Prof. Dr. Rektör, Aslanov: -Mehdi muallim Eflatun`un rejisörlük derslerine katılmasını öneriyor. Eflatuna II. ve III. Rejisörlük sınıflarını verelim, diyor. Çok güzel. Eflatun Hoca ülkemiz için genç rejisörler hazırlamalıdır. Mehdi muallimin söylediklerine ben de aynen katılıyorum. Hayırlı olsun. Eflatun, Üniversitemize bir daha hoş geldin…  Zaten buradan mezun olmuşsun, daha sonra Leningrad (Saint Petersburg) Konservatuvarında beş yıl okudun. Hemen, yarından derslere katıla bilirsin, – dedi ve sonra aile durumumla ilgilendi. Mehdi muallim benim yerime ailemi, oğlumun başarılarından söz etti, anlattı.

Prof. Dr.Mehti Memmedov: Eflatun`un ailesini de iyi tanırım. Tale adında süper şair oğlu Tale`nin derin zekâsı vardır. Doğayla, dünyayla, evrenle ilgileniyor. Eşi Mesme Hanım doktordur. Ailece buluşuruz. Aslan muallim, desteğiniz için çok sağ olun. Eflatun`u birlikte ikna ede bildik. Söylediklerine aynen katılıyorum, fakat benimle birlikte çalışacağından ben de mutluyumdur.

Timurçin muallimde aynı sözleri, tekrarladı ve ekledi:

-Zamanı bulunsa Eflatun Hocamız Musikili Komedi Bölümünde de derslere katıla bilir. Kendisi o Bölümden ilk mezun olmuş cok yetenekli aktördür. Bize çok faydası olacaktır, dedi. Aslan muallim son noktayı koydu:

-Rejisörlük Bölümünün ona ciddi ihtiyacı vardır. Sonra kendi Bölümünde de ders verecektir. Şimdi üstüne yük koymayalım, bırakıp gide bilir. Hepimiz güldük. Ben:

-Aslan muallim, size teşekkür ediyorum. Timurçin muallim, samimi düşüncelerinize göre size de minnettarım. Sağ olun. Mehdi muallim Ağabeyim gibidir. Onun her sözü bana kanun ve kuraldır. Beni çoktan ikna ediyordu. Evet, doğru söylediniz, burası benim de evimdir, bu doğrudur. Operada işlerim baya ağırdır, Hocam biliyordur. Ama ilkin evime de faydam olacağını düşünüyorum. Hepinize teşekkür ediyorum, sağ olun.

Sonra kalktık. Aslan muallim koridorun sonuna dek bize eşlik etti. Teşekkür ettim kendisine. Timurçin muallimin de elini sıktım.

Mehdi muallimle deniz kıyısına doğru adımladık. Sırtından ağır yükü atmış insanlar gibi bana bakıyor ve tatlı-tatlı da gülüyordu. Sahilde, güzel bir köşede oturup yemek yedik, çay içtik, operalardan, temsillerden konuştuk…

Üçüncü sınıfta bir Öğrencim vardı –Bahram Osmanov; ikinci sınıfta ise iki reji öğrenci: Firidun Muharremov yetenekli öğrenciydi; öteki kız, Memmedova hakkında bunu söyleyemem. Neden onu Reji Bölümüne almışlar, bilemem. Zayıftı ve reji alanında çalışamaz, diye düşündüm… Evet, “piyes üzerinde reji analizi”(reji yorumu”) dersinin eksik verildiğini fark ettim. Bu gencin gelecekte iyi rejisör olması için bu dersi derinliğiyle algılaması ve idrak etmesi gerekiyordu. Düşüncelerimi Mehti muallimle paylaştım. Sihirli gülüşüyle beni süzdü:

