Dini Geleneğimizde ayrı bir yeri olan bu geceden on beş gün sonra zamanların en şereflisi olan ramazan ayına kavuşmuş olacağız.

Öncelikle, “Bu gece neler oldu, neden bu geceye bu kadar önem verildi” gibi soruların cevabını verelim. Denilir ki Kuran-ı Kerim’in tümü bu gece dünya semasına (göğüne) indi.

Bir kez …“Allah dese aşk ile lisan, dökülür günah misl-i hazan,” mısrasını da dile getirdiği, hakikatla secdeye varmalı,. Daha sonra da Peygamberimize (SAV) ramazan ayında inmeye başladı.

Bu Gecede Duhan Suresi’nin 2, 3 ve 4. ayetlerinin işaret ettiği rızık, zenginlik, fakirlik, doğum ve ölüm gibi önemli olayların bilgilerinin meleklere bu gecede verildiği söylenmiştir.

Melekler bir yıllık bilgileri, talimatları ve yapacakları işlerin ayrıntılarını bu gece edinirler. Aslında içinde bulunduğumuz eski deyimiyle şaban ayında Hz. Peygamber (SAV) çokça oruç tutardı. Öylesine oruç tutardı ki sanki hiç oruçsuz gün geçirmezdi. Hz. Ayşe (RA) bir ara bunun sebebini Peygamberimize (SAV) sordular.

Hz. Peygamber (SAV) gerekçesini şöyle açıkladı: “Ayşe, ölüm meleği ölecekler listesini alıp adımı gördüğünde oruçlu olmuş olmayı dilerim.” Bütün bunlardan bu gece önemli işlerin şifrelerinin meleklere verildiğini anlaşılıyor.

Hz. Peygamber (SAV) uzun müddet secde halinde dua etti. Sonra başını kaldırdı ve müjde vererek şöyle buyurdu: “Ayşe, Allah bu gece dünya semasına iner (rahmetini indirir) ve Beni Kelb kabilesi min koyunlarının tüyleri sayısınca insanı cehennemden kurtarır.

Bu hadisenin de Berat gecesinde gerçekleştiğini alimler nakleder. Bu gece bir yıllık hesabımızı çıkarmamızda fayda vardır. Nerede hata yaptık, manevi karnemizde kırık notlarımız var mıdır? Kimin kalbini kırdık, kimin gıybetini yaptık, hangi komşumuzu incittik, kime haksızlık yaptık, kime zarar verdik, hak ettiğimiz yerde miyiz? Hangi iyiliklere engel olduk, ibadetlerimizi yapabiliyor muyuz? Hayatın hakkını verebiliyor muyuz? Hayat sadece yaşamak mıdır; yoksa iman etmek, samimiyet, Allah’a yakınlık, benlikten sıyrılma,kendini yok sayacak bir kişiliğe ulaşmak- gibi güzellikleri içinde taşımak değil midir?

Ağlayan bir çocuğu kendi çocuğumuzla aynı karede görebiliyor muyuz?

Tabii ki insan eksenli olan dinimiz, çırpınan bir kuşun ıstırabını paylaşmamızı emrederken bu kadar bencil ve duyarsız olamayız. Olmadık da!

Bu geceye “Tövbe Gecesi” de denilmiştir. Hz. Muhammet SAV) şöyle buyuruyor:

Şaban ayının ortasında (Berat Gecesi) geceyi ibadetle, gündüzü ise oruçla geçiriniz. O gece Yüce Allah güneşin batmasıyla beraber tecelli eder, tan yeri ağarıncaya kadar şöyle buyurur: “Yok mu benden af dileyen affedeyim. Rızık isteyeni rızıklandırayım, musibete uğrayana afiyet vereyim! Yok mu şunu şunu isteyen, vereyim.”

Bütün günaha ve isyana rağmen affetmeye hazır bir Rab var. Peki tereddüt niye? Ötelemek, geciktirmek, ümitsizliğe koşmak niye? Kapanmayan kapıyı kilitlemek niye?

Kim Allah’tan daha zengin olabilir, sizin sahibinizden, yaratıcınızdan daha zengin ve merhametli bir Rab var mı ki! O zaman ramazan öncesi bu son istasyonda biraz durup durulanalım, temizlenelim, ahitleşelim. Karar verelim, ümitlenelim, koşuya başlayalım.

Kötü maziyi ve sayfaları çok uzakta bırakıp güzele ve güzelliğe doğru koşalım.

Taşı mücevher, toprağı insan eden Allah’ım. Zerreyi güneş, damlayı deniz eden Allah’ım. Herkesin sıkıntısını çözen zorluklarını kolaylaştıran Allah’ım. Dualarımızı kabul Eyle.!

Haberola internet haber sitesi okurlarımıza ve sevenlerimize Allah sağlık sıhhat afiyet huzur mutluluk versin.

CEVAP VER