Fransa’nın Ankara Büyükelçiliği, Avrupa Miras Günleri kapsamında kapılarını ziyaretçilere açtı. 20-21 Eylül’de gerçekleşen 4. Avrupa Miras Günleri’nde Fransa Büyükelçiliği’ni gezen ziyaretçiler kültür, sanat ve tarihle iç içe keyifli saatler geçirdi.
4’ncü Avrupa Miras Günleri çerçevesinde Avrupa Ulusal Kültür Enstitüleri Ağı EUNIC tarafından düzenlenen etkinliklere bu yıl 12’si Avrupa Büyükelçiliği olmak üzere 36 kültür kurumu ve mekân toplam 43 etkinlikle katıldı. İki gün boyunca büyükelçilik, müze, üniversiteler, vakıf ve dernekler dâhil 36 kurum rehberli turlar, sergiler, konserler, atölyeler, gösterimler ve şehir turları düzenleyerek Ankara’yı (yeniden) keşfetmek için sıra dışı ve özgün bir şekilde kapılarını açtı. Etkinliklere ücretsiz olarak katılan Ankaralılar başkentin zengin tarihi, mimarisi, kültür ve sanat mirasını hep birlikte kutladı. Etkinlikler eş zamanlı olarak İstanbul ve İzmir’de de düzenlendi.
Albert Laprade tarafından tasarlanan, klasik zarafet ve modernliğin buluştuğu 1930’lardan kalma mimari bir sanat eseri olan Ankara’daki Fransız Büyükelçiliğini keşfe çıkan ziyaretçiler, Fransa Büyükelçiliği’nin, her biri kendine özgü Fransız mimari tarzında tasarlanmış ve diplomatik prestiji yansıtacak şekilde dekore edilmiş zarif odalarını ve tören alanlarını gezme fırsatı buldular. (kaynak:ankaranethaber.com)
Girişteki Büyük Hol Büyük Giriş Holü, büyükelçiliğin ziyaretçilerini karşıladığı yerdir. Birinci ve İkinci Dünya Savaşları arasındaki dönemin en halis Art déco tarzında tasarlanmış olup, Mustafa Kemal’in Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında Ankara’ya kazandırdığı çağdaş estetik anlayışı ile tamamen uyum sağlamaktadır. Bir zamanlar Versay Sarayı’nı süsleyen merdivenlerden esinlenerek yapılan iki mermer merdivenlerden, üst kattaki kabul salonlarına çıkılır. Duvarlarını sadece etkileyici duvar halılarının bezediği bu ana giriş holünün kusursuz simetrisi, burayı büyükelçiliğin en ikonik mekânlarından biri hâline getirir.“Ayaklarına Kapanmış Sully’yi Kaldıran IV. Henri” – François André Vincent Eseri (1785), Gobelins Atölyesi Bu duvar halısı, François-André Vincent’nun (1746-1816) bir tablosunda yer alan, 1590 Ivry Muharebesi sonrasında Sully’nin hatıratındaki ünlü bir sahneden esinlenerek yapılmıştır. David’den önce Fransız neoklasisizminin öncülerinden olan Vincent, « Fransa tarihine dair konulara olan ilgisi » ve cömert bir üslubu, iyi belgelenmiş bir gerçeklik yaklaşımıyla birleştirme becerisiyle öne çıkmıştır. Bu eser, 1783–1785 arasında Büyük Dük Paul, yani geleceğin Rus Çarı I. Paul için sipariş edilen ve Fransız sanatının uluslararası etkisini gözler önüne seren bir dizi duvar halısının parçasıdır. Kompozisyonda, sembolik düzenleme için özel bir özen gösterilmiştir. Keza, Vincent, Sully ve 4. Henri’yi figürlerin hizalanmasıyla oluşturulan sembolik bir V içine yerleştiriyor ve zaferin onların iş birliğiyle gerçekleştiğini ima ediyor. Bu sahne, bir kralın özür kabul etmek yerine yaralı arkadaşına yardıma gitmesiyle önceki tasvirlerle tezat oluşturuyor. Bu ikonografi, “kralın iki bedeni teorisini” örneklendiriyor: 4.Henri, Sully’nin şahsında, olmaya devam etmek istediği insan yanını