Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla düzenlenen etkinlikte konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünyada samimi olarak insan hakları savunucusu, samimi olarak barış yanlısı olan herkes için Filistin ve Kudüs meselesi bir turnusol kâğıdıdır. Bu meselede mazlumun ve haklının yanında yer almayan hiç kimsenin, ne insan hakları ne de bölgesel ve küresel barış konusunda söyleyecek hiçbir sözü olamaz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü vesilesiyle düzenlenen etkinliğe katıldı. AK Parti İnsan Hakları Başkanlığı’nca hazırlanan ve ATO Congresium’da gerçekleştirilen etkinlikte Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuşma yaptı.

Konuşmasının başında İstanbul Ticaret Odası Başkanı İbrahim Çağlar’ın ani vefat haberini aldığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çağlar’a Allah’tan rahmet, yakınlarına, İstanbul Ticaret Odası camiasına, iş dünyasına ve millete başsağlığı diledi. Merhum Çağlar için, “Hayatı tam bir başarı hikâyesi olan, iş dünyasında yükselirken insani ve vicdani vazifelerini de asla ihmal etmeyen, örnek bir arkadaşımızdı” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çağlar’ın yarın gerçekleştirilecek cenaze törenine katılacağını da söyledi.

“TÜRKİYE, DÜNYANIN EN HIZLI BÜYÜYEN EKONOMİSİ”

Türkiye’nin 2017 yılının üçüncü çeyreğinde büyüme oranının yüzde 11.1 olarak açıklanmış olmasının sevindirici haber olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu oranla Türkiye’nin, yılın üçüncü çeyreğinde dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisi olduğuna işaret etti. Yılın ilk çeyreğinde yüzde 5.3, ikinci çeyrekte yüzde 5.4 büyüyen Türkiye’nin, yılın tamamında en az yüzde 7 civarında bir büyüme gerçekleştirmesini beklediklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu rakamlarla, ülkemizi zayıf göstermek için var güçleriyle çalışan iç ve dış fesat odaklarına en güzel cevabı verdiğimize inanıyorum” diye ekledi.

AK Parti İnsan Hakları Başkanlığı tarafından düzenlenen etkinlikte emeği geçenlere teşekkürlerini, insan hakları alanındaki çalışmalarıyla ödül verilecek kişilere tebriklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nü, dünyanın pek çok yerinde ve Kudüs’te insan haklarının ayaklar altına alındığı bir dönemde kutlandığına dikkat çekti.

‘Zulümle abat olanın ahiri berbat olur’ atasözüne atıfta bulunarak, Kudüs’te sergilenen vandallığın, zulmün, hoyratlığın ilelebet devam etmesinin mümkün olmadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün kendilerini Kudüs’ün sahibi sananlar, yarın arkasına saklanacak ağaç dahi bulamayacaklarını bilmelidirler” diye konuştu.

“AMERİKA, KUDÜS’Ü İSRAİL’İN BAŞKENTİ OLARAK TANIYARAK DÖKÜLEN KANA ORTAK OLMUŞTUR”

Tarihin; kuşatma sırasında kutsal mekânlar tahrip olmasın diye Kudüs’ü savaşsız teslim eden Osmanlının nezaketini de, şehrin kadim sakinlerinin evlerini başlarına yıkanların barbarlığını da kaydedeceğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kudüs’ü Müslümanlara ve diğer dinlerin mensuplarına zindan edenler ellerine bulaşan kanı asla temizleyemeyeceklerdir. Amerika, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararıyla, işte dökülen bu kana ortak da olmuştur” değerlendirmesinde bulundu.

Bu kararı asla tanımadıklarının ve tanımayacaklarının altını çizerek, “Başkan Trump’ın bu açıklaması bizi bağlamaz. Kudüs’ü de bağlamaz. İslam dünyasını da bağlamaz” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, devamında şunları söyledi: “1967 sınırları içerisinde, başkenti Doğu Kudüs olan egemen ve bağımsız bir Filistin Devleti kurulana kadar bu mücadele bitmeyecektir. Esasen, bugün yaşanan sorunların temelinde, Amerika’nın ve Avrupa’nın, en başından beri İsrail’in önünü açan, haksız işgalini ve yerleşimlerini destekleyen politikaları vardır. Şayet, bu ülkeler Birleşmiş Milletler kararlarına sahip çıkmış olsaydı, bölgede on yıllardır süren acıların, haksızlıkların, zulümlerin, katliamların önüne geçilebilirdi.”

ABD’nin Kudüs kararına karşı ortaya konan tepkilerin, Batı ülkelerinin tutarsız İsrail politikasında bir kırılma noktası oluşturması temennisini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bu konudaki tepkisini ve hayata geçireceği politikaları, hem kendi adına, hem de dönem Başkanlığını yürüttüğü İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) çatısı altında dile getireceğini kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çarşamba günü İstanbul’da düzenlenecek İİT Olağanüstü Liderler Zirvesi’nin, bu bakımdan bir dönüm noktası teşkil edeceğine inandığını söyledi.

“KÜDÜS MESELESİNDE HAKLININ YANINDA YER ALMAYANIN, SÖYLEYECEK SÖZÜ OLAMAZ”

Dünyada samimi olarak insan hakları savunucusu ve barış yanlısı olan herkes için Filistin ve Kudüs meselesinin bir turnusol kâğıdı olacağını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu meselede mazlumun ve haklının yanında yer almayan hiç kimsenin, ne insan hakları, ne de bölgesel ve küresel barış konusunda söyleyecek hiçbir sözü olamaz. Filistin ve Kudüs konusundaki beyanları ve ifadeleri yakından takip edecek, ona göre de herkese notunu vereceğiz” dedi.

İnsan haklarının, Batılı ülkelerin belirlediği standartlar ve kavramlar üzerinden konuşulup tartışıldığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, insan hakları meselesinin küresel bir konu olduğunu; ancak her toplumun, her kültürün, her medeniyetin bu konuda söyleyecek sözünün, ortaya koyacak duruşunun olduğunu hatırlattı.

“Biz, bir yandan dünyadaki hâkim kavramlar ve standartlar üzerinden bu meseleyi tartışırken, bir yandan da kendi ölçülerimizi ihmal etmemekle mükellefiz” diye konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bizim inancımızda dinin hatta devletin, ‘zarurât-ı hamse’ denilen beş temel gayesi vardır. Ne demek bu? İnsanın ‘canını, aklını, neslini, inancını, malını’ korumak ile devlet sorumludur, görevlidir. Burada, haksız yere bir insanın öldürülmesini tüm insanlığı öldürmek olarak gören bir ölçüden söz ediyorum. Burada, aklı en büyük nimet olarak gören, dolayısıyla bunun korunması için çok net ve sert hükümler getiren bir anlayıştan söz ediyorum. Burada, neslin korunması başta olmak üzere, insanın namusunun, iffetinin, haysiyetinin, onurunun üzerine adeta titreyen bir yaklaşımdan söz ediyorum. Burada, dini, tabii ki bizim için ‘Allah nezdindeki hak din İslam’ı, hiçbir zorlamaya, baskıya, tehdide maruz kalmaksızın hayat nizamı ve diriliş kaynağı olarak gören bir kabulden söz ediyorum. Burada, meşru yollardan elde edilmiş malları her türlü gaspa, yağmaya, meşruiyetine halel getirecek tüm tehditlere karşı koruma altına alan, zekât, sadaka ve benzeri yöntemlerle başkalarını da gözetecek şekilde güvenceye kavuşturan bir düzenden söz ediyorum.”

“TÜRKİYE’NİN, SURİYE VE IRAK’TA YAŞANAN DRAMLAR KARŞISINDAKİ DURUŞU İNSAN HAKLARI EFSANESİDİR”

İslam’ın koyduğu ölçülerde, BM ve AB gibi dünya çapında kriter koyan kuruluşların insan hakları anlayışlarından fazlasının olup, eksiğinin olmadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim tek sorunumuz, kendi ölçülerimize kendimizin riayet etmiyor olmasıdır. Kur’an ve Sünnet terbiyesi almamış kendini bilmezler, asla İslam’ı temsil edemez” diye ekledi.

“Türkiye’nin, Suriye ve Irak’ta yaşanan insani dramlar karşısındaki duruşu, başlı başına bir insan hakları efsanesidir” vurgusunda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, birinci ve ikinci körfez savaşlarında Irak’tan gelen yüzbinlerce kişiye, sorgusuz-sualsiz kapılarını açıp sahip çıkan Türkiye’nin, Türkiye’nin 7 yıldır sınırlarına gelen herkese yine kucak açarak 3,5 milyona yakın sığınmacıyı kamplarda ve şehirlerde misafir ettiğini hatırlattı.

Bugün Türkiye’nin sınırları içinde en çok mülteci barındıran ülke olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu ülkeye, bu millete ihanet içerisine girmemiş olması şartıyla, bizim herkese kapımız da, kalbimiz de açıktır, açık olmaya devam edecektir” sözlerine yer verdi.

“DÜNYADAKİ HER KONU GİBİ, İNSAN HAKLARI MESELESİ DE TAMAMEN POLİTİK KONUMLA İLGİLİDİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, eğer dünyada mültecilere sahip çıkma konusunda bir ödül verilecekse, bunu en fazla hak eden ülkenin Türkiye olacağını; ancak Türkiye’ye böyle bir ödülün asla verilmeyeceğini gayet iyi bildiklerini söyledi. Dünyada her konu gibi, insan hakları meselesinin de tamamen politik konumla ilgili olduğuna değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hatta her gün Filistinlileri katleden İsrail’e veya halkına zulmeden bir başka terör devletine böyle bir ödülün verilmesi bizi asla şaşırtmaz” dedi ve ekledi: “Bu durum sadece, onların insan haklarına hizmet edecek işler yaptıklarına değil, politik olarak doğru ittifakların içinde yer aldıklarına işaret eder.”

Haksız da olsa güçlünün üstün olduğu; güçsüzün ise haklı da olsa çaresizlik içinde kıvrandığı bir dönemden geçildiğine değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz bu düzeni kabul etmiyoruz. Bunun için de ‘dünya 5’ten büyüktür’ diyerek itirazımızı tüm dünyada dile getiriyoruz” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaşanan her hadisenin, bu itirazının ve isyanının haklılığını teyit ettiğini söyleyerek, “İnsanlığın vicdanında her gün biraz daha gür bir şekilde yankı bulduğunu gördüğümüz bu gayretimiz, inşallah çok uzak olmayan bir tarihte, BM’nin ve özellikle Güvenlik Konseyinin reformuyla neticelenecektir” şeklinde konuştu.

“EN GENİŞ İNSAN HAKLARI TANIMI İSLAM’DADIR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Bizim anlayışımızda, ‘Müslümanın Müslüman üzerindeki hakları’ diye bir çerçeve vardır. Bana göre dünyadaki en geniş insan hakları tanımı da budur. Bu öyle geniş bir çerçevedir ki, içine maddi ve manevi haklara dair her şey girer. Mesela bunlar arasında ana-babanın evladı üzerindeki hakları, komşunun komşu üzerindeki hakları, öğretmenin öğrencisi üzerindeki hakları ve daha pek çok alt başlığı saymak mümkündür. Aynı şekilde bu çerçevenin içinde, çevreye zarar vermemek, havayı kirletmemek, gürültü yapmamak, kalp kırmamak, kötü söz söylememek, saygıda kusur etmemek, sigara içmek suretiyle pasif vatandaşı darda bırakmamak ve daha nice incelik var ki, hepsi de insanla ve insan haklarıyla ilişkilidir.”

Türk milletinin hak ile hukuk kavramlarını genellikle birlikte kullandığına dikkat çekerek, işin özüyle biçiminin aynı anda zikredildiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şayet hem inancımıza, hem küresel kabullere uygun bir insan hakları zemini oluşturacaksak, hareket noktamız işte burası olmalı” diye konuştu.

Kişisel olarak insan hakları alanındaki çalışmaların ifşasını ve görünür olmasını pek doğru bulmadığını, uluslararası platformlarda Türkiye’nin Suriyeliler için 30 milyar dolar harcama yaptığını adeta utanarak ifade ettiklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunu söylememizin tek sebebi de insanlık ve özellikle de mazlumlar için doğru dürüst hiçbir şey yapmadıkları hâlde büyük bütçeler ve propagandalarla dünya kamuoyunu yanıltmaya çalışanlara derslerini vermektir” diye ekledi.

Ana muhalefet partisi liderinin, Suriyelilere yapılan yaklaşık 30 milyarlık yardımın ispatlanması yönündeki çağrısını da hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilgili parti liderinin, bu sözleri sadece hükûmete bir şeyler söyleyebilmek için sarf ettiğini söyledi ve ilgili siyasi parti liderine hayatında mültecilerle ilgili şu ana kadar ne yaptığını sordu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasını 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Gününün tüm insanlık için hayırlara vesile olması temennisiyle tamamladı.

CEVAP VER