Ömrümün yarısından çoğunu bu güzel vatanımdan çok-çok uzaklarda, yurt dışında yaşadım: iki Üniversitede – Bakü ve Saint-Petersburgda (eski Leningradda) yüksek eğitim aldım… Hayatımda her türlü, çeşit-çeşit insanlarla karşılaşmışımdır. Tanıdığım bu insanlar arasında öyle bir müstesna şahsiyet vardır ki, kendisiyle her karşılaştığımda mana daima yeni enerji ve güzel duygular bahş ediyor. Onu tanımaktan gurur ve şeref hissleri manevi dünyamda yükseliyor…

Ayrıca mutluyum ki, her ikimiz aynı bölğede dünyaya merhaba demişiz. Memmed, dünyanın en güzel tabiatıyle süslenmiş Azerbaycan`ın Güneyi`nde – Lenkeran İlimizin Parakendi İlçesinde: ben ise Astara`nın Erçivan İlçesinde… Saf ve berrak bulaklarıyla kıyaslanmayacak, yemyeşil Dağları, verimli mahsul tarlalarıyla, ayrıca o güzelim – Hazar Denizi`nin kıyısından Savalan Dağlarına, sıra-sıra yükselen yemyeşil Dağların eteklerinde genclik yıllarımız romantık ruhuyla geçmiştir.

Şimdi siz kıymetli okurlarıma bu mestesna şahsiyeti tanıtmak isterim: Azerbaycan Baş Savcılığının Mühüm İşler Üzere  Savcısı – Memmed Ağalar oğlu Aliyev. Doğum tarihi: 29 Haziran 1964 yılı. Babası – Ağalar Bey, köy insanıydı…Bütün hayatı toprakla uğraşmakta geçmiştir… Çeşit-çeşit meyve bahçesinde her türlü meyveler vardı… Narıncı bahçesinde limon ve mandarin ağaçlarına bakıyor, çeşit-çeşit sabzeleri ekmekte ve ağır zahmeti sayesinde evlatlarını dürüst, sağlam, iyi bir vatandaş olarak büyütmüştür…

Memmed, ilk ve Orta eğitimini İlçe Okulunda okumuştur. 1982-84 yıllarında SSCİ-ın İç İşleri Dahili Harbi Ordusu`nda iki yıl askeri Hizmeti sürecinde 250 defa kusursuz harbi silahlı savaş talimlerinde üstün başarılarından dolayı SSCİ Özel Fahri Diplomalarını almıştır. Sovyet döneminde bu başarıya ulaşmak o kadar da kolay değildi. Ayrıca o yıllarda böyle yetenekli insanları Komunist Parti sıralarına kolay-kolay almıyorlardı. Ama Memmed`i askeri hizmeti sırasında Parti sıralarına aldılar. Sovyet Ordusu`ndaki hizmeti bittikten sonra Memmed, Azerbaycan Devlet İnşaat Mühendisliği Üniversitesi sınavlarını yüksek puanla kazanıyor ve Mühendislik Bölümüne kabul olunur.

1985-90 yıllarında Öğrencilik yıllarının son  sınıfında iken anlıyor ki, ömrü boyunca bu sahede çalışamaz… Yüksek Mühendis olarak Petrol Şirketi – Sokar`da çalışma hayatına atılıyor… Çok değil, iş hayatının üçüncü yılında manen ve ruhen “Mühendislik alanında çalışamam…” düşüncesi dahilinde Pelit Ağacı gibi yükseliyor. Kader, Memmedi – Rusya Federasyonu Mahaçkala Devlet Üniversitesi Hukuk Fakültesine götürüyor. Maksat neydi ve neden illah Hukuk Fakültesine??? Fakat içinden seslenen görünmez hissler kendisini illah insanların hak ve Hukukunu savunmak yolunu gösteriyordu. Bu arzuyla uyuyordu, bu istekle günlerini sayıyordu.

İNSANLARI MEMNUN ETMEK BÜYÜK MUTLULUKTUR

İnsanlara Tanrı tarafından bahş edilen, yaşamı boyunca manevi hukukunu savunmak, insan gibi yaşamalarına yardım etmek yolunda kendini görüyordu… Vatandaş hukukunu savunmak, insanlara manen ve ruhen dürüstce hizmet etmenin yolu – berrak ve saf, dürüst   Hukukçu olmaktan geçiyordu.

