Restorasyonu tamamlanan Mısır Çarşısı açılış töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Medeniyetimizin bu topraklara vurduğu mühürler olan tarihî eserlerimize sahip çıkmadan geleceğimize güvenle bakamayız. Her zaman söylediğim gibi, biz köksüz bir millet değiliz. Orta Asya’dan Balkanlara, Kuzey Afrika’dan Kırım’a kadar coğrafyamızın neresine gidersek gidelim, ecdadın ayak izleriyle, geride bıraktığı eserlerle karşılaşıyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan İstanbul’daki programları çerçevesinde restorasyonu tamamlanan tarihî Mısır Çarşısı ve Nusretiye Camii’nin açılış törenlerine katıldı. Cuma namazını Sultan II. Mahmut’un yaptırdığı Nusretiye Camii’nde kılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, namaz çıkışında kısa bir konuşma yaparak, Nusretiye Camii’nin açılışını gerçekleştirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan daha sonra Mısır Çarşısı’na geçerek buradaki açılış törenine katıldı. Törende vatandaşlara hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, 354 yıldır hizmet veren bu simge mekânın aslına uygun şekilde ve daha yüksek standartlarda hizmet vermesini mümkün kılan restorasyonun hayırlı olması temennisinde bulundu.

“RESTORASYON ÇALIŞMALARIYLA MISIR ÇARŞISI ESKİSİNDEN DAHA CAZİP BİR GÖRÜNÜME KAVUŞTU”

Konuşmasının başında “Mısır Çarşısı, Valide Safiye Sultan tarafından inşaatı başlatılan, ancak tamamlanması Valide Hatice Turhan Sultan’a nasip olan, gerçekten nadide bir eserdir” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Zaman içerisinde, özellikle Cumhuriyet döneminde müdahaleler sırasında pek çok orijinal özelliği tahrip edilen bu eser, Vakıflar Genel Müdürlüğümüz tarafından aslına uygun şekilde baştan sona elden geçirilmiştir. Yaklaşık 16 milyon liralık bir maliyetle tamamlanan restorasyon çalışmalarıyla, Mısır Çarşımız eskisinden daha güzel, daha sağlam ve daha cazip bir görünüme kavuşmuştur. Medeniyetimizin bu topraklara vurduğu mühürler olan tarihî eserlerimize sahip çıkmadan geleceğimize güvenle bakamayız. Her zaman söylediğim gibi, biz köksüz bir millet değiliz. Orta Asya’dan Balkanlara, Kuzey Afrika’dan Kırım’a kadar coğrafyamızın neresine gidersek gidelim, ecdadın ayak izleriyle, geride bıraktığı eserlerle karşılaşıyoruz” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında hafta içinde gerçekleştirilen Özbekistan ziyaretlerine de değinerek şunları kaydetti: “Taşkent’teki resmî temaslarımızın ardından Buhara’ya geçtik. Buhara’da ayak bastığımız her yerde atalarımızın kurduğu büyük medeniyetin gerçekten göz alıcı, gerçekten gurur verici eserleriyle karşılaştık. Şah-ı Nakşibendi Hazretleri’nin asırlar boyunca tedrisatın kesintisiz devam ettiği külliyesinde, mezarı başında dualarımızı yaptık. Genel olarak Orta Asya, özellikle de Özbekistan adeta keşfedilmeyi bekleyen bir inci gibi.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan bu ziyaretler vesilesiyle Türkiye’nin hizmet sektöründe ulaştığı seviyeyi çok daha iyi görme imkânı elde ettiklerini belirterek, “Sadece Mısır Çarşısı’nın da içinde bulunduğu şu tarihî yarımada, pek çok ülkenin toplam turist sayısından çok daha fazla ziyaretçiyi misafir ediyor, bu büyük bir mutluluk. İnşallah devam eden restorasyonlarımızın ardından bu bölgemizi çok daha cazip hâle getirecek, çok daha fazla ziyaretçi ağırlayabileceğiz” dedi.

