Cumhuriyetin 94. yılını onurla kutladıklarını söyleyen Kılıçdaroğlu, bugüne kadar millet olarak üç büyük devrimin altına imza attıklarını ifade etti. Bunlardan birincisinin Cumhuriyeti kurmak, ikinci devrimin 1946’da kendi iradeleriyle çok partili hayata geçmek, üçüncü devrimlerinin sosyal devlet, sosyal demokrasi olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, şimdi hep beraber 80 milyonun 4’ncü devrimi gerçekleştirmek zorunda olduklarını ifade ederek, Cumhuriyeti eksiksiz, tam demokrasiyle taçlandırmak zorunda olduklarını dile getirdi. 

Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM grup toplantısında, hangi görüşten olunursa olunsun gazilere ve şehit yakınlarına saygı duyulması gerektiğini belirtti.

“Biz bütün gazilerimize şehitlerimize ve yakınlarına saygı göstermek zorundayız, bu onurlu bir görevdir. Eğer bu ülkenin sokaklarında fabrikalarında, tarlalarında rahat çalışıyorsak, onların sayesinde.” diyen Kılıçdaroğlu, “Haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytandır” sözünü hatırlattı.

SORUŞTURULAN GAZİ İRFAN BAYAR İNTİHAR ETTİ

Geçtiğimiz günlerde Türkiye Harp Malulü Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Kastamonu Şube Başkan Yardımcısı Gazi İrfan Bayar’ın (45) özel otomobilinde intihar ettiğini anlatan Kılıçdaroğlu, Bayar’ın gazilere sağlanan imkanlar sayesinde çocuğunu özel okula yazdırmak istediğini aktardı.

Bunun için milli eğitim müdürüne gittiğini ve müdürün Kastamonu’daki iki özel okuldan birine gazi Bayar’ın çocuğunu yazdırdığını ifade eden Kılıçdaroğlu, bu özel okulun FETÖ’cü olduğunun ortaya çıktığını ve gazinin soruşturulduğunu dile getirdi.

Gazinin yapılanlara dayanamayarak intihar ettiğini belirten Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

“Bunların yatacak yeri yoktur, emin olun vallahi de billahi de bunların yatacak yeri yoktur. Bu gazinin ne günahı var, çocuğu özel okula gidecek o da istiyor. Hangi okula gideceğine milli eğitim müdürü karar veriyor. Ne suçu var? Bir devlet böyle savrulamaz, bu bayrak için canlarını ortaya koyan insanların hayatı bir kurşuna teslim edilemez. Bütün annelere sesleniyorum, ister Diyarbakır’da ister Tekirdağ’da 81 ildeki, ilçelerdeki ve köylerdeki bütün annelere sesleniyorum; sizin çocuklarınızın hakkını savunuyoruz biz. Çünkü biz hakkı, hukuku ve adaleti savunuyoruz, kimsenin boşu boşuna mağdur edilmesini istemiyoruz. Hak, hukuk olsa zaten bunlar olmazdı. Düne kadar Pensilvanya’dan talimat alan hakimler, şimdi roller değişti, saraydan talimat alıyor. Mağdur olan kim, bu ülkenin gariban insanları, ne değişti?”

FETÖ BİR KENARA BIRAKILDI, KİM MUHALİFSE ONUNLA MÜCADELE EDİLİYOR

OHAL’in FETÖ ile mücadele için çıkarıldığını anımsatan Kemal Kılıçdaroğlu, FETÖ’nün bir kenara bırakıldığını kim muhalifse onunla mücadele edildiğini söyledi.

Sözcü ve Cumhuriyet gazetelerine yönelik soruşturmalara tepki gösteren Kılıçdaroğlu, Sözcü gazetesinin sahibinin, “silahlı terör örgütünü yönetme, terör örgütü propagandası yapmak” iddiasıyla suçlandığını anımsattı.

Sözcü hakkında hazırlanan “saçma iddianamenin” mahkeme tarafından kabul edildiğini aktaran Kılıçdaroğlu, iktidarın yeni bir suç icat ettiğini vurguladı.

