CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türk askerinin Irak ve Suriye’deki görev süresinin uzatılmasına yönelik tezkereye ilişkin, “Ben ve bütün CHP’liler, bütün vatanseverler, ülkesini ve bayrağını sevenler, bir tek yabancı askerin Türk topraklarına postallarının değmesini asla istemiyoruz. Bana soruyorlar, ‘tezkereye niye hayır diyeceksin?’ diye. Yabancı asker istiyorsan ‘evet’ diyeceksin, milliyetçiyim diyorsan sen de ‘hayır’ diyeceksin.” dedi.

Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, terörün insanlık suçu olduğunu belirterek, kimden gelirse gelsin teröre karşı durmanın vicdanı olan herkesin görevi olduğunu söyledi.

Terör örgütü DEAŞ’ın Ankara Garı önünde 10 Ekim 2015’te düzenlediği canlı bomba saldırısının 8’inci yılı olduğunu anımsatan Kılıçdaroğlu, Türkiye tarihinde ilk kez bir terör eylemi dolayısıyla 103 vatandaşın hayatını kaybettiğini belirtti. Kılıçdaroğlu, hem bu olayın takipçisi olmanın hem de bu tür olayların bir daha yaşanmaması için çaba harcamanın insani olarak görevleri olduğunu dile getirdi.

Kılıçdaroğlu, geçen hafta Can Atalay, Osman Kavala, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater ve Mine Özerden’i cezaevinde ziyaret ettiğini dile getirerek, bu kişilerin haksız yere hapishanede tutulduklarını öne sürdü. Devletin temel kurumlarının yasama, yargı ve yürütme üzerine inşa edildiğini, çağdaş demokrasilerde bunlara medyanın da eklendiğini anlatan Kılıçdaroğlu, “Medya aynı zamanda yasama, yargı ve yürütmenin aldığı kararları halk adına denetleyen bir kurumdur. Medya bu işlevini kaybettiği zaman yasama, yargı ve yürütmeyi sağlıklı denetleyen bir kurum kalmamış olur. Yürütme organının da yasama ve yargı üzerinde etkili olması ve ‘alacağınız kararları bana soracaksınız’ noktasına gelmesi de adaletin tecelli etmesinde büyük sorunların yaşanmasına yol açmıştır.” diye konuştu.

Türkiye’de şu anda toplumun canını sıkan bir ekonomi sorunu olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, vatandaşların alışveriş yaptıklarında canının yandığını gördüklerini, arzu ettikleri şeyleri alamadıklarını söyledi.

İktidar tarafından alınan kararlara rağmen ekonominin artık dikiş tutmadığını savunan Kılıçdaroğlu, “En büyük banknotumuz olan 200 lirayla ancak 20 tane simit alabiliyorsunuz. Türkiye, ‘borç para buldu’ diye sevinen bir ülke haline geldi. ‘Acaba borç para bulabilir miyim?’ diye Katar’a, Körfez ülkelerine, Amerika’ya, İngiltere’ye gidiyorsunuz. Vermiyorlar, ‘istikrar yok sizde’ diyorlar ve borç para bulamıyorlar. Bulduklarında da seviniyorlar. Türkiye’nin geldiği bu nokta ibret verici.” değerlendirmesinde bulundu.

Kemal Kılıçdaroğlu, enflasyonun yüzde 61,5’e çıktığını, mazotun dört ayda yüzde 100 zamlandığını, gübre fiyatlarının da yüzde 200 artmasına rağmen pancar üreticisine sadece yüzde 27 destek verildiğini belirterek, “Böyle giderse çiftçinin üretmediği her şeyin dışarıdan ithal edildiği bir ülke haline geleceğiz.” dedi.

İktidarın 21 yıldır barınma sorununu çözemediğini, yurt sorununu bir yılda çözmenin mümkün olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, “Çok basit bir olay aslında ama yapmıyorlar çünkü aileler, çocuklarını başka yerlere versin istiyorlar.” diye konuştu.

