığını söyledi. Kılıçdaroğlu, Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde yollarına devam edeceklerini bildirdi.

Bodrum açıklarında yaşanan depremi hatırlatan Kılıçdaroğlu, tüm Bodrumlulara geçmiş olsun dileğinde bulundu.

24’ncü Dönem Samsun Milletvekili İhsan Kalkavan’ın hayatını kaybettiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, Kalkavan ailesine başsağlığı diledi.

Bursa’nın Karacabey ilçesinde geçtiğimiz günlerde etkili sağanak ve dolu nedeniyle 95 bin 400 hektar arazinin zarar gördüğünü olaydan bin 350 çiftçinin etkilendiğini 239 milyon liralık bir kayıp yaşandığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, tarlaların sadece yüzde 10’unun sigortalı olduğunu söyledi.

Kılıçdaroğlu, “Tarlaların yüzde 90’ının sigortasız olmasının nedeni kiralama ve miras yoluyla ekimin yapılmış olması. Bunun mutlaka düzeltilmesi gerekir. Eğer çiftçi kayıt sistemi bu bağlamda yeniden ele alınır, kiralama ve miras yoluyla oluşan engeller ortadan kaldırılırsa sanıyorum tarım sigortası asıl gerçek işlevine kavuşmuş olacaktır.” diye konuştu.

Basın özgürlüğünün demokrasisi gelişmiş bütün ülkeler için önemine değinen Kılıçdaroğlu, gelişmiş tüm ülkelerde basının 4. güç olarak kabul edildiğini söyledi.

24 Temmuz’un Basın Bayramı ve Basından Sansürün Kaldırılışının 109. yıl dönümü olduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

“109 yıl önce basın üzerindeki baskılar kalktığı için bayram ilan edilmişti. Ama 109 yıl sonra Türkiye’de medya özgürlüğü yok ve gazeteciler bayram olarak kutlamadı. Geldiğimiz şu acı tabloya bakın. Basın bayramı kutlanmadı Türkiye’de. Aynı gün İstanbul’da Cumhuriyet gazetesinin davası görüşüldü. Cumhuriyet ile yaşıt bir gazete, bütün ömrü FETÖ gibi suç örgütleriyle mücadele eden bir gazete. Şimdi bu gazetenin yazarlarını alıyorsunuz, FETÖ ile iltisaklı diye yazarlarını hapse atıyorsunuz. Aklın mantığın alacağı şey değil.”

Tutuklu yazarların isimlerini okuyan Kılıçdaroğlu, “Umuyorum adalet tecelli eder de bu arkadaşlarımız duruşmadan sonra serbest bırakılırlar.” ifadesini kullandı.

Kadri Gürsel’in çocuğunu kucaklamak istemesine izin verilmediğini belirten Kılıçdaroğlu, Ahmet Şık’ın ise soru üzerine “Tek servetim kızım” dediğini anlattı.

Cumhuriyet gazetesi iddianamesini hazırlayan savcının FETÖ’den yargılanan biri olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, “109 yıl önce basın üzerindeki baskıyı kaldıran Ali Paşa vasiyetnamesinde şunları yazıyor; ‘Basın özgürlüğü ancak hatalarını düzeltmek istemeyen hükümetler için bir tehlikedir. Vatanın iyiliğinden başka bir şey düşünmeyen hükümet için basın özgürlüğü bir nimettir.’ Yanlışı size basın gösterir. Eğer siz basın üzerinde baskı kurarsanız bu ülkeye ihanet etmiş olursunuz. Geldiğimiz süreç maalesef budur.” ifadelerini kullandı.

24 Temmuz’un ayrıca Lozan Barış Antlaşması’nın 94. yıl dönümü olduğunu anımsatan Kılıçdaroğlu, Lozan Antlaşması’nın Türkiye’nin tapu senedi olduğunu bildirdi.

Lozan’dan önce Sevr Anlaşması’nın iyi irdelenmesi gerekliliğine dikkati çeken Kemal Kılıçdaroğlu, 433 maddelik Sevr’in 10 Ağustos 1920’de Rıza Tevfik, Bağdatlı Mehmed Hadi Paşa ve Reşat Halis tarafından imzalandığını hatırlattı.

Rıza Tevfik’in hatıralarında, teklif edilen maddelerin hükümet ve padişah tarafından bilindiğini ve onaylarının ardından kendilerince imzalandığını anlattığını belirten Kılıçdaroğlu, Sevr öncesi Osmanlı’nın toprak büyüklüğünün 5,5 milyon kilometrekareyken, Sevr Anlaşması’na göre bu alanın aşama aşama 470 bin kilometrekareye düştüğünü anlattı.