görür ve böylece kraliyet figürü insancıllaştırılır. Bu eser, 16. Louis’nin, 4.Henri’yi ayrıcalıklı model olarak, “büyük Fransız Şahsiyetlerinin yüceltilmesi” yoluyla halkçı bir kraliyet anlayışı teşvik eden sanat politikasının bir parçasıdır.Jean Dunand’ın “Çalılıkta Bir Geyik Sürüsü” (1938) Dunand’ın büyükelçiliğe yaptığı en önemli katkı, 1938’de tamamlanan ve “Çalılıkta Bir Geyik Sürüsü”nü tasvir eden 10 metrelik muhteşem siyah lake panel. Bu eser, yenilikçi tekniklerini tamamen geliştirdiği olgunluk döneminde yarattığı son başyapıtlarından biridir.Diğer eserler arasında, Dunand’nun atölyesinde yapılmış, murabut kuşu motifli iki küçük siyah paravan ile çeşitli küçük lake objeler ve mobilyalar yer almaktadır. Büyükelçilik tarafından verilen sipariş, Halk Cephesi hükümetinin art arda yaptığı devalüasyonlar ve maliyet aşımları nedeniyle bütçe kısıtlamalarına takılmış ve bu durum Laprade’nin başlangıçta öngördüğü kapsamlı dekoratif projeyi sınırlamıştır.“Uyuyan Devler” serisi ve “Kayboluşlar Koleksiyonu” ile tüm dünyada tanınan Ella & Pitr, Fransız Kültür Merkezi’nin daveti üzerine ikinci kez geldikleri Ankara’da bu kez “Giderken Anahtarı Bize Bırak” adlı 375 metrekarelik eseri üreterek Avrupa Miras Günleri kapsamında Ankara’ya hediye ettiler. “Giderken Anahtarı Bize Bırak” adlı kumaş üzerine tasarlanan fresk, Miras nedir? Nelerden oluşur? Mirasın sahibi kimdir? Nerede bulunur? Anahtarı kimdedir? Sorularını soruyor ve mirasın, kalpten kalbe aktarılan, bir bütün oluşturan ve cömertçe paylaşılan ortak bir zenginlik olduğuna inanmak istiyoruz… mesajını veriyor.“XIV. Louis ile IV. Felipe’nin Görüşmesi”, Charles Le Brun Eseri, Gobelins Atölyesi « 14. Louis ile 4. Felipe’nin Sülün Adası’ndaki Görüşmesi » adlı duvar halısı, 1665 ile 1668 arasında Charles Le Brun’un karton üzerine çizdiği resimlere göre dokunmuş olup kraliyet tarihinin en dikkat çekici parçalarından biridir. Bu eser, 7 Haziran 1660’ta Fransa ile İspanya sınırını oluşturan Bidassoa Nehri’nin ortasındaki Sülün Adası’nda gerçekleşen iki hükümdarın buluşması olan çok önemli bir diplomatik anı ölümsüzleştirir. Bu görüşme, 7 Kasım 1659’da imzalanan ve gizli bir madde olarak 14. Louis’nin İspanyol prensesi Marie-Thérèse d’Autriche ile evlenmesini öngören Pireneler Antlaşması’nın ardından gerçekleşmiştir. Amaç, Fransa ile İspanya arasındaki savaşı kesin olarak sona erdirmek ve Otuz Yıl Savaşları’na nokta koymaktı. Kraliyet Gobelins imalathanesinde yüksek tezgâh tekniğiyle, yün, ipek ve altın iplik gibi değerli malzemeler kullanılarak dokunan bu eser, bugün Ulusal Mobilyalar Koleksiyonu’na aittir. Tasvirde, şapkalarını çıkararak birbirini eşit şekilde selamlayan iki kral yer almaktadır. 4. Felipe’nin arkasında 14. Louis’nin gelecekteki eşi olan kızı Marie-Thérèse yer alır. Fransız tarafında ise 14. Louis’nin annesi ve 4. Felipe’nin kız kardeşi olan Avusturyalı Anne ile bu barışın mimarı Kardinal Mazarin’i görüyoruz. Bu buluşmanın özel bir ailevi bir boyutu vardı. Zira anna kraliçe Avusturyalı Anne, 1615’ten beri ilk kez kardeşi 4. Felipe ile yeniden bir araya gelmişti. Duvar halısının alt bordüründe, dönemin iki büyük Avrupa gücü arasındaki uzlaşmayı simgeleyen bu tarihi olayın ibaresi bulunmaktadır.Büyük Yemek Salonu Büyük Yemek Salonu, onlarca konuğun prestijli bir ortamda ağırlanmasını sağlar. On metre uzunluğundaki duvar freskinde betimlenen geyik sürüsünün dikkatli bakışları altında konuklar, Fransız gastronomisini keşfetmeye uygun bir ortamda bir araya gelirler. Bu salon ayrıca büyükelçiliğin geniş katılımlı iç toplantılarına da ev sahipliği yapar.