“TURİZM ŞAHLANIŞ DÖNEMİNE GİRECEK”

Türk turizminin bir süredir maruz kaldığı yoğun iç ve dış saldırılardan dolayı irtifa kaybettiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz yıl başlayan toparlanmanın bu yıl 40 milyonluk rekor turist sayısıyla şahlanış dönemine girdiğine dikkat çekti. İhracat ve turizmde kaydedilen bu büyük ilerlemenin, bir lokomotif görevi üstlenerek diğer alanlarda da Türkiye’yi hedeflerine yaklaştıracağını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının devamında İstanbul’la ilgili değerlendirmelerde bulundu.

“Bizim elimizde İstanbul gibi bir hazine varken, Allah’ın izniyle bu milletin, bu devletin sırtı hiç endişe etmeyin yere gelmez. Ama bizim de İstanbul’un kıymetini bilmemiz gerekir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Uğruna nice mücadelelerin verildiği bu şehrin 600 yıllık sahipleri olarak, asırlar boyunca her köşesini nakış gibi işledik. Ancak, Cumhuriyet döneminde İstanbul’u hak ettiği özenle yönetemediğimizi de itiraf etmeliyiz. Ecdadın asırlar boyunca üzerine titrediği güzellikleri korumak bir yana, şehrin en mutena köşelerinden çevresindeki bakir alanlara kadar her yerinin çirkin yapıların uğramasına dahi engel olamadık.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan resmî ziyaret vesilesiyle bulunduğu Güney Kore’nin, İkinci Dünya Savaşı sonrası kalkınma stratejisinin herkese ders olacak nitelikte olduğuna dikkat çekerek, “Sanayileşmesinden şehirleşmesine kadar her şeyini planlayan, insanlarını buna göre eğiten, iskân eden, sanayisini buna göre kuran bir ülkenin nereden nereye gelebileceğini Güney Kore’de gördük, onun için takdire şayan” ifadelerini kullandı.

“ÜLKEMİZİN VE MİLLETİMİZİN GELECEĞİ İÇİN YÖNETİM SİSTEMİ DEĞİŞİKLİĞİNİ YAPTIK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye, şu son 16 yılda yaptığı atılımı, sağladığı istikrar ve güven ortamını, İkinci Dünya Savaşı sonrasında gerçekleştirebilseydi, bugün dünyanın en büyük on ekonomisinden biri olacaktı. Milletlerin ve ülkelerin zenginliği iki türlü olur. Birincisi, çok para getiren tabii zenginlikleriniz, buna karşılık az nüfusunuz vardır, kişi başına gelir itibariyle en önlere geçersiniz. Bu tür ülkeler, evet, zenginleşmişlerdir ama hiçbir zaman gerçek anlamda huzurlu ve gelişmiş olamamışlardır. İkinci yöntemde ise, İkinci Dünya Savaşı sonrası, üstelik de savaşın yıkımını yaşamış olmanıza rağmen, çok hızlı bir şekilde toparlanıp, yüksek teknolojiye dayalı üretimle dünya devi hâline gelirsiniz. Türkiye, iyi niyetli birtakım girişimlere, küçük de olsa atılan bir takım adımlara rağmen bu grupta yer alma fırsatını, darbeler, cuntalar, muhtıralar, terör olayları, siyasi çekişmeler ve toplumsal kavgalarla kaybetmiştir” değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz, ülkemiz işte bu duruma bir daha düşmesin dedik ve çözümü yönetim sistemini değiştirmekte bulduk. İnsanlar gelip geçici sistemler kalıcıdır. Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi’yle, çok partili siyasi hayata geçtiğimiz dönemden beri yaşadığı krizlerin üstesinden gelebileceği bir imkân elde etmiştir. Biz, kendimiz için değil, ülkemizin ve milletimizin geleceği için, en çok da gençlerimiz için bu yönetim sistemi değişikliğini yaptık.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan bu işin temelinde 2007 Cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşanan krizin yattığına işaret ederek, “Türkiye’yi pençesinde tutarak inim inim inleten vesayet güçleri ve onlarla birlikte hareket eden partiler, 2007 yılında gerekli çoğunluğa sahip olmamıza rağmen bize Cumhurbaşkanı seçtirmek istemediler. Biz de çözümü milletimize gitmekte bulduk. Bu arada erken seçim kararıyla birlikte Cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesi yolunu açarak, belki o zaman çoğu kimsenin farkında olmadığı kritik bir adım attık. 2014 yılında milletimin oylarıyla Cumhurbaşkanı seçildiğimde meşruiyetimin kaynağı sebebiyle farklı bir Cumhurbaşkanı olacağımı peşinen ifade etmiştim” şeklinde konuştu.