“Bir suç varsa kanunda mutlaka yeri olması lazım.” ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, “Suçlanan konulardan birisi şu; cumhurbaşkanının yerini haber yapmak. Ben ceza kanununda görmedim böyle bir suçu. Cumhurbaşkanının nerede olduğu dünyanın her yerinde haberdir. Toplumun tüm tanınmışlarının nerede olduğu haberdir. ‘Ne istedinizde vermedik’ diyen sen değil misin? Asıl baş FETÖ’cü sen değil misin? Devletin namusunu FETÖ örgütüne teslim eden sen değil misin? Devletin çivisi çıkmış. Kimin ne yaptığı belli değil. Kapanın elinde kalıyor. Geldiğimiz nokta acı olarak ifade edeyim ki budur.” değerlendirmesini yaptı.

YER ALTINDA ÇALIŞAN İŞÇİNİN DERDİNİ TEK ANLATAN CHP

AK Parti hükümetlerinin, çoğu şeyi topluma duyurmadan geçirmek için 15 yıldır “torba kanun” denen bir uygulamayı kullandığına dikkati çeken Kılıçdaroğlu, yine TBMM gündeminde bir torba kanun getirildiğini hatırlattı.

Kanunun 58. maddesi Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) ile Türkiye Kömür İşletmeleri’nin (TKİ) uhdesinde bulunan maden ruhsatlarını işletmeye, işlettirmeye ve bunları bölerek yeni ruhsat talep etmeye yetkili kılınmasına ilişkin madde bulunduğunu aktaran CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, kentte 170 yıldır kömür çıkarıldığına işaret etti.

Yasanın çıkmasıyla ocakların bölünüp parçalanacağını ileri süren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“Zonguldaklı kardeşlerim iyi dinlesin. Yer altında çalışan işçinin derdini, tek anlatan, Türkiye’nin gündemine getiren parti CHP’dir. Yerin metrelerce altında çalışıyorlar, isyan ediyorlar; ‘kömürü elimizden alacaklar’ diyorlar. ‘Zonguldak’ı da Soma gibi yapacaklar’ diyorlar. ‘Bize sahip çıkan yok mu?’ diyorlar. Sana sahip çıkan halkın partisidir, işçinin, emekçinin, alın terinin partisidir. Sırf o ocakları kapatmak için 50 numara çekiyorlar, dışardan kömür ithal ediyorlar. 2001’de ithal edilen kömür miktarı 8 milyon ton. 2014’te 3 kattan fazla artmış 29 milyon ton kömür ithal ediyorlar şimdi. Türkiye’de kömür mü yok? Var. Bu ithalat hangi gerekçeyle yapılıyor? Neden elimizin altında kömür varken çıkarmıyoruz? Kim köşeyi dönüyor bu ithalattan? Bunu ben soruyorum, benden fazla sizin sormanız lazım. Özellikle AK Parti’ye oy veren işçi kardeşlerime sesleniyorum; senin haklarına ben sahip çıkıyorum, oyunun rengini, yerini değiştirmek zorundasın, alın terinden yana tavır almak zorundasın. Seni kandırmaya çalışıyorlar, senin kimliğini, senin inancını sömürüyorlar…”

CHP olarak kendilerinin hiçbir zaman dil, din, köken ayrımı yapmadıklarını belirten Kılıçdaroğlu, “Kim seni aşsız, işsiz bırakırsa sözüm söz ben sana sahip çıkacağım. Samanı ithal ediyorlar. Besmelesiz eti de ithal ediyorlar. Dedim ‘o besmelesiz eti saraya götürün, kul hakkı yiyenler o besmelesiz eti yesinler ne millete yediriyorsunuz.’ Yılda 4 milyar dolar kömür ithalatına para veriyorlar. Bu parayı Zonguldak’a ver, Zonguldak İstanbul olur, Ankara olur, İzmir olur yazık değil mi? Oradaki sendikaya da sesleniyorum, işçiye sahip çıktığınız sürece korkmayın biz sizin arkanızdayız.” diye konuştu.

TKİ’nin toplam 4 bin 622 işçinin alınması için başvuruda bulunduğunu fakat olumsuz yanıt aldığını aktaran Kılıçdaroğlu, “Bütün işsizlere sesleniyorum; nerede olursa olsunlar, bu hükümet size iş bulmaz kardeşim. Herkes oturup düşünmek aklını başına almak zorundadır, savrulan bir Türkiye istemiyoruz. Herkesin işi herkesin aşı olsun, her evde huzur, bereket olsun bizim isteğimiz budur.” dedi.

HER ŞEY DOLARA ENDEKSLİ

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, dün gece mazota ve benzine yeniden zam geldiğini, benzin 6 liraya, mazotunda 5 liraya yaklaştığını söyledi.

Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

“Hükümet akaryakıta yapılan zammın nerelere ve nasıl yansıyacağını bilmiyor. En yetkili makamda oturan kişi oturup vatandaşla dalga geçiyor. Bu Maliye Bakanı Naci Ağbal. Şöyle diyor; ‘millet doların seviyesine bakacağına otursun işine gücüne baksın. Millet oturmuş kalkmış 3 ay sonra 6 ay sonra dolar kuru ne olacak? Sanki falcılar. Bunu yaparak ekonomistim diyenlere de şaşırıyorum.’ Asıl biz sana şaşıyoruz, o koltukta sen bu lafları nasıl yapıyorsun. Sen Maliye Bakanlığını nasıl yapıyorsun.

Benzine, mazota zam yapıldı. Asgari ücret dolara mı endeksli? Hayır İşçinin, memurun maaşı dolara mı endeksli? Hayır. Ama mazot, benzin dolara endeksli. Her şey dolara endeksli. Köprüden geçişler, otoyoldan geçişler, doğalgaz, tüp gaz dolara endeksli. Memurun maaşı dolara endeksli değil. Üçüncü havalimanı ihalesi dolar üzerinden yapılıyor. Kuzey Marmara Otoyolu dolar üzerinden yapılıyor, Avrasya Tüneli’nin geçiş ücreti dolar üzerinden yapılıyor. Dikkatinizi çekerim; ihaleyi yapan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti. Yani Türk. İhaleyi alan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları. İhale neden Türk lirası üzerinden yapılmadı da dolar üzerinden yapıldı? 80 milyona soruyorum; kim yerli, kim milli bu rakamlar, bu ifadeler çok açık. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlıyla neden dolar üzerinden ihale yaparsın? Sen Türk lirasına güvenmiyorsun da onun için kardeşim. Ne senin müteahhidin, ne de sen güveniyorsun.”

DEVLET MAFYA YÖNTEMİYLE YÖNETİLMEYE BAŞLANDI

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Bir Allah’ın kulu çıkıp bana belediye başkanlarının istifaya zorlanması, hukuki bir süreçtir desin. Devlet mafya yöntemiyle yönetilmeye başlandı. Aileyi tehdit etmek, mafyanın yöntemidir. Mafya yöntemine başvuracaksan o koltuktan ayrılacaksın.” dedi.

Kılıçdaroğlu, rüşvetin bile dolarla alındığını, doların ruhlara işlediğini, doların yeşiline tapıldığını, ağacı kesip dolara saygı duyulduğunu savundu.

“CHP, AK Partili belediyeleri alırsa oradaki işçilerin işine son verir.” propagandası yapıldığını belirten Kılıçdaroğlu, sadece AK Partili değil, hangi belediye olursa olsun CHP’li belediye başkanı o belediyeyi aldığında, hiç kimsenin ekmeğiyle oynamayacağını, görevine son vermeyeceğini bildirdi.

Kılıçdaroğlu, herkesin alın terine saygılı olduklarını, her evde tencere kaynamasını istediklerini vurgulayarak, “Niye işine son verelim? Propagandayı bu noktaya taşıdılar çünkü zemin altlarından kayıyor. O işçi kardeşlerime sesleniyorum, daha düne kadar senin inancını, kimliğini, yaşam tarzını siyasete malzeme ettiler. Biz senin alın terinin yanındayız. Bunların bir özelliği daha var fakirden alıp zengine vermek. Sözüm söz, aslanlar gibi sözüm söz; zenginden alıp fakire vereceğiz. Zenginden alacağız derken zorla değil, adaletle alacağız. Asgari ücretten vergi almayacağız.” ifadesini kullandı.

CHP’li bütün belediyelerde asgari ücretin net en az bin 500 lira olduğuna değinen Kılıçdaroğlu, bunu, Türkiye’deki bütün belediye, fabrika, işyerlerinde hayata geçirmek istediklerini söyledi.

Kılıçdaroğlu, Rusya’ya önümüzdeki günlerde domates ihracatı olacağına işaret ederek, ancak Rusya’ya, “Sadece 4 firmadan alacaksın” denildiğini, bunu da Rusya’nın yaptığı açıklamadan duyduklarını belirtti.