“Napolyon Bonaparte, Birinci Konsül” (1804) 1804’te yapılan Napolyon’un Birinci Konsül portreleri, Fransız yöneticilerine dair ikonografide büyük bir dönüm noktasını teşkil eder ve doğmakta olan İmparatorluğun görsel kodlarını oluşturur. Bu dönüm noktası, devrimci birikimlerin pekiştirildiği ve Fransa’nın modernleştiği bir dönem olan, Ömür Boyu Konsüllük’ün (1802) ilanından sonra Konsüllük’ün İmparatorluğa dönüşmesine (18 Mayıs 1804) tanıklık etmiştir. Ingres, 23 yaşında iken Liège şehri için, Bonaparte’ı kırmızı konsül üniforması içinde, askeri bir belge yerine sivil bir belgeyi imzalamak üzere betimlediği devrimci bir portre çizer. Elini kılıcın yerine yeleğinin içine yerleştirerek verdiği poz, konsüllüğün karakteristik özelliği olan askerlikten sivil hayata geçişi sembolize eder. Aynı dönemde Thomas Phillips, sahne dışına hüzünlü bakışlarla bakan daha içsel bir portre yapar ve şahsın psikolojik karmaşıklığını yansıtır. Kararlı bir ifade, askeri bir üniforma, Fransızcada « bicorne » adı verilen omuzlara paralel « iki köşeli şapkanın » ve Isabey tarafından kodlanan yeleğe sokulu el hareketinin betimlendiği bu eserler, Napoléon ikonografisini oluşturur. Bonaparte’ın kendi portrelerini üzerindeki sıkı kontrolü, imajın gücünü kavradığının ve bu bakımdan vizyoner bakışının bir göstergesidir. Resmi portreler, Fransa’nın çeşitli idari merkezlerine dağıtılmış ve 19. yüzyıl Avrupa’sına hâkim olacak imparatorluk estetiğinin habercisidir.Balo Salonu (Kırmızı Salon) Balo Salonu, Fransa Büyükelçiliği tarafından Ankara’da düzenlenen büyük davetlere, önemli etkinliklere ev sahipliği yapar. Duvarlarını göz kamaştırıcı Kraliyet halılarının ve o dönem Birinci Konsül olan Birinci Napolyon’un portresinin süslediği bu mekânda konuklar, Fransa ile ilgili Ankara’da düzenlenen önemli etkinliklerde bir araya gelir.Aşil’in Öfkesi (1721-1725), Goblen Atölyesi Bu mitolojik duvar halısı, Gobelins’lerde 14. Louis ile 15. Louis dönemi arasındaki sanatsal geçişi mükemmel bir şekilde yansıtır. 1721 ile 1725 yılları arasında Antoine Coypel’in resimlerine göre dokunan bu eser, ressamın kişisel hamisi olan Regent Orléans Dükü Philippe’in naipliği döneminde başlatılan İlyada serisinin bir parçasıdır. Sahne, Aşil ile Agamemnon’un Briseis konusunda çıkan anlaşmazlığı ve Yunan kahramanın öfkesini dizginleyen Athena’nın müdahalesinden bahseden Homeros’un İlyada’sının açılış bölümünü tasvir eder. Bu ikonografi, Fransız zevkinin antik mitolojiye ve dekoratif inceliğe doğru evrildiğini ve Le Brun’un kahramanları konu alan görkemli duvar halılarının ihtişamının ise yavaş yavaş terk edildiğini gösterir. Kompozisyon, Coypel’in teknik yeniliklerini ortaya koyar. Örneğin, daha önce ustalıkla uyguladığı bir yöntem olan kendi resmini büyüterek kartona aktarma ve aynı duvar halısında