CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, her zaman demokrasiyi savunduklarını, herkesin inancına, kimliğine, yaşam tarzına saygı gösterdiklerini, vatandaşlar arasında asla ayrım yapmadıklarını söyledi.

Demokrasinin olmazsa olmazları bulunduğunu kaydeden CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, bu nedenle temel sloganlarının, Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci yüzyılında Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmak olduğunu vurguladı.

Kılıçdaroğlu, Türkiye’de geçmiş yüzyılın acıları bulunduğunu, demokrasiye yapılan askeri ve sivil darbelerin olduğunu, Türkiye’nin artık bunlardan kurtulması gerektiğini vurguladı.

“Demokrasiye inanıyorsak, düşünce özgürlüğüne de inanacağız.” diyen Kılıçdaroğlu, “Siyasal partilerin kapatılması, askeri dönemlere ait bir gelenektir. Artık demokrasilerde siyasal partiler kapatılmaz. Çünkü hangi siyasi partinin iktidar olup olmayacağına egemen güçler değil, bizzat 85 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı karar verecektir. O nedenle demokrasi vazgeçilmezimizdir. Partileri kapatıp Hazine yardımını kesmek gibi demokrasi dışı uygulamaları asla kabul etmiyoruz ve doğru da bulmuyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, artık gücü elinde tutanın tehdit etmeye başladığını ileri sürerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“CHP’li Ali Mahir Başarır ve İYİ Partili Lütfü Türkkan’ın dokunulmazlıklarını kaldırmak için komisyonu topluyorlar. Açık ve net söylüyorum; CHP’li milletvekillerinin, ben dahil dokunulmazlıklarını kaldırmazsanız namertsiniz. Biz kul hakkı yemedik ki korkalım. Düşüncelerimizden ötürü mü yargılamak istiyorsunuz, yargılayın. Yolsuzluk yapmadık ki korkalım, sizler gibi değiliz. Sizlere de benzemek istemiyoruz. Biz alnı ak, tertemiz annemizin sütünü içtik. Bu ülkeye hesap verilecekse hesap vermekten de korkmayız. Bizi dokunulmazlıklarla tehdit edeceklerini sanıyorlar. Parlamentonun geleneklerini ayaklar altına alıyorlar. Korkmuyoruz, korkmayacağız, inandığımız yolda kararlılıkta yürüyeceğiz, yürüyeceğiz, yürüyeceğiz.”

10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü de kutlayan Kılıçdaroğlu, kalemini satmayan, haber peşinde koşan, öğrendiği haberi doğruladıktan sonra haberleştiren namuslu bütün gazetecilere herkesin şükran borcu olduğunu dile getirdi.

Ocak ayının gazetecilik açısından büyük acılar barındırdığını aktaran Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“Metin Göktepe, Uğur Mumcu, Ahmet Taner, Hrant Dink onlardan biriydi. Bu gazetecilerimiz farklı tarihlerde ama birer ocak ayında vuruldular, katledildiler. O nedenle ocak ayının bizim demokrasi tarihimiz açısından da medya tarihi açısından da özel bir önemi var. Elbette ki basın özgürlüğünün olmadığını, sansür uygulandığını, doğru haberlere yasak getirildiğini biliyoruz. Bütün bunların hepsinin farkındayız. Kalemini satan ama kendilerine gazeteci diyenleri de biliyoruz. Televizyonlara çıkıp AK Parti adına konuşan, kalemini satan, düşüncesini satan, aklını saraya kiralayan sözde gazetecileri de biliyoruz ama onlar da meraklanmasınlar, bu ülkeye demokrasi geldiğinde zaten televizyonlara çıkamayacaklardır, onlar bir daha kalemlerini satamayacaklardır. Kalemini satmayan yürekli gazetecilerin günü kutlu olsun.”

Kılıçdaroğlu, güvenlik güçlerinin, “Ne olursunuz bizim de sorunlarımızı dile getirin” dediğini; polis ve jandarmaların intiharına yol açan olayları, ağır çalışma koşullarını, fazla mesainin yeteri kadar verilmediğini ve özlük haklarının ihlal edildiğini bildiklerini anlattı.

Emekli polislerin, ilkokul ve ortaokul mezunu polislerin de intibak haklarını sağlayacaklarını belirten Kılıçdaroğlu, tayin ve terfilerin liyakate göre yapılacağını, yazılı sınavda 90 alan bir polisin, sözlü sınavda torpili olmadığı için elenmesine asla izin vermeyeceklerini söyledi.