Sevr’in 36’ncı maddesini okuyan Kılıçdaroğlu, maddeye göre Osmanlı padişahının İstanbul’da oturabileceğini ancak Osmanlı hükümetinin soy, din ve dil azınlıkların haklarına dürüst bir şekilde saygı göstermekte kusur etmesi halinde müttefik devletlerin padişahı İstanbul’dan çıkarma yetkisi bulunduğunu söyledi.

69’ncu Madde’nin İzmir üzerindeki egemenliği Yunanistan’ı bırakırken, sınırları ve padişahı korumak için toplamda 50 bin kişilik orduya izin verdiğini de aktaran Kemal Kılıçdaroğlu, şu açıklamaları yaptı:

“Bunları anlatmamın nedeni şudur; hani bunların külahlı bir adamı vardı ya arada bir televizyona çıkıp ‘Keşke Yunanistan alsaydı’ diyen adam ve o adama dokunmayan yargı, o adama ses çıkarmayan hükümet, onların ikisine de lanet olsun diyorum. Neden Osmanlı bu hale geldi? Neden Osmanlı parçalandı? Neden teslim edildi? Hiç bunun üzerinde düşünen, konuşan yok. Yeri geldiğinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e her şeyi söylüyorlar.”

Atatürk’ün Nutuk’taki Sevr’i reddettiği yazısını okuyan Kılıçdaroğlu, milletin azim kararlılığı ile yeni bir cumhuriyetin ilan edildiğini anlattı.

Sevr Anlaşması’ndan 3 yıl sonra Lozan’da bu kez yeni bir masa kurulduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, Lozan Anlaşması ile 470 bin kilometrekareye düşen vatan toprağının 736 bin kilometrekareye çıkarıldığını, Hatay’ın ilhakı ile de bu rakamın 738 bin kilometrekareye yükseldiğini bildirdi.

Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

“Atatürk’e dil uzatanlarda vicdan var mıdır, ahlak, inanç, vatan sevgisi var mıdır acaba? Lozan’ı küçümseyenlerde vicdan var mıdır, ahlak var mıdır? Bunların tamamının bilinmesi lazım. Peki ne oldu? Son 15 yılda, Lozan’dan bu yana Türkiye ilk kez toprak kaybına uğradı. 12 adasını Yunanlılara teslim etti, Süleyman Şah Türbesi’ni kaçırdı. Süleyman Şah Türbesi’nin yeri bize aittir. Terör örgütlerine toprağını bırakıp kaçıyorsun. Bir de kalkmış ‘vatan, millet’ diyorlar. Sen önce onun hesabını vereceksin. Süleyman Şah Türbesi’ni hangi gerekçeyle kaçırdın, koruyamadın onu?”

Dış politikanın ciddi bir iş olduğunu ve iç politikaya malzeme edilemeyeceğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, dış politikanın ayrıca milli olması gerektiğini söyledi.

Bugün Türkiye’nin dünyadan soyutlanmış bir ülke haline geldiğini iddia eden Kılıçdaroğlu, “Herkesle kavgalılar. 15 yıl önceye bakın, herkesle barışık olan bir Türkiye… En son AB ve Almanya ile kavgalılar. Buradan AB yetkililerine seslenmek isterim; Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik sosyal hukuk devletidir. Türkiye Cumhuriyeti çağdaş uygarlıktan yana bir devlettir. Türkiye Cumhuriyeti uygar dünyanın bir parçasıdır ve Türkiye Cumhuriyeti AKP’den ibaret değildir.” diye konuştu.

Kılıçdaroğlu’nun bu sözlerine üzerine Türkiye seninle gurur duyuyoru sloganları atıldı.

Son günlerde Filistin’in yeniden kaynamaya başladığını belirten Kılıçdaroğlu, İsrail’in Mescid-i Aksa’ya yönelik uygulamalarını eleştirdi.

CHP’nin bu konuda duyarlılığının belli olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, sorunun barışçıl yollarla çözülmesi gerekliliğine değindi.

Kılıçdaroğlu, “İsrail hükümetinin Mescid-i Aksa’da ibadet yapılmasını yasaklamasını asla ve asla kabul edemeyiz. Her hükümetin, her inanca saygı göstermesi lazım. Kaldı ki Mescid-i Aksa’nın İslam alemi için ne kadar önemli olduğunu herhalde onlarda çok iyi biliyorlardır. Bakın hicretin ilk 17 ayı boyunca Mescid-i Aksa kıble olarak kabul edilmiştir.” diye konuştu.

