Başkentray Açılış Töreni’nde konuşan Erdoğan, İstanbul’daki Marmaray ve İzmir’deki Egeray’ın ardından, şehir içi banliyö hizmetinde üçüncü proje olan Başkentray’ın da tamamlanarak hizmete sunulmasından duyduğu memnuniyeti ifade ederek, “Geçtiğimiz 15 yılda, ülkemizin her köşesi gibi Ankara’ya da şehircilik bakımından âdeta çağ atlattık. Çevresi gecekondularla kuşatılmış, havası kirden, dereleri kokudan, sokakları pislikten geçilmeyen bir şehirden, başkentlik sıfatına yakışan görüntüye kavuşan bir Ankara’ya geliyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başkentray Açılış Töreni’ne katıldı. Kayaş Tren Garı’nda düzenlenen törende Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuşma yaptı.

“ÜLKEMİZİN HER KÖŞESİ GİBİ ANKARA’YA DA ŞEHİRCİLİK BAKIMINDAN ÇAĞ ATLATTIK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının başında İstanbul’daki Marmaray ve İzmir’deki Egeray’ın ardından, şehir içi banliyö hizmetinde üçüncü proje olan Başkentray’ın da tamamlanarak hizmete sunulmasından duyduğu memnuniyeti ifade etti.

Ankara’nın iki ucunu ifade eden Kayaş’tan Sincan’a 49 dakikada gidilebilmesini sağlayacak Başkentray’ın, 156 kilometrelik yeni demiryolu döşenerek tamamlandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, modern ulaşım ihtiyaçlarına uygun şekilde yepyeni bir ulaşım hattı hâline getirilen projenin hayırlı olması temennisinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasının başında, “Geçtiğimiz 15 yılda, ülkemizin her köşesi gibi Ankara’ya da şehircilik bakımından âdeta çağ atlattık. Çevresi gecekondularla kuşatılmış, havası kirden, dereleri kokudan, sokakları pislikten geçilmeyen bir şehirden, başkentlik sıfatına yakışan görüntüye kavuşan bir Ankara’ya geliyoruz” dedi.

“TÜRKİYE’NİN 1970’Lİ, 90’LI YILLARINI BİLMEYENE 2023 HEDEFLERİNİN ÖNEMİNİ DE ANLATAMAYIZ”

Kayaş’ın şehrin en ucunda olması sebebiyle Ankara’nın yaşadığı değişimden nispeten geç faydalanmaya başlayan bir semt olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Buna rağmen şu Kayaş’ın tepelerinde kurulmuş derme çatma gecekonduların dili olsa da eski Ankara’yı bir anlatsa. Hemen tren yolunun yanı başında akan Hatip Çayı’nın dili olsa da buraların nereden geldiğini bir ifade etse” sözleriyle Kayaş’ın geçirdiği dönüşüme vurgu yaptı. 1970’lerde yokluğun ve yoksulluğun bir yandan, terörün diğer yandan bir cendere gibi sıkıştırdığı Kayaş’ın, Türkiye’nin nereden nereye geldiğinin en somut ifadesi olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Yazın tozdan topraktan gözün gözü görmediği, kışın kardan çamurdan geçilmeyen sokaklarda büyüyen nesil şimdi orta yaşın üzerinde bulunuyor. Gençlere o eski Türkiye’yi, o eski Ankara’yı anlatmak gerçekten zor. Bugünün gençleri musluklardan haftalarca, aylarca su akmamasının ne demek olduğunu, çeşme ve tanker kuyruklarını bilmezler. Şimdi arıza veya bakım sebebiyle birkaç saatlik veya bilemediğiniz bir iki günlük su kesintisi uygulandığında hayatımız nasıl felç oluyor değil mi? Gençler, odun kömürle tek odası ısınan evlerde soğuktan titreyerek kışı geçirmenin ne anlama geldiğini, tüp kuyruklarında gecelemenin nasıl bir şey olduğunu anlayamazlar.”

Doğal gazla ısınan, musluktan 24 saat kesintisiz sıcak su akan, çakmağı çakınca yanan ocağı bulunan bir evde yaşayana bunları anlatmanın mümkün olmadığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugünkü gençlerimiz metrosuyla, yaygın otobüs ve minibüs hatlarıyla, Başkentray’ıyla, artık neredeyse her evin kapısında bulunan otomobilleriyle ulaşım imkânı olan bir şehirde yaşıyorlar; nereden nereye” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Bütün bunların muhasebesini sık sık yapmazsak nereden geldiğimizi unuturuz. Nereden geldiğimizi unuttuğumuzda ise nereye gideceğimizi de bilemeyiz. Türkiye’nin 1970’li, 90’lı yıllarını bilmeyene, hadi geçtik son 15 yılda yapılanların manasını, 2023 hedeflerinin önemini de anlatamayız.”

