Yönetim reformu çabalarında kendilerini en çok uğraştıracak engelin ana muhalefet partisi olacağını vurgulayan Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti olarak iktidara geldikleri günden bu yana ana muhalefet diye karşılarına çıkan anlayışın çapsızlığından, tembelliğinden, sığlığından şikayet ettiklerini hala da ettiklerini ifade ederek, “Ana muhalefet partisinin bu hali bizim için ne kadar büyük bir şanssa, ülkemiz için o kadar büyük bir şanssızlıktır” dedi.

Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, geçen hafta her zamankinden daha yoğun bir mesaisinin olduğunu, önce Milli Güvenlik Kurulu, ardından da Bakanlar Kurulu toplantılarının yapıldığını hatırlattı.

GÜNDEMİN YOĞUN OLDUĞU BİR HAFTA GEÇİRDİK

Bu toplantılarda iç ve dış güvenlik konularının yanı sıra olağanüstü halin beşinci kez uzatılması kararının alındığını vurgulayan Erdoğan, Bakanlar Kurulundaki gündemlerinin de çok yoğun olduğunu ancak Meclisteki gensoru oylaması sebebiyle erken bitirmek zorunda kaldıklarını kaydetti.

Salı günü Polonya’ya günübirlik resmi ziyaret yaptığını, önceki hafta Ukrayna ve Sırbistan’a gittiğini anımsatan Erdoğan, “Hele hele Sırbistan’da Novi Pazar’a, Sancak’a yaptığımız ziyaret bambaşka özellikler arz eder. Hakikaten duygu dolu bir ziyaretti. Ve tamamlayıcı mahiyette bir ziyareti yaşadık. Polonya programımız da başarılı ve verimli geçti.” dedi.

Muhtarlar toplantısının 40’ıncısını çarşamba günü yaptıklarını ifade eden Erdoğan, perşembe günü Nijerya Cumhurbaşkanı Muhammed Buhari’nin resmi ziyaret gerçekleştirdiğini hatırlattı. Cuma günü İstanbul’da çok önemli olan D-8 zirvesine ev sahipliği yapıldığını belirten Erdoğan, rahmetli Necmettin Erbakan’ın öncülüğünde kurulan D-8 oluşumunun aradan geçen 20 yıllık sürede, arzu edilen güce ve etkinliğe ulaşmadığına dikkati çekti.

Erdoğan, bu D-8 toplantısında oy birliğiyle değil, nitelikli veya oy çokluğuyla karar alma tavsiyesinde bulunduklarını ifade ederek, bunların çalışmasının istişareler yoluyla yapılması kararına vardıklarını dile getirdi. Erdoğan, “Şayet bu tekliflerimiz kabul edilirse, dönem başkanlığını üstlendiğimiz D-8’in hızla küresel ölçekte söz sahibi, etki sahibi bir yapı haline geleceğine inanıyorum.” dedi.

Erdoğan, cumartesi günü İbn Haldun Üniversitesinin “Uluslararası Medeniyetler Şurası” ile Esenler Belediyesinin “Uluslararası Şehir ve Sivil Toplum Zirvesi” toplantılarına iştirak ederek görüşlerini paylaştığını, pazar günü ise İstanbul’daki ilçe teşkilatları ve belediye başkanlarıyla istişare toplantısı yaptıklarını, gençlik kollarının 2023 Gençlik Şurası’nda yaklaşık 7 bin gencin katıldığı bir toplantı gerçekleştirdiklerini kaydetti.

Erdoğan, dün, anısına yapılan 6 bölümlük bir televizyon programının tanıtımı dolayısıyla Bosna’nın büyük lideri, komutanı, devlet ve fikir adamı Aliya İzzetbegoviç’i ölümünün 14. yılında rahmet ve hasretle yad ettiklerini söyledi.

Tüm hafta boyunca pek çok yabancı ve yerli ismi kabul ettikleri görüşmelerin Külliye’de gerçekleştiğini belirten Erdoğan, “Görüldüğü gibi ülkemiz ve milletimiz için her günümüzü, her saatimizi, dakikamızı en güzel, en verimli bir şekilde değerlendirmeye çalışıyoruz.” dedi.

DÜNYANIN 17. EKONOMİSİYİZ

“Türkiye’nin içeride ve dışarıda terör örgütleriyle, onları gizli, açık destekleyen güçlerle mücadele ettiği bir dönemde asıl hedeflerimizden, asıl vizyonumuzdan da asla taviz vermememiz gerekiyor. Ekonomi bunların başında geliyor. Yılın ilk 6 ayında elde ettiğimiz yüzde 5,1 oranında büyüme hem bize moral vermiş hem de uluslararası alanda ülkemize olan bakışı olumlu yönde değiştirmiştir.” ifadesini kullanan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Şu anda toplam milli gelirimiz bakımından dünyanın 17. ekonomisiyiz. Şöyle küçük bir sıçrayışla, küçük bir hamleyle kısa sürede 15’inciliğe yükselmememiz için hiçbir sebep yoktur. Ardından asıl hedefimiz olan ilk 10’a doğru çalışmaya devam edeceğiz. İhracatımızdaki artış düzenli olarak sürüyor. Geçtiğimiz yıl 142,5 milyar dolarda kalan ihracatımız, bu yıl en son Eylül ayı itibariyle yıllık bazda 153 milyar doları aştı. İstihdamda geçtiğimiz yıla göre 1 milyon 120 bin kişilik artışla tarihimizin en yüksek istihdam sayısı olan 29 milyona yaklaştık. Ancak gençlerimiz ve kadınlarımız arasında çok daha hızlı şekilde gözlenen istihdama katılım düzeyinin yüksekliği sebebiyle henüz tek haneli oranlara ulaşamadık. İnşallah en kısa sürede bu hedefi de hayata geçirecek ve yakalayacağız.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, turizmde geçen yıl yaşanan kayıpların önemli ölçüde telafi etmeye başlandığı bir sezon geçirildiğini belirterek, “Hedefleri turizmde de yakalayacağımıza kesinlikle inanıyorum.” diye konuştu.

İnşaat sektörü, beyaz eşya satışları, açılan, kapanan şirket sayısı gibi tüm verilerin ekonomide olumlu yönde seyre işaret ettiğini dile getiren Erdoğan, “Bankaların tüm direnişine rağmen ki bugün inşallah bunlarla ilgili çalışmalarımızı da olgunlaştıracağız. Getirdiğimiz yeni sitemle reel sektörün kredi kullanma şartlarını kolaylaştırdık ve kredi hacmini genişleştik. Her kesime yönelik geniş bir teşvik paketiyle bu rahatlamayı destekledik. Böylece piyasanın en büyük şikayeti olan nakit sıkışıklığının giderilmesi yönünde önemli bir adım atmış bulunuyoruz.” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Merkez Bankasındaki döviz ve altın varlıklarından oluşan rezervin uzun bir aradan sonra 117 milyar dolar seviyesine çıktığına işaret ederek, rezervleri en kısa sürede daha önce ulaşılan 135 milyar doların üzerine çıkaracaklarını vurguladı.

Erdoğan, iktidarlarının kamu maliyesi politikasından taviz vermediğini ancak bunu büyümeyi engelleyecek, milleti huzursuz edecek bir şekilde de yapmadığını belirtti.

Ekonominin her alanında yerli ve milli bir anlayışla daha fazla üretim, daha fazla istihdam, daha fazla ihracat ve daha yüksek teknoloji için çalıştıklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’yi hedeflerine ulaştırana kadar durmayacaklarını, dinlenmeyeceklerini bildirdi.

UYUM YASALARININ ÇIKARILMASI GEREKİYOR

Erdoğan, 2019 yılı hazırlıkları çerçevesinde üzerinde dikkatle durulması gereken hususlardan birinin de reform sürecini kesintisiz devam ettirmek olduğunu vurgulayarak, bu konuda önlerinde önemli bir fırsat bulunduğuna işaret etti.

2019 yılı Kasım ayında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde yeni sisteme geçişi sağlayacak uyum yasalarının çıkarılması gerektiğini hatırlatan Erdoğan, “16 Nisan’da başardığımız yönetim sistemi değişikliğini önümüzdeki dönemde, yönetim reformuyla taçlandırmalıyız.” ifadelerini kullandı.

Uyum yasalarını sadece anayasa ve kanunlardaki eski sisteme dair ifadelerin yenisiyle değiştirilmesi olarak uygulanmasının önemli bir fırsatın kaçırılmasına yol açacağını aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:

“Uyum yasalarını aynı zamanda köklü bir yönetim reformu haline dönüştürerek ülkemize tarihi bir katkı daha yapabileceğimize inanıyordum. Şu gerçeği kabul etmeliyiz; geçtiğimiz 15 yılda yaptığımız tüm reformları rağmen hala obez bir devlet yönetimine sahibiz. Devletin büyük olması farklıdır, güçlü olması farklıdır, obez olması, hantal olması, verimsiz olması daha farklıdır. Bizim devletimiz elbette büyük ve güçlü olacaktık. Ama hantallığın kaynak ve zaman israfının, daha pek çok hastalığın sebebi olan obezlikten devletimizi kurtarmamızın şart olduğu da bir gerçektir. Ancak bu şekilde devlet yönetimini daha sağlıklı, daha etkin daha hızlı, daha verimli hale getirebiliriz.”

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçiş için gereken uyum yasalarını hazırlarken bu bakış açısı ile hareket edilmesi gerektiğini belirten Erdoğan, sadece isimlerin değiştirilmesinin rutin bir işlem olduğunu ve ülkeyi bir yere götürmeyeceğini kaydetti.

AK Parti’nin 15 yılda ülkede köklü değişimlere imza atmasının gerisinde hiçbir zaman kaybetmediği reformcu ruhunun bulunduğunu bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yapısal dönüşümlere imza atma amacı taşımayan, sadece günü kurtarmaya yönelik hiçbir adım bizim yol haritamız olamaz. Artık üzerine ciddiyetle eğilmemiz gerektiğine inandığım uyum yasalarıyla ilgili çalışmalarımızı bu yaklaşımla yürütmeli ve hayata geçirmeliyiz. Unutmayınız, fırsatın kazası olmaz.” diye konuştu.

ANA MUHALEFET PARTİSİ BİZİM İÇİN ŞANS ÜLKEMİZ İÇİN ŞANSSIZLIK

Yönetim reformu çabalarında kendilerini en çok uğraştıracak engelin ise ana muhalefet partisi olacağını vurgulayan Erdoğan, AK Parti olarak iktidara geldikleri günden bu yana ana muhalefet diye karşılarına çıkan anlayışın çapsızlığından, tembelliğinden, sığlığından şikayet ettiklerini hala da ettiklerini ifade etti.

Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

“Ana muhalefet partisinin bu hali bizim için ne kadar büyük bir şanssa, ülkemiz için o kadar büyük bir şanssızlıktır. Her zaman ifade ediyorum; seçimlerden projelere kadar, biz ana muhalefetle değil, kendi kendimizle yarışıyoruz. Öyle ki rehavete kapılmamak için başarı çıtasını sürekli yükseltiyoruz. En son cumhurbaşkanlığı seçiminde bu çıtayı yüzde 50’nin üzerine kadar çıkardık. Biz çalışmalarımızı önümüzdeki seçimleri değil, ülkemizin yarım asırlık, bir asırlık geleceğini düşünerek yürütüyoruz. Bunun için de gerekirse gece gündüz çalışma pahasına ülkemize ve milletimize karşı sorumluluklarımızı yerine getirmek mecburiyetindeyiz.”

İl ve ilçe müftülere nikah kıyma meselesini yeniden tartışmaya açmayacağı

MÜFTÜLERE NİKAH KIYMA MESELESİNİ YENİDEN TARTIŞMAYA AÇMAYACAĞIM

Konuşmasında il ve ilçe müftülüklerine nikah kıyma yetkisi veren yasal düzenlemeye de değinen Erdoğan, CHP’nin bu duruma yaklaşımını eleştirdi.

Bazı konuları ne kadar karşılarındakinin cehaletine ya da art niyetine bağlasalar da milletle paylaşmadan olmadığını belirten Erdoğan, “Müftülere nikah kıyma yetkisi verilmesiyle ilgili hadise bunlardan biridir. CHP’lilerin bu konuda yürüttükleri muhalefet tarzı ve üslubu milletten, milletin değerlerinden, tarihinden, kültüründen ne kadar kopuk olduklarını bir kez daha ortaya sermiştir.” değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP’nin memleketin ve milletin hayrına her konuda olduğu gibi bu hususta da Anayasa Mahkemesine gitmesinin kendilerine şaşırtmadığına işaret ederek, “Kimilerinin uzmanlık alanı ülkeye hizmettir, kimilerinin uzmanlık alanı da mahkeme kapılarını aşındırmaktır. Anayasa Mahkemesini olur olmaz sebeplerle meşgul etmek de CHP’nin ihtisas alanı haline dönüştü. Haklarıdır, elbette saygı duyarız ama bu meseleyi tartışma biçimlerine asla saygı duymadık, duymayacağız. Böyle bir konuyu, çocuk gelinlerden çok eşliliğe kadar akla mantığa hakikatlere aykırı zeminlere çekenleri milletimize teşhir etmek boynumuzun borcudur. Türkiye’de laiklik kavramıyla ilgili olumsuz bir algı varsa bunun en büyük sebebi ana muhalefet partisinin tek parti döneminden beri kavramı yanlış yere oturtma çabasıdır. Bu bir eseri cehalettir.” diye konuştu.

Erdoğan, laikliği milletin değerlerine, tarihine, kültürüne karşı kalkan haline getirmeye çalışmanın hoşnutsuzluğu ortaya çıkaracağını belirterek, devletin dini inançlar karşısındaki tarafsızlığı anlamına gelen laikliğin kendilerinin de kabul ettiği ve uygulanması gerektiğine inandıkları bir kavram olduğunu ifade etti.

Cumpurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Devletin her inanç grubuna eşit mesafede olduğunu savunduğunuz anda ki laiklik budur, orada zaten bir sorun yok. Olur olmaz her konuyu laiklik üzerinden eleştiren, kendisinden başka herkesi bu kavram üzerinden hizaya sokmaya çalışan CHP zihniyetinin miadı artık dolmuştur. Milletimizin, 15 yıllık AK Parti iktidarının uygulamalarına bakarak CHP’nin bu hususdaki riyakarlığını gördüğüne inanıyorum. Ana muhalefet partisinin, milleti laiklikle aldattığı hatta böldüğü o karanlık devirler sona ermiştir. Darbelerin, cuntaların, vesayet girişimlerinin kılıfı haline dönüştürülen bu kavramı, AK Parti olarak yerli yerine oturttuğumuzu düşünüyorum. Türkiye’nin geleceğinde özellikle cumhurbaşkanlığı sisteminde kimse bu tür istismarlar üzerinden kendisine alan açamayacaktır.”

İl ve ilçe müftülere nikah kıyma meselesini yeniden tartışmaya açmayacağını belirten Erdoğan, akıl sahibi olan herkesin bu işin ne kadar doğru olduğunu gayet iyi bildiğini aktardı.

Köy muhtarına varıncaya kadar herkesin nikah kıyabildiğine değinen Erdoğan, şunları söyledi:

“Bu uygulama Meclise müftü olarak değil, tapu kadastro müdürü olarak gelseydi bunların söyleyeceği bir şey yoktu. Tapu kadastro müdürleri de hakaret telakki etmesin ha. Fakat bunlar ne yazık ki din ile bağlantılı bir konu olduğu zaman hop oturup hop kalkıyorlar; sıkıntı burada. İlkokul mezunu bir muhtar, saygım çok, hepsiyle toplanıyorum zaten, nikah kıyabilir ama üniversite mezunu, ilahiyat mezunu müftü efendi bu kafaya göre nikah kıyamaz. Bunun mukayesesi mümkün mü? Bu milletin kültür değerleri, bu milletin medeniyet mantığı bunlarla uyuşmuyor. Uyuşmadığı için de hiçbir zaman milletimizi bunlar yanlarına alamıyorlar. Varsın bunlar yine böyle devam etsinler, biz de yolumuza bu inançla devam edeceğiz. CHP’nin başka gayelerle sürekli gündemde tuttuğu laiklik tartışmasının ülkemize en hayırlı neticesi işte bu olmuştur.”

sırtımız sıvazlansaydı, bizi yere göğe koyamaz hale gelseydiler asıl o zaman şapkayı önümüze koyup ‘ne yapıyoruz biz’ diye düşünmemiz lazımdı

SIRTIMIZ SIVAZLANSAYDI “NE YAPIYORUZ BİZ” DİYE DÜŞÜNÜRDÜK

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye terör örgütleriyle mücadelesinde ve bölgesel krizlerin çözümünde mesafe katettikçe birtakım mahfillerin Türkiye’ye yönelik hırsının, kininin, tepkisinin dozunu artırdığını gördüklerini bildirdi.

Vize krizinden köpekle aramaya, örtülü ambargoların kapsamlarının genişletilmesinden teröristlere özel himaye sağlanmasına kadar pek çok örneği görülen bu tavrın, Türkiye’nin doğru yolda olduğunu gösterdiğini vurgulayan Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Stratejik ortağımız ABD, defaatle görüşmemize rağmen Suriye’de, dikkat edin, terör örgütü PKK’nın düşük çocuğu olan PYD ve YPG ile birlikte Rakka operasyonunu yapıyor. ‘PKK değil’ diyorlar. Peki Rakka’da bölücü terör örgütünün dev posterlerinin asılmasını ey Amerika neyle izah edeceksin? Biz söyledik inanmadın, artık televizyon ekranlarında, kamera çekimlerinde… Bütün gerçekler ortada, neyle izah edeceksin? Biz gerçeklerle konuşuyoruz. 3 bin 500’ü aşkın TIR bölgeye silah taşıyor. Bu silahlar Rakka’da mı kullanıldı, DEAŞ’a karşı mı kullanıldı? Bunların nerede nasıl stoklandığı, bunları da biliyoruz ha, bunu da iyi bilin. İdlib’deki oparasyon büyük ölçüde neticelendi. Şu anda Afrin konumuz var önümüzde. Bunların hepsi bizim için birer tehdittir ve biz ülkemiz için tehdit oluşturacak her alanda karlıyız. Bunu herkesin bilmesini istiyoruz. Buralardan taviz veremeyiz. Bir gece ansızın gelebiliriz, bir gece ansızın vurabiliriz. Eğer bütün bunlar olurken böyle bir ortamda sırtımız sıvazlansaydı, bizi yere göğe koyamaz hale gelseydiler asıl o zaman şapkayı önümüze koyup ‘ne yapıyoruz biz’ diye düşünmemiz lazımdı. Demek ki isabetli bir güzergahta yürüyoruz.”

BÖLÜCÜ TERÖR ÖRGÜTÜ BAŞININ POSTERİNİ NİYE İNDİRMİYORSUN?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya’da terör örgütü mensuplarının gösteri düzenlediklerini, Alman polisinin ise resmi sosyal paylaşım hesaplarından “Bu akşam sizin için görevdeyiz.” diye mesaj yayımladığını anımsattı.

Fransa’da devlet televizyonu binasına bölücü terör örgütü başının posterinin asıldığını, Fransız polisinin ise bu durumu izlediğini vurgulayan Erdoğan, konuşmasına şu sözlerle devam etti:

“Hani PKK, AB üyeleri olarak terör örgütüydü. Niye izliyorsun, niye indirmiyorsun? Bu soruyu sormak bizim hakkımız değil mi? Bu nasıl dostluktur. FETÖ ile irtibatı ya da iltisakı sebebiyle bir kişiyi gözaltına alıyorsunuz, kendisini istemeye yüzleri tutmadığı için olsa gerek ‘diplomatik dokunulmazlığı var’ diye telefonuna sahip çıkıyorlar. Böyle bir şey de yok. Belki yutarlar diye buradan giriyorlar. Kime neyi yutturuyorsun. Ajanlık faaliyeti sebebiyle yakayı ele vermiş isimler konusunda ‘sivil toplum kuruluşu temsilcisiydi’, ‘medya mensubuydu’, ‘iyi insandı’, ‘güzel vatandaştı’ gibi güzellemelerle hedef saptırılmaya çalışılıyor. Başkansoloslukta çıkanlar o ‘STK mensubuydu’ dedikleri o Türkiye’nin Soros’u durumunda olan kişinin havası çıktı meydana. Bağlantılar çıkıyor meydana. Ya siz kime neyi yutturuyorsunuz. Taksim olaylarının arkasına bakıyorsunuz aynı kişi var, belli yerlere ciddi manada kaynak aktarımının arkasında bunları görüyorsunuz. Bu milleti içeriden vurmaya gayret edenlere karşı milletçe dik duracağız, kararlı duracağız ve gereken hesabı da soracağız. Burada özellikle yargı makamlarının hukuk çerçevesi içerisindeki hassasiyeti en büyük güvencemizdir ve bu işin de hep takipçisi olacağız.”

CEVAP VER