Cumhurbaşkanı Erdoğan, Valiler Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin içeriden ve dışarıdan kuşatılmaya çalışıldığını belirterek, “Ülkemiz, tıpkı pençeleri sökülmüş bir aslan gibi ehlîleştirilmek, boyunduruk altına alınmak isteniyor. Eski pısırık Türkiye’ye alışmış olanlar; iddialı, vizyoner ve güçlü bir ülkeyi hazmedemiyorlar. Türkiye’nin bağımsızlığına leke sürdürmeme kararlılığı, birilerini ciddi olarak rahatsız ediyor” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde düzenlenen Valiler Toplantısı’nda, valilere hitaben bir konuşma yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, önemli bir istişare platformu olarak gördüğü toplantının; fikirlerin tartışıldığı, farklı düşüncelerin dile getirildiği, sahada ve merkezde vatandaşlara daha etkin, daha kaliteli ve daha hızlı hizmet sunma yollarının arandığı bir zemin olduğunu söyledi.

“TÜRKİYE, TARİHİNİN EN KRİTİK SÜREÇLERİNDEN BİRİNİ YAŞAMAKTADIR”

Türkiye’nin bir süredir coğrafyadaki bin yıllık varlığı ve bekası açısından tarihinin en kritik süreçlerinden birini yaşadığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İstikbalimiz için ikinci bir Kurtuluş Savaşı verdiğimiz bir zaman diliminin tam ortasındayız. Şu gerçeği artık inkâr edilemez bir şekilde hep beraber görüyoruz: Türkiye, içeriden ve dışarıdan kuşatılmaya çalışılıyor. Ülkemiz, tıpkı pençeleri sökülmüş bir aslan gibi ehlîleştirilmek, boyunduruk altına alınmak isteniyor” diye konuştu.

“Eski pısırık Türkiye’ye alışmış olanlar; iddialı, vizyoner ve güçlü bir ülkeyi hazmedemiyorlar” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, uzun yıllardır birileri tarafından sadece ‘ileri garnizon’ olarak görülen bir ülkenin, millî menfaatleri doğrultusunda kararlar almasını, hepsinden öte aldığı kararları hayata geçirme iradesi göstermesinin kabul edilemediğini belirtti ve ekledi: “El kapılarında üç kuruşa boyun eğen, ekonomisi IMF komiserleri tarafından yönetilen bir Türkiye’ye alışkın olanlar, ülkemizin bugünkü konumunu içlerine sindiremiyorlar. Bizim alan el değil de veren el durumuna gelmemiz, emin olun, birilerinin kâbusudur.”

Türkiye’nin ABD’den sonra en az gelişmiş ülkelere yardım konusunda ikinci, millî göre oranla ise birinci konumda olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konunun toplantılarda asla dile getirilmeyip ikili görüşmelerde ise ülke liderlerinin, Türkiye’nin bu hakkını teslim edip, ‘Gerçekten çok büyük yük çekiyorsunuz’ dediğini aktardı.

“BAĞIMSIZLIĞIMIZA LEKE SÜRDÜRMEME KARARLILIĞIMIZ, BİRİLERİNİ CİDDİ OLARAK RAHATSIZ EDİYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının devamında, “Avrupa Birliği’nde de bu böyledir. Sözü verirler, ondan sonra sözün de arkasında durmazlar. Çünkü bunlar dürüst değildir, bunların hayatları yalandır. Hiçbir zaman bunlardan biz dürüstlük görmedik. Öyle veya böyle biz inandığımız yolda kararlı bir şekilde yürüyeceğiz. Çünkü bu milletin şahsı manevisinde bu vardır” diye ekledi.

Türkiye’nin bağımsızlığına leke sürdürmeme kararlılığının, birilerini ciddi olarak rahatsız ettiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sırbistan ziyareti ile ilgili, bu ziyaretten kimi Batı ülkelerinin rahatsız olduğu yönünde geri dönüşler aldığını aktardı ve “Çünkü bunlar Sırbistan’ı falan Avrupa Birliği arka kapısı olarak gördüğü için, ‘Türkiye buralara uzandı ha, olmaz böyle şey. Öyleyse buna karşı da bazı tedbirler geliştirmemiz gerekir’ anlayışı içerisindeler. Ne geliştirirseniz geliştirin, biz yolumuza devam edeceğiz” şeklinde konuştu.