Bunun için özellikle de gençlerden babalarının yaşadıkları zamandan bugüne yakın dönemi çok iyi öğrenmelerini isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan “İşte o zaman kimin bu ülkeye ve millete hizmet ettiğini, kimin de sürekli takoz olduğunu daha iyi anlayacaksınız. Ülke ve millet olarak geleceğimizi, ancak bütün bunların analizini iyi yapabilen bir nesle emanet edebiliriz. Aksi takdirde hep birlikte yandık demektir” ifadelerini kullandı.

“İNSANLIĞIN KADİM TARİHİ BOYUNCA CAZİBE MERKEZİ OLMUŞ BİR COĞRAFYADA YAŞIYORUZ”

“Bin yıldır, insanlığın kadim tarihi boyunca hep cazibe merkezi olmuş bir coğrafyada yaşıyoruz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ama bu topraklarda yaşamanın bir bedeli var. Türk Milleti olarak bin yıldır bu bedeli hep ödedik. Bugün de ödüyoruz. Terör örgütleriyle yürüttüğümüz mücadele bir bedel ödemedir. Güney komşularımız Suriye ve Irak’ta yaşanan hadiseler sebebiyle üstlendiğimiz yükler, aldığımız riskler, bir bedel ödemedir” değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında geçtiğimiz günlerde Reyhanlı’ya yaptığı ziyarete değinerek kendisiyle beraber ziyarete katılan medya, sanat, spor camiasından isimlere teşekkürlerini ifade etti. Onların Mehmetçiğin yanında olduğu hissettirmek, askere moral vermek için bu ziyareti gerçekleştirdiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan ana muhalefet partisi liderinin bunu hazmedemediğini söyledi. “Bay Kemal, vatan, millet meselesi olduğunda neyi bugüne kadar hazmetti ki.” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “15 Temmuz akşamı, Atatürk Havalimanı’na indiği zaman bakın hemen geldiler oradan tanklar kenara çekildiler, aldılar bunu bir arabaya, nereye kaçıp gitti? Bakırköy Belediye Başkanının evine gitti. Sonra bir televizyon programında kendilerine sorulunca, ‘Bana haber verseydiler ben de havaalanında beklerdim’ dedi. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı havalimanına gelirken açıklamasını bazı televizyon kanallarından yapınca on binler Atatürk Havalimanına, caddelere, meydanlara akın ettiler, öyle mi? Ve sen oradan kaçıp gittin. Saat 23:15-23:16 ve ardından biz oraya geldik. Ve ertesi gün öğlen saatlerine kadar oradan bütün operasyonları takip ettik, organize ettik, yürüttük. Üzerimizde yine F16’lar vardı, helikopterler uçuyordu. Ama benim halkım bunlardan kaçmıyordu. Çünkü onlar F16’lardan kaçmadılar, onlar tanklardan, toplardan kaçmadılar, helikopterlerin attığı bombalardan kaçmadılar. ‘Şehadet’ dediler, 251 şehit verdik. 2193 gazimiz oldu. Ve sonunda bu FETÖ denilen alçaklara hamdolsun ülkemizi kaptırmadık.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan darbecilerin Pensilvanya’ya, Avrupa’ya kaçtığını belirterek “Şimdi de toplamaya başladık. Kosova’dan altı tanesini aldık, şimdi içerideler. Gabon’dan üç tanesini aldık. Toplamda şu ana kadar 80 tane bu kaçağı aldık” dedi.

“DEVLETİMİZİN SINIRLARI OLABİLİR AMA BİZ GÖNÜLLERİMİZE SINIR KOYAMAYIZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında mülteciler üzerinden yürütülen tahrik faaliyetlerine değindi. Sürekli olarak ülkemizde yaşayan Suriyeliler üzerinden milletimizin tahrik edilmeye çalışıldığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan “Hâlbuki bugün Suriyeli dediğimiz, Iraklı dediğimiz, Libyalı, Cezayirli, Afganistanlı, Mısırlı dediğimiz, Batı Trakyalı dediğimiz, Gürcü dediğimiz, Kırımlı dediğimiz insanlar daha bir asır önce sizin, benim gibi bu ülkenin vatandaşıydı. Aramıza nasıl ve ne şekilde oluştuğunu gayet iyi bildiğimiz sınırlar konuldu diye bu kardeşlerimizi el olarak mı göreceğiz? Asırlar boyunca birlikte yaşadığımız, komşu olduğumuz, akraba, hısım olduğumuz, sevincimizi ve üzüntümüzü paylaştığımız bu insanlara şimdi arkamızı dönmemiz mümkün mü?” ifadelerini kullandı.