3 BÜYÜK DEVRİME İMZA ATTIK DÖRDÜNCÜ DEVRİMİ GERÇEKLEŞTİRMEK ZORUNDAYIZ

Cumhuriyetin 94. yılını onurla kutladıklarını anlatan Kılıçdaroğlu, bugüne kadar millet olarak üç büyük devrimin altına imza attıklarını ifade etti. Kılıçdaroğlu, bunlardan birincisinin Cumhuriyeti kurmak, ikinci devrimin 1946’da kendi iradeleriyle çok partili hayata geçmek, üçüncü devrimlerinin sosyal devlet, sosyal demokrasi olduğunu vurguladı.

Kılıçdaroğlu, şimdi hep beraber 80 milyonun 4. devrimi gerçekleştirmek zorunda olduklarını ifade ederek, Cumhuriyeti eksiksiz, tam demokrasiyle taçlandırmak zorunda olduklarını aktardı.

Medya özgürlüğü, yargı bağımsızlığı, din ve vicdan özgürlüğü, kadın erkek eşitliği, siyasette ahlak kurallarının belirlenmesini, devlet yönetimde şeffaflık, eşit yurttaşlık, camiye, adliyeye, siyaset girmemesini, tek adam rejimi değil özgürlükçü parlamenter sistem istediklerini belirten Kılıçdaroğlu, siyasiler, vatandaşa hesap soruyorsa orada faşist bir yönetim, diktatörlük olduğunu savundu.

Eğer siyasiler halka hesap veriyorsa orada tam anlamıyla demokrasi bulunduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, bunları yaptıkları zaman Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği “Cumhuriyet fazilettir” sözüne anlam kazandırmış olacaklarını bildirdi.

Bazılarının, demokrasiyi sadece sandıktan ibaret gördüğünü iddia eden Kılıçdaroğlu, “Bazıları ‘sandıktan çıktık, bundan sonra ne istersem yaparım, istediğimi asarım, keserim…’ Bunlardan biri 23 Nisan’da ‘Oturdun koltuğa, istediğini as, istediğini kes…’ çocuğa söylediğine bakın. Ama demokrasi kültürü yoksa, dayak, baskıcı kültürden gelmişse aynı dayağı ve baskıyı topluma yansıtmak istiyor.” ifadesini kullandı.

Kılıçdaroğlu, Cumhuriyeti tek adam rejimini, biat kültürünü yıkarak, eşit yurttaş oldukları inancıyla kurduklarını vurguladı. Kılıçdaroğlu, 1921, 1924 ve 1982 anayasası dahil bütün anayasalarda egemenliğin millete ait olduğunun yer aldığını anımsatarak, “Egemenlik sarayların, sarayda oturanların değil egemenlik milletindir. Hiç kimse bunu unutmasın.” dedi.

Herkesin, milli iradenin ne olduğunu gayet iyi bilmesi gerektiğini vurgulayan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, katılımcı, güçlü, tam, çoğulcu, özgürlükçü demokrasi derken 20 Temmuz’da OHAL ilanıyla bir darbe yaşadıklarını savundu.

Katılımcı, çoğulcu bir demokrasiyi nasıl yakalarız diye mücadele ederken 20 Temmuz darbesiyle makaranın tersine sarıldığını öne süren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“15 Temmuz darbe girişiminde bulunanların hebasının sorulması gerekirken, asıl hesap vermesi gereken, ‘Ne istediniz de vermedik’ diyenlerdir. Devletin kozmik odasını, namusunu, haysiyetini, şerefini götürüp terör örgütüne teslim etmediler mi? Gitmişler Kastamonu’daki gaziyle uğraşıyorlar. Devletin namusunu terör örgütüne teslim eden bir iktidar nasıl iktidar olabiliyor. Onlar halkın değil sarayın iktidarıdır.”

Kılıçdaroğlu, anayasa değişikliğiyle 20 Temmuz darbesinin hukuksal altyapısının, tek adam rejiminin anayasal altyapısının oluşturulmaya çalışıldığını iddia etti. Kılıçdaroğlu, 12 Eylül darbe döneminde ne varsa daha fazlasının 20 Temmuz’dan sonra ülkeye getirildiğini söyledi.

ARTIK KHK’YA GEREK KALMADI

Artık KHK’ya da gerek kalmadığını savunan Kılıçdaroğlu, seçimle gelen Başbakan’a kulağından tutup, “İstifa edeceksin” denildiğini, el pençe divan istifa ettiğini belirtti.

Kılıçdaroğlu, vatandaşın seçtiği belediye başkanlarını da çağırıp, “İstifa edeceksin, yoksa gereğini yaparız.” denildiğini öne sürerek, 101 belediye başkanının KHK ile görevlerinden alındığını söyledi.