Hazreti Ömer ve Selahaddin Eyyubi’nin Mescid-i Aksa’da bütün inançlara özgürlük tanıdığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, İsrail hükümetinin Müslümanların duyarlılıklarını kabul etmesi gerektiğini söyledi.

İbadet yerinde şiddetin kabul edilemeyeceğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, “İbadet eden insana tekme atılmaz. Her inanca saygı göstermek insan olmanın varlık nedenidir.” dedi.

Kılıçdaroğlu, CHP’li milletvekillerinin destek amacıyla Filistin Büyükelçiliğini ziyaret edip bir tutum belgesi yayınladıklarını hatırlatarak, bu tutum belgesini okudu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Senin kabul edeceğin içtüzüğü, tıpkı anayasada olduğu gibi kabul etmiyoruz ve kürsüye çıkıp sonuna kadar konuşacağız” dedi.

Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, 15 Temmuz darbe girişimini endişeyle yaşadıklarını, “sokağın 15 Temmuz’unu gayet iyi bildiklerini” söyledi.

FETÖ liderinin “15 Temmuz’u ulusalcılar, Atatürkçüler yapmış olabilir.” dediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, “Sen Balyoz, Ergenekon davalarında ordudaki Atatürkçüleri, cumhuriyetçileri, demokrasiye bağlı paşaları, subayları ortağınla birlikte temizlemedin mi? Sen Balyoz, Ergenekon davalarının savcısıyla aynı menzile yürürken biz yine ‘adalet, hak, hukuk’ diye bağırmıyor muyduk?” diye sordu.

“Binlerce insana kan kusturulduğunu, binlerce ailenin mağdur edildiğini” savunan Kılıçdaroğlu, o dönemde de mazlumlara, mağdurlara sahip çıktıklarını söyledi.

Kılıçdaroğlu, “AK Parti size devleti teslim etti. Savcınıza kurşun geçirmez araba tahsis etti. Biz ‘F tipi yapılanma var’ derken, onlar size hürmetle ‘hoca efendi’ deyip yere göğe koymuyorlardı. Ankara’dan Pensilvanya’ya katar katar gidip, el etek öpüyordunuz, sofralarında oturuyordunuz. Biz bunları asla unutmadık.” diye konuştu.

Her istediklerinin verildiğini savunan Kılıçdaroğlu, vali, vali yardımcıları, kaymakam, general, rektör, emniyet müdürü, öğretmen, genel müdür, müsteşar, istihbaratçı, üniversiteler, dershaneler, bankalar, ihaleler istenildiğini ve verildiğini öne sürdü.

Kılıçdaroğlu, “Siz daha da ileri gittiniz, ‘Türkiye’nin bütün sırlarını istiyoruz, kozmik odayı istiyoruz’ dediniz kozmik odayı verdiler. Kozmik odayı bir terör örgütüne vermek vatana ihanettir. İhanet edenler de iktidardadır. Şimdi utanmadan, sıkılmadan ‘Bu darbe girişimini Atatürkçüler, ulusalcılar yapmış’ diyor. Asıl sorumlu, seninle birlikte sana devleti teslim edendir. Sana devleti teslim edenlerden er geç hesabını soracağız. Bir ipte iki cambaz oynamaz, iki cambazdan biri düştü diğeri duruyor. O da düşecek hesabını verecek. Aynı menzile gidiyorlar.” dedi.

CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan’a, henüz milletvekili değilken 2007 başlarında, birinin, “İçinde ordudaki FETÖ yapılanmasının bütün ayrıntıları var.” diyerek bir flash disk verdiğini anlattı.

Özkan’ın da bunu dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı’na gönderdiğini, Kara Kuvvetleri Komutanlığının, Genelkurmay Başkanlığına, oranın da Hava Kuvvetleri Komutanlığına ilettiğini belirten Kılıçdaroğlu, burada flash diskin içindeki bilgileri incelemek üzere Güneş Çalışma Grubu oluşturulduğunu ifade etti.

Kılıçdaroğlu, 9 Şubat 2009’da, bu flash diskteki bütün bilgilerin, dosyaya aktarıldığını, “Toplum nezdinde TSK’nın itibarını zedelemek ve intikam amacıyla üretilmiştir, gerçeği yansıtmamaktır.” denilerek dosyanın kapatıldığını söyledi. Kılıçdaroğlu, bunu kapatan 5 subaydan 3’ünün şu an hapiste, birinin de Akın Öztürk olduğunu söyledi.

Kılıçdaroğlu, bu flash diskin içinde, 15 bin subay, astsubayı içeren bilgi belge, 6 bin TSK mensubunun özel hayatı, siyasi yaşam biçimi, alışkanlıklarına ilişkin fişleme bilgiler, dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve sonrakiler ile 86 general hakkında özel fişleme bilgiler, binlerce FETÖ’cü subayın örgüt ilişkileri, himmet ödemeleri, fotoğraflı evlilik broşürleri bulunduğunu kaydetti.