oğlu Charles-Antoine Coypel ile birlikte çalışma gibi. Yüksek tezgâh (haute lisse) tekniğe göre yapılan dokuma, geleneksel Gobelins kalitesini korur: yüksek yoğunluk, asil malzemeler (yün ve ipek), aynalarla kontrol edilen tersinden dokuma. Bu halı, kraliyet imalathanesi tarihinde bir dönüm noktasına işaret ediyor. Keza imalathanenin yeniden açılışının (1699) ardından mitolojik tema üzerine kurulu ilk tutarlı seri olmasıyla, 18. yüzyıl Fransız stilini belirleyecek yeniliklerin habercisidir. Bu, bir taraftan yüzyıllardır süregelen zanaatkârlık mükemmeliyetini koruyan Gobelins’lerin yeni zevklere intibak sağladığının olağanüstü bir ifadesidir. Burada, Homeros’un İlyada’sından ünlü bir sahne tasvir edilmektedir. Solda, Truva Savaşı sırasında Truvalılara karşı Akha (Yunan) ordusuna liderlik eden Kral Agamemnon’u görebilirsiniz. Agamemnon, kaçırılan ve tutsak edilen Briseis’i sağda kılıcını çekmek üzere olan Aşil’den geri almayı planlamaktadır. Aşil’in protesto amacıyla savaşı bırakması, Akhaları/Yunanlıları zor durumda bırakır. Agamemnon, Briseis’i Aşil’e geri vermek zorunda kalacak, Aşil tekrar silahlarını kuşanarak Yunanlıları zafere taşıyacaktır.Pembe Salon Pembe Salon, adını duvarlarının renginden alır. Bu, aynı zamanda Çankaya semtinde bulunan Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün evine de bir göndermedir. 19. yüzyıl sonu tarzındaki bu salon, Büyükelçinin resmi konuklarını bir fincan çay ya da yemek eşliğinde ağırladığı ayrıcalıklı mekândır.Latapie’nin « Bisikletçiler » adlı Duvar Halısı (1954) Bu Gobelins duvar halısı, 20. yüzyıl ortasında Fransız halıcılığının yeniden doğuşunu mükemmel şekilde yansıtır. Paris Güzel Sanatlar Okulu’nda eğitim gören ressam ve gravürcü Louis Latapie (1891-1972), önce güçlü renklerle bezeli kübist bir tarz geliştirmiş, ardından 1950’lerde soyut sanata yönelmiştir. Bisiklet teması, Fernand Léger ve fütüristlerin başlattığı modern resim geleneğine dayanır ve dönemin sanayi çağının hızını ve dinamizmini simgeler. 1954’te Gobelins atölyesinde “haute-lice” tekniğiyle dokunan bu eser, kraliyet imalathanesinin savaş sonrası çağdaş sanata açılımının bir kanıtıdır. Latapie, Gobelins ile iş birliğine 1951’de başlamış, bu önemli dönemde Beauvais ve Gobelins atölyelerinde duvar halılarına model teşkil eden karton üzerinde yapılan devasa resimler hayata geçirilmiştir. Bu duvar halı, sanatçının soyuta geçişini simgeler. Üç yıl sonra Paris’teki kişisel sergileri bu yönelişi kesinleştirecektir. Eser, Fransız halı dokumacılarının yüzyıllık geleneği ile modern sanatı başarıyla sentezleyerek, savaş sonrası Fransa’nın kültür itibarına katkıda bulunur. Bisikletçi ikonografisi, Halk Cephesi’nin popüler eğlencelerini çağdaş biçimsel arayışlarla birleştirir ve Fransız dekoratif sanatının demokratikleşmesini yansıtır.“Gölün Şövalyesi Lancelot” – Saint-Saëns Eseri (1958), Aubusson Atölyesi Besteci Camille Saint-Saëns’ın yeğeni olan Marc Saint-Saëns (1903-1979), Jean Lurçat ve Jean Picart Le Doux ile birlikte “modern duvar halıcılığının babaları” arasında sayılır. Bu Aubusson halısı, geleneksel bir Orta Çağ temasını, modern bir şekilde anlatımını göz alıcı tasvir etmektedir. 12. yüzyıldan beri Kral