ÜLKEM İÇİN İKİ REJİSÖR HAZIRLADIM

-Şimdi anladın ki, seni neden Bölüme getirmişim? Bu işleri sadece profesyonel sanat adamları anlar. Her üç Öğrenci söylediğin gibi “piyes üzerinde reji analizi” yapamıyorlar, ne yazıktır ki!.. Olay budur, Eflatun. Senden ricam şudur, bu dersi hem nazari, hem de pratik olarak onların beyinlerine yerleştir, lütfen. Üçüncü sınıfa gelmişler, fakat piyesin analizlerini yapamıyorlar. Bu dersi onlara anlatan Hocalar yoktur ki? Hocaların suçu elbette. Peki, Hocalar bunu yapamıyorsa, Öğrencilerin suçu nedir? Her iki sınıfı yeniden ele almanı rica ediyorum. Hem nazari, hem de pratik olarak bunları öğrenmeliler… O kız hakkında haklısın. Onu Bölüme neden aldıklarını ben de anlayamadım. Kız, kesinlikle reji yapamaz…   Aslan muallim seninle o kız hakkında mutlaka görüşecektir. Bana da söyledi… Düşüncelerini aynen söyle. Ben senin yanındayım, unutma… Piyesin ana amacı nedir? Ne maksatla sergiliyorsun. Seyircilere mesajın nedir? Yazarın ana amacı, her rolün ana amacı ve saire… Bahram Osmanov ve Firudin Meherremov çok çalışkandırlar ve öğrenmeye meraklılar. Ama bu dersi verecek profesyoneller yoktur, anlıyor musun, dostum? Sana çok ihtiyacım vardır, bunu anla lütfen ve dostum olarak senden rica ediyorum. Operadakı işlerini elbette ki aksatmayacaksın. Orada da durum fecidir. Sen tek profesyönel Opera Rejissorusun ve seni Bakan, Bağırov duvar gibi koruyordur. Bunu kendisi bana söyledi ve seni de çok seviyordur.

Unutma ki, bir zaman sen de bu Universitede okumuşsun. Doktorayı başarıyla yaptın, sonra Saint-Petersburg Konservatuvarına okumaya gittin. Sana her yerde ihtiyaç vardır. Fakat, dostum olarak bana da arka çıkmalısın. Bu iki gençlere sıfırdan hem kuram, aynı zamanda pratik derslere başla. Nazari dersler daha önemlidir, sonra da pratiğe başla. Sen yüksek profesyonelsin, provalarında izliyorum seni… Çok disiplinli ve amaca yönelik çalışmalar yapıyorsun. Sana kadar böyle çalışmaları yapan kimse olmamıştır… -Mehti muallimle konuşa-konuşa sahile geldik ve hep oturduğumuz köşede oturup yemek yedik. Mehti muallim bana bakarak gülüyordu:

-Eflatun, lütfen alınma, bu gün yemeği ben ısmarlıyorum. Hep sen ödüyorsun, böyle olmaz, azizim. Ben senin Ağabeyinimdir, unutma. Ayrıca, beni de Aslan Muallimin yanında kırmadın ve “Mehti muallim büyüğümdür, onun sözünü kıramam…”, dedin. Sağ ol, Eflatun. Ben de seni dost olarak cok seviyorum. Ayrıca yüksek profesyonelsin, Azerbaycan`da Soltan Dadaşov`dan sonra ikinci Opera Rejissorusun ve seninle gurur duyuyorum. Birlikte bu Reji Bölümünü Yüksek Profesyşnel düzeye getireceğiz…

Böylece derslere hız verdim,  Behram ve Firidun`a nazari kitaplar yükledim, derslerde Stanislavski`nin Sahne Metodu`nun analizlerini pratiki temrinlerde anlatıyor, gösteriyordum.

REKTÖR, ASLANOV VE MEHTİ MUALLİM DERSLERİME GELİYORLARDI

Aralıklarla Mehti muallim ve rektör Aslan Aslanov da derslerimde oturuyorlardı… Öğrenciler ateşlendi ve güzel çalışmalar olumlu sonuç verdi.

4. sınıfta iken Bahramı Osmanov`u, Akademik Devlet Tiyatrosu Müdürü, Ali İsmayılov`un makamına götürdüm ve şöyle dedim:

-Bu genç ileride size büyük faydası olacaktır. Mükemmeldir ve yeteneklidir. Alın onu… “Şüşe Hayvancıklar” piyesini Höküme Gurbanova ile sergilemeyi arzu ediyor. Lütfen ona yardımcı olun…” Ali Beyi, Bakanlıkta, Tiyatro İdaresi Reisi iken tanıyordum. İyi insandı ve bana güveni de tamdı:

-Eflatun diyorsa, gereğini yapacağım. Zaten genç yeteneklere ihtiyaç vardır. Çok sağ ol ki geldin…