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vuçiç’in ve bakanlar kurulunun kendisini havalimanında karşılayıp yine havalimanından uğurlamasını ‘ezberleri bozan bir girişim’ olarak değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Beraberce Novi Pazar’a gidişimiz, o da tabi birilerinin şu andaki yaklaşım tarzlarını alt-üst etmiştir. Orada halkın arasında halkla kaynaşmamız rahatsız etmiştir. Fakat biz dünya barışının nasıl sağlanacağını gösterme bakımından da bunları yapmaya mecburuz, birileri bozmaya, biz yapmaya çalışacağız” dedi.

“GÜÇLÜ TÜRKİYE DEMEK, MAZLUMLARA SAHİP ÇIKAN TÜRKİYE DEMEKTİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Türkiye’nin mazlum ve mağdurlar için umut olması; haksızlıklar, hukuksuzluklar karşısında sesini yükseltmesi, belli çevrelerin konforunu bozuyor. Türkiye kendine geldikçe, gücünün farkına vardıkça, baskılara eyvallah etmedikçe, emin olun ki birileri ne yapacaklarını şaşırıyor. Çünkü güçlü Türkiye demek, mazlumlara sahip çıkan Türkiye demektir. Bağımsız Türkiye demek, kendine biçilen rolü sorgusuz-sualsiz kabul etmeyen ülke demektir. Hepsinden önemlisi böyle bir Türkiye, diğer ülkelere emsal olan, onlara umut olan bir ülke demektir. Ülkemizin bu yükselişini engellemek, büyük ve güçlü Türkiye’nin inşasını durdurmak için çok yönlü, çok aktörlü kirli bir plan uyguluyorlar. Bu planın içinde, ekonomik tetikçilik var. Bu planın içinde, millet iradesini tank ve topla esir alma var. Bu planın içinde, mezhep ve etnik temelli kışkırtmalar var. Bu planın içinde, terör örgütlerine sahip çıkma, teröristleri baş tacı etme var. Bu kanlı oyunun içinde, figüran olarak FETÖ, PKK, DEAŞ, DHKP-C gibi eli kanlı çeteler de var” şeklinde konuştu.

Bu senaryonun içinde; medya manipülasyonların, şahsına, hükûmete ve devlete karşı düzenlenen itibar suikastlarının, uluslararası hukukun hiçe sayılması, diplomatik teamüllerin ayaklar altına alınmasının da olduğunu sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tüm araçlarıyla, tüm piyonlarıyla, yıllardır farklı kimlikler altında gizli gizli besledikleri lejyonerleriyle üzerimize geliyorlar, gelecekler; ama biz sağlam duralım” dedi.

ABD İLE TÜRKİYE ARASINDAKİ VİZE GERGİNLİĞİ

ABD ile Türkiye arasındaki vize gerginliğinin bunun en güzel ifadesi olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çok açık, net konuşuyorum; bu olayı ortaya çıkaran buradaki bir büyükelçidir. Amerika’nın Türkiye gibi bir stratejik ortağını bir kendini bilmez büyükelçiye feda etmesi kabul edilemez, buna bizim evet dememiz mümkün değil” ifadelerini kullandı.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na, “Onların aldığı karar metni neyse, gönderdikleri yazı metni neyse kelimesi kelimesine aynını onlara iade edeceksiniz ve aynı şekilde uygulamayı biz de başlatacağız” dediğini açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz asırlara baliğ olan bir devlet, biz bir kabile devleti değiliz. Biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’yiz, bunu kabul edeceksiniz. Ha bunu kabul etmediğiniz takdirde kusura bakmayın, biz size muhtaç değiliz” sözlerine yer verdi.

