CHP TBMM Grup Toplantısı, Adalet Yürüyüşü’nün 4. yılı nedeniyle hazırlanan video ile başladı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, toplumun adalete susadığını ve adalet istediklerini söyledi. “Hak, hukuk, adalet” sloganlarıyla konuşmasını yapacağı kürsüye çıkan Kılıçdaroğlu, “Adaleti sağlayacağız.” dedi.

Kılıçdaroğlu, Adalet Yürüyüşü’nü düşünürken duygulandığını ifade ederek, “Nasıl yürüdüm ben. Demek ki adalet duygusu bu kadar güçlü bu toplumun vicdanında. Bizler, beraber yürüdük. 83 milyon adına yürüdük. Kainat adına yürüdük aslında. Kurdu, kuşu, karıncası için yürüdük. Çocuklarımız daha güzel bir ülkede yaşasınlar diye yürüdük.” diye konuştu.

“Dünyanın bütün nehirleri, adalete susamış bir insanın susuzluğunu gidermeye yetmez” sözüne atıfta bulunan Kılıçdaroğlu, “Bu toplum adalete susadı. Adalet istiyoruz. Eğer bir ülkenin hapishaneleri tıka basa doluysa, 10 kişilik koğuşlarda 25-30 kişi kalıyorsa bir sorun var demektir. Eğer devleti yönetenler, adaletten uzaklaşmışlarsa, bırakın adaleti getirmeyi, adaletsizliği perçinliyorlarsa bu ülkede bir sorun var demektir.” görüşünü paylaştı.

Yanında getirdiği iki su örneğini gösteren Kılıçdaroğlu, “Doğanın da adaleti var değil mi?” diye sordu.

Kılıçdaroğlu, bir elindeki temiz suyu göstererek, “Bu Ergene Nehri’nin kaynağından alınan su, içilecek su, Allah’ın bize verdiği su”, diğer elindeki kirli suyu göstererek ise “Bu bizim kirlettiğimiz su.” ifadesini kullandı.

Doğanın adaletinin burada görüldüğünü dile getiren Kılıçdaroğlu, “Nasıl olur da bu su bu hale gelir? Bu suyu bu halden bu hale kimler getirdi ve bunun sorumlusu kim? Kim bu ülkeyi yönetiyor? Bu ülkeyi yönetenler nerede? Meydanlarda toplantı yapıyorlar, ‘Ergene’nin suyu içilecek hale geldi’ diye. Buyurun beyler için, içebiliyorsanız. Hiçbir canlının yaşamadığı bir su bu. Doğanın adaleti yok mu?” sorularını yöneltti.

Doğanın da bir adaletinin olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Eskiden bu suda balıklar vardı. Eskiden kuşlar gelir, bu suyun kenarında su içerlerdi. Eskiden bu suda insanlar, çocuklar yüzerdi. Ne oldu da bu hale geldi?” diye konuştu.

Adalet, hak ve hukuku sağlayacak olanların, toplumun vicdanı olduğunun altını çizen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

“Adalet demek, haksızlığa karşı isyan etmek demektir. ‘Bu yanlıştır’ demektir. Toplumsal bir tepki göstermek demektir. Haksızlık karşısında susmamaktır. ‘İnançlıyız’ diyorlar. İnançlıysanız neden sevgili Peygamberimizin söylediği ‘Haksızlıklar karşısında susan, dilsiz şeytandır’ demiyorsunuz? Adalet soylu bir kavramdır. Eğer bir ülkede adalet varsa, can ve mal güvenliği var demektir. Eğer bir ülkede adalet varsa, insanlar düşüncelerini özgürce açıklarlar. Kimse düşüncesinden ötürü hapse atılmaz. Kimse farklı bir şey söyledi diye üniversiteden atılmaz. O zaman biz aklımızı kullanmayacağız da ne yapacağız? Devleti yönetenlerin adalet konusunda sorumluluğu vardır. Hazreti Ali ne diyor? ‘Devletin dini adalettir’ diyor. Doğru mu doğru. Hazreti Ömer ne diyor? ‘Dicle’nin kenarında eğer bir koyun kaybolursa, sorumlusu benim’ diyor. Hangi gerekçeyle bunu söylüyor. Adalet gerekçesiyle söylüyor bunu. ‘O koyunu bulamaz, çalındı, ama o koyunu ben bulmak zorundayım. O koyunu bulacağım ve ona teslim edeceğim’ diyor. O zaman devletin yönetiminde adaletin olduğu çıkar ortaya.”