Bahram, güzel temsiller sergiliyor ve Genç Tamaşaçılar Tiyatrosu’nun Başrejisörü görevinde de bulunmuştur…

Firidum Muharremova  derslerde ana idea, ana amaç, konflikt nedir soruları üzerinde yazılı çalışma talep ettim. Buna “Eksplikasiya” da denir. Hızlı bir şekilde önüme getirdi ve çok da başarılı bir çaliışmaydı…

İki yıl sonra ise Firidun Muharremov’u kendi arabamla Sumgayıt Devlet Tiyatrosu Müdürü, Niyazi Bey’e götürdüm ve aynen şöyle dedim:

-Niyazi, Firidun benim Öğrencimdir ve çok da yetenekli rejisördür. İleride bu Tiyatroyu ülke çapında tanıtacaktır. Sana emanet ediyorum…

Teklifimi seve-seve kabul etti. Bu gün Firidun onlarca güzel temsiller sergilemiş, deneyimli rejisördur. Halk Artisti Fahri adına bile layık görülmüştür ve Sumgayıt Tiyatrosu’nun Başrejisörü görevine devam etmektedir.

Ülkem için iki rejisör ve pek çok aktörler hazırladım. Onlar da Devlet Tiyatrolarında başarıyla çalışıyorlar… Bu arada “Yemen Düşüncelerim” kitabını baskıya verdim. Kitap “Işık” Yayınevinde basıldı ve hemen de satılıp bitti… Elbette, bu ilk kitabım idi. Bu gün kitaplarımın sayı 21-dir.

TÜRKİYE KÜLTÜR BAKANI, SAYIN, FİKRİ SAĞLAR BENİ DAVET ETTİ

-Besteci Süleyman Aleskerov`un “Zengin Babanın Fakir Oğlu” müzikalini sergileyecektir. Hemen Ankara`ya gönderin… Sağ olsun Polat Bey, sizi Ankara`ya göndermiş oldu ve siz o müzikali fevkalade güzel sergilediniz. Hepimiz hayran kaldık, o olağanüstü güzellikteki temsile. Tüm Bakanlık, özellikle Müsteşar Yardımcısı, Gülşen Hanım benden rica etti ki sizi geri göndermeyelim. O zaman sizi odama davet ettim:

-Eflatun Bey, bizler sizi şok sevdik. Şimdi de benim doğulduğum şehirde, Mersin`de yeni Devlet Opera ve Balesi`ni kurmayı teklif ediyorum.

-Şok teşekkür ediyorum, Sayın, Bakanım. Benim ailem ve çocuklarım vardır, onları özlemişimdir. Mutlaka gitmeliyim…

-Biz onları Bakü`den getireceğiz, siz hiç merak etmeyin.

-Sayın Bakanım, Sovyetler dağılmıştır, fakat kuralleri hala da devam ediyordur. Eşime ve çocuklarıma Pasaportu bensiz kimse çıkaramaz. Bunları benim imzam ile yapacaklar.

Konuşmaya Müsteşar Yardımcısı, Gülşen Hanım müdahil oldu:

– Sayın, Bakan, Eflatun Bey haklıdır, onun izni ve imzası olmadan kimse Pasaport veremez. – Bakan, Sağlar bana dikkatle baktı ve ciddi olarak şöyle dedi:

-Eflatun Bey, biz gerçekten de sizi rejisör olarak çok sevdik. Temsiliniz hepimizi hayran bıraktı. Gerekiyor ise Sayın, Haydar Aliyev`e resmi yazacaam ve sizi bizzat talep edeceğim. Bana şimdi söz verin ki, gideceksiniz, ailenizin Pasaport işlemlerini yapacak ve geri döneceksiniz.

-Sayın Bakanım, sizin bu nazik talebinize evet diyorum, elbette. Ben de sizleri çok sevdim, Gülçen Hanım, sağolsun, devamlı benimle ilgileniyordu, tüm sorunlarımı anında hall ediyordu. Sizlerden gerçekten çok memnunumdur. Elbette ki, benim için Mersin`de yeni, ülkenin 5. Devlet Opera ve Balesi`ni sıfırdan yaratmak büyük şereftir ve bu teklifinizi severek kabul ediyorum…

Devamı vardır…

CEVAP VER