Türkiye’nin ABD’den parası karşılığında silah almak istediğinde karşılarına kongrenin kararlarının hatırlatıldığını; ancak ABD’nin terör örgütüne ücretsiz olarak silah verdiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Niye? Türkiye’yi güneyden kuşatalım diye. Geri planını söylemiyorum, bunun arka planı da var tabii, ayrı bir konu. 3 bin 500’e ulaşan tır Kuzey Suriye’ye girmiş vaziyette. Bunda ağır zırhlıdan tut tüm en modern silahlara varıncaya kadar bu tırlarla bunlar oraya getirildi. Sayın Başkana sordum, ‘Bunlardan haberiniz var mı?’ O zaman bin 250 idi tırlar, sonra 3 bin 500’e ulaştı. ‘Olur mu böyle şey’ dedi, ‘Biz bir taraftan para temin etmeye çalışacağız, onlar buralara bunları gönderecekler.’ Hamburg’da oluyor bu G-20 toplantısında, çağırdı generallerini. Güvenlikten sorumlu olanı çağırdı, Pence’i çağırdı, hepsiyle beraber orada özel bir görüşme yaptık. Yine orada aynı şeyi onlara sordu. ‘Efendim, biz seri numaralarını kaydediyoruz, bunları daha sonra geri alacağız’ dediler. Dedim ki ‘Sayın Başkan, arkadaşın dediğini Bush zamanında Irak’ta da yapıldığında bize söylediler, ben o zamanı da yaşadım. Bana o zaman da yine Sayın Bush aynı şeyi söyledi; seri numaralarını alıyoruz, bittikten sonra biz bu silahları geri alacağız. Her şey bitti, Kuzey Irak’taki PKK’ya yaptığımız operasyonlarda ele geçirdiğimiz silahların bir kısmının Amerika, bir kısmının Rusya olduğunu gördük, bu gerçekleri lütfen bilelim.’ Yani bunlar bizi herhâlde görmez, sağır, böyle zannediyorlar, öyle alışmışlar çünkü.”

“GEZİ OLAYLARINDA ‘ZULÜM 1453’TE BAŞLADI’ DİYE YAZILMASI ASLA TESADÜF DEĞİLDİR”

Sözlerinin devamında Türkiye’nin artık böyle bir ülke olmadığını, A’dan Z’ye her şeyini inceleyecek, bakacak ve bu uluslararası rekabette de yerini alacak bir ülke konumunda olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, valilere hitaben, “Ama bunun köşe taşları sizlersiniz. Eğer sizler dik durursanız, sağlam durursanız, o zaman bunlar evvel Allah buralarda en ufak bir cirit atamazlar” diye ekledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin asırlık bir hesaplaşmayla karşı karşıya olduğuna dikkat çekti ve Gezi olaylarında ‘zulüm 1453’te başladı’ diye yazılmasının, bölücü terör örgütünün çukur eylemleri üzerinden özerlik hevesine girmesinin tesadüf olmadığını, FETÖ’cü katillerin 17-25 Aralık teşebbüsüyle başlattıkları ihanetlerinin, 15 Temmuz’da 250 vatandaşın kanını dökerek devam ettirmelerinin de bu kurgunun bir parçası olduğunu söyledi.

Kimi Avrupa ülkelerinin önceden gizli saklı şekilde himaye ettikleri teröristlere artık alenen sahip çıkmalarının da aynı hedefe yönelik olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin güney sınırı boyunca oluşturulmaya çalışılan terör koridorunun amacının DEAŞ’la mücadele olduğunu kimsenin iddia edemeyeceğini, bunun bir yalan olduğunu belirtti.

“GÜNEY SINIRLARIMIZDAKİ TERÖR KORİDORU TÜRKİYE’Yİ KUŞATMAYA YÖNELİK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Terör koridoru sadece Türkiye’yi kuşatmaya yöneliktir, kimse bizi aldatmasın. Ve rejim PKK’ya oradan ‘yanınızdayız’ diyor, Barzani’ye ‘yanınızdayız’ diyor. Bakın dün Barzani’yle çatışan rejim şimdi ‘yanınızdayız’ diyor. PYD’yle çatışanlar veya Barzani’yle çatışan PYD şimdi ‘beraberiz’ diyor. Bunlar birbirinin dostudur, bunlar bizim dostumuz olamaz; biz bu gerçeği bileceğiz, ona göre adımlarımızı atacağız. Suriye’yi dünyanın en büyük silah pazarına çevirenler, eli kanlı katilleri en modern silahlarla donatanlar, tüm bunları herhâlde demokrasi aşkına yapmıyorlar. Bunların demokrasi ile alakaları yok, kesinlikle yok. Paramızla satın alamadığımız silahların, terör örgütlerine bilâbedel verilmesinin makul, mantıklı, tutarlı bir izahı olabilir mi?”