Kılıçdaroğlu, Mecliste 2002 yılında oy birliğiyle Ergene Nehri’ndeki kirliliğin araştırılması için bir komisyon kurulduğunu ve komisyonun raporunu 2003 yılında tamamlandığını anlattı.

Genel Kurulda okunarak gereğinin yapılmasına karar verilen raporda, Ergene Havzası’nın korunması için ağır cezalar getirilmesinin önerildiğini aktaran Kılıçdaroğlu, yürütme organının, bu konuda, aradan geçen süre zarfında TBMM’yi dinlemediğini söyledi. Atık su arıtma sistemlerine kimyasal atık ünitesi eklenmesinin de raporda öngörüldüğünü ifade eden Kılıçdaroğlu, bunun da yerine getirilmediğine dikkati çekti.

Kemal Kılıçdaroğlu, kirli su dolu kavanozu göstererek, “TBMM istiyor. Yapacak olan yürütme organı, Erdoğan hükümeti. Yapmıyor ama Tekirdağ’a gittiği zaman da Tekirdağlılara tarihin en büyük yalanını söylüyor; ‘Bu su içilecek hale geldi.’ diyor. Buyurun dün alınan su.” şeklinde konuştu.

Komisyon raporunda “Trakya Su, Kanalizasyon ve Katı Atık Genel Müdürlüğü” kurulmasının önerildiğini de aktaran Kılıçdaroğlu, “Niye, hangi gerekçeyle kurulmadı? Her yere, şatafata para buluyorsunuz, bir eliniz yağda bir eliniz balda, bu suyu, doğayı kurtarmak için neden bu genel müdürlüğü Devlet Su İşlerine bağlı olarak kurmadınız? Kurmadılar. Doğaya yapılan en büyük adaletsizlik. Bu suda, yüzen balıkların, içen kuşların, etrafındaki yeşilliklerin, çayır çimenin hakkı var.” ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Marmara Denizi’nde önceki senelerde, toplu balık ölümlerinin yaşandığını, denizin kırmızı ve yeşile dönüştüğünü, bir dönem de deniz anası sayısının arttığını anlattı.

Marmara’dan avlanarak satılan 124 balık türünün bir çoğunun yok olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, bir çökertme havuzu olarak kullanılan bu denize bütün kirlilik ve kimyasal atıkların akıtıldığını söyledi. Kılıçdaroğlu, “Doğayı seviyorlarsa, deşarjın süratle, ivedilikle durdurulması lazım.” dedi.

Partisinin İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi’nde “çevre hakkı”nın bulunduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, gelecek nesillere güzel bir Türkiye ve dünya bırakılması gerektiğine işaret etti. Kılıçdaroğlu, partisine oy versin vermesin, hangi kimlik veya inançtan olursa olsun bu topraklarda ve şanlı bayrağın altında bütün çocukların güzel bir doğada yaşamaları gerektiğini ve buna hakları olduğunu vurguladı.

Kemal Kılıçdaroğlu, üç büyük imparatorluğa başkentlik yapan İstanbul’a ihanet edildiğini, yeşillikleri yok edilen ve beton ormanına dönüşen İstanbul’u bugün daha yeşil bir şehre dönüştürmeye çalıştıklarını anlattı.

CHP’li belediyelerin önlerine engeller çıkarıldığını, kendisinin ise “engelleri aşacaksınız.” dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, Didim Belediye Başkanı Ahmet Deniz Atabay’a dün 5 kişinin sopalarla saldırdığını belirtti.

Kılıçdaroğlu, Didim’de yasa dışı yapılan iki kulenin yıkım ihalesi nedeniyle “havuz medyasının gazetesinin” Atabay hakkında iftirada bulunduğunu ileri sürerek, “Sen gazetecisin, ‘Didim Belediye Başkanı tutuklandı.’ diye manşet attı. Yok halbuki ama savcıyı tahrik ediyorlar, tutuklasın diye. Sonra araştırma, tahkikat yapıldı, hiçbir şey yok. Gazete özür diledi mi? Dilemez. Çünkü özür dilemesi için yöneticinin ahlak sahibi olması lazım. Ahlaksız bir adam özür dilemez zaten.” sözlerini sarf etti.