– “İkramiye verirken de çalışanı cezalandıran bir modeli inşa ettiler”

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, yıllardır Ramazan ve Kurban bayramlarında emeklilere bir maaş ikramiye ödenmesi için verdiği mücadelenin belirli bir noktaya geldiğini söyledi.

Emeklilere 5 bin lira verilmesinin kararlaştırıldığını anımsatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“Bu parayı da ‘çalışan emekliye vermeyeceğiz’ dediler. Böylece tarihimizde ilk kez emeklilerimiz de ‘çalışan ve çalışmayan’ diye ayrımcılığa tabi tutuldu. Emekli niye çalışıyor, hangi gerekçeyle çalışıyor? Bu soruyu sormuyorsun. Yeteri kadar aylık vermiyorsun, bu adam perişan vaziyette. Geçinemiyor, çalışacak. İkramiye verirken de çalışanı cezalandıran bir modeli inşa ettiler. Bu da bizim Cumhuriyet tarihinde ilktir. 5 bin lirayı da büyük para olarak kimse görmesin. 5 bin lira ile 500 tane simit, kahvede 330 tane çay parası ediyor. Bu ancak bir, bir buçuk ay anca idare eder sonra emekli eski pozisyonuna dönmüş olur. İşin özeti; ‘2023’te aya gideceğiz’ diyorlardı, öyle bir noktaya geldi ki aydan falan vazgeçtik artık markete bile gidemiyoruz.”

– “Artık bu sorunun 21’inci yüzyılın dünyasında çözülmesi gerekiyor”

İsrail-Filistin çatışmasına da değinen Kılıçdaroğlu, Gazze’de 2,5 milyon Filistinlinin zor koşullarda yaşadığını ve dünyanın büyük bir kesiminin bu sorunlara ilgisiz kaldığını anlattı.

Filistin halkının haklı davasını savunmanın her demokratik ülkenin hakkı olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, sözlerini şu şekilde sürdürdü:

“Yanlış hatırlamıyorsam 1970’lerde devrimci gençler de Filistin Kurtuluş Örgütüne destek vermek için gittiler ve Filistin’de mücadele ettiler. Onların mezarlarının Filistin’de olduğunu hiç unutmadık. Onları da saygıyla anmak isteriz. Ama hiçbir haklı dava sivillerin öldürülmesine haklılık kazandırmaz. Sivillerin, kadınların, çocukların, yaşlıların öldürülmesi asla ve asla doğru değildir. Sizin haklı davanızın üzerine gölge düşürür. Özellikle uluslararası kuruluşların, Birleşmiş Milletler başta olmak üzere bu sorunun çözülmesi için çaba harcaması gerekir. Eğer genelde bir sorun çözümsüzse Filistin-İsrail örneğini veriyoruz. Artık bu sorunun 21’inci yüzyılın dünyasında çözülmesi gerekiyor.”

– Irak ve Suriye tezkeresi

Kılıçdaroğlu, Irak ve Suriye’ye asker gönderme izninin süresinin 2 yıl uzatılmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresine değinerek, hiçbir zaman terörle mücadelenin karşısında olmadıklarını, aksine nereden ve kimden gelirse gelsin terörle her türlü mücadelenin yapılmasını istediklerini vurguladı.

Meclise bir tezkere geleceğini ifade eden Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

“Elbette terörle mücadele konusunda verilecek her yetkiye ‘evet’ deriz ama anlamadığım bir şey var; ‘yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması’ diyor. Birinci sorum Bahçeli’ye. Partinin adı Milliyetçi Hareket Partisi. Milliyetçi Hareket Partisi olarak tezkereye ‘evet’ diyeceğini söylüyorsun. Sana bir soru: Yabancı asker postallarının Türkiye Cumhuriyeti topraklarını çiğnemesine ‘evet’ diyor musun, demiyor musun? Bu kadar açık. Milliyetçiyim diyorsun. Bu kardeşiniz de milliyetçi, altı okumuzdan biri de milliyetçilik. Asla ve asla yabancı bir askerin Türkiye’ye gelmesini istemiyorum.