Yaşananların hiçbiri tesadüf olmadığının; planlı, programlı bir şekilde aşama aşama hayata geçirilen bu kirli planın hedefinin, ‘Türk Milletine diz çöktürmek’ olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, meselenin şahıslar veya partiler olmadığını, bu saldırıların muhatabının tüm ülke olduğunu, güçlü, müreffeh ve bağımsız bir Türkiye idealine inanan herkesin olduğunu söyledi.

“EMNİYET TEŞKİLATINDA ÜLKEMİZDE ÜRETİLEN SİLAHLARI KULLANACAĞIZ”

Konuşmasında Türkiye’nin Emniyet Teşkilatı için ABD’den Sig Sauer marka tabanca satın almak istediğinde ‘Kongreden’ geçmedi’ gerekçesiyle verilmediğini hatırlatarak, “Onlar sizlerin olsun, bizim ona ihtiyacımız yok” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Sig Sauer diye bir silah bizim Polis Teşkilatımız kullanmayacaktır, kullanmamalı. Artık biz kendi ülkemizin silahlarını kullanmak suretiyle bu adımları atacağız. Biz artık bu tabancaları veya bunun daha uzun mesafelisini ülkemizde yapıyoruz ve bundan dolayı da kendi silahlarımızı kullanmak suretiyle Polis Teşkilatımızı daha diri, daha sağlam ayakta tutacağız. Gerek yok, çünkü onlardan almaya devam ettiğimiz sürece bize tembellik geliyor, gerek yok. Biz kendi ürettiklerimizle, kendi ülkemizde üretilenlerle bunu yapalım.”

Türkiye’nin son birkaç yıldır yaşadığı açık ve örtülü operasyonları önemsizleştirmeye çalışanların, bilinçli bir manipülatör olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemize diz çöktürmek için alınan kararlardan kendi hükûmetini sorumlu tutan kişi, aklını hırslarının emrine vermiş bir zavallıdır. Şayet bu tarz hezeyanlar, bir ülkenin ana muhalefet partisinin genel başkanından çıkıyorsa, artık bu zatı kusura bakmayın, ben yerli ve millî göremeyeceğim gibi, bu ülkenin hassasiyetlerine kulak veren birisi olarak da görmem mümkün değildir” değerlendirmesinde bulundu.

“KARŞINIZDA EL PENÇE DİVAN DURAN BİR TÜRKİYE YOK”

Zor günlerin aynı zamanda eleme, elenme, ayrışma günleri olduğunu, milletin hakiki dostlarıyla sahtelerini, vatanperverlerle uşakları ayırma zamanları olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Daha önce olduğu gibi bu süreçte de milletimiz kendini gerçekten sevenleri, ülkesine gerçekten değer verenleri görme fırsatı buluyor. Ülkesinin yanında yer almak varken, birilerinin emir eri gibi hazır ola geçenlere hak ettikleri ders, milletimiz tarafından sandıkta verilecektir” sözlerine yer verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘yolu doğru olanın yükü de ağır olur’ atasözüne ve ‘Allah hiç kimseye, kaldıramayacağı yük yüklemez’ ayetine atıfta bulunarak, Türkiye’nin, 2 bin 200 yılı aşan devlet geleneğiyle, bu sıkıntıların üstesinden gelecek birikime sahip olduğunu söyledi.

Bu milletin bin yıldır vatanı olan bu coğrafyada, birilerinin ihsanıyla ya da lütfuyla bulunmadığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında şu değerlendirmelere yer verdi: “Ana muhalefetin başındaki adamın geçmişine baktığın zaman, zaten bunlar ABD’deki liderlerin, affedersiniz, lider poposunu tırabzana dayıyor, karşısında el pençe divan duruyor. Tabi bu dönemler geride kaldı, böyle bir Türkiye yok artık. Her yerde karşımızdaki neyse, biz de oyuz, el öyle el pençe divan duran bir Türkiye yok. Bunu herkes görecek, bilecek, buna göre konuşacağız. Eğer siz şahsiyetinizden taviz verir hâle geldiğiniz zaman, sizin sırtınızda daha çok boza pişirirler; dik duruş bizim için önemli.”