Didim Belediye Başkanı Atabay’ın, yasa dışı binaların yıkım ihalesinin tamamlanması nedeniyle saldırıya uğradığını savunan Kılıçdaroğlu, sağlık durumunun iyi olduğunu söylediği Atabay’a geçmiş olsun dileklerini iletti ve çalışmaları için teşekkür etti. Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“Onlar bizim üzerimize, mafyalarıyla, çeteleriyle, yer altı dünyasının beslemeleriyle gelebilirler. Sanıyorlar ki ‘Biz CHP’lilere geri adım attırırız.’ Siz CHP’yi bilmiyor musunuz? Kuvayımilliye ruhunun bu topraklarda olduğunu bilmiyor musunuz? Sizin feriştahınız gelse bize geri adım attıramaz. Kimsiniz siz? Birilerinden para alıyor, saldırıyorsunuz ondan sonra. Parayla tutulan adamlarda insanlık yoktur. Bunlar kendi vicdanlarını ve beyinlerini paraya teslim etmiş adamlardır. Onların yüreklerinde insan sevgisi, adalet duygusu yoktur. Adaleti gerçekleştireceğiz, o ruhsatı olmayan binaların katlarını yıkacağız. Gerekirse bütün milletvekilleri olarak ellerimizde birer balyozla gidip onların tamamını yıkacağız. Adalet nasıl gerçekleşirmiş göstereceğiz onu.”

CHP lideri Kılıçdaroğlu, haram parayla karnını doyurmakla, kul hakkı yemenin siyah ile beyaz gibi farklı olduğunu vurgulayarak, iktidarın, 19 yıldır devleti istediği gibi, bir engele takılmadan yönettiğini söyledi.

İktidarın, devlette liyakati ve adaleti bitirdiğini savunan Kılıçdaroğlu, “Namuslu açı doyurmak kolaydır, karnını doyurduğu zaman dua eder, o ayrıdır. Ama hırsız olan açı doyurmak mümkün değildir. Milyonlar işsizken, asgari ücretle çalışırken, saray beslemeleri 4-5 yerden maaş alıyorlarsa AK Parti’ye oy veren kardeşlerime seslenmek isterim, sizin vicdanınız, adalet anlayışınız bunu kabul ediyor mu?” ifadelerini kullandı.

Bu durumun adaletli olmadığını düşünen AK Parti’li seçmenlerden, bir sonraki seçimde adaletten yana oy kullanmalarını isteyen Kılıçdaroğlu, “Sandığa gidince ya yolsuzlukların ortağı olacaksın ya da adaletten yana oy kullanacaksın. Sakın ola ki kul hakkı yiyen hiç kimse CHP’ye oy vermesin. Haram oya ihtiyacımız yok, helal oya ihtiyacımız var.” diye konuştu.

Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM Başkanının, Cumhurbaşkanının yurtta bulunmadığı zamanlarda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ve Cumhurbaşkanını temsil ettiğini belirterek, “Şimdi atamayla gelen birisi Türkiye Cumhuriyeti Devletini temsil ediyor. Bu milli iradeye ihanettir. Ne oldu da TBMM Başkanı Türkiye’yi temsil etmekten alıkonuldu? Kibirli davranmayı, insanları aşağılamayı, küçük görmeyi devlet politikası haline getirdiler, 19 yıldır. TBMM’nin kabul ettiği kanunları yeri gelince hiç uygulamadılar, Anayasayı da uygulamadılar. Kibre bakın. ‘600 milletvekilinin kabul ettiği yasaları, referandumda milletin kabul ettiği anayasayı ben uygulamıyorum, yapmayacağım.’ diyor.” sözlerini sarf etti.

Yürütmenin, çiftçilere her yıl milli gelirin yüzde 1’i oranında verilmesi gereken tutarı vermediğini anlatan Kılıçdaroğlu, 10 bin engelli kadrosunun boş olmasına rağmen, işsiz engellilerin atamalarının yapılmadığını söyledi. Kemal Kılıçdaroğlu, “O kadroları doldurmak zorundasın, insanlar çalışmak zorunda. O kadrolar engelliye tanınmış, aç sınavı gelsinler. Adaletin tükendiğini görüyoruz.” dedi.

