İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “Putin, çizilen karizmasını toparlamak için son çareyi Herson, Zaporijya, Luhansk ve Donetsk’i askeri işgal altında yapılan sopalı referandumlar sonucunda ilhak etmekte buldu. Biz bu filmi daha önce Kırım’da da izledik.” dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, AK Parti iktidarı yüzünden memleketin bereket ve güzelliklerinin solduğunu, en tepedeki şımarıklık ve acımasızlığın toplumun tamamına yayıldığını savundu.

Ülkeyi yöneten kişinin, her tavrıyla örnek olması gerektiğini vurgulayan Akşener, beğenmediği herkese saldıran, hakareti ve iftirayı kendine hak sayan, ülkeye nifak tohumları eken bir zihniyetin neden olduğu toplumsal gerilimin, artık tehlikeli seviyeye ulaştığını iddia etti. Akşener, Türkiye’nin bu gerilimi artık taşıyamadığını ifade etti.

Akşener, Ankara’da bir eğlence mekanındaki tartışma sonucu hayatını kaybeden müzisyen Onur Şener’e Allah’tan rahmet dileyerek “Sanata ve sanatçıya düşman bir iktidarın yönettiği ülkemizde, sırtını iktidara yaslayan herkes, kendini her şeyin sahibi zannediyor. Bize de katledilen bir sanatçının ardından üzülmek düşüyor. Kendisini dev aynasında görenlerin, şiddete sığınan acizliğine lanet olsun. İnsanlıktan nasibini alamayanların, evlere, ocaklara, yüreklere düşürdüğü yangınlara lanet olsun.” yorumunu yaptı.

Bugün değişime ayak uyduramayan yönetimlerin, insanlığa meydan okuyan uygulamalarına şahit olduklarını anlatan Akşener, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik “özel askeri operasyon” adı altında başlattığı işgalin ardından 7 ay geçtiğini belirtti.

İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Güya başkent Kiev bir haftada alınacaktı değil mi? Peki ne oldu? Rus ordusu, Ukrayna topraklarında çamura saplandı. Putin, çizilen karizmasını toparlamak için son çareyi Herson, Zaporijya, Luhansk ve Donetsk’i, askeri işgal altında yapılan sopalı referandumlar sonucunda ilhak etmekte buldu. Biz bu filmi daha önce Kırım’da da izledik. Nasıl ki o gün Rusya’nın işgalini ve ilhakını tanımadıysak bugün de tanımıyoruz çünkü Putin’in çarlık rüyaları peşinde attığı adımlar, uluslararası hukuka da Rusya’nın taraf olduğu anlaşmalara da aykırıdır. Rusya’nın, uluslararası toplum tarafından kınanan bu saldırganlığını Rus halkı da desteklemiyor. Rusya, ilhak ettiği Ukrayna topraklarını ana vatan sayarak her türlü imkan ile koruyacağını söyledi. Yani gerekirse nükleer silah da kullanmakla tehdit etti. Bu tehdit sadece Ukrayna için değil, ülkemiz ve dünya için de kabul edilemez bir tehdittir. Uluslararası toplum bu çılgınlığa karşı artık daha somut ve net adımlar atmalıdır. Çünkü Kırım’ın ilhakına yeterince ses çıkarmayan dünya, Putin’in artan cüretkarlığında ve bugün gelinen noktada yaşananlarda önemli bir paya sahiptir.”

Akşener, tahıl koridoru konusundaki adımları takdirle karşıladıklarını ancak Rusya-Ukrayna Savaşı’nda, bir komşu ülke olarak alınacak pozisyonda liderlerin ahbaplıklarının değil ülkenin menfaatlerinin esas alınması gerektiğini söyledi.

İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, Rusya’nın, Ukrayna topraklarındaki sözde referandumunu tanımamanın, doğru bir politika olduğunu dile getirerek şunları kaydetti:

“Ancak yeterli değildir. Arabuluculuk kisvesi altında Putin’in sırtını sıvazlayan bir diplomasi Cumhuriyet Türkiye’sine yakışmaz. Bu konuda çok daha net olmak, uluslararası hukuka ve egemenlik haklarına saygının bir gereğidir. Türk milleti tarihinin hiçbir döneminde olmadığı gibi bugün de Rus emperyalizminin yanına yedeklenecek bir algı malzemesi değildir, olamaz ve asla olmayacak çünkü biz bu filmi daha önce gördük, yaşadık. Aynı kibir dün bizim de toprağımıza asker çıkarmıştı. Aynı cüretkarlık dün bizim de canımıza, malımıza, namusumuza göz koymuştu. Aynı zihniyet, dün bizim de onurumuzu, gururumuzu ve haysiyetimizi ayaklar altına almaya çalışmıştı. Ve bugün Putin’in, çarlık rüyaları peşinde örnek aldıkları yani, 93 Harbi’nde, Mehmetçiğimizin kutsal kanını dökenler o kara günlerde İstanbul’umuzun göbeğine, Yeşilköy’ümüze Rus işgal kuvvetlerinin hatırasını yaşatmak için bir utanç anıtı dikmişti.

Sayın Erdoğan, biz bunların hiçbirini unutmadık. O yüzden şimdi beni çok iyi dinle. Bu millet, yıllarca o utanç anıtına bakmak zorunda kaldı. Ne zamana kadar biliyor musun? Ta ki inatçı ve asil bir ruh, Mahmut Şevket Paşa milli davamızı başarıya ulaştırmak için harekete geçen kadar. Ta ki koca yürekli Bahri Teğmen, karşısına çıkan tüm engellere rağmen o utanç anıtını aziz Türk milletinin huzurunda yerle bir edene kadar.”

İran’da Mahsa Emini’nin ölümüyle başlayan ve ülke geneline yayılan protestolara ilişkin değerlendirmeler yapan Akşener, çağdaş değerlerden nasibini alamamış rejimlerin, kendi düzenlerinin devamı için nelere kalkışabileceklerinin bir diğer acı örneğinin şimdi İran’da yaşandığını dile getirdi.

Tarihin en köklü medeniyetlerinden biri olan İran’da çağ dışı baskı ve zulüm manzaraları görmenin kendilerini derinden üzdüğünü vurgulayan Akşener, 22 yaşındaki Mahsa Amini’nin, “baş örtüsünden saçı çıktı” diye ahlak polisi tarafından acımasızca öldürülmesinin ne dinde ne devlet yönetiminde ne de insan haklarında yeri olduğunu söyledi. “Geçmişte ilimin merkezlerinden olmuş bir medeniyet, nasıl olur da ilimden, bilimden bu kadar uzağa savrulabilir?” sorusunu yönelten Akşener, şu ifadeleri kullandı:

“Dünyanın en eski uygarlıklarından biri nasıl olur da kadınlara bu denli şiddet uygulayabilir? Gerçekten utanç verici. Bizim için bu konu, dini veya siyasi bir tartışma değildir. Bu konu, bir ülkenin iç işlerine karışmak da değildir. Bizim için bu konu, vahşetin karşısında mağdurun yanında durmaktır. Biz, komşumuz İran’ın, güçlü, mutlu, huzurlu, zengin, bağımsız bir ülke olarak görmek istiyoruz. Emperyalist rüyalar peşinde hırpalanan Orta Doğu’nun özgürleşmesi için İran’la iş birliği yapmak istiyoruz. Herkes şunu bilmelidir ki dualarımız, özgür ve mutlu bir İran içindir. Ancak bu idealimizi, baskıcı yöntemler kullanarak gerçekleştiremeyiz. Bu idealimizi, kadını bir eşya gibi gören ucube bir anlayışla gerçekleştiremeyiz. Bağımsızlığın yolu saçı görünen kadınları katletmek değildir. Bağımsızlığın yolu, baskıyla milletini sindirmek de değildir. Tek bir kadının bile sesini duyurmak için ayağa kalkması aslında tüm kadınlar için bir ayağa kalkıştır. Canları pahasına bu barbarlığı, bu hukuksuzluğu protesto eden İran’ın cesur evlatlarının yanındayız. Engizisyon vahşeti nasıl son bulduysa İran’daki bu zulüm de yok olmaya mahkumdur. Tarih bunun nice örnekleriyle doludur. Bu vesileyle İran’da özgürlükleri için sokaklara dökülen ve baskıya başkaldıran kadınları bir kez daha tüm kalbimle selamlıyorum.”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ekonomiye ilişkin açıklamalarını hatırlatan Akşener, “İktidarın fantastik ekonomi modelinin üzerinden 10 ay geçti. Yılın ilk 8 ayında ihracat, sadece yüzde 18 artarken ithalat yüzde 41, dış ticaret açığı ise yüzde 146 oranında rekor bir artış gösterdi. Eylül 2021 sonunda 8,8 lira olan dolar kuru bugün 18,5 lirayı geçti. Yani paramız 1 yılda yarı yarıya değer kaybetti. Enflasyon ise Eylül 2021’de yüzde 19,58 iken, bu eylülde TÜİK’in makyajlı rakamlarıyla bile yüzde 83,45’e ulaştı. Yani geçtiğimiz 1 yılda enflasyon 4 kattan fazla arttı.” diye konuştu.