“ÇOĞU ZAMAN YALNIZ BIRAKILSAK DA TAAHHÜTLERİMİZE BAĞLI KALDIK”

Egemenlik haklarına saygı ve ortak menfaatler temelinde tüm ülkelerle iş birliği geliştirmenin mücadelesini verdiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugüne kadar hiçbir ülkeyle dostluğumuza ve müttefikliğimize halel getirecek bir tutumun içine girmedik, girmiyoruz. Güvenlikten mülteci krizine, terörle mücadeleden ticarete kadar kime ne söz verdiysek hepsini yerine getirdik. Çoğu zaman yalnız bırakılsak da taahhütlerimize bağlı kaldık” diye konuştu.

Yarım asırdan fazladır söz verildiği hâlde üye yapılmayan, ama buna rağmen üyelikten vazgeçmeyen bir başka Avrupa ülkesinin; DEAŞ’a en büyük darbeyi indiren, ama buna rağmen ‘DEAŞ’a destek veriyor’ iftirası atılan başka ülkenin olmadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “250 şehit pahasına, 2 bin 193 gazi pahasına demokrasisine sahip çıkan, fakat demokrasinin beşiği olmakla övünen ülkelerden hiçbir destek bulamayan başka ülke var mı?” diye ekledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Bir taraftan ‘demokrasinin ana vatanıyız’ diyeceksin, teröristi saklayacaksın, PKK’lısını da saklayacaksın, FETÖ’cüsünü de saklayacaksın, dosyalara gelecek dosyalara itibar etmeyeceksin, ondan sonra FETÖ’yle irtibatlı olan ülkemizdeki diplomat vasfı olmayan, konsolosluğunda saklanan bir kişinin kendine göre hakkını arayacaksın. Öbür tarafta İzmir’de yine bir papazın şu anda tutuklu, bunu kurtarmaya çalışacaksın. FETÖ’yle açık, net her şeyiyle ilişkili bağı var, irtibatı var, bütün bunlar ortada. Bunları koruyacaksınız, böyle bir şey olamaz. Benim kendi bankamın Genel Müdür muavinini kalkacaksın hiçbir suçu olmadan alıp tutuklayacaksın. Öbür tarafta vatandaşımı, 2 yıl oldu neredeyse, kalkacaksın, hiçbir şey ortaya koymadan yargılayıp, itirafçı olarak da kullanmak isteyeceksin.”

ABD ZİYARETİ VE KORUMALARA GÖZALTI KARARI

ABD ziyareti esnasında, bölücü terör örgütü mensubu ve taraftarlarının saldırılarını engelleyen Cumhurbaşkanlığı koruma görevlileri ile ilgili ABD yargı organlarının gözaltı ve tutuklama kararı çıkardığını, gözaltı kararı verilenlerin arasında o seyahatte bulunmamış ve hatta ABD’ye hiç gitmemiş olanların olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konu ile ilgili sözlerini şöyle sürdürdü: “Sonra görüşeceğiz, diyeceksin ki, ‘Bunlar Federal Devletin polisleri değil, eyaletin polisleridir.’ Ya ne olursa olsun, lafa geldi mi koskoca Amerika’sın. Orada sizin davetinize icabette bulunan Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanını adeta terör örgütü mensupları rahatsız ediyorsa, ona saldırmak için orada her türlü gösteriyi yapıyorsa ve bu ülkenin vatansever evlatları da orada onları engellemek isterken kalkıp bizim evlatlarımızı tutukluyorsun.”

Saldırıda bulunan PKK teröristlerinin aradan birkaç gün geçince serbest bırakıldığını; onları engellemek isteyen ABD’deki Türk kökenli vatandaşların hâlâ gözaltında olduğunu da sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Demokrasi bu mu, adalet bu mu? Bunları kendilerine söylediğimiz zaman, ‘Talimatlar verildi’ deniyor. İşte biz de talimatları verdik. Neyin talimatını verdik? Biz talimatımızı şu anda yargı süreci içerisinde olana değil, onun dışında olanlara verdik” şeklinde konuştu.