“PARLAMENTO CUMHURUN İTTİFAKIYLA DAHA GÜÇLÜ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan bu çerçevede ilk günden itibaren Anayasanın verdiği tüm yetkileri sonuna kadar kullanarak, hükûmetle de uyumlu bir şekilde ülkenin ve milletin her türlü meselesinin çözümünde en önde yer aldığını kaydederek sözlerine şöyle devam etti: “Terör örgütüyle mücadele eden güvenlik güçlerimizin daima yanında yer aldım. Tarihimizin en alçak ve kanlı darbe girişimi olan 15 Temmuz’da milletimle birlikte darbelerin karşısına dikilmekte bir an bile tereddüt etmedim. Hamdolsun, FETÖ ihanet çetesinin bu hain girişimini kısa bir sürede bertaraf ettik ve ülkemizi uçurumun kenarından çevirdik. Milletimizin 15 Temmuz’da ortaya koyduğu, 7 Ağustos Yenikapı Mitingi’nde teyit ettiği o birlik ve beraberlik ruhu biz siyasetçilere önemli bir sorumluluk yükledi. MHP ile birlikte bu sorumluluğun gereğini yerine getirdik ve 16 Nisan halk oylamasında milletimiz tarafından da tasdiklenen Anayasa değişikliğini, evet, MHP’yle birlikte gerçekleştirdik. Bu değişiklikle Türkiye yapılacak ilk genel seçimlerin ardından hükûmetin daha etkin, Meclis’in daha itibarlı, yargının daha bağımsız ve tarafsız olacağı yeni bir yönetim sistemine geçme iradesini ilan etti. Cumhur İttifakı’nda hep beraberiz. Aramızda ayrılık yok, gayrılık yok. Parlamento, cumhurun ittifakıyla daha güçlü.”

“Genellikle ilkler her zaman zordur, her zaman sıkıntılıdır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye, yeni yönetim sisteminin bu ilk seçimini, inşallah kolay bir şekilde gerçekleştirecektir. Meclisimiz çıkardığı yasalarla, Yüksek Seçim Kurulumuz aldığı kararlarla, hükûmetimiz hazırlıklarını yaptığı tedbirlerle 24 Haziran seçimlerinin tam bir demokrasi şöleni içinde geçmesini sağlayacaktır” açıklamasında bulundu.

“CUMHURBAŞKANINA ÜLKE YÖNETME YETKİSİ VERİRKEN, ONU MECLİSTE YALNIZ BIRAKMAK OLMAZ”

“Cumhurbaşkanına ülke yönetme ve hükûmeti kurma yetkisi verirken, onu Mecliste yalnız bırakmak da olmaz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan “Dolayısıyla Meclis kanunları ve denetim yetkileriyle, Cumhurbaşkanı kararnameleri, bakanları ve üst düzey yöneticileriyle ne kadar uyum içinde çalışırsa Türkiye o kadar çok kazanır, Türkiye o kadar çok hizmete kavuşur. Bunun için milletimizin Cumhurbaşkanlığı konusundaki tercihini onu Mecliste de güçlü bir grupla destekleyerek taçlandıracağına inanıyorum. Genellikle ilkler her zaman zordur, her zaman sıkıntılıdır, ancak neticesi bereketlidir” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, pazar günü Cumhurbaşkanlığı seçim manifestosunu, bir hafta sonra da Cumhurbaşkanlığı seçim beyannamesini açıklayacağını söyleyerek, ülkeyi nasıl yöneteceklerini bütün teferruatıyla ortaya koyacaklarını ve millet ile paylaşacaklarını ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasının ardından restorasyonu tamamlanan çarşıyı gezerek, esnafla ve vatandaşlarla sohbet etti.

CEVAP VER