Sayın Bakanım, davetiyenin kopyasını bana ve Kültür Bakanı, Sayın, Polat Bey’e ivedilikle gönderin. Ben gelir-gelmez ailemin Pasaport işlerini bitireceğim ve Ankara’ya döneceğim. – Bakan, Fikri Sağlar, Gülşen Hanıma gereken talimatları verdi. Gülşen Hanım alil-acele odadan çıktı. Oturup çay içtik ve Bakandan Mersin’i bana anlatmasını rica ettim…

Daha önce, Süleyman Aleskerov’un “Zengin Babanın Fakir Oğlu” müzikalini sergilemek için Ankara’ya gönderildim… -Sağ olsun Polat Bey, sizi Ankara’ya göndermiş oldu ve siz o müzikali fevkalade güzel sergilediniz, -Sayın Fikri Sağlar dedi. – O olağanüstü güzellikteki temsile hepimiz hayran kaldık. Tüm Bakanlık, özellikle Müsteşar Yardımcısı, Gülşen Hanım benden rica etti ki sizi geri göndermeyelim. Bu sebeple sizi odama davet ettim:

-Eflatun Bey, şimdi de benim doğulduğum şehirde, Mersin’de yeni Türkiye’nin 5. Devlet Opera ve Balesi’ni kurmayı teklif ediyorum.

-Şok teşekkür ediyorum, Sayın, Bakanım. Fakat benim ailem ve çocuklarım vardır, onları özlemişimdir. Şimdilik mutlaka vatanıma gitmeliyim… -Bakan, Sağlar bana dikkatle baktı ve ciddi olarak şöyle dedi:

-Eflatun Bey, gerekiyor ise Sayın, Haydar Aliyev’e resmi yazı da yazacağım ve sizi bizzat talep edeceğim. Bana şimdi söz verin ki, gideceksiniz, ailenizin Pasaport işlemlerini yapacak ve geri döneceksiniz.

-Sayın Bakanım, sizin bu nazik talebinize zaten evet diyorum. Elbette ki, benim için Mersin’de yeni, ülkenin 5. Devlet Opera ve Balesi’ni sıfırdan yaratmak büyük şereftir ve bu teklifinizi severek kabul ediyorum. Şimdi hemen davetiyenin kopyasını bana ve Bakan, Polat Bey’e ivedilikle gönderin. Ben gelir-gelmez ailemin Pasaport işlerini bitireceğim ve yeniden Ankara’ya döneceğim. – Bakan, Fikri Sağlar hemen Gülşen Hanıma gereken talimatları verdi. Gülşen Hanım alil-acele odadan çıktı. Oturup çay içtik ve Bakandan Mersin’i bana anlatmasını rica ettim…

-Eflatun Bey, hiç merak etmeyin, sizi hemen bugün Mersin’e gönderiyorum. Gidin önce sahneye bakın, eksikler var ise not edin, bana getirin. Siz, Bakü’den gelene dek sahnedeki tüm eksilikleri gidermeye çalışacağız.

-Pekala, olur, Sayın, Bakanım. Gitmeye hazırım. – Bakan Gülşen Hanıma gereken talimatları verdı, kendi makam arabasıyla beni Mersin’ şehrine yola salmış oldu. Ankara Operasından reji Asistanı Oğuz Bey’le birlikte Mersin’in yolunu tuttuk. Yol boyunca Oğuz bana Mersin’i anlatıyordu, tatlı insanları olduğunu vurguladı. –Zaten Sayın bakanımızın annesi ve babası da Mersin’in köklü ailelerindenler. Orada kendini rahat hiss edeceksin Hocam, “onlar sizinle yakından ilgilenecekler” dedi.

Yedi saat sonra Yemyeşil Dağları, ovaları aştık, pamuk tarlaları arasıyla ilerledik ve Okyanus sahilindeki Mersin şehrine vardık. Hemen Mersin Kültür Merkezine geldik. Bizi Kültür Müdürü karşıladı ve salona girdim. Çok da büyük değildi ve koltukların yeni yapıldığı belliydi. –Lütfen tüm işıkları yakınız, – rica ettim. Salon ve sahne işiklandı. Sahneye kalktık ve sahne üstü boruları, filizleri, kulisleri gözden keçirdim. Hiç de fena değiller. Sahne Müdürü, Kültür Müdürü ve çalışanlar etrafımı sardılar.