“ALDIĞIMIZ KARARIN SONUNA KADAR ARKASINDAYIZ”

“Eğer koskoca Amerika Birleşik Devletleri’ni Ankara’daki Büyükelçi yönetiyorsa yazıklar olsun, çünkü bu takınılan tavır aslında budur” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD yönetiminin Türkiye’deki büyükelçisine, ‘Sen benim stratejik müttefikime böyle davranamazsın, böyle hareket edemezsin’ demeleri lazım gelirken bunun denmediğini söyledi ve şunları ekledi: “Şu anda da bu yanlış bu Büyükelçiden gelmiştir ve Büyükelçi Hükûmetim adına ben bu adımı attım diyorsa, eğer bunu da Dışişleri Bakanı da, Sayın Başkan da savunuyor, arkasında duruyor, kusura bakmasınlar, biz de şu anda aldığımız kararın sonuna kadar arkasındayız.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sergilenen çiftçe standartlar karşısında Türkiye’nin gösterdiği sabrı dünyanın hiçbir ülkesinin gösteremeyeceğini, sırtına yediği onca hançere rağmen herkesle dostluk hukukunu korumaya çalışan bir başka ülkenin olamayacağını vurguladı.

Ana muhalefet partisi yetkililerinin, ‘Dünyada şu anda görüşecekleri ülke kalmadı’ dediğini, bir üniversite öğretim üyesinin bir TV programında ‘Batıdan tamamen kopmuş, Ortadoğu’ya sığınmış bir Türkiye var’ şeklindeki ifadelerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerçeği yansıtmayan bu açıklamaları yapanların, Türkiye’nin bulunduğu yeri, konumu bilmeyecek kadar aciz olduklarını ve Türkiye’nin bu büyüme trendini görmeyecek kadar cahil olan bu insanlarla bir yere gidilemeyeceğini söyledi.

“HİÇ KİMSENİN TÜRKİYE’YE HUKUK DEVLETİ DERSİ VERME HAKKI YOKTUR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye olarak biz de yaşadığımız onca ihanete, şahit olduğumuz onca yalan-dolana rağmen vakarımızı asla bozmadık, bugüne kadar daima diyalogdan, uzlaşmadan, nezaketen ve diplomasiden yana olduk. PKK ve FETÖ başta olmak üzere, tüm terör örgütleriyle mücadelemizde ikili anlaşmalarımız çerçevesinde adımlar atılmasını hep talep ettik. Ancak, dost ve müttefikimiz olarak görünen birçok ülke bu konuda gereken hassasiyeti göstermedi. Vatandaşlarımızın kanına girmiş, demokrasimizi hedef almış eli kanlı katilleri iade etmek yerine, taleplerimizi bürokrasilerinin dehlizlerine ittiler. Anlaşmalarımıza riayet etmek yerine, olmadık bahanelerle hukukun arkasından dolanmaya çalıştılar; bugün geldiğimiz noktada her şey açık ve nettir. Hiç kimsenin Türkiye’ye hukuk devleti dersi verme hakkı yoktur. Demokrasimize kastetmiş darbecilerin, sokaklarında elini, kolunu sallayarak gezdiği hiçbir ülkeden Türkiye’nin demokrasi dersi almaya ihtiyacı yoktur. Başkentlerinin en merkezi meydanlarını terör örgütlerine tahsis edenler, Kandil’deki terör baronlarıyla doğrudan hat kuranlar, bize hukuk dersi veremez. Bakanlarımızı kendi konsolosluklarımıza almayanla, kusura bakmasınlar, bize diplomasiden bahsedemezler. Bu konularda ülkemize had bildirmeye kalkanlar, öncelikle kendi hatalarını, kendi kusurlarını görmeli, aynanın karşısına geçip kendileriyle yüzleşmelidir.”

Son yıllarda şahit olduğu ikiyüzlülük karşısında milletin sabır taşının çatlamak üzere olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şayet Türkiye’de Batılı ülkelere, kurum ve kuruluşlara güven tarihin en dip seviyelerine inmişse, elbette birilerinin kendilerini sorgulaması gerekir” ifadelerini kullandı.