Devlette liyakatin bozulmasıyla, bürokrasinin yapılacak yolsuzluklara hazır hale getirilmiş olacağına işaret eden Kılıçdaroğlu, “Devletin tepe noktasındaki kişiler, yolsuzluk konusunda bürokrasiyi yönlendirip yolsuzluğu gerçekleştirirlerse Allah aşkına bu adalet midir? Vicdan, ahlak bunu kabul eder mi? Nerede bu adalet, nasıl ulaşacağız adalete? Adaletsizliğin, yolsuzluğun daniskasını yazıyorlar. Şeytanın aklına gelmeyecek yolsuzluk yöntemlerini vallahi billahi hayata geçiriyorlar.” görüşlerini öne sürdü.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, iktidarın liyakati bitirdiğini öne sürerek, “Bir kişi düşünün karısı Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, arkeolog ama Merkez Bankası Banka Meclis üyeliğine seçiliyor. Ne işi var arkeoloğun? Paranın tarihini, Sümerler’de, Etiler’de para neydi, bunu mu araştıracak? Merkez Bankasında kazı mı yapacak? 128 milyar doları mı arayacak orada? Kimsin sen ve sen nasıl oraya gidiyorsun? Kim seni oraya atıyor?” sorularını yöneltti.

AK Parti ve MHP’ye oy verenlerin bayrak ve vatan hassasiyetini bildiğini ifade eden ve onlara seslenen Kılıçdaroğlu, “Haramzadeler eğer devleti ele geçirmişse, devleti soyulacak bir organ gibi görüyorlarsa onlar için vatan ve bayrağın hiçbir önemi yoktur. Hırsızlık mı yaptı, tayin edersin büyükelçiliğe gitsin, az para kazanıyordu biraz daha alsın. Ülkücü, MHP’ye oy veren kardeşim, AK Parti’ye oy veren kardeşim, rüşvetçinin büyükelçi tayin edildiği dünyada bana bir devlet göster. Tek örneği var; Türkiye Cumhuriyeti. O, bizim bayrağımızı temsil ediyor. Hırsızın bayrak temsil ettiği bir ortam olur mu? Böyle bir mantık, devlet, adalet olur mu?” şeklinde konuştu.

Vatandaşın hakkını savunmanın siyasetçinin görevi olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Şehit yakınlarına ve gazilere verilecek paranın üzerine çöktüler, bu mudur adalet? Hırsızlık değil de bu nedir? Buna bir isim bulsunlar.” diye konuştu.

Vatandaşın birisinin, “Bir AK Parti milletvekili beni dolandırdı” diye savcıya dilekçe verdiğini, hemen gözaltına alınıp hapse atıldığını savunan Kılıçdaroğlu, “Şu hale bakın. Sonra da diyorlar ki bu ülkede adalet var. Hangi adalet?” ifadesini kullandı.

Herkesin vergi verdiğini, devleti yönetenlerin de şirketleri varsa bunların kurumlar vergisi ödemesi gerektiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, “Ekmek alırken vergi veriyor vatandaş, sen Man Adası’ndan milyon dolarları getirirken vergi vermiyorsun. Bu mudur adalet? Çocuğuna sakız, çikolata alırken, minibüse, otobüse binerken vergi veriyorsun ama devleti yönetenler ve ailesi Man Adası’ndan milyon dolarları getirirler, bir kuruş dahi vergi ödemezler. Bu mudur adalet?” dedi.

Kılıçdaroğlu, son 19 yılda en az 220 milyar liralık ihaleyi beş kişinin aldığını iddia ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu kadar dümeni çeviren insanlar 220 milyar liralık ihale verdiklerinde oradan nasiplenmezler mi, para almamışlar mıdır? Türkiye lağım kokmuyor mu? Her tarafta rezaletler, rüşvetler nasıl döndüğü söylenmiyor mu? 220 milyar lira… Bir devleti yeniden inşa edersiniz. Beş kişiye veriyorsunuz sadece. Bu mudur adalet? Daha acı olanı, bunlardan birisi milletin anasına küfretmişti. Adam küfrettikçe aldığı ihale arttı. Akıl alacak şey değil. Onların ne kadar vergi ödediğini de kimse bilmiyor. Asgari ücretli ne kadar vergi veriyor belli, bu haramzadelerin ne kadar vergi verdiği belli değil. Ayrıca bu haramzadelere dolar üzerinden garanti veriliyor. Her birisi Türkiye’de kazandıkları dolarları yurt dışına götürüyorlar, oradaki banka hesaplarında paraları. Bu mudur adalet? Biz bunlar için mi yürüdük? Bu haksızlıkları onaylamak için mi yürüdük? On binler, milyonlar buna isyan etmedi mi?”

