Buradaki amaç – dünyada yaşayan bütün Türklerin bir birilerini kolaylıkla anlamaları için ortak edebi Türk dilinin oluşması, yaratılışı şarttır. Aradan tahminen 100 yıl geçmiştir, fakat büyük Türk evladı Velidi Togan’ın arzuları bir türlü gerçekleşemedi… Tarih boyunca Türkler devamlı parçalanmış, zor kullanılarak Ortodoks ve Hıristiyan yapılmışlar. Dünyadaki bütün Türkleri parçalayarak Azeri,  Kazak, Kırgız, Başkurt, Özbek, Tatar, Türkmen, Kıpçak, Altay, Saka, Yakuta, Hakas gibi yöresel adlar takmakla tıpkı atom lavları gibi Türkleri bölmeye devam eden Rusların şovenist düşüncelerini anlamak mümkündür. Ruslar, zaman diliminde Türklerin topraklarına sahiplenmişler, köylerin, illerin adlarını değişerek, farklı Rus isimleri takmışlar. Tek örnek veriyim; Altay diyarı Orenburg olmuş. Vahalım ki bu topraklar bin yıllarca Türklere ait olmuştur. On binlerce köyler, kasabalar, göllerin, milyonlarca insanların adları bile değiştirilmiştir. Asimile siyaseti XX. yy. Batı Azerbaycan (Ermenistan) topraklarında da devam etmiştir.

Ruslar, Türk topraklarını İşgal Etmişler

Büyük Önder, Ulu Atatürk, dünya Türklerine çağrı yaparak şöyle der: “Bugün, günün ağırlığını nasıl görüyorsam uzaktan bütün şark milletinin uyanışını öyle görüyorum… Büyük Türk tarihine, Türk dilinin kaynaklarına zengin lehçelerine eski Türk eserlerine önem veriyoruz. Balkar ötesindeki Yakut Türklerinin, dil ve kültürlerini bile ihmal etmiyoruz”. Evet, biz Türkler, değişen ve gelişen dünyamızda Büyük Önderin deha zekâsından ilham aldık, Dilde Fikirde, İşte Birliğin önemini derinden kavradık. Dil birliğinin, tanışmanın ve anlaşmanın birlik ve dirlik içinde olmanın temeli olduğunu, ayrıca bu duyguları paylaşamayanlarının Türk dünyası evlatlarına yakın ve dost olmadıklarını da idrak ettik. Tarihin acımasız, ızdıraplı süreçlerinde sadece Türklerin toprakları ellerinden alınmış ve dillerine zarar verilmiştir. Adriyatik’ten Çin denizine kadar olan alanda 11 milyon kilometre kare alanda tarih asırlar boyu çalkalanmıştır. Türklere ait bu alan met olmuş, cezir olmuş, gitmiş gelmiş ve çeşitli medeniyetler bu alanı etki altına almıştır ne yazık ki? Bir taraftan Çin medeniyeti, ötede Fars medeniyeti, Arap medeniyeti, Slav medeniyeti Türk kültür ve örf adetlerini, dilini de tesir altına,  bazen de hegemonyasına almaya çalışmıştır. Fakat cesur ve kahraman Türk halkı, tarihin bu acımasız dönemlerinde bile asimle olmadılar, adil ve mert Türkler yabancı zulümlere kahramanca direndiler, kaybolmadılar, kendi örf adetlerini, dillerini, kültür varlıklarını muhafıza ettiler, acı devirleri cesurca aşarak bugüne gelebildiler. İşte Büyük Önder Atatürk’ün söylemiş olduğu “Türk Milleti Kahramandır, Türk Milleti Zekidir, Cesurdur” altın kelamları bir gerçektir. Berlin duvarının yıkılmasıyla hepimizin bildiği gibi bir süre sonra içinden 15 tane bağımsız devlet çıkacak şekilde yeni bir coğrafya yer edinmiştir. Ne mutlu bize!

Türkler, Asimle Edilmişler, Zamanla Ruslaşmışlar

Bu gün Adriyatik’ten Çin setine kadar uzanan muazzam bir alanda Türk dilini konuşan lehçelerin hepsi – Türk dilidir. “Ne Mutlu Türküm Diyene!” Türk soyundan gelen ve sayıları 400 milyon üstünde olan büyük bir Türk Dünyası’nın varlığını kimse inkâr edememiştir ve edemez de. Şu gerçek de unutulmamalıdır; 11 milyon kvadrat metre iki defa Avrupa demektir. Aynı kökten geliyoruz, aynı dili konuşan dildaşız, soydaşız; ninnilerimiz, destanlarımız, dualarımız, ananelerimiz, göreneklerimiz, efsanelerimiz bir diyen 400 milyon insan ortaya çıkmıştır. Bu 200 milyon insan tarih birliği içinde bulundukları, kültür birliği içinde bulundukları diğer kardeşleriyle işbirliğinde buluşmak istiyor. Türk Dünyası kendi tarihi kültürel kimliğini, tarihi mirasını ve medeniyetini inşa etmek; ortak Türk dilinin oluşumunu engin hoşgörü anlayışı çerçevesinde yapmalıdır. Türkler, tarihe mal olmuş devlet tecrübesiyle kültürlerin ahengini tarih boyunca liyakatle sağlamıştır. Bu meşakkatli günümüzde diyorum ki, gelin ortak değerlerimizi bilelim ve bu değerlere sahip olmaya devam edelim. Tarihi bir gerçeği dünya bilmelidir; Orkun abidelerinden başlayan ve on kilometre uzaklara dek, Moğolistan’ın Orkun vadisindeki taşlar üzerine Türk kelimesinin yazılmasıyla Türk topraklarının genişliği dünyada ispatlanmış oldu.

Gaspirali’den Topçubaşova Önemli Mektup

Türk Dünyasının ender evladı, büyük Türkolog, araştırmacı yazar, İsmail Gaspirali, “Dilde, Fikirde, İşte Birlik” şiarı ile çok farklı ve geniş coğrafyaya yayılmış 400 milyondan fazla nüfuza sahip Dünya Türklerinin ortak dile kavuşmasını arzu etmiştir. Gaspirali, uzun yıllar “Tercüman” gazetesinin serlevhasına yukarıdaki sloganını cesurca koyarak Dünya Türklerinin dikkatini bu hayati önem taşıyan ortak dil probleminin çözülmesini arzulamıştır. İçi yana-yana şu sözleriyle Dünya Türklerini uyarıyor: “Eğer Türkler lisanlarını biraz daha sadeleştirmiş, kıraat ve imlayı teshil edecek surette Hurufi tavsiyeyi istimal etmeğe başlamış olsalardı, beş altı seneye kadar Rusya Müslümanlarıyla lisanları suret-i kat’iyyede birleşmiş olurdu. Bundan husule gelecek faydaları izaha hacet yoktur sanırım”.  Gaspirali öyle bir dil arzu ediyordu ki, Altaylardaki Kıpçaklar ve Doğu Türkistan’daki tacirler ve deve sürücüleri, dağdaki çoban bile anlayabilecektir. Ünlü Türkolog ile aynı fikirleri ve düşünceleri paylaşan, o zamanın katı Azerbaycan Türk Milliyetçilerinden sayılan Alimerdan Topçubaşov, sahip olduğu “Hayat” gazetesinde aynı amacın ufkunda makaleler yazıyordu. Gaspirali, yakın fikir arkadaşı Topçubaşov’a yazmış olduğu mektubunda şöyle diyor: “İnsanları tebrik eden üç şey vardır. Biri mesafe uzaklığı, biri din başkalığı ve biri dilsizliktir. Bundan 25 sana evvel, ahval-i-milliyetimizi mülahaza ederek zayıf başımla dertlerimize derman izlemekte gördüm ki, dinimiz, her bir ise de mesafe ile dilsizlik bizleri tefrik ediyor. Medeniye eserlerinden olan vapurlar, demiryolları ve telgraflar, sene be sene mesafelere galebe geldikleri dahi görülür, ayrıldığımızın sebebi ancak “dilsizlik”, yani edebi dilimizin olmadığı baş sebep olduğu gün gibi ortaya çıktı.”

Sorunu Türkiye Çözmelidir ve Çözecektir…

Şimdi aradan yüz yıl ötmüştür, ama ne yazık ki Dünya Türklerinin bu tarihi misyonu gerçekleşemiyor. Sebeplerinden bir tanesi şu ki uzun yıllar Türk Dil Kurumuna hakiki Türkler Başkanlık yapmadığı gerçeği ortadadır. 2007 yılında Bilkent Üniversitesinde Ortak Dil konusundaki Sempozyumda TDK Başkanı, Sayın Şükrü Akalın şöyle bir ifade kullandı: “Biz neden Azerbaycan, Kazakistan ve başka Türk Devletlerinin alfabesinden harfler alalım? Onlar bizim alfabeyi aynen kabul etsinler, yeter…” Böyle zihniyetle bir kere bırakın ortak alfabe konusunu, ortak dil konusunda anlaşmamız mümkün olamaz. Sempozyumda Türk aydınları dâhil ben de bu kişiye gereken cevabı verdik. Ama ne faydası, bu kişi on bir yıl TDK Başkanlık yapmıştır ve ortak Türk dili ve alfabesi konusunda ileriye bir adım bile atılmamıştır. Zaman değişmiştir, biz Türkler mutlaka birleşmeliyiz, çünkü tarihi görevler bizleri bekliyor. “Dilde Fikirde İşte Birlik” şiarı ışığında Birliğimize gidilen yoldan katiyen çekilmemeliyiz. Azerbaycan devleti bu istikamette büyük atılımlar, çalışmalar sürdürmektedir. Muasır Azerbaycan devletinin kurucusu ve yaratıcısı, dünyevi değerlerini kendinde birleştiren büyük insan Ulu Önder Haydar Aliyev, “Aynı Millet, İki Devler” şiarı altında Dünya Türklerinin Birleşmesini defalarla nutuklarında dile getirmiştir. TDMMB Yönetim Kurulu 2016 yılını” Haydar Aliyev Yılı” olarak ilan etmiştir. Çünkü Haydar Aliyev, muhteşem, azametli monolit bir dostluk abidesi olarak Azerbaycan-Türkiye kardeşliğinin ebedi olması için temelini sağlam zemine oturtmuştur. Ayrıca, Azerbaycan Türk Alfabesini örnek almıştır. Sıra öteki kardeş Devletlerindedir… Gözlerimizi geniş açalım, global dünyadaki çelişkileri, Türkler üzerinde oynanan oyunları, senaryoları idrak etmemiz lazım. Azerbaycan devleti bu tarihi misyonu karşısında bu gün de tarihe yazılacak adımlar atıyor. Bunun sadece tek bir örneğini gösteriyim: 2007 yılında Dünya Türklerinin Bakü Kurultayında Cumhurbaşkanı, Sayın İlham Aliyev, Kurultaya davet olunmuş Dünya Türklerine “BİRLEŞELİM ÇAĞRISI’nı yapmıştır. Bu büyük cesaret, hüner ve kahramanlık ÇAĞRISI oldu. Kurultay iştirakçileri bu ÇAĞRI’yı ayakta alkışladı. Hepimiz “Çırpınırdı Kara Deniz” şarkısını söyledik… DEVAMI VARDIR…

CEVAP VER