Anadolu’nun büyük bir bölümünün şu veya bu şekilde bir başka şehirden, bir başka coğrafyadan kopup gelmiş insanlardan oluştuğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başkent Ankara’nın Büyük Millet Meclisi açıldığında 25-30 bin nüfuslu mütevazı bir Anadolu şehriyken bugün 5,5 milyon nüfusuyla devasa bir büyük şehir hâline geldiğine dikkat çekti. Bu nüfusun Yozgat, Çorum, Çankırı, Sivas, Kayseri, Kırşehir, Erzurum Konya, Trabzon gibi şehirlerden gelip burada kendilerine bir gelecek hazırlayan insanlar tarafından oluşturulduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eğer bir asır önce olsaydı tıpkı Çanakkale Şehitliklerindeki mezar taşlarının üzerinde saydığımız gibi Ankara’daki Haleplileri, İdliblileri, Kerküklüleri, Musulluları, Filistinlileri, Üsküplüleri, Kırcaalilileri, Dedeağaçlıları da ifade edecektik. Türkiye olarak bugün kendi sınırlarımız içinde güven ve refah içinde yaşıyorsak, bunun gerisinde şu anda sınırlarımız dışında kalmış kardeşlerimizin de hakkı vardır, payı vardır, fedakârlığı vardır. Kardeşin kardeşe vefası öyle zamanla, mekânla sınırlı olamaz. Hep söylüyorum; devletimizin sınırları olabilir, ama biz gönüllerimize sınır koyamayız. Bu sebeple nerede bir kardeşimiz varsa ihtiyaç duyduğu her an onun yanında olmak boynumuzun borcudur. Yurtlarında can güvenlikleri kalmadığı için muhacir sıfatıyla bize gelen bu insanlara ensar olmaktan şeref duyuyoruz. Rabbim yurdumuzu yaşanmaz hâle getirerek bizleri muhacir durumuna düşürmesin” değerlendirmelerinde bulundu.

“SURİYE’DEKİ REJİM BİR MİLYONA YAKIN İNSANIN ÖLÜMÜNE YOL AÇTI”

Cumhurbaşkanı Erdoğan Suriye’den ve Irak’tan ilk mülteci dalgası başladığında Türkiye’nin bunun altında ezileceğinin zannedildiğini, tam aksine kendilerinin ezilmek bir yana tüm dünyaya insanlık nedir öğretecek şekilde bu süreci yönettiklerini belirtti. “Sırf kendi konforları bozulmasın diye Türkiye’ye yardım vaat edenler sözlerini tutmamış olsalar da, biz Suriye topraklarını bu insanlar için güvenli hâle getirene kadar kendilerini misafir etmeyi sürdüreceğiz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, mültecilerin gerekli şartlar oluştuğunda vatanlarına döneceklerinden şüphe etmediğini, bununla birlikte kendilerine Türkiye’de bir gelecek kurmak isteyenlere de bu imkânı tanıyacaklarını bildirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasının devamında Suriye’deki kritik gelişmelere de değindi. Bu gelişmelerin tüm dünya çapında bir güvenlik krizine yol açtığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti: “Askerî güçlerine güvenen kimi ülkelerin Suriye’yi âdeta bir bilek güreşi sahasına çevirmelerinden fevkalade rahatsızlık duyuyoruz. Suriye’deki rejim bir milyona yakın insanın ölümüne yol açmış olması sebebiyle bizim gözümüzde zaten kapkara bir sicile sahiptir. Suriye krizi Dera’da rejimin hışmına uğrayan çocuklarına sahip çıkan ailelere yapılan saldırıyla başlamıştı. İnşallah Duma’da kimyasal saldırıyla katledilen masum çocuklar için harekete geçeceğini umduğumuz mahşeri vicdan bu krizi sona erdirecektir.”

