MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, ABD Başkanıyla yapacağı görüşmenin kritik ve tarihi önemde olduğunu belirterek, “Sayın Cumhurbaşkanı’nın ardında Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milletinin kudreti vardır. Makamı ve mevki ne olursa olsun, hiç kimse gaflete düşüp Türkiye’yi aciz görmemeli, terör örgütleriyle aynı seviyeye indirmemeli, küçümseme yanlışına düşmemelidir.” dedi.

Bahçeli, Mecliste partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, terör örgütlerinin, açık veya gizli destekçileriyle Türk milletinin varlığını dinamitlemek için tuzak üstüne tuzak kurduğunu bildirdi.

Devlet Bahçeli, 19 Nisan 2017’den beri süren operasyonlar PKK’nın vatan topraklarını ne hale getirdiğini, özellikle İncebel Dağları ile Kato bölgesinde nasıl yuvalandığını gözler önüne serdiğini belirtti. Bahçeli, tespit edilen 10 mağarada çok sayıda silah ve mühimmat bulunduğunu; ayrıca Şırnak Bestler-Dereler bölgesinde Rus menşeli SA-16 tipi hava savunma füzesi ele geçirildiğini vurguladı.

“Rusya Devlet Başkanı Putin’in, Suriye’deki terör gruplarına silah sağlamadıklarını, ancak iletişim kurdukları ve kurmaya da devam edeceklerini söylemesi bizim nezdimizde inandırıcı ve ikna edici değildir.” diyen Bahçeli, PKK’nın hızla ve yoğun olarak silahlandığını; PYD-YPG’nin silah ve cephaneye boğulduğuna işaret etti.

ABD’nin sınırların hemen bitişiğindeki bölücü terör örgütlerinin hamisi rolüne soyunduğunu, silah sevkiyatını tırmandırdığına değinen Bahçeli, “ABD, terazinin bir kefesine terör örgütlerini, diğer yanına da NATO müttefiki ve stratejik ortağı Türkiye’yi koymakla tarihi bir hataya sürüklenmiştir.” dedi.

Bahçeli, ABD yönetiminin, PYD-YPG’ye silah yardımını resmen onayladığını hatırlatarak, “Bu skandal bir karardır, ne dostlukla ne de müttefiklik hukukuyla bağdaşacaktır. Anlaşılacağı üzere, Türkiye-ABD ilişkileri krizdedir, çıkmazdadır, hatta deyim yerindeyse can çekişmektedir.” ifadesini kullandı.

Türkiye’nin bütün ikazlarına rağmen YPG-PKK’nın silahlandırıldığına dikkati çeken Bahçeli, şöyle devam etti:

“Rakka operasyonunu PYD-YPG ile planlayan ABD’nin ateşle oynadığı su götürmez bir gerçektir. Bu kapsamda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bugün ABD Başkanıyla yapacağı görüşme kritik ve tarihi önemdedir. Görüşmenin ‘virgül değil nokta mesabesinde’ olacağını bizzat sayın Erdoğan söylemiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin hak ve çıkarlarını temsil edip savunmak üzere muhatabıyla masaya oturacaktır. Buradan güçlü bir şekilde diyorum ki Sayın Cumhurbaşkanı’nın ardında Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milletinin kudreti vardır. Makamı ve mevki ne olursa olsun, hiç kimse gaflete düşüp Türkiye’yi aciz görmemeli, terör örgütleriyle aynı seviyeye indirmemeli, küçümseme yanlışına düşmemelidir. Sayın Cumhurbaşkanı arkasına milletimizin hayır duasını alarak muhataplarının karşısına çıkacaktır. MHP de milletimizin ve devletimizin tezlerinin sonuna kadar müdafaası şartıyla ABD’de Türkiye’yi temsil eden devlet ve hükümet yetkililerinin gönül huzuruyla yanındadır.

Sayın Cumhurbaşkanı ABD’ye gitmekle isabetli bir karar almıştır. Şimdi sırayı belgeleriyle ve delileriyle birlikte PYD-YPG’nin Türkiye’yi nasıl tehdit ettiğini anlatmak almıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Pekin’de yaptığı bir değerlendirmede; ‘ABD’deki görüşmede PYD konusunda nihai kararı vereceğiz. Eğer ittifaka gölge düşecekse başımızın çaresine bakarız’ açıklaması oldukça anlamlıdır. Elbette Türkiye derme çatma bir ülke değildir. Türkiye çadır devleti hiç değildir. Eğer ABD’yle ittifak, sırf PYD-YPG-PKK yüzünden ağır şekilde zedelenir, kopma noktasına gelirse, başımızın çaresine bakmamız kadar doğal ve doğru olan bir tercih olmayacaktır. Yeni bir dünya kurulup yerimizi almaktan ziyade, var olan dünyada hak ettiğimiz mertebe ve saygın konuma yükselmek için 80 milyon tek yürek mücadele etmekten yorulmayacağız, kararlı ve kahramanca duruştan yılmayacağız.”