Güvenlik güçlerinin örgütlenmesine izin vereceklerini dile getiren Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

“Örgütlenecekler ve haklarını arayacaklar. Bunu da sağlayacağız. Dolayısıyla polisin intihar ettiği değil, emekli olduğu, çoluğunun çocuğunun hakkını koruduğu bir süreci başlatacağız. Uzman jandarma okullarında geçen sürenin hizmetten sayılmasını sağlayacağız. Bunu da Bay Kemal’in sözü olarak bir köşeye yazın. Sözleşmeli uzman çavuş olmaz, vatan savunmasının sözleşmesi olmaz. Tamamını kadrolu yapacağız ve görevlerinizi de alın teriyle yapacaksınız. Astsubaylarımıza da sesleniyorum; verdiğiniz adalet mücadelesini biliyorum. ‘Bombayı imha et’ diye emir verene 8 tazminat ödeniyor, bombayı imha ederken şehit olan Esma astsubaya ise tazminat verilmiyor. Bu garabeti kaldıracağız. Hiç kimse endişe etmesin.”

Kılıçdaroğlu, TÜİK verilerine göre, Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçildiğinde Türkiye’de kişi başına gelirin 12 bin 582 dolar olduğunu, 2022’de ise bu rakamın 9 bin 485 dolara düştüğünü iddia ederek, “Yani her kişiden 3 bin 97 dolar çalındı. Geçmişte AK Parti’ye veya MHP’ye oy veren vatandaşlarımın kendi vicdanlarına, ailesine, çocuğuna, kasabına, bakkalına sormasını isterim; 12 bin 582 dolardan 9 bin 485 dolara kim indirdi? Eğer bu soruyu soramazsanız, çocuklarınızın hakkını savunamazsınız.” dedi.

Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, CHP’nin, parlamentoda toplumun yakıcı sorunlarına mantıklı şekilde yaklaştığını, toplumun en fakir, korumasız kesimlerini koruyan partinin CHP olduğunu, herkesin öğrenmeye başladığını söyledi.

Bir siyasetçinin onurlanacağı en büyük görevin, vatandaştan toplanan vergilerin nereye harcandığının hesabını vermesi olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, Platon’un “Devleti yönetenler mal, mülk edinmemelidir. Aksi takdirde devleti korumak yerine mal ve mülklerini korumaya öncelik verirler.” dediğini ifade etti. Kılıçdaroğlu, “Aynen doğru. 2400 yıl önce gerçeği söyleyen Platon’un sözleri, 21. yüzyılın Türkiye’sinde iktidar tarafından asla dikkate alınmıyor. Mallarını ve mülklerini koruyorlar, üzerine yeni mallar, yeni mülkler ekliyorlar. Vatandaşın derdi onların derdi mi? Asla onların derdi değil.” diye konuştu.

Emekli, memur ve işçinin hakkını korumak için TÜİK’in önüne gittiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, “İşçinin, memurun, emeklinin hakkını savunmayacaksam ben neden siyaset yapıyorum? İşçiye, memura, emekliye, çiftçiye, dula, yetime, hepsine sesleniyorum; siyaseti sizin için yapıyorum. Sizin hakkınızı savunmak için.” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tank palet fabrikasına gittiğini anlatan Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı makamının ne kadar değerli ve önemli olduğunu bilmediğini iddia etti.

Devletin ne kadar çürüdüğünün bir göstergesinin de dün yaşandığını ileri süren Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

“Ben diyordum, ‘Devleti çürütüyorsunuz.’ Gösterdim. Yalan, dolan, iftiralarını alkışlayan kurmay askerler. Şimdi iki şeye halkımızın dikkatini çekmek isterim. Birincisi; CHP olarak bize düşeni cesurca yaptık. Kan kusup kızılcık şerbeti içtik ama değişmeyi bildik ve başardık. Her değişim önce içeriden başlar, sonra dışarıya taşar. İç reformlarımızı yapmayı başardık. Önce biz özgürleştik, sonra da özgürlükçü olduk. Kolay olmadı bu dostlar. Her taraftan şikayetler geldi. İnanın hiç kolay olmadı ama önemli olan zoru başarmaktı ve biz zoru başardık. Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi gerçek anlamda halkın partisidir.”

Kılıçdaroğlu, statükoyu bıraktıklarını, değişimden yana olduklarını, değişimi ve özgürlüğü savunduklarını, oy vermeyen kişiler haksızlığa uğradığında yanında yer aldıklarını ve onlarla kucaklaştıklarını belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:

“Geçmişteki bütün olayları oturduk, düz mantıkla aklı başında hepimiz bir şekliyle analiz ettik. Peki Erdoğan ne yaptı? Eleştirdiği her şeye, dün eleştirdiği her şeye şimdi bizzat kendisi dönüştü. Korkunç bir tiran oldu, militarizmin savunucusu oldu. Artık statükocu söylemlerden öteye gitmiyor onun söylemleri. Korkunç yapılarla hizalandı. Değişimin önüne büyük bir engel olarak çıktı. Öyle bir sistem kurdu ki dün beni siyasal olarak eleştirirken kendisini askerlere alkışlatır oldu. Askerlerin alkışlaması inanın şahsen hiç umurumda değil ama devlet açısından büyük bir çürümüşlüğün göstergesidir. Askerin beni alkışlanmasını asla istemem, böyle bir niyetim de yoktur. Ama yalan dolan söyleyeni eğer bir asker alkışlıyorsa devletin çürüdüğünü orada görüyoruz. Etrafınıza, siyaset koridorlarında kariyer devşiren askerler koyarsanız elinizde bol yıldızlı bol apoletli Orta Doğu üniformaları kalır. Unutmayın ki bol bol apoletli Orta Doğu askerleri savaşlardan, cephelerden kaçtılar. Onun için komuta kademesi haddini bilsin. Siyaset askerin işi değildir. Herkes haddini bilecek, herkes bulunduğu makamın ne olduğunu anlayacak. Siyaset mi yapmak istiyorlar. Çıkartsınlar o kutsal üniformayı, hizalansınlar Erdoğan’ın yanına, Perinçek’e de takılsınlar. Erdoğan artık o dünyaların adamı, beraber olsunlar. Sevgili arkadaşlarım, sevgili halkım açık söylüyorum, biz değiştik. Biz halkın partisiyiz. Biz hangi yanlışları terk ettiysek artık saray tam odur. Statükocu anti reformcu, anti özgürlükçü Kenan Evren kafasına geldiler bunların tamamı. Kenan Evren’in hizasındalar.”

Son sözünün MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, “Bugün çıkmış bağırıyor. Bağır Bahçeli bağır, daha çok bağırırsın.” dedi.

Eski Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Ateş’in kendilerinin de evladı olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, CHP’de de ülkücülerin bulunduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, CHP’nin, Ateş’in, şehidin hakkını savunacağını vurgulayarak şu değerlendirmelerde bulundu:

“CHP, kardeşimizin, şehidimizin hakkını savunacaktır. Bu benim CHP ülkücülerine karşı sorumluluğumdur. Ben bu sorumluluğumu yerine getirmek zorundayım. Madem bu kadar bağırıyor çağırıyor o zaman daha açık ve net konuşayım. Yanında azmettiricileri, cinayete azmettiricileri barındırıyorsun teslim edeceksin. Mafyayla fotoğraf vere vere yanındaki gençlere yanlış mesajlar verdin. Onlar da mafyacılık oynadı, her şeyi berbat ettiler. Bilmiyor muyuz sanıyorsun? Bir şehit var ortada, bu kan yerde kalmayacak. Kapısına gelen polislere hakaret eden azmettiricileri teslim edeceksin. Bu kadar net söylüyorum. Şimdi çık istediğin kadar bağır.”

CHP’de ciddi bir ülkücü varlığı bulunduğunu ve bu ülkücülerle hareket ettiğini aktaran Kılıçdaroğlu, ülkücülüğün vatanseverlik olduğuna, ülkesini sevmek anlamına geldiğine işaret etti. Kendilerinin de vatansever olduğunu ve ülkelerini sevdiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, “Biz, Sinan’ın kızlarına adaleti mutlaka ama mutlaka getireceğiz.” dedi.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, ülkücülere şöyle seslendi:

“Sizin yeriniz Cumhuriyet Halk Partisidir. Milliyetçiyseniz, 6 okumuzdan birisi milliyetçiliktir. Vatanseverlik ise vatanseveriz. Hep beraber gideceğiz, kanımızın son damlasına kadar mücadele ise mücadele edeceğiz. Süleyman Şah Türbesi’ni toprağımıza götüreceğiz, bayrağımızı dikeceğiz ve hep beraber selam duracağız. Ne olacak? Erdoğan’la Bahçeli çatlayacak ve çatlasınlar, ne yapalım?”

CEVAP VER