Bahçeli’ye ikinci sorum: Bu yabancı askerler kimler? Amerikalılar mı, Ruslar mı, Japonlar mı, Yunanlılar mı, kim bunlar? Hangi askeri terörle mücadele için Türkiye’ye davet edeceksiniz? Bu ülkede terörle mücadeleyi Türk Silahlı Kuvvetleri verdi, polislerimiz verdi. Binlerce şehidimiz var, bir tane yabancı asker bile gelmedi, şimdi beyler ‘terörle mücadele edeceğiz, yabancı askerleri davet edeceğiz.’ Kim bu yabancı askerler? Öyle bir noktaya geldik ki helikopterimiz düşürülür yabancılardan duyarız, Akdeniz’de gemimiz basılır yabancılardan duyarız, Karadeniz’de gemimiz basılır yabancılardan duyarız. SİHA’mız düşürülüyor onu da yabancılardan duyarız. Türkiye Cumhuriyeti Devleti hiçbir zaman böyle bir durumla karşı karşıya kalmamıştı. Terör dolayısıyla tarihimize baktığımızda binlerce şehit vermişiz, Suriye’de, Irak’ta, Libya’da, kendi ülkemizde. Ben ve bütün CHP’liler, bütün vatanseverler, ülkesini ve bayrağını sevenler, bir tek yabancı askerin Türk topraklarına postallarının değmesini asla istemiyoruz. Bana soruyorlar, ‘tezkereye niye hayır diyeceksin?’ diye. Yabancı asker istiyorsan ‘evet’ diyeceksin, milliyetçiyim diyorsan sen de ‘hayır’ diyeceksin.”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Dünya tarihinde ilk kez bir parlamentoda, ‘Tasarruf Mevduat Sigorta Kurumunda yolsuzluk yapanlar hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılamaz’ diye kanun çıktı. O nedenle ‘bugünkü Meclise Gazi Meclis denmez’ dedim.” açıklamasında bulundu.

Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında, 1937’de imzalanan Sadabat Paktı’nı hatırlattı.

Anlaşmada İran ile Irak’ın da bulunduğunu anımsatan Kılıçdaroğlu, “Son görüşmede derler ki ‘Acaba bir şeyi daha dillendirebilir miyiz?’ Türk devleti biraz işkillenir, ‘acaba paktı bozacak bir şey mi var?’ Söyledikleri şey şu; ‘İran ile Irak arasında bir sınır anlaşmazlığı olursa Türkiye hakem olsun’. 1937 yılının onurlu Türkiye’sine bakın. Bugün bizim hakemliğimizi kim kabul ediyor?” sorusunu yöneltti.

“Sen başka devletlerin içişlerine karışırsan, birilerinin Orta Doğu’daki taşeronluğunu yaparsan, ‘Büyük Orta Doğu Projesi’nin eş başkanıyım’ diye afra tafra atıp sonra ondan vazgeçersen ve Türkiye’yi Orta Doğu coğrafyasına ateşe sürüklersen, ne olacaksın?” diyen Kılıçdaroğlu, “Suriye’de askerlerimiz şehit edildi, vuran Rusya’ydı değil mi? Rusya’nın özür dilemesi lazım değil mi? Erdoğan, soluğu nerede aldı? Putin’in kapısında. Şehit olan bizim askerimiz. Eğer özür dilemesi gereken biri varsa, onlar. Hem 33 askerimiz şehit olmuş, gidiyoruz kapılarına bir de kronometreyi açıp kapıda bekletiyorlar seni bütün dünya seyretsin diye. Şimdi bunlar kalkmışlar bizim milliyetçiliğimizi sorguluyorlar. Siz milliyetçiliğin m’sini dahi bilmezsiniz. Gazi Mustafa Kemal’in kurduğu partinin milliyetçiliğini kimse sorgulayamaz. Milliyetçiliği arıyorsan Kıbrıs’ın Beşparmak Dağları’na bakarsın.” sözlerini sarf etti.