Devlet Bahçeli, ABD’nin önünde iki yol bulunduğunu belirterek, “Ya YPG-PKK’yla ilişkilerini güçlendirecek ya da bundan dönüp müttefiki Türkiye’yle tüm pürüzleri aşacak ve el sıkışacaktır. Ya düşmanlık ya dostluk; ya ihanete payandalık ya da daimi stratejik ortaklık, ABD için başka alternatif kalmamıştır.” diye konuştu.

Rakka operasyonu için canilerden medet ummanın, güney sınırları boyunca PYD-YPG ve PKK’ya koridor açmaya kalkışmayı “facia, cinayet, Türkiye’yi hiçe saymak” olarak niteleyen Bahçeli, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Buna da asla izin verilmemelidir. Hele hele katile silah sunmak insanlık değerlerini öğütmek, dahası ayaklar altına almak demektir. Bu alçalmanın hoş görülecek herhangi bir yanı da yoktur. ABD’nin yanlıştan döneceğini ümit ediyor, Türk milletinin bütünüyle bir ve beraber olduğunu, sayın Cumhurbaşkanı’nın yalnız olmadığını bu kürsüden kararlı bir şekilde duyuruyorum.

Türkiye’nin, Afrin’den sık sık yapılan taciz atışlarına son vermesi, planlanan terör koridorunu harabeye çevirmek için ne gerekiyorsa yapması artık hakkıdır, bunun da önüne çıkan olursa sonuçlarına katlanmalıdır. Bizler, varlık sebebimizin vatanımızın ve milletimizin geleceği olduğunun bilinci içerisindeyiz. Ne engellerden yılarız, ne de mücadele etmekten yorulur ve korkarız, çünkü biz adı, şanı ve varlığı sonsuza kadar yaşayacak şerefli Türk milletiyiz.”

Bahçeli, Mecliste partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Gazi Mustafa Kemal’in umutsuz ve uğursuz bir zaman aralığında bile, milletinin aydınlık ufuk çizgisine odaklanmış yüksek karakter ve kahramanlık mahsulü bir şahsiyet olduğunu belirtti.

Atatürk’ün başka türlü davranmasını bilen, çağının dar kalıplarından taşan, devamlı ileriyi gözleyen, ısrarla iyiyi isteyen, ilkeleriyle hareket eden, milli ülkülere sırtını yaslayan büyük bir komutan, eşsiz devlet ve siyaset adamı olduğunu ifade eden Bahçeli, şunları söyledi:

“Utanma nedir bilmeyen, insanlık nedir anlamayan, vicdanlarında millilik kırıntısı bulunmayan bir avuç iş birlikçi ve kimliksiz sözde tarihçi Atatürk’e dil uzatmışlardır. Merhum ve muhterem annesi ve manevi kızıyla ilgili aşağılık dedikodu çıkarmışlardır. Bu dedikoduların ne dinimizde ne de milli ve kültürel hayatımızda yeri vardır. Bir defa aziz Atatürk’e iftira atanların yediği içtiği haram; esip savurduğu haysiyetsizliktir. Bu ülkede tarihçilerin köküne kıran mı girdi? Bu ülkede tarih konusunda atıp tutmak düşman iş birlikçilerinin mesleği mi oldu? Türkiye’nin yüz karası beşinci sınıf sözde tarihçiler, tarihi şahsiyetlerimizden ne istiyorlar? Neyi arayıp bulmanın peşine düşüyorlar?

