Azra Öztürk, geçtiğimiz Eylül ayında Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da düzenlenen Engel Atlama Balkan Şampiyonasına katılarak, Kadın Biniciler Kategorisi’nde Milli Takım düzeyinde ülkemize şampiyonluğu getiren binicilerimizden biri.
Başlangıçta kendisi için bir efsane olan Dolce Vita isimli atıyla, şimdi de El-Gore-Go ile engel atlama müsabakalarına katılan; ailesinin ve antrenörünün büyük desteği ve displinli çalışmasıyla başarıya giden yolda emin adımlarla ilerleyen genç binici, ankaranethaber.com muhabiriyle keyifli bir röportaj gerçekleştirdi.

Kaç yıldır binicilik sporuyla uğraşıyorsunuz?
Ben sekiz yıldır binicilik sporunu yapıyorum. Son dört yıldır da milli takımdayım.
Eğitiminize nerede devam ediyorsunuz?
Halen Bilkent Üniversitesi İngilizce İşletme 3. Sınıf öğrencisiyim.

Milli Takım kariyerinizle ilgili neler söylersiniz?
Genelde her yıl Eylül ayında Balkan Şampiyonaları oluyor. Türkiye’nin yanı sıra Arnavutluk, Bosna Hersek, Macaristan, Hırvatistan, Yunanistan, Bulgaristan, Kuzey Makedonya, Romanya, Sırbistan gibi ülkelerden biniciler katılıyor.
Yıldız, Genç, Genç Yetişkin, Kadınlar ve Yetişkin Pro’lar olmak üzere toplamda beş kategori var. Her kategoriden sekiz kişi, toplamda 40 kişi milli takıma seçiliyor.
Her kategoride seçilen sekiz kişiden ilk dördü Türkiye’yi milli takım olarak temsil ediyor. Diğer dördü de bireysel olarak temsil ediyorlar Türkiye’yi. Ben son iki-üç yıldır Kadın Biniciler Kategorisi’nde yarışıyorum.
Her yıl Eylül ayına kadar olan süreçte bir seçim sürecinden geçiyoruz. Türkiye Binicilik Federasyonundan yetkililer gelip binicilerin ve atların performanslarına bakıyor ve başarılı olanları milli takıma seçiyorlar.

Yarışlara hangi atla katılıyorsunuz?
Şu an benim yedi tane atım var. İsimleri; El-Gore-Go, Cannavaro, Lexi, Lucky Blue, Clinto, Dolce Vita, Signor Dolce (Küçük tay).

İkisiyle yarış koşuyorum. Halen El-Gore-Go ile yarışlara katılıyorum Dolce Vita isimli ilk atımı emekli ettim. Onun tüm gününü padokta geçirmesini istiyoruz. Ondan bir tane tay aldık, Signor Dolce adlı küçük tay, o da burada duruyor. Diğerlerine de antrenörüm Orhan Koşar hocamız biniyor.

Bu tesis hakkında neler söylersiniz?
Bu kadar yıldır atlara olan sevgimiz ve devam ettiğimiz spor yüzünden atlara daha iyi bir bakım sağlayabilmek adına, daha iyi imkânlar sağlayabilmek adına böyle bir tesis açtık. Ankara Atlı Spor Kulübü’nün içerisindeki bir ahırı kiraladık ve burayı yeniden düzenledik.
Ben yüksek yarışlar koştuğum Dolce Vita isimli ilk atımı emekli ettim ve hala ben bakıyorum. Ona olan sevgim ve saygım yüzünden de bu tesisin ismini Dolce Vita koyduk.

Tesis içinde manej, restoran ve ahırlarımız bulunuyor. Aynı zamanda padoklarımız da var, atlarımızın binmediğimiz zamanlarda dışarıda durabilmesi için padoklar yaptık.
Tesis şu an bitmek üzere. Dersler başladı aslında, dışarıdan gelenlere ders veriyoruz. Binicilik eğitimi veriliyor, hem pony hem diğer atlarla. Totalde 25 ahırımız var. Dışarıdan gelen atlara pansiyon hizmeti veriyoruz. Hem maneji, hem padokları kullanabiliyorlar, keyifli bir yer. Onlara aynı zamanda restoranda keyifli bir ortam sunuyoruz.

Bu tesisin yapımında emek veren herkese, başta annem olmak üzere ve bu fırsatı bize sunan babama çok teşekkür ediyorum. Aynı zamanda her işe yardımcı olan, yıllardır antrenörlüğümü yapan Orhan Koşar hocama da çok teşekkür ediyorum. Sekiz yıldır onunla çalışıyorum ve benim milli takıma seçilmemde onun emeği de çok büyük.

Bahar hanım, siz Azra’nın annesi olarak onun binicilik tutkusuyla ilgili neler söylersiniz? Aileden gelen bir yetenek mi?
Biz aslında Ankara Atlı Spor Kulübü’ne kahvaltıya gelmiştik bir gün. Orada bir kere at bindi, ondan sonra bir daha bırakmadı. Aile olarak hiç atla bağımız yoktu, Azra’dan sonra biz de bağımlı olduk.

Azra hanım, bize zaman ayırıp, annenizle birlikte bu röportajı gerçekleştirmemize imkân sağladınız, çok teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim. (kaynak:ankaranethaber.com)