“Bakın yine milliyetçilikten söz edeyim” ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, Akkuyu Nükleer Santrali’nin “Rusların malı” olduğunu iddia etti. Kılıçdaroğlu, “Hangi topraklarda yapılıyor? Bizim topraklarda. Limanı verdik mi? Limanı verdik.” dedi.

Santralin CEO’su ve Yönetim Kurulu Başkanının, “Biz başka bir devletin topraklarında, yani Türkiye’de, bu santrali kendimiz için inşa ediyoruz. Bu nükleer santral Rusya’ya aittir. Bu, başka bir ülkenin topraklarında bulunan kendi santralimizdir” dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Limana geleyim. Onu da yine bir Rus yönetici şöyle açıklıyor; ‘Burası bizim limanımız’. Mersin’de, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ait olan yerde, ‘burası bizim limanımız’ diyor. ‘Burası tam organize bir gümrük bölgesi. Kargoların gümrük işlemleri burada yapılıyor. Buraya sadece Rusya Federasyonu’ndan değil, dünyanın farklı ülkelerinden de gemiler alıyoruz. Yap, işlet, sahip ol modeli’. Yapıyor, işletiyor, ‘burası bana aittir’ diyor. Model bu. Garanti vermişler ‘elektriği 12,5 sentten alacağız’ diye. ‘Bu 15,83’e kadar da çıkabilir’ diyor. Şimdi bunlara sormak isterim, Bahçeli’ye de sormak isterim. Bu mudur milliyetçilik? Kendi toprağını götürüyorsun başka bir ülkeye veriyorsun. Limanını başka bir ülkeye veriyorsun. Ve o belli bir bölgede, bir tek Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı dahi giremiyor. Bu mudur milliyetçilik? Batsın sizin milliyetçilik anlayışınız. Siz milliyetçi falan değilsiniz. İstiyorlarsa girsinler, yönetim kurulu kimlerden oluşuyor, bunlara da baksınlar.”

– “Gazi Meclis” tartışması

Geçtiğimiz hafta yaptığı grup toplantısında “Şimdiki Meclis, AK Parti ve MHP grubu için diyorum, el kaldırıp indiren bir Meclis” dediğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Kimse kanuna falan da bakmıyor. Bakıyor grup başkanvekili el kaldırdıysa hepsi el kaldırıyorlar. İndirirse indiriyorlar.” değerlendirmesinde bulundu.

Milletvekillerinin bazen yanlışlıkla da el kaldırdıklarını belirten Kılıçdaroğlu, milletvekilinin gelen yasayı, yasa teklifini sorgulaması gerektiğini söyledi. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“Ve ben suçladım, dünya tarihinde ilk kez bir parlamentoda, bir kamu kurumunda, ‘Tasarruf Mevduat Sigorta Kurumunda yolsuzluk yapanlar hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılamaz’ diye kanun çıktı. O nedenle ‘Şimdiki Meclise, yani bugünkü Meclise Gazi Meclis denmez’ dedim. Bunlar ‘vay nasıl denmez’ diye başladılar, bir sürü laflar. ‘Gazi’ ne demektir? Vatanı için mücadele ederken yaralanan kişi demektir. Ülkesi için mücadele ederken yaralanan kişi demektir. Hak, hukuk ve adalet için mücadele ederken yaralanan kişi demektir. ‘Gazi Meclis’ denmesinin nedeni, bu Meclisin kuruluşunda, Meclis ilk kurulurken Milli Kurtuluş Savaşı’nı yöneten Meclistir bu Meclis. Milli Kurtuluş Savaşı’nı yönetti ve o nedenle Meclise ‘gazilik’ unvanı verilmiştir. Milli Kurtuluş Savaşı’nı yönetirken de Mustafa Kemal’e belli bir süre için başkomutanlık yetkisi verilmiştir. ‘Başkomutanlık yetkisi bize aittir’ demiştir o Gazi Meclis. O Gazi Meclisin özelliği budur. Bu Meclis, o Meclis mi? ‘Yabancı askerler gelsin, terörle mücadele etsin’ diyen bir Meclise ne diyeceksiniz? O milletvekillerine ne diyeceksiniz? O partilere ne diyeceksiniz, soruyoruz. Bu yabancı askerler kim? Tık yok. Bizi suçluyorlar, ‘Siz teröre destek veriyorsunuz…’. Akıl tutulması. Başka ne söyleyeyim? Akıl tutulması.”

