CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Bu coğrafyada terörden en büyük acıları yaşayan Türkiye’dir. Sağlıklı ve tutarlı politikalarla Türkiye’yi bu girdaptan çıkarmak, bunu kendi irademizle yapmak zorundayız. Terör bir insanlık suçudur. Bunu bütün dünyaya anlatmak zorundayız.” dedi.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, birlikte çalışmak, konuşmak, düşünmek ve beraberlikten yana olduklarını söyledi.

Ayrılığı kabul etmediklerini, ayrışmanın hiç kimseye faydasının bulunmadığını belirten Kılıçdaroğlu, tasada ve kıvançta beraber olmaları gerektiğini kaydetti.

Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’de insanların konuşmasına ve sorunlarını özgürce anlatabilmesine imkan verilmediğini ileri sürerek, şöyle devam etti:

“Huzur içinde yaşamak istiyorsanız, beraber yaşayalım diyorsanız, kimsenin kimliğini, inancını, yaşam tarzını siyasete malzeme etmek istemiyorsanız, çok açık ve çok net söylüyorum; oyunuzu bize vereceksiniz. Bu ülkede barışın adresi, huzurun adresi biziz. Kavgayı değil, kucaklaşmayı savunan biziz. Helalleşmekten yana olan ve bunu dillendiren biziz. Biz 85 milyonu kucaklamak istiyoruz.”

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Türkiye’de her gün yeni bir sorunla karşılaştıklarını, bazı sorunların neredeyse her gün yaşanır hale geldiğini, gelir düzeyi ne olursa olsun her evde endişe olduğunu savundu. Kılıçdaroğlu, dertlerin farklılığına rağmen en zenginin de en fakirin de endişeli olduğunu, Türkiye’yi bu endişe girdabından çekip çıkarmaları gerektiğini dile getirdi.

AK Parti ve MHP’ye oy veren vatandaşlara seslenen Kılıçdaroğlu, “Herkesin iradesine saygılıyız ama bir şey söylüyorum o kardeşlerime; Türkiye’nin bu gidişinden siz de huzursuzluk duyuyorsanız, ‘ya bu kadarı da olmaz’ diyorsanız sandığa gidince oyunuzun rengini değiştirmek zorundasınız. Kendiniz için değil, evlatlarınız için, Türkiye için değiştirmek zorundasınız.” ifadesini kullandı.

Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin terör belasıyla karşı karşıya olduğuna dikkati çekerek, şunları paylaştı:

“Bu coğrafyada terörden en büyük acıları yaşayan Türkiye’dir. Sağlıklı ve tutarlı politikalarla Türkiye’yi bu girdaptan çıkarmak zorundayız. Ve bunu kendi irademizle, özgür irademizle yapmak zorundayız. Terör bir insanlık suçudur. Bunu bütün dünyaya anlatmak zorundayız. Terörün sağı solu yoktur. Bunu da bütün dünyaya anlatmak zorundayız. ‘Terör acaba ne kazandırır, neleri, nasıl lehime çevirebilirim’ diye iç politika malzemesi olamaz, olmamalıdır da. Dolayısıyla terör bir insanlık suçuysa ve hepimiz insana saygı duyuyorsak o zaman terör konusunda beraber olmak zorundayız, birlikte olmak zorundayız. Terör kimden, nereden, nasıl gelirse gelsin, hangi amacı taşırsa taşısın, hep beraber karşı çıkmak zorundayız. Kısır tartışmalarla terörün yanındaymış, terörün karşısındaymış gibi bir algı yaratmanın Türkiye’ye hiçbir faydası yok. Tam tersine teröristlerin ekmeğine yağ sürersiniz, terör örgütlerinin ekmeğine yağ sürersiniz. Onlar zaten toplumu ayrıştırmak istiyorlar, zaten bölmek istiyorlar toplumu.”