Bu arzu ve saf niyyet, manevi istek onu Rusya Federasyonu Mahaçkala Devlet Üniversitesi`nin Hukuk Fakültesine götürüyor. 1993 yılında  sınavları yüksek puanla kazanıyor ve yeniden Öğrencilik yıllarına atılıyor. Tam altı yıl içtenlikle canı sıkılmadan sevdiği mesleği yolunda Öğrenciliğin keyfini, neşesini tatıyordu ve çok da mutluydu… Sanki kendini yeniden keşif ediyordu, daima neşeli ve mutluydu. Altı yıllık Öğrencilik yıllarında gerçek Hukukun sırrlarını seve-seve öğreniyor, halka, topluma faydalı olmanın en güdretli, şerefli görev olduğunu idrak ediyor. Ve anlıyor ki birey olarak Memmed, hukuk sanatı için Tanrı tarafından yere gönderilmiştir… Bakın neler söylüyor kendisi…

-Hayatı, prensiplerle yaşamak – daima aktarışlarda olmak demektir, diyor Memmed Bey: – Bu, aktarış veren Hukukçu adamının almış olduğu her kararda gerçeği ve doğruları bulması şarttır. Karşıdaki bireyin ve insanların  hak ve hukuklarını adaletli biçimde savunduklarında ve insanların mutlu olduklarını gördüklerinde – kendileri de bizzat mutlu oluyorlar. Böyle insanlar kin saklamazlar, insan hukuklarını mudafaa ettiklerinde daima aff edendirler. Şahsen ben, insanların haklarını savunduğum hallerde onların içtenlikle mutlu olduklarını gördüğümde, bunu kendimin mutluluğu olarak görüyorum ve bu mana neşe ve keyif veriyor. İnsan ömrü, – Memmed devam ediyor, – kara Garğadan bile azdır. Ve insan sevinç ve neşeyle mutluluk duygularını yaşadığında, elbette ki, ömrü de doğal olarak uzanıyor. Öyle ise neden insanlara Tanrının bahş ettiği sevinci yaşatmayalım? İnsanlara dürüstçe hizmet etmek bana göre her insanın manevi borsu olmalı. Özellikle kendi hak ve hukuklarını savunduklarında insanlarımız az da olsa sabırsız oluyorlar. Pek çoklarının sabır kasaları bitmiştir, diye hay-küy salıyor, hatta bağırıyorlar: sinirler gerilmiş, kendilerine karşı adaletsiz davrananlara karşı sert biçimde tavır sergiliyorlar. Tek çareleri vardır. Nedir o, derseniz? Haklarını adalette aramak. Çoğu zaman dikkatsizlikten mi, hukuku doğru idrak etmemelerinden mi, insanlarımız rencide ediliyor ve ya hakları taptanmış oluyor. Rencide olunmuş ve ya hak ve hukukları taptanmış insanlarımız haklı olarak Savcının kapısını dövüyorlar ve gerçekleri, adalette arıyorlar. Bizler hadiseye kanunlarımızın ve hukukun vermiş olduğu doğru, adaletli yolla müdahile ediyoruz… Sonuçta adaletin zafer çaldığı anlarda insanlarımızın yüzündeki o ilahi sevinç dalğalarını seyir ettiğimizde bu mutluluğa nasıl da sevinmeyesiniz? Şahsen ben insanların yüzlerindeki sevinçlerini gördüğümde  çoook mutlu oluyorum. Zaman-zaman gözlerim de sulanır, olumlu sonuçlar sanki beni de mutlu ediyordur…

GENSEK, KATİL GORBACOV, BAKÜ`YÜ KANA BULADI

1990 yılının Aralık ayında, Sovyet katil Ordusu, Azerbaycan`da binlerce suçsuz insanlarımızı sokaklarda, meydanlarda, evlerinde katilce kurşuna dizdiler, hünkarca öldürdüler. Neden mi dersiniz? Çünkü bu insanlar,  katil Gensek, Mihail Gorbaçov`un istek ve diktesiyle Kommunist rejiminin getirmiş olduğu haksızlıklara, adaletsizliğe fazla dayanamadılar. Devlet Evi`nin önündeki Meydan`da yüz binlerce insanlarımız Demokrasi mücadelesi veriyordu ve Kommunist rejiminin diktesinden kurtulmak istiyorlardı. Aslinde bu bir Bağımsızlık Harekatıydı ve her gün Meydanlarda, Sokaklarda, Reyon ve İlçelerde bile bütün halkımız Moskova`nın diktesinden kurtulmak ve Bağımsız Devlet olmayı istiyorduk… Kremlinde oturan o katil Gorbaçov adlanan kafir şahıs aniden karar alıyor ve bir kaç yüz bin katil Sovyet Ordusu`nu Bakü`ye sokuyor. Rus askerleri sokak-sokak geziyorlardı ve karşılaerına çıkan kadın, erkek bakmadan öldürüyorlardı… O acılı günlerde Ulu Önderimiz, marhum, Haydar Aliyev, Politbüro`dan istefa verdi ve Dünya Basını önünde Bakü`deki Soykırımı kınadı ve Gorbaçov`u suçlamış oldu…

