Ankara Barosu Kent ve Çevre Merkezi, son günlerde ülkemizin dört bir yanını saran alevler ve orman yangınlarıyla ilgili bir açıklama yayınladı. Orman yangınlarının artık istisnai bir olay değil, yeni gerçeklik olduğuna değinilen açıklamada, “Bu felaketin köklerini anlamalı ve geleceği yeniden inşa etmeliyiz.” ifadeleri yer alıyor.

Açıklamada ayrıca, “2 Temmuz 2025’te beklentileri tam karşılamayan bir şekilde kabul edilen, İklim Kanunu, iklim değişikliğiyle mücadelede bir adım olsa da Su Kanunu’nun olmayışı, entegre afet yönetimi politikalarının eksikliği ve kurumlar arası koordinasyon sorunları devam ediyor. Yangınlar, bu sistemik uyumsuzluğun en acı göstergesi.” deniliyor.

“Ateşin Ötesinde: Ormanlarımız ve Geleceğimiz için Bir Çağrı” başlıklı açıklama şu şekilde:

Son on günde, ülkemizin dört bir yanını alevler sardı: 150’den fazla orman yangını, 50 binden fazla tahliye, yitip giden canlar. Ev ve işyerlerini, anılarını ve umutlarını alevlere kaptıran yurttaşlarımızın acısını yüreğimizde hissediyoruz. Hayatını kaybedenlere rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Ancak yas tutmak yetmez; bu felaketin köklerini anlamalı ve geleceği yeniden inşa etmeliyiz.

Felaketin Kökleri: Bilim ve Gerçeklik

Orman yangınları, artık istisnai bir olay değil, yeni gerçeklik. Araştırmalar, yangınların büyük çoğunluğunun insan kaynaklı olduğunu gösteriyor. İklim değişikliği, yangın sıklığını ve şiddetini artırırken; 1980’lerden bu yana küresel ölçekte yangın sayıları önemli ölçüde yükseldi. Türkiye’de de benzer bir tablo var: Orman Genel Müdürlüğü’nün son yıllardaki verilerine göre, yangınların önemli bir kısmının nedeni tespit edilemiyor.

Bir Yaşam Kalesinin Çöküşü

Ormanlarımız, su kaynakları, canlı türleri ve yaşam döngüleriyle birer yaşam kalesidir. Ancak, bu kaleler, koordinasyon eksiklikleri ve ihmallerle savunmasız bırakılıyor. 2 Temmuz 2025’te beklentileri tam karşılamayan bir şekilde kabul edilen, İklim Kanunu, iklim değişikliğiyle mücadelede bir adım olsa da Su Kanunu’nun olmayışı, entegre afet yönetimi politikalarının eksikliği ve kurumlar arası koordinasyon sorunları devam ediyor. Yangınlar, bu sistemik uyumsuzluğun en acı göstergesi.

Adalet ve Şeffaflık: Yaraları Sarmak için Bir Adım

Yangınların yaralarını sarmak, yalnızca alevleri söndürmekle değil, adalet ve şeffaflıkla mümkün. 50 binden fazla insan evlerini terk etmek zorunda kaldı, ancak barınma imkânları sınırlı kaldı. Bu adaletsizlik, hepimizi sorumluluk almaya çağırıyor.

Yangınlar sona erdiğinde, bu felaketin nedenlerini ve sorumlularını şeffaf bir şekilde ortaya koymak için çalışmalıyız. Her yıl yangınlar yaşanıyor, ancak sonrasında sorumluların hesap vermediği, süreçlerin kamuoyuyla açıkça paylaşılmadığı bir döngüyle karşı karşıyayız. Bu döngüyü kırmak için, yangınlar sonrası kapsamlı raporlamalar yapılmalı; ihmaller, denetim eksiklikleri ve yükümlülük ihlalleri tespit edilerek idari, mali ve cezai süreçler hızla başlatılmalıdır. Mağdur yurttaşlarımızın haklarını savunmak ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını korumak için şeffaf ve hesap verebilir bir süreç talep ediyoruz.

Çağrımız: Bilimle Yeniden İnşa

Son 150 yıl, atmosfere salınan karbonun büyük bir kısmından sorumlu. Bu, jeolojik bir an, ama sonuçları kalıcı. Yangınlar, bize kaybı olduğu kadar değişim için bir fırsatı da hatırlatıyor.

Çözüm, geçici vaatlerde değil, bilim temelli, entegre ve hesap verebilir bir yönetimde:

  1. Bütüncül Orman Koruma ve Yönetim Sisteminin Kurulması: Termal kameralar ve İHA destekli erken uyarı altyapısından elektrik hatlarının güvenli hale getirilmesine; yangına dayanıklı silvikültürel müdahalelerden yerel halkın geleneksel bilgilerinin entegrasyonuna; önleyici bakım programlarından yanan alanların ekolojik rehabilitasyonuna kadar uzanan kapsamlı, teknoloji destekli ve katılımcı bir orman yönetim modeli.
  2. İklim Kanunu’nun etkin ve katılımcı bir şekilde uygulanması.
  3. Fosil yakıt teşviklerinin kaldırılarak yenilenebilir enerjiye geçiş.
  4. Kapsamlı bir Su Kanunu’nun acilen çıkarılması ve ekosistem temelli politikalar.

Kaybettiklerimiz için en anlamlı yanıt, alevlerin küllerinden yeni bir gelecek inşa etmektir. Ormanlarımız, sadece ağaç değil, bir umut vadisidir. Bu vadiyi korumak, hepimizin ortak sorumluluğu.

CEVAP VER