Türk tarihinden çirkin elinizi çekin, zehirli dilinizi kesin. İki ucu keskin övgü ve sövgü kümesine Türk tarihi nasıl sıkıştırılacaktır? Buna kimin ne hakkı vardır? 2. Abdülhamid ve Gazi Mustafa Kemal birbirini tamamlayan Türk tarihinin şerefli ve iftihar ettiğimiz iki yüzüdür. Milli ve tarihi mirastan nasiplenmemiş yüzsüz ve şerefsizler bunu idrak edemeyeceklerdir. Bugün Mustafa Kemal’e ağır ima ve iddialarda bulunanların bilmesi lazım gelir ki; yalan ve iftira bumerang gibidir, mutlaka geri dönecektir, bununla da kalmayıp taraf ve taraftarlarını rezil rüsva edecektir. Anlaşılan yarası olan gocunmaktadır. Soyu sopu karışık olanlar ilk fırsatta ayaklanmaktadır. Geçmişinde sorun ve gölge bulunanlar, kanında leke ve virüs dolaşanlar ya da kendi ayıp ve günahlarını kapatmak için telaşa kapılanlar hak ettikleri cevap ve muameleyi bizzat Türk milletinden inşallah göreceklerdir. Asılsız ve alçakça ithamlarla Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ü gözlerden ve gönüllerden düşüreceklerini sanan varsa, ya zekaları kurumuş ya da insanlıkları kaybolmuştur. Bugün abuk sabuk konuşanlar, kurucu kahramanlar olmasaydı dede diye kime sesleneceklerini tavsiyem odur ki bir kez daha düşünmelidirler.”

Bahçeli, Türkiye’nin haklı ve meşru beka mücadelesinin tüm engelleme ve karşı saldırılara rağmen milli dayanışma ve kardeşlik ruhuyla sürdüğünün altını çizerek, “İçeride FETÖ ve PKK, dışarıda PYD-YPG ve IŞİD bekamızı yarmak ve yok etmek için faaliyetlerine hız vermişlerdir.” diye konuştu.

Türkiye üzerinde sahnelenen oyunların etapları ve nihai hedefinin belirgin ve bilindiğini vurgulayan Bahçeli, “İlk etapta milli egemenlik anlayışının yeniden tanımlanmasıyla çok kimlikli, çok milletli parçalı bir devlet yapısının kabul edilmesidir. Bunun bir ucundan tutmak için CHP telaşla devreye girmiştir. Nihai amaç da Kürdistan’ı kurmak ve kabullendirmektir.” dedi.

“16 Nisan halk oylamasından çok önceleri CHP ile HDP arasında başlayan yakınlaşmanın, 2019 rezervi ve yeni anayasa hazırlığı kılıfıyla taçlandırma ve siyasi nikahla tescilleme niyeti artık meydandadır.” diyen Devlet Bahçeli, “CHP’li kuryeler cezaevinde bulunan HDP’nin malum eş başkanından hevesle aldıkları mesajları taşıyarak milletimize ölümü gösterip sıtmaya razı etmenin kurnazlığına talip olmuşlardır.” değerlendirmesinde bulundu.

CHP’nin yine mayınlı alanlarda dolaştığını, “HDP’yle gelecek planlaması yaptığını” öne süren Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Elbette bu çarpıklık anamuhalefetin kendi bileceği bir iştir. HDP’ye fahri sözcülük yapmak net biçimde Kandil’e göz kırpmak, İmralı’ya şirinlik yapmak, Kürdistan müteahhitlerine takla atmaktır. HDP eş başkanının sözde müthiş fikirlerine bel bağlayan, ağzından çıkanları hazine bulmuş gibi heyecanla kamuoyuna aktaran partinin ismi, şu işe bakınız ki Atatürk’ün kurduğu CHP’dir. HDP, terör örgütüyle arasına mesafe koymamıştır. HDP’den bölücülüğün reddi konusunda ikna edici, samimi ve hatta nedamet içeren herhangi bir açıklama da duyulmamıştır.”

Muğla-Antalya karayolunda meydana gelen kazada hayatlarını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara ise acil şifa dileklerini ileten Bahçeli, kazanın tüm yönleriyle incelenip aydınlatılmasını ümit ettiğini söyledi.

Kazanın bilançosunun korkunç boyutta olduğunu ifade eden Bahçeli, “Böylesi felaketlerin tekrar yaşanmaması hususunda lazım gelen idari veya yasal tedbirlerin sırasıyla ve çok acil alınması milli ve vicdani bir beklentidir.” dedi.

Öte yandan Bahçeli, grup toplantısının ardından, bir gazetecinin, açlık grevleriyle ilgili sorusuna, “Açlık grevleri Türkiye’de cezaevi başta olmak üzere birçok alanda yapılmış, denenmiş bir yöntemdir. Sonuç alınmamıştır. O bakımdan açlık grevlerini tahrik ve teşvik etmek, oralara kadar giderek açlık grevinde bulunanları başka amaçlara doğru bir direniş hareketinin öncüsüymüş gibi takdim etmek yanlıştır. Açlık grevinden vazgeçmelerini tavsiye ederim.” karşılığını verdi.

CEVAP VER