– Üç soru

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye 3 soru soracağını dile getiren Kılıçdaroğlu, “Bir, ‘Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu yöneticileri, yolsuzluk yaptığında haklarında soruşturma ve kovuşturma açılmayacaktır’ diye kanun teklifi gelirken, bu kanun teklifinden sizin haberiniz var mı? Yani siz buna ‘evet’ dediniz mi başlangıçta, teklif edilirken?” diye konuştu.

İkinci olarak, “Dünyanın hangi parlamentosunda ‘yolsuzluklar hakkında araştırma ve kovuşturma yapılamaz’ diye bir kanun çıkmıştır?” sorusunu yönelten Kılıçdaroğlu, “Sizin aklınız erer mi ermez mi bilmiyorum. Bahçeli ve Erdoğan için söylüyorum. İlkokula giden bir çocuğa sorun, deyin ki ‘herhangi bir parlamentoda, milletvekilleri, bir kamu kurumunda yolsuzluk yapanlar hakkında ‘araştırma ve kovuşturma yapılamaz’ diye bir kanun çıkarsa, buna siz ‘evet’ mi dersiniz, ‘hayır’ mı dersiniz?’ Adım gibi eminim ‘hayır’ diyecektir.” görüşünü paylaştı. Kemal Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

“İlkokul öğrencisinin bile kabul etmediği bir olayı siz hangi gerekçeyle kabul ettiniz? Hangi gerekçeyle Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonundaki yolsuzlukların üstünü örtmek için kanun çıkardınız? O nedenle, onların olduğu bir Meclis’e, ‘yolsuzluklara evet’ diyen bir Meclise, ‘Gazi Meclis’ denmez. Bizim tarihimizdeki o Milli Kurtuluş Savaşı’nı veren kişilerin oluşturduğu Meclis ‘Gazi Meclis’tir. O Meclisin tarihine baktığınızda hiçbir yolsuzluk konusunda suskun kalmamıştır. Kendi bakanlarını da Yüce Divan’a göndermişlerdir. Yolsuzluk konusunda duyarlıdırlar. Bunlar bir taraftan derler ki ‘kul hakkı yemek en büyük günahtır’. Öbür tarafta malı götürenlere, ‘siz malı götürün, istediğiniz kadar, hiçbir şey olmayacak, kanun çıkardık…’. Ben ülkesini seven bir kişi olarak Anayasa Mahkemesi Başkanına bir mektup yazdım, dedim ki; ‘Meclisten böyle bir kanun çıktı. Biz bu kanunu Anayasa Mahkemesine getirdik. Parlamentonun itibarını korumak için lütfen acele edin ve bu kanunu iptal edin. Aksi halde parlamento çok ağır bir töhmet altında kalır’. Benim gösterdiğim duyarlılığı Bahçeli gösterdi mi? Erdoğan gösterdi mi? Kim gösterdi? ‘Kul hakkı yemem’ diyorlar, yemediğiniz haram kalmadı. Parlamentoyu bile kendi haramınıza ortak ettiniz.”

Sorularının cevabını beklediğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Erdoğan senden de bekliyorum, Bahçeli senden de bekliyorum. Yabancı asker kim, onu da istiyorum. Kim yabancı asker? Kendi silahlı kuvvetlerine güvenmeyen, kendi emniyet güçlerine güvenmeyen bir parlamento olur mu? Terörle mücadele konusunda yabancı asker gelecekmiş. Kim bu yabancı asker? Bakalım ne cevap verecekler. Siz merak ediyorsunuz değil mi? Vallahi ben daha çok merak ediyorum. Nasıl bir cevap verecekler acaba?” ifadesini kullandı.

CEVAP VER