Özkan’ın bu flash diski teslim etmesinden bir yıl sonra, 23 Eylül 2008’de Ergenekon davasından gözaltına alındığını, 6 yıl hapishanede yattığını anımsatan Kılıçdaroğlu, “Özkan yargılanırken dönemin Başbakanı, ‘Bu davaların savcısıyım’ diyordu. Güneş Çalışma Grubu, iktidarın bilgisi dahilinde mi kuruldu? Bilgisi dahilinde kurulmuşsa bu dosya kapatılırken Başbakan, Adalet ve Milli Savunma bakanları kimdi, tamamının açığa çıkması lazım. Eğer o bilgiler ciddiye alınsaydı, dönemin hükümeti MGK kararlarını yok saydığı gibi flash diskteki bilgileri de yok saymasaydı bugün ne 250 şehidimiz ne 2 bin 193 gazimiz olacaktı.” diye konuştu.

Özkan’ın, aldığı bilgileri sadece bir flash diskte değil, birden fazla yerde tuttuğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz’dan sonra İstanbul’daki bir savcının bu dosyayı yeniden açmak istediğini dile getirdi. Kılıçdaroğlu, Özkan’ın, ülkesini seven, her türlü teröre karşı çıkan insan olarak o flash diskin bir örneğini bugün İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edeceğini bildirdi. Kılıçdaroğlu, “Bu savcı arkadaş, bu bilgileri aldıktan sonra geriye dönüp Güneş Çalışma Grubu ve onun kurulmasına onay veren, dosyayı kapatan dönemin Başbakanı, Adalet, Milli Savunma bakanlarına soru sorma cesaretini gösterecek mi? Darbenin siyasi ayağını ortaya çıkaracak mı?” sorusunu yöneltti.

Kılıçdaroğlu, hükümetin 15 Temmuz darbe girişiminden sonra bunu fırsata çevirdiğini, darbenin olacağının bilindiğini ancak önlenmediğini iddia etti. Kılıçdaroğlu, 20 Temmuzda “sivil darbe gerçekleştirildiğini, OHAL’in ilan edildiğini, parlamentonun yetkilerinin elinden alındığını, terörle yakından uzaktan ilgisi olmayan pek çok düzenlemenin hayata geçirildiğini” ileri sürdü. Kılıçdaroğlu, buna izni Anayasa Mahkemesinin verdiğini savunarak, mahkeme üyelerinin, “Ya bizi de FETÖ’cü ilan ederlerse” diye kendi geleceklerinden korktuğunu iddia etti. Kılıçdaroğlu, “Sen Anayasa Mahkemesi üyesiysen, anayasaya sadakat yemini ettiysen, ‘Beni de FETÖ’cü ilan ederlerse’ korkusunun egemenliğine teslim olmuşsan o koltuktan ayrılacaksın kardeşim ya da onurunla duracaksın.” dedi.

Şimdi sıra Meclis İçtüzüğü’ne geldiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, parlamentoların konuşma yerleri olduğunu, burada vatandaşın sesinin dile getirdiğini anımsattı.

Kılıçdaroğlu, “Şimdi Meclis İçtüzüğü’nü değiştiriyoruz, muhalefet konuşmayacak” denildiğini belirterek, “Senin kabul edeceğin içtüzüğü, tıpkı anayasada olduğu gibi kabul etmiyoruz ve kürsüye çıkıp sonuna kadar konuşacağız.” dedi.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, “20 Temmuz darbesinden sonra kollektif suç ilan edildiğini, bir kişinin, annesinin, babasının, beşikteki çocuğun suçlandığını” savundu. Kılıçdaroğlu, 1 milyon üzerinde masum ailenin hepsine sahip çıkacaklarını, kendilerinin suçlanamayacağını çünkü temiz, ak olduklarını söyledi.

Kılıçdaroğlu, “Biz bu darbe hukukunu, 12 Eylül darbe hukukunu, 1971 darbe hukukunu, 20 Temmuz darbe hukukunu, hepsini gayrimeşru ilan ediyoruz, hiçbirini kabul etmiyoruz. Biz darbe ve darbecilere karşıyız. 20 Temmuz sivil darbesinden sonra Türkiye, süratle parti devletine dönüştü. Vali, kaymakamı, emniyet müdürü, paşası partili, herkes partili… Partiden olursan her şey serbest, çocuklara tecavüz bile serbest. O bile var.” dedi.

CEVAP VER