“Hukuk devleti ve bağımsız yargı, Atlantik’in iki yakasındaki bir avuç ülkenin tekelinde değildir” vurgusunda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, birileri yok saysa da Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunun ve yargısının da bağımsız olduğunun altını çizdi.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ve diğer ülkelerin vatandaşlarıyla ilgili adli süreçlerin tamamen anayasa ve yasalara uygun şekilde yürütüldüğünü hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gözaltı işlemi olunca da, şayet vatandaşımız değilse yerleşik teamüller çerçevesinde ilgili ülkenin diplomatik temsilciliğini haberdar ediyor, gerekli bilgilendirmeleri yapıyoruz. Kim aksini iddia ediyorsa, bu iddiasını ispat etmekle mükelleftir” dedi.

“ABD BÜYÜKELÇİLİĞİNİN VİZE KARARI, HAKİKAT VE HAKKANİYETLE BAĞDAŞMIYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “ABD’nin İstanbul’daki misyonunda yerel personel olarak çalışan, diplomatik dokunulmazlığı olmayan ülkemizin vatandaşı bir kişiyle ilgili hukuki süreçte, yine teamüllere, anlaşmalara ve Viyana Sözleşmesini uygun şekilde yürütülmüştür. Bir defa, içeri alındığı, tutuklandığı ayın 4’ünden itibaren ne kendi yakınları, ne avukatının herhangi bir görüşme talebi olmamıştır, söylenenler yalandır, sadece dün itibarıyla kendisinin bir görüşme talebinin olduğu savcılığa ulaşmıştır, olayın aslı bana ulaştığı kadarıyla bu. Gerek ABD Büyükelçiliği tarafından alınan karar, gerekse akabinde yapılan açıklamalar, ne hakikatle, ne de hakkaniyetle bağdaşıyor. Maalesef Amerikan bürokrasisi, içindeki eski yönetim bakiyesi bir klik, yeni yönetimle Türkiye arasındaki ilişkileri baltalamaya çalışıyor. Türkiye vize başvurularını askıya alma kararıyla vatandaşlarına karşı atılan haksız ve orantısız adımlar karşısında mütekabiliyet esasına göre hareket etmiştir. Sorunu büyüten, bu hâle getiren taraf asla biz değiliz. Temennimiz; muhataplarımızın bir an önce aklıselime, soğukkanlılığa geri dönmeleri, dostluğumuzu ve müttefikliğimizi zedeleyecek adımlardan vazgeçmeleridir.”

Maruz kalınan saldırıların; daha güçlenerek, daha büyüyerek, daha zenginleşerek aşılabileceğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendilerine ve valilere düşen görevin, işinize dört elle sarılmak olduğunu söyledi. Türkiye’nin ‘tümüyle mahallinden yönetilebilecek kadar büyük, tümüyle merkezden yönetilebilecek kadar da küçük bir ülke olmadığını’ dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, valilik yönetim kademesini geliştirerek, güçlendirerek günün ihtiyaçlarına göre tahkim ederek devam ettirmekte kararlı olduklarını kaydetti.

“VALİLİK MAKAMI HİZMET MAKAMIDIR”

Valilerden, karşılaştıkları zorluklardan yılmadan, kendilerine olan güvenlerini kaybetmeden, inisiyatif kullanmaktan asla çekinmeden vazifelerini yürütmelerini beklediğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Valilik makamı hizmet makamıdır. Bunun yolu da, görev yaptığınız ilde şartların zorluğuna, imkânların kıtlığına bakmadan bir yandan günlük sorunları çözecek, diğer yandan da ileriye doğru en az çeyrek asırlık, yarım asırlık bir vizyon ortaya koyacak işler yapmaktan geçiyor” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, valilere hitaben şunları kaydetti: “Siz devleti, Cumhurbaşkanını, Başbakanı, tüm bakanlıkları temsil ediyorsunuz. Dolayısıyla hiçbir ayrım gözetmeksizin tüm vatandaşlarımıza, 80 milyonun tamamına hizmet etmekle mükellefsiniz. Siyasetçiler de kendilerine oy veren insanları temsil ediyor, dolayısıyla siyasetçilerle görev alanınızın kesiştiği yerler elbette olacaktır. Siyasetçilerin vatandaşlarımızın temsilcisi, sözcüsü, sıkıntılarının, taleplerinin aracısı olarak yapmış olduğu göreve saygı duymak ve imkânlar dâhilinde gereğini yapmak sizlerin de vazifesidir. Ama aynı zamanda sizin oradaki siyasetçilerin değil devletin valisi olduğunuzu asla aklınızdan çıkarmamanız gerekiyor. Vali ile siyasetçi aynı olamaz, birbirinin hasmı da olamaz. Çünkü görev alanları ve görev alış biçimleri farklıdır. Biz millete, vatandaşa, iline hizmet ortak paydasında buluşarak geleceğe yürüyen siyasetçiler ve valiler görmek istiyoruz.”