“DEAŞ’LA TEK SAMİMİ MÜCADELEYİ TÜRKİYE YÜRÜTTÜ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan konu ile ilgili olarak Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump ile görüştüğünü, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile de görüşerek, bu kimyasal katliamı birlikte nasıl durdurabilecekleri kendileriyle tekrar konuşacağını ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan “Türkiye olarak en başından beri tek gayemiz; Suriyeli kardeşlerimizin güvenliği ve geleceği olmuştur” diyerek, Suriye’de DEAŞ’la tek samimi ve netice alıcı mücadeleyi Türkiye’nin yürüttüğünün altını çizdi. Türkiye dışındaki herkesin DEAŞ’ı Suriye toprakları üzerindeki farklı emellerini gerçekleştirmenin bir bahanesi, bir aracı olarak kullandığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, PYD gibi eli kanlı bir terör örgütünün DEAŞ bahanesiyle Suriye’yi bölmek için sahaya sürüldüğünü, silahlandırıldığını, desteklendiğini ve bölgeye bela olarak gönderildiğini kaydetti. Ülkemizin PYD’ye yönelik olarak operasyonlarını âdeta kendi gövdelerini ortaya koyarak engellemeye çalışanların derdinin Suriye olmadığı, terör örgütleriyle mücadele olmadığı gayet açıktır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Bakıyorsunuz birçok Batılı dostların bayrakları bunların tanklarının üzerinde görülüyor. PYD’li teröristleri kurtarabileceklerini sanıyorlarsa çok yanılıyorlar. Biz PYD’li teröristlerin her birini öyle veya böyle imha edeceğiz. Elbette müttefiklerimizin askerlerine silah doğrultmak gibi bir düşüncemiz asla olamaz. Bununla birlikte, bu ülkelerin askerlerinin PYD’li teröristlerle çok da yan yana durmamalarını bir dost olarak kendilerine tavsiye ediyoruz. Buradan bir kez daha açıkça söylüyorum; sınırlarımız boyunca ne DEAŞ’lı, ne PYD’li, ne de bir başka isim altında tek bir teröristin bile varlığını kendimize yönelik tehdit olarak görüyor, gereğini yapmayı da bekamızın bir şartı olarak kabul ediyoruz. “

“DÜNYA YAKIN TARİHİNİN EN BÜYÜK TEHDİDİYLE KARŞI KARŞIYA”

Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerinin devamında artık Suriye ve Irak’ta oynanan bu tiyatronun bir kenara bırakılmasını, yüzlerdeki maskelerin indirilmesini, herkesin gerçek niyeti ve çehresiyle sahada kendisini göstermesini istediklerini ifade etti. Bu tiyatro yüzünden dünyanın yakın tarihin en büyük tehdidiyle karşı karşıya olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, kimsenin Akdeniz’i ve Suriye topraklarını siyasi ve askerî güç mücadelelerinin ateşinde yakmaya hakkı olmadığını vurguladı. “Kimyasal ve konvansiyonel silahlarla kendi vatandaşlarına saldıran rejimi korumak ne kadar yanlışsa, aynı şekilde terör örgütleri üzerinden Suriye’yi bölmeye çalışmak da o kadar yanlıştır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz bunların hepsine de karşıyız. Ne Amerika’yla olan müttefikliğimizden ne de Rusya’yla enerjiden güvenliğe kadar geniş bir alanda kurduğumuz stratejik ilişkilerimizden ne de İran’la bölge sorunlarının çözümünde birlikte çalışmaktan vazgeçmek gibi bir niyetimiz yoktur. Bizim Rusya, İran ve Çin gibi ülkelerle kurduğumuz ilişkiler Batıyla olan ilişkilerimizin alternatifi değil, tam tersine tamamlayıcısıdır, ama bu durum her iki tarafın da başka alanlardaki yanlışlarını ifade etmemize engel değildir. Katil Esed rejimini destekleyenler yanlış yapıyorlar. PYD terör örgütünü destekleyenler de yanlış yapıyorlar. Biz her iki yanlışla da sonuna kadar mücadele edeceğiz” şeklinde konuştu.

“SURİYE HALKININ YANINDA YER ALMAK İNSANİ GÖREVİMİZ”

Suriye’de bulunduğu yere güven, huzur ve refah getiren tek ülkenin Türkiye olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye dışında Suriye sahasında etkin olan güçlerin bulunduğu her yerde zulüm, huzursuzluk ve yıkım olduğuna dikkat çekti. Türkiye’nin teröristlerden temizleyerek kontrol altına aldığı şehirlerin görüntüleriyle, diğer güçlerin operasyonlarının ardından ortaya çıkan görüntülerin farkının televizyonlarda görüldüğünü söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Suriye’yi yıkmak için gelenlere karşı Suriye halkının yanında yer almak, tarihî ve insani bir görevimizdir. Kardeşlerim, bu görevimizi imkân bulduğumuz her yerde ve her durumda yerine getirmekten çekinmeyeceğiz. Suriye’ye hem gönüller yapmaya, hem şehirleri imar etmeye gittik, bunu başarana kadar da orada kalacağız” dedi.

CEVAP VER