Kılıçdaroğlu, CHP olarak Türkiye’yi yeniden inşa etmeyi, terörden uzak, herkesin huzur içinde yaşadığı bir Türkiye olmasını istediklerini anlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Her terör olayından sonra çekişme, kavga olmasın istiyoruz. Beyoğlu’nda bombalar patlatıldı, insanlar hayatlarını kaybettiler. Güvenlik güçlerine teşekkür ediyoruz, hemen yakaladılar ama asıl sorulması gereken soruyu daha sormadık; bu terörist sınırdan nasıl geçti? Kim getirdi bunu sınırdan? Sürekli o bölgede alan çalışması yaptığı da söyleniyor, yazılıyor. Nasıl oldu bu? Nasıl oluyor da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sınırları yol geçen hanına dönebiliyor?

Siz bu soruyu kendinize sormazsanız ve sınırda gerekli önlemleri almazsanız teröristlere kapıyı aralamış olursunuz. Ben bunu söylediğimde kızıyorlar. Akılcı bir şey söylüyorum, teröre karşı bir şey söylüyorum. Bu topraklarda terör olmasın diye bağırıyorum, çağırıyorum, konuşuyorum, düşünüyorum. Sınırları neden kontrol etmiyorsunuz siz? Kim izin verdi bu teröristlere? Daha pek çok uyuyan hücrenin olduğu yazılıyor, çiziliyor. Yani teröristler aramızda geziyor. Biz bunu söylediğimizde de; ‘ayakkabı numaralarına kadar biliyoruz…’ Biliyorsan bu nasıl oldu arkadaş? Benim bunu bilmeye hakkım var. Bırakın Genel Başkan olarak, bir vatandaş olarak bilmeye hakkım var. Terör başımızın belası, önlem alacaksınız kardeşim. Siz önlem aldınız da biz karşı mı çıktık? Siz terörle mücadele ettiniz de biz karşı mı çıktık?”

Kılıçdaroğlu, uyuşturucu satıcılarının da terörist muamelesi görmesi gerektiğini dile getirerek, “Terörist dediğiniz sadece bir yönüyle değil; uyuşturucu teröristleri de var aramızda. Gencecik evlatlarımızı, yüz binleri zehirliyorlar. Onların teröristten ne farkları var. Onlar da aynı şey.” sözlerini sarf etti.

“Tonlarca uyuşturucu bu ülkeye nasıl giriyor?” diye sorduğu için kendisine kızıldığını ifade eden Kılıçdaroğlu, “Devleti yöneten birisi uyuşturucu baronları ile fotoğraf çektirir mi Allah aşkına ya. Kızıyorlar, bağırıyorlar, hakaret ediyorlar. Biz doğruyu söylüyoruz. Tonlarca uyuşturucu gelecek, sokaktaki uyuşturucu satıcısı bunun ilk ayağıdır. Asıl beyleri yakalayacaksın? Onlar da terörist. Onlara da terörist muamelesi yapacaksınız, onları da hapse atacaksın, onlara da hiçbir indirim vermeyeceksin. Teröristten ne farkı var bunların? Ellerini kollarını sallayarak geziyorlar. Türkiye öyle bir noktaya geldi ki, uyuşturucu baronlarının, mafya liderlerinin hesaplaştığı bir ülkeye döndü.” eleştirilerinde bulundu.

Terör konusunda suçlayıcı değil, akılcı politikalar üretmeleri gerektiğini ancak bugüne kadar doğru dürüst, akılcı politikalar üretilmediğini öne süren Kılıçdaroğlu, “Son 20 yıla bakın; rahmetli Ecevit iktidarı teslim ettiğinde terör bitmişti zaten. Nasıl oldu da bu kadar yeniden dallandı, budaklandı. Bunu, devleti yönetenlerin düşünmesi lazım.” görüşünü dile getirdi.