Kılıçdaroğlu, 20 milyar dolar değerinde olduğunu iddia ettiği Sakarya’daki Tank Palet Fabrikası’nın bir kuruş bile almadan Katar ordusuna peşkeş çekildiğini öne sürerek, “Tank yapılacaktı 2018’de. Nerede bu tank? Şimdi diyecekler ki bu soruyu sormak da yasak.” diye konuştu.

Savunma Sanayi Müsteşarının Bodrum’da yaptığı tatilin masrafını kimin karşıladığını soran Kılıçdaroğlu, “O otel el değiştirdi. El değiştirirken ne oldu? Otele tankla geldiler. Mafyanın emrinde bir tank, düşünebiliyor musunuz? Nerede oluyor bu? 21. yüzyılın Türkiye’sinde oluyor. Bir otele tank girecek, sahibini tehdit edecek, ‘Seni öldüreceğiz’ diyecek ve otele çökecekler. Bu beyefendi de o otelde olacak. AK Parti’li ve MHP’li kardeşlerime sesleniyorum: Sizin vicdanınız, adalet duygunuz, inancınız buna evet diyor mu? Hepimizin oturup bir muhasebe yapması lazım.” değerlendirmesini yaptı.

İstanbul yerel seçiminin YSK aracılığıyla iptal edildiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, “Onların hiçbirisi, biri hariç hakim değil. Eğer siz hakimliği sarayın uşaklığıyla paralel hale getiriyorsanız sizden hakim olmaz. Zaten siz hakim değilsiniz. Onlar da tazminat davaları açmışlar, ağababaları gibi. Sanıyorlar ki Kılıçdaroğlu hiç konuşmayacak, paradan korkacak. Sizden kim korkar? Adaleti savunan bir insan hiçbir şeyden korkmaz, bir tek Allah’tan korkarız.” ifadelerini kullandı.

Türkiye’de tutuklu yargılanan ABD’li rahip Andrew Craig Brunson’un bir telefonla serbest bırakıldığını söyleyen Kılıçdaroğlu, “Siz Cumhuriyet tarihinde böyle bir rezalet gördünüz mü, görmediniz mi? Bunun adalet neresinde? Biz yeniden yurtta barış dünyada barış politikasına döneceğiz. Bölgemize barışı getireceğiz. Terörü bitireceğiz. Bölgemize huzuru getireceğiz. Herkesle kucaklaşacağız. Hiçbir ayrım yapmayacağız vatandaşlarımızın arasında. İnancı, yaşam tarzı, kimliği ne olursa olsun herkesi baş tacı yapacağız. İki temel kırmızı çizgimiz var: Bayrağımız ve vatanımız. Bayrağımız ve vatanımız konusunda sorunu olmayan herkesle kucaklaşmaya hazırız, hiçbir tereddüdümüz yok.” dedi.

Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’de 10 milyonu aşkın işsizin bulunduğunu dile getirerek, “19 yıl devleti yöneteceksin, milyarca lira parayı kullanacaksın, yatırımlar dolayısıyla normalde herkesin iş sahibi olması gerekirken üretime dönük yatırım yapmayacaksın, 10 milyonun üzerinde işsiz yaratacaksın. Bu mudur adalet?” diye konuştu.