Hepimiz akşama doğru Meydanda toplanıyorduk. Genç Memmed de, ben kendim de bu Soykırıma isyan ettik ve Parti biletimizi Meydanda yanan ateşin üzerine attık…

O soğukkanlı 20 Ocak günlerinde halkımızın maneviyyatı aniden sanki değişmiş oldu ve Rus askerlerinin katil, vahşi canavar olduğuna bizzat tanık olduk… O kanlı günün bilancosu çok ağır oldu…

Ayrıca Azerbaycan Milli Meclisin Hukukcuları, 20 Ocak 1990 yılında Bakü`ye gönderilen yüz bin Sovyet Ordusu askerlerinin resmi listesini talep ettiler ve vahim bir olayla karşılaşmış olduk. Listede sekiz binin üzerinde Ermeni katillerinin isimlerini ben kendim de şahsen okumuş oldum. Rahmetlik Akademik, Ziya Bunyadov dostum bana bu listeyi şahsen göstermiştir… Bu Taşnaksütün Ermeni katilleri –  Rostov, Sverdlovsk, Omsk cezaevlerinden çıkarılarak Bakü`ye yürütüimüştü… İşte o ağır günleri bir daha hatırlamış olduk… Memmed Bey ve ben de o trajik olaylara isyan eden grupların içinde – Sovyet katil Ordusu`nu lanetleyenler arasındaydık…

MUTLULUK NEDIR?.. İNSANLARI MUTLU GÖRMEK!

Memmed Bey`den soruyorum: -Size göre mutluluk nedir?

-Güzel bir sorudur aslinde. İnsanlari değerli, kıymetli yapan ne mensup olduğu millettir, ne tutmuş oldukları  önemli görevlerdir, ne de zengin olmalarıdır. Veya malik oldukları var-devlettir, büyük zenğinliklerdir, hayır! Fevkalade dürüst, berrak-şeffaf olmak, insanları ferah dolu, sevinç olmalarını görmek  – bana göre mutluluğa giden yoldur. Bu yolu izleyen bireyler var-devlet için değil, bu tip insanlar riyakarlıktan, yalan söylemekten uzaktırlar. Topluma, tüm insanlara, insanlığa hizmet etmeyi sevendirler. Bunu kendileri için biçilmiş görev biliyorlar. Sahtekarlardan, yalançılardan cook uzaklar. Bu tip insanlar karşılarına gelen bireylere daima el uzatıyorlar. Daima kendilerini eğitiyorlar, sadece hukuk ilmini değil – dünya edebiyyatını, sanatı ve bilim dünyasıyla, kısacası dünyada yaşayan halklarla da ilgileniyorlar… Hayatın gerçekleri bu insanları değişmez: tam tersi  – her gün, her an kendilerini pekiştiriyorlar. Hiç neyi israf etmezler, dahilen aralıksız kendilerini zenginleştiriyorlar. Daha önemlisi – görevlerini dürüstçe yaptıklarından dolatı manen de zenginleşiyorlar… Hayatın gerçekleri bu tip insanları hiç zaman değişemez. Bu tür insanlar kin saklamazlar, tek istekleri vardır – insanları aff etmek, onlara iyilik yapmaktan mutlu oluyorlar – çünkü insanlari mutlu yapmak için görev yapıyorlar… Hukukun ve adaletin savunulduğu en üst makamında – Başsavcılıkta görev yaptığım ve insanlara yardım etmek, haklarını savunduğumda – ve böyle yaşamaktan kendimi mutlu hiss ediyorum… İnsanların mutluluğu benim de mutluluğum sayılıyor…

Devami vardır…

 

CEVAP VER