“DEMOKRASİ-GÜVENLİK DENGESİNİ EN İDEAL ŞEKİLDE KURMALISINIZ”

Yöneticileri gurur ve kibrin yakışmadığını belirterek, valilere mütevazı ve alçakgönüllü olup hizmetlerini tevazu ile sürdürmeleri tavsiyesinde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Valiliğin kapısı açık olduğu, umut ışığı yandığı sürece vatandaşımız sizinle arasına başkalarını sokma ihtiyacını duymaz. Özellikle güvenlik güçleriyle vatandaşlarımız arasındaki ilişkiyi demokrasi-güvenlik dengesini en ideal şekilde kurarak tesis etmez ve yürümesini sağlamaz iseniz, görevinizi iyi yapmıyorsunuz demektir” şeklinde konuştu.

Vatandaşa eziyet eden güvenlik teşkilatı görmek istemedikleri gibi terörle mücadelede, asayişte, uyuşturucuyla mücadelede en küçük bir zafiyet gösteren güvenlik teşkilatı da istemediklerinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, valileri uyuşturucuyla mücadele konusunda uyardı ve okulların çevresindeki tedbirlerin öncelikli görevleri arasında olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, valilere hitabında şu tavsiyelerde bulundu: “Aynı şekilde görev yaptığınız illerdeki bu gariplerin, kimsesizlerin, engellilerin, gençlerin, çocukların, kadınların, yaşlıların, velhasıl ihtiyaç sahibi herkesin hamisi de siz olacaksınız. Buna rağmen görevinizi yaparken birtakım sorunlarla karşılaşıyorsanız, önce dönüp kendinizin nerede durduğuna da bir bakacaksınız. Durduğunuz yer doğruysa hiç endişe etmeyin, vicdanınız en iyi hâkimdir. Eğer bir yerde siyasetçiyle bürokrat arasında çok ciddi sorun varsa, ikisinden birisi işini iyi yapmıyor, doğru yapmıyor, adil davranmıyor demektir. Kimin doğru, kimin eğri olduğunu en iyi vatandaşımız görür. Vatandaşımızın bu tefriki eninde sonunda bize kadar da ulaşır.”

“TÜRKİYE BU SÜRECİ DE ATLATACAKTIR”

Her imtihanın, aynı zamanda bir imkân ve fırsat olduğuna dikkat çekerek, “Allah’ın izni, milletimizin desteği, sizlerin ve bizlerin gayretleriyle Türkiye bu süreci de atlatacaktır. Sabırla hareket edecek, gerektiğinde bin düşünecek, ama bir yapacağız” diye konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2019 yaklaştıkça bu tür sorunların, sıkıntıların artmasının muhtemel olduğunu; zira 2019’un millet için sadece bir seçim yılı değil aynı zamanda büyük bir dönüm noktası olacağını dile getirdi.

“Terör örgütlerinin ya da şer şebekelerinin bu süreci sabote etmesine asla müsaade edemeyiz. Valilerimizle, kaymakamlarımızla, belediye başkanlarımızla, muhtarlarımızla, esnaflarımızla, sanatkarlarımızla, işçilerimizle, gençlerimizle, kadınlarımızla, velhasıl tüm milletimizle el-ele vererek inşallah bu imtihandan da alnımızın akıyla çıkacağız” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını valilere çalışmalarında başarılar dileyerek ve görev yerlerinde vatandaşlara selam ve muhabbetlerini iletmeleri ricasında bulunarak tamamladı.

 

CEVAP VER