Aylık geliri asgari ücretin üçte birinden az olan 7 milyon 769 bin 346 kişinin bulunduğunu savunan Kılıçdaroğlu, pandemi döneminde çiftçiye, esnafa 10 milyar lira hibe yapıldığını, beş müteahhide bu süre içinde 21 milyar lira verildiğini öne sürdü.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, “Bir siyasetçiye her ay 10 bin dolar rüşvet gittiğini, para gittiğini biliyorum.” dediğini, kendisi de dahil bütün CHP’li milletvekillerinin TBMM Başkanlığına bu konuda bir dilekçe verdiğini anlatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“27 Mayıs 2021’de İçişleri Bakanı’na TBMM Başkanı yazı yazdı. Kim bu siyasetçi? Aradan 15 günden fazla zaman geçti ‘tık’ yok. AK Parti’li ve MHP’li kardeşlerime seslenmek isterim, siz hiç merak etmiyor musunuz her ay 10 bin dolar rüşvet alan siyasetçiyi, bu kul hakkı yiyen siyasetçiyi, bu edepsiz, sahtekar adamı. Biz mi merak edeceğiz sadece? Bu kişi AK Parti’nin kilit noktasında, gazeteler her gün yazıyor. Hiç demiyor musunuz bir devlet böyle yönetilmez. Rüşvet alan, veren belli ama beyefendi diyor ki ben elçiyim. Kimin elçisisin sen? Rüşveti ortaya çıkarmak devletin namusudur. İçişleri Bakanı diyorsa ki burada rüşvet var, 10 bin dolar her ay gidiyor, bunu ortaya çıkarmak devletin namusudur. Devletin namusunu yerle yeksan ettiniz.

Erdoğan bu soruyu hiç sormuyor. Niye sormuyorsun? Atadığın adamı çağır bir sor; kim bu sahtekar adam, her ay 10 bin dolar para alan adam. Sonra bazı açıklamalar geldi, ‘Her ay değil, biz çok daha büyük paralar veriyoruz.’ diye. Şu devletteki çürümeye ve kirlenmeye bakın. Erdoğan, rüşveti alanı çok iyi biliyor, adım gibi biliyorum. Eğer onu ortaya çıkarıp görevine son vermezse rüşvet çarkının bir parçasıdır. Açıklama yapıyor Erdoğan, ‘Suç örgütleri mensupları üzerinden tartışmaları yapmayız.’ diyor. Açıklamayı yapan suç örgütü lideri değil ki, bu ülkenin İçişleri Bakanı. Ben İçişleri Bakanı’nı soruyorum, sen suç örgütünden bahsediyorsun. ‘Zaten İçişleri Bakanı da suç örgütlerinden birisidir.’ diyorsa mesele yok o zaman, doğruyu söylüyor o zaman.”

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, “Millet aç, perişan” dediklerinde, “Neymiş millet açmış buyurun siz doyurun” denildiğini ifade ederek, “Bizim doyurmamız için senin oradan çekilmen lazım, oradan ayrılman lazım, izzetüikbal ile ayrılman lazım. Devleti yönetme makamı haksızlıkları telafi etme makamıdır. Zaten seni doyurmak bir sorun. Türkiye’nin temel sorunu seni ve beslemelerini doyurmak. Doyuramıyoruz. Milyarları, dolarları veriyoruz, doymuyorsunuz. Biz sizi doyurmak için değil halkı doyurmak için, vatandaşı doyurmak için, çocukların yatağa aç girmemesi için iktidar olmak istiyoruz.” sözlerini sarf etti.

İktidara geldiklerinde 7 milyon 769 bin 346 kişinin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde 1192 lira 50 kuruştan da az gelir sahibi olması utancına son vereceklerini iddia eden Kılıçdaroğlu, “İktidar olduğumuzda göreceksiniz, bu ülkede ampul sönecek, patlayacak; güneş doğacak, millet rahat edecek, millet rahatlıkla bize ‘paramı nereye harcadınız’ diye soracak. Hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir düzeni sağlayacağız.” dedi.

Kılıçdaroğlu, aile destekleri sigortasını getireceklerini, harama el uzatanların devlet katından alınıp sokağa bırakılacağını, hesap sorulacağını, milletin parasını millete vereceklerini belirtti.

Soma’daki maden kazasında hayatını kaybeden 301 madenci için davanın yeniden görüldüğünü anlatan Kılıçdaroğlu, “301 madenci için verilen kararı kabul etmedi iktidar. Yargıtaya müdahale ettiler. Yerine 3 yeni hakim tayin ettiler ve yeniden toplandılar, eski verdikleri kararın tersini verdiler. 301 madencinin kanı yerdedir. Yargıya müdahale edip 301 kişi için lehe çıkan kararı tersyüz edip farklı bir karar çıkarmak adalet midir?” diye sordu.

CEVAP VER