Akşener, Türkiye’nin, dünyada en yüksek enflasyona sahip 5. ülke olduğunu savunarak “Düşünün ki savaşın ortasındaki Ukrayna’nın enflasyonu yüzde 23,8 civarında. İşgalci Putin’in Rusya’sının ise yüzde 14,3.” değerlendirmesinde bulundu.

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin açıklamalarını aktaran Akşener, şöyle devam etti:

“Kılıf aramaya doyamadıkları sözde ekonomi modelini tarif etmek için adeta yeni öğrendiği tüm kelimeleri aynı cümle içinde kullanmaya çalışan çocuklar gibi ‘Neo-liberal ekonomi düşüncesinden, epistemolojik bir kopuşu temsil eden heterodoks yaklaşım.’ dedi. Sonuna da ‘Günümüzde giderek ön plana çıkan davranışsal ekonomi ve nöro-ekonomi ile daha fazla önem kazanmakta.’ cümlesini ekledi. Siyaset tarihimize geçecek bu ibretlik cümle ile aslında diyor ki ‘Biz bilgiden ve bilimden koptuk. Dünyada uygulanan tüm ekonomi metotlarını da reddediyoruz. Bizi artık ekonomistler değil nörologlar ve davranış bilimciler değerlendirsin.’ Saçma sapan açıklamalarınızla çilekeş milletimizi daha fazla yormayın, kendinizi de daha fazla rezil etmeyin.”

Kamuoyunda “dezenformasyonla mücadele düzenlemesi” olarak bilinen Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ne ilişkin görüşlerini paylaşan Akşener, en çok “yasanın nasıl işleyeceği ve yalanı kimin ayırt edeceği” konusunu merak ettiklerine dikkati çekti. Akşener, şunları kaydetti:

“Facebook gidecek yerine dezenformasyondan arındırılmış ‘AKbook’ mu gelecek? Twitter gidecek yerine ‘saray kuşu’ mu gelecek? YouTube gidecek, yerine ‘şahsımTube’ mu gelecek? İktidar her zaman olduğu gibi yine bir cambaza bak oyunu sergiliyor. Buradaki cambaz sosyal medya yasası. Oyun ise hak ve hürriyetlerimize pranga vurmak. Yani dezenformasyon bahane, istibdat düzeni şahane. Giydiğimiz kıyafete, ettiğimiz ibadete, dinlediğimiz müziğe, sevdiğimiz yemeğe bile karıştıkları yetmedi. Şimdi de doğruları öğrenmemizi istemiyorlar çünkü doğrulardan en çok onlar korkuyorlar çünkü eğip bükemedikleri gerçeklerden korkuyorlar çünkü fikri hür, vicdanı hür nesillerimizden korkuyorlar.”

CEVAP VER