Nüfusun yüzde 41’inin kendi seçtiği belediye başkanları tarafından yönetilmediğini belirten Kılıçdaroğlu, bunun ancak darbe dönemlerinde olduğunu ileri sürdü.

Kılıçdaroğlu, şu görüşlere yer verdi:

“Bir Allah’ın kulu çıkıp bana -hukukçu da istemiyorum- belediye başkanlarının istifaya zorlanması, hukuki bir süreçtir desin. KHK ile bir yetki almışsın, darbenin gereğini yapıyorsun. Kendi belediye başkanlarını çağırıp istifa et, etmezsen gereğini yapacağım deyip tehdit ediyorsun. Şantaj ve tehdidin kullanıldığı bir hukuk düzeni var mıdır dünyada. 21. yüzyılın dünyasından söz ediyorum. Bunların hiçbirisi çağdaş bir demokraside karşılaşacağımız bir tablo değildir.

Balıkesir Belediye Başkanı bir basın toplantısı yaptı, ‘Kendi adıma söyleyeyim yolsuzluğumuz, usulsüzlüğümüz, başarısızlığımız, FETÖ bağlantımız yok. Fakat ailemize, evimize kadar ulaşan baskılar, tehdide varan müdahaleler var. Bu katlanacak durum olmanın ötesine geçti.’ sözü çok önemli. Şimdi ben demokrasi, millet, milli irade lafını ağzından eksik etmeyen sarayda oturan zata sesleniyorum: Bir kişinin ailesini hangi ahlaki gerekçeyle suçlarsın ve o ailenin üzerine baskı kurarsın. Hangi ahlaktan yararlanıyorsun, hangi din, hangi iman, hangi kanun, hangi anayasa. Sen bir belediye başkanının ailesine, her türlü baskıyı nasıl yapıyorsun. Dün parti sözcümüz ‘faşist diktatör’ deyince beyefendi çok alınmış. Bir belediye başkanı bırakın, onun ailesiyle uğraşmak bizatihi zaten faşist diktatörlüğün gereğidir. Devlet mafya yöntemiyle yönetilmeye başlandı. Racon kesiyor, kimin raconunu kesiyorsun? Bu yöntem kimin yöntemidir, aileyi tehdit etmek, mafyanın yöntemidir. Devletin makamında oturan mafya yöntemine başvuramaz. Mafya yöntemine başvuracaksan o koltuktan ayrılacaksın, sen o koltuğu hak etmiyorsun. Böyle bir rezalet, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde görülmemiştir. Böyle bir rezalet olabilir mi? Belediye başkanını bırakıp, ailesi ve çoluk çocuğuyla uğraşıyorsun. Sende ahlak, vicdan, iman, din yok mu? Senin hangi değer yargın var, sen hangi değere inanıyorsun? Ailenin bizim için ne kadar kutsal olduğunu biliriz. Adamla kavga ediyorsun, aileden, çoluk çocuktan ne istiyorsun?”

Kılıçdaroğlu, demokrasinin namusunu korumak amacıyla yerel seçimler için 17 ay beklemeyip, erken yerel seçim yapma çağrısında bulunduğunu, “hodri meydan” dediğini anımsattı. Kılıçdaroğlu, “Erdoğan, AK Parti’nin Genel Başkanı sana açıkça milletin önünde hodri meydan diyorum.” ifadesini kullandı.

Erdoğan’ın, kendisini televizyonlardan gayet yakından izlediğini aktaran Kılıçdaroğlu, çünkü kendisi dışında bakanların, partililerin ona cesaret edip doğruları söyleyemediğini öne sürdü. Bu nedenle Erdoğan’ın kendisini dinlediğini savunan Kılıçdaroğlu, dinlemesinde de yarar olduğunu, ülkenin, devletin, hükümetin yararına olduğunu belirtti.

Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın, “Ne zamandan beri erken seçim demokrasinin namusu oldu. Önce sen namus kavramını öğren de meydana çık.” dediğine işaret ederek, “Sevgili Erdoğan, tarafsız davranacağım diye namusun ve şerefin üzerine TBMM çatısı altında yemin ettin. Ben sana 50 kez sordum, sen namus ve şereften ne anlıyorsun diye. Ben sana cevap vereyim, önce şu diplomanı bir göster.” dedi.

CEVAP VER