MERSİN GERÇEKTEN GÜZEL ŞEHİRDİR

–Hocam ne zaman başlıyoruz? –Kültür Müdürü söze başladı: – Lütfen hemen gelin de Operamıza sanatçıları, elemanları sınavla alalım. Hepimiz sizin gelişinizi bekliyoruz. Öten Pazar günü Kültür Bakanı, Sayın, Fikri Sağlar buradaydı ve sizin yeni Operamıza Başrejisör olarak atanacağınızı söyledi. Operayı sizin kuracağınızı ifade etti. Lütfen hemen gelin de sınavlarımızı yapalım, sanatçılarımızı alalım. Koro ve bale sanatçıları  sınavla alınıyor, biliyorsunuzdur. Hemen çalışmalara başlayalım, lütfen. Hepimiz sizin gelişinizi bekliyoruz… -Çalışanlar etrafımı sardılar. – Lütfen bana makyaj odalarını gösterin.- Kültür Müdürü hemen önüme düştü, birinci kata çıktık, odaları tek-tek dolaştım. Sonra Bale salonuna geldik. Baya büyük ve tertemiz geniş salon idi. Bale sanatçıları çok şanslılar…

Koronun çalışma odası yoktu. Birinci katta kocaman foye vardı. Defterime not ettim, burayı duvarla bağlayıp Koro çalışma odası yapacağız, dedim. Prova salonumuz da yoktu. Birinci kattaki kocaman salonun ikiye bölüp Prova odaları yapacağız, bunu da not ettim. İkinci katta terziler için, kostümler için çalışma mekanları ve kostüm odaları yapacağız. Bunu da not ettim. Birinci kattaki mekanı adımladım, tahminen 200 metrekare boş mekan vardı. Burada Koro çalışma odası, Başrejisör, koreograf odaları yapmak mümkündür… Akşam Hilton Oteli’nde dinlendik ve ertesi sabah Ankara’ya yol aldık. Satt 14.30 da Kültür Bakanı, Sayın, Fikri Sağlar’ın makamındaydım. Yanımda Müsteşar Yardımcısı, Gülşen Hanım da oturuyordu. Fikri Bey büyük heyecan ve merakla beni dinliyordu:

-Eflatun Bey, lütfen söyleyin, Mersin’i beğendiniz mi, bunu merak ediyorum.

–Evet, Mersin çok güzel kenttir. Bana Bakü Bulvarını hatırlattı. Her iki kent Deniz kıyısındadır ve sanki kardeş kentlerdir. Bizi yağmur karşıladı, ama olsun. Operayı adım-adım dolaştım ve eksikleri not ettim. Bu arada Gülşen Hanım kalemini alıp bana samimi gülüşleriyle bakıyordu. Tüm eksikleri – koro çalışma odası, prova salonlarının olmaması, sahne üstü ışıkların zayıf ve yetersiz olduğunu söyledim. Sahne güzeldir, orkestra çukuru da yeterlidir… Sayın, Fikri Sağlar beni dikkatle dinledi ve şöyle dedi:

-Eflatun Bey, bu eksikleri sizsiz yapamayız. Siz geldiğinizde mühendiser ve mimarları yanınıza alıp talimatlarınızı vereceksiniz ve en kısa zamanda bu eksikleri gidereceğiz. Bütüm mühendisler, mimarlar sizin gelişinizde hazır bulunacaklar. Siz sınavları yaptığınızda, onlar ekip olarak en kısa zaman diliminde talimatlarınızı yapacaklar. Hiç endişe etmeyin. Her istediğinizi yapacaklar… Ama gitmeniz çok isabetli olmuştur. Biz bunları bilemeyiz ki? Siz uzman gözüyle baktınız, eksikleri tespit etmiş oldunuz. Ben buna çok sevindim. Size teşekkür ediyorum.  Gizmeniz fevkalade iyi olmuştur. Gülşen Hanım, mühendisler, elektrikler Eflatun Bey geldiğinde hazır olmalılar, bunu lütfen not edin. Hemen biletiniz ayarlandı. Uçağınız iki gün sonradır. Ben de bunları takip ediyorum. – Gülerek ekledi. Eflatun Bey, sizi en kısa zamanda bekliyoruz. Bugün öğlen yemeğinde birlikte olacağız. Bakü’de Polat bey bensiz yemek yemiyordu. Burada da ben bugün de, yarın da sizinle birlikte yemek yiyeceğiz. Çimdi lütfen Otelinize gidin, azca dinlenin. Ben 14.00-da sizi bekliyorum. –Kalktı, beni sıcakca kucakladı, teşekkür etti ve kapıya dek bana eşlik etti. Ben de kendisine teşekkür ettim ve Bakanlıktan ayrıldım. Oğuz kardeşim bana eşlik ediyordu. Araba beni Hilton Oteline götürdü…

GERÇEKTEN AİLEMİ VE OĞLUMU ÖZLEMİŞTİM

Öğlen yemeğinde Sayın, Fikri Sağlar’la ikimiz yüz-yüze oturmuş konuşuyorduk… Fikri Bey çok samimi, sıcak ve doğal insandı. Onu gerçekten cok sevdim. Bana hayranlığını ifade etti, ben de kendisinin ne kadar doğal, dürüst ve samimi insan olduğunu söyledim…

İki gün sonra Havaalanına yine beni Oğuz kardeşım, Bakanlığın özel “Cip” arabasıyla götürüyordu. –Hocam, siz geldiğinizde bakanlığa dilekçe yazacağım ve sizin yanınızda çalışmayı arzu ediyorum. Ben sizi sahne provalarınızda çok sevdim, Hocam. Sizinle çalışmaktan mutlu olacağım. Assistanız olacağım, zaten Assistan kadrom da vardır. Arzumu Gülçen Hanıma da söylemişimdir. Bana:

-Eflatun Hoca geldiğinde yapacağız. Hiç endişen olmasın, onun yanında çalışman çok iyi olacaktır, -dedi.

-Oğuz, sen gerçekten de çok iyi Asistanım olacaksın. Senden çok memnunum Oğuz. Ağırbaşlısın, samimisin ve sana güvenim sonsuzdur. Bunu unutma. Türkiye’ye ilk gelişimde beni Havaalanında sen karşılamıştın ve şimdi de sen Bakü’ye beni yola salıyorsun. Çok sağ ol, seni gerçekten seviyorum. Ve birlikte Mersin Operasında güzel çalışmalar yapacağız…

Türkiye Kültür Bakanlığından almış olduğum resmi davet üzerine  Türkiye Başkenti Ankara’ya gitmeye hazırlanırken, Ulu Önder, Haydar Aliyev beni Nahçıvan’a davet etti. Bu haberi bana yazar dostum Gulamrıza Cemşidi telefonda söyledi. –Seninle birlikte ben de gideceğim. –  O zaman Haydar Aliyev Nahçıvan Başbakanı görevindeydi. Kendisini 1969 yılından şahsen tanıyordum ve zaman-zaman da buluşuyorduk.

NAHÇIVAN’A, ULU ÖNDER, HAYDAR ALIİYEV’İN KABULUNA GİTTİK

Hemen Cemşidle birlikte Nahçıvan’a gittik. Makama önce Cemşit alındı, on-on beş dakika sonra beni makama aldılar. Hiç unutmam, eğilip elini öptüm. Bana: -Eflatun, ben kimseye elimi öptürmem. Seni yıllardır tanırım, sen başkasın… Nahçıvan’daki makamında ikimiz tam sekiz buçuk saat baş-başa konuştuk. Türkiye Cumhurbaşkanı, Sayın, Süleyman Demirel’e özel mektubunu iletmemi ve ayrıca, Polis Akademisi ve Üniversitelere Öğrencilerimizi yerleştimemi önermiş oldu…

Böylece ailemle ve özel “Volga” arabamla Yardımçısı tarafından kardeşlik koprüsünden beni Türkiye’ye yola saldılar…

İlk olarak Türkiye Kültür Bakanlığına geldim. Kültür Bakanı, Sayın, Fikri Sağlar beni kabul etti ve aynen şöyle dedi:

-Eflatun Bey, sizi ben özel olarak davet etmişim. Ben Bakü’de resmi seferde iken Bakü Operasında sizin “Şah İsmayil” temsilinizi izlemiştim ve Bakan Yardımcısına aynen şöyle dedim: “Bu temsilin rejissoru kimdir, onu görmek istiyorum”. Sonra seni yazlığından operaya acil çağırdılar. Gerisi zaten bellidir. Bakan, Polat Bey’e şöyle dedim:

-Ben Eflatun Bey’i rejisör olarak Türkiye’ye resmen davet ediyorum. Ülkemizde beşinci Mersin Devlet Opera ve Balesi’ni onun kurmasını istiyorum. Ona ihtiyacımız vardır, lütfen gereğinin yapılmasını temenni ediyorum. Onun Ankara Operası sahnesinde sergilediği “Zengin Babanın Fakir Oğlu” (S. Aleskerov) müzikalini çok beğendik, basın temsil hakkında övğü dolu sözler yazdı ve halkımız tarafından bu temsil gerçekten büyük beğeni topladı. Lütfen onun gelişi ile bağlı gerekeni yapınız.

Bakü’de bürokrası o yıllarda çok berbat çalışıyordu. Sovyetler çökmüştü, evet, fakat bürokrasi işleri de tümüyle berbattı ve ben  büyük zorluklarla dosyamı sonunda Bakan, Sayın, Polat Bülbüloğlu’na imzalattırdım ve yeniden ailemle birlikte, Nahçıvan üzerinden özel “Volga” arabamla Türkiye’ye gidiyordum.

TÜRKİYE’YE YOLÇULUK BÖYLE BAŞLAMIŞ OLDU

Yolüstü Kars’ta, Sivas’ta geceledik ve iki gün sonra Mersin şehrine ulaştım. Birbaşa Mersin Kültür Merkezi önüne geldik. İlk önce Side Mahallesindeki bir daireye götürdüler, daha sonra ise Operaya daha yakın bir daireye taşındık. İlk önce Tale oğlumu Okula yazdırdım ve eşim Mesma Hanım çocuğu yakınımızdaki Okula götürüyordu.

Mersin Devlet Operasına sanatçılar ve elemanlar alınacaktır, diye ilan verdik. Opera Müdürü, Yaşar Esgin Ankara Operasından atama ile gelmişdir. Bakanlık ve Müdür kuralleri bana anlattılar: -Kadrolu eleman elınması için sınav yapılacaktır. Ama daha önce Teknik Kurul kurulmalıdır. Benden, hemen Genel Müzik Direktörü ve Baş Koro Şefi bulmamı talep ettiler. Düşünmeden ünlü şef, Prof. Nazim Rızayev’i Eskişehirden davet ettim. Seve-seve teklifimi kabul etti. Bakanlık Bolgaristan’dan Koro Şefini davet edin, teklifi geldi. Nazim bey’in teklifi ile Bakü’den Firengiz Alizade’yi davet ettik. Kendisini özel arabamla ben karşıladım ve önceden kiraladığımız evine götürdüm. Müdür, Yaşar Esgin ise Moskova Balesinden, kordo Bale sanatçısını Baş Bale Koordinatörü olarak davet etmiş oldu. Böylece Teknik Kurulu tamamladık ve sınavla Şan sanatçıları, bale ve koro sanatçılarını kadrolara almış olduk. Böylece Mersin Operasının çalışmalarına hız verdik. Her cumaertesi Bakan, Sayın, Fikri Sağlar Operamıza geliyordu ve çalışmalarımız ile yakından ilgileniyordu. Operayı “Arşın Mal Alan” müzikali ile açmaya karar verdik. Bale ise Reşat Nuri Güntekin’in “Boş Beşik” Balesi ile açmaya karar  verdik. Librettoyu ben hazırladım. Muziğisini ise Firengiz Alizade yazmaya başlamış oldu…

Devamı vardır…

 

CEVAP VER