Terör konusunda büyük açmazlarla karşı karşıya olduklarını ve bunların çözülmesi gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmede bulundu:

“Birisi bir devleti suçlarken, açıkça ‘terör odağı’ diye suçlarken, aynı kişi, aynı devletin başkanını karşılıyor, taziyesini kabul ediyor. Nasıl bir anlayıştır bu? Devlet böyle yönetilmez. 5 yaşındaki çocuk, sınırlarımızın ötesinden atılan bir roketle hayatını kaybediyorsa o çocuğun vebali bu devleti yönetenlerin omuzlarındadır. Bunu kimse unutmasın. O 5 yaşındaki çocuğumuzun annesinin, babasının yaşadığı dramı her birimiz, özellikle devleti yönetenler kendi vicdanlarında ölçüp tartmazlarsa bu sorunu çözemezler.”

Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin diğer bir sorununun da kadına yönelik şiddet olduğunu vurgulayarak, şiddet mağduru kadınlar için 5 Aralık 2020’de hayata geçirdikleri “Yaşam Haktır” uygulaması kapsamında bugüne kadar 400’ün üzerinde kadına hukuki ve psikolojik destek sağladıklarını anlattı. Kılıçdaroğlu, ayrıca, ihtiyaç sahibi kadınlara iş ve barınma desteği için sivil toplum örgütleri, meslek odaları, barolar ve yerel yönetimlerle 125 ayrı protokol imzaladıklarını ifade etti.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, İstanbul Kemerköy’de büyük bir yeşil alanın imara açıldığını, 16 milyon İstanbullu için bu karardan acilen vazgeçilmesi gerektiğini kaydetti.

Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, derin bir yoksullukla karşı karşıya olunduğunu öne sürdü.

Tarımsal girdi fiyatları endeksinin, yıllık yüzde 138,5 olduğunu, çiftçinin gübre, fide ve ilacı yüzde 138 fiyat artışıyla alacağını kaydeden Kılıçdaroğlu, tarım ürünlerinin zamlanmasında esnafın ve üreticinin suçlandığını savundu.

Devleti yönetenlerin kimseyi suçlayamayacağını ve önlem alması gerektiğini savunan Kılıçdaroğlu, “Siz devleti yönetmeyi bırakmışsınız artık. Ne demek ya, yüzde 138’lik zam ne demek?” diye sordu. Kılıçdaroğlu, dünyada bir artış olduğunu. ancak hiçbir yerde yüzde 138 artış yaşanmadığını iddia etti.

Kemal Kılıçdaroğlu, önlem almak yerine birilerinin suçlandığını öne sürerek, “Suçlayacaksan önce kendi bakanlarını suçlayacaksın.” ifadesini kullandı.

Sadece gübrenin fiyatının yüzde 226 oranında arttığını savunan Kılıçdaroğlu, kartel oluşturduğu iddia edilen gübre üreticisi şirketlerin isimlerinin, Rekabet Kurumunca yapılan soruşturma sonucu 31 Ağustos 2021’de yayımlandığını aktardı. Kılıçdaroğlu, “ismi açıklanan şirketlerden birinin yöneticileri arasında, bakanlık görevine gelene kadar Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci’nin yanı sıra Bakan Yardımcısı İbrahim Yumaklı’nın da bulunduğunu” söyledi. Kemal Kılıçdaroğlu, “çiftçiye en büyük kazığı atanların arasında bakan ve bakan yardımcısının olduğunu” ileri sürdü.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, iki gün sonra Öğretmenler Günü olduğunu anımsatarak, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, en çok eğitime önem verdiğine işaret etti.

Öğretmenlerin ciddi sorunlarının bulunduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Hiç endişe etmeyin. Eğer biz öğretmenleri kamuda daha güzel ve ayrıcalıklı bir sınıf haline getirmezsek görevimizi yapmamış oluruz. Öğretmenlerin tamamını, Hakimler ve Savcılar Kanunu gibi özel bir yasa çıkararak ayrıcalıklı bir sınıf haline getireceğiz. Öğretmenleri baş tacı yapacağız. Hiçbir memur, hiçbir çiftçi, hiçbir sanayici, bu ülkede yaşayan hiçbir kişi, öğretmenlerin fazla maaş almasından asla ve asla rahatsızlık duymaz.

Eğitim bir ülkeye, bir kişiye, bir sınıfa, bir aileye sınıf atlatan en önemli faktördür. Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu? Hepimiz bileceğiz, güzel şeyler bileceğiz ve çocuklarımız güzel okullarda ve iyi öğretmenler tarafından yetiştirilecek. Biz onların bilmediği bir kavramı da toplumun belleğine sokmaya çalışıyoruz. Yüksek yetenek inşasını yeniden ayağa kaldıracağız ve zeki çocuklarımızı dünyanın her tarafına göndereceğiz. Onlar bizim geleceğimizi, ufkumuzu açacaklardır. Eğitimin ne kadar önemli olduğunun, ne kadar değerli olduğunun farkında bile değiller. Ama biz eğitime gerekli önemi vereceğiz.”

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, dış politikanın, ülkelerin tarihinde derin izler bıraktığını, iktidar ile muhalefetin beraber karar aldığı bir alan olduğunu, bu konuda daha dikkatli ve özenli konuşulması gerektiğini söylediğini anımsattı. Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ise her şeyin tersini yaptığını öne sürdü.

Kişiye endeksli değil ülkenin çıkarları üzerine dış politika olması gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın daha önce, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi’yi, Cumhurbaşkanı olarak kabul etmediğini söylediğini savundu.

Erdoğan’ın, Sisi ile BM’de aynı masaya oturmayarak, “Oturursam kendimi inkar ederim” dediğini ileri süren Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

“Ne oldu Allah aşkına? Erdoğan’ın benim zoruma giden tarafı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni temsil etmesidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin itibarını yerle bir etmesidir. Ne demektir? Tükürdüğünü yalamak, Allah kimseye böyle bir şey yaşatmasın. ‘Kavga etme’ dedim arkadaş. İç politikada tamam kavga ederiz eyvallah. 3 gün sonra barışırız ama dış politika böyle değil. Şimdi ne yaptın? Gidiyorsun, elini sıkıyorsun. Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, İsrail, Suriye için neler söylemedin? Şimdi araya aracılar koyuyor; ‘acaba nasıl barışabiliriz?’ diye. Bütün dünya gülüyor arkadaşlar bütün dünya. Türkiye’nin itibarı böyle sarsılmadı.”

“Havuz medyasının”, ABD ve İngiltere ziyaretini nasıl karalayacağına dair fırsat aradığını savunan Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Uğraştılar, didindiler, bir kara propaganda mekanizması oluşturdular. Onlar, ‘ne yapabiliriz, bu gezileri nasıl gölgeleyebiliriz’ arayışı içindeydiler. Bizim partililer de ‘Bu Genel Başkan niye gitti’ diye merak etti. ‘Bu kadar sorun varken neden Genel Başkan Amerika’ya, İngiltere’ye gitti, üniversitelerle, büyük firmalarla görüştü. Neden bu görüşmeyi yaptı’ diye. Onların yaptığı korkudan, bizim yaptığımız meraktandı. Biz merak ettik nedir bu diye? Sabredin, 3 Aralık’a kadar sabredin. 3 Aralık’ta yeni bir vizyonu açıklayacağız.

Türkiye’yi artık bu kriz zincirinden kurtarmamız lazım. Emin olun çok güzel şeyler açıklayacağız. Belli aralıklarla krize giren bir Türkiye değil sonsuza kadar krizi bitirecek bir vizyon açıklayacağız. Ekonomi, maliye bakanlarını, bürokratları değiştirdiler, hükümetler geldi gitti ama krizler hayatımızda hep oldu. Sonsuza kadar bu krizleri bitirmemiz lazım. Türkiye bunu hak etmiyor. Siyaset kurumu da bunun gereğini yapmak zorundadır. O nedenle gittim. Vizyonumuz hazır, 3 Aralık. Ekiplerimiz hazır, yatırımcılar hazır, taze para da hazır. Türkiye’yi bu beladan sonuna kadar kurtaracağız. 3 Aralık’ı bekleyin ve asla unutmayın, geliyor gelmekte olan.”

CEVAP VER