Abraham Lincoln tarafından oğlunun öğretmenine yazılmış bir mektup. “Zaman alacak biliyorum, fakat eğer öğretebilirsen ona, Kazanılan bir liranın, bulunan beş liradan daha değerli olduğunu öğret. Kaybetmeyi öğrenmesini de öğret ona ve hem de kazanmaktan neşe duymayı…”Acaba biz ne vakit günümüz öğretmenlerinden böyle taleplerde bulunacağız?“ Eti senin, kemiği benim” denilerek okulun şefkati ve disiplinine teslim edilirdi yavrular. O her biri eğitim gönüllüsü öğretmenler de çocuklara müşteri değil, ülkenin geleceği olarak bakar, öyle eğitim verirlerdi. Gününümüzde okullar ticarethane, öğretmenler müşteri temsilcisi (istemeseler de), çocuklar da ticaret eşyası gibi oldular. Kalite düştü! Her talebenin en az teşekkür alması ondandır. Veliler de bebeleri tabletle büyüttüklerinden bu durumdan şikayetçi değiller! O ebeveyn grubu çocuklarını spora verdiklerinde, kendilerini önce uzman, ardından menajer pozisyonuna sokuyorlar. Yük zavallı çocukların sırtına biniyor. Para kazanacak sporcu olamazlarsa travmayı bir düşünün! Düşünmek ve bizim millet çok yan yana gelemiyor bir türlü. Cin fikirlilikle düşünmeyi karıştırmadan devam edelim. Nası ödeneceğini akla getirmeden yapılan transferler, ilkesiz göreve getirilen antrenörler, sporda yeri olmayan tek adamlık yönetim biçimi, ‘abi, camianın çocuğu’ kavramları… Ondan sonra FIFA sıralamasında 41., FIBA sıralamasında 16., FIVB sıralamasında 13. Hentbolu bulamadım. Kadınlarda bir voleybolda 5.sıradayız, yazı çıktıktan sora yükselmiş de olabiliriz. Jimnastiğe bakın, tekvandoya başarı var. Atletizme, tenise bakmayın. Harcanan onca paraya rağmen elde var sıfır! İyi ve kötü örnekleri çoğaltabiliriz. Demek ki ting-tang, akıl, plan, proje, iyi uygulama ile olabiliyormuş. Önemli olan mantıklı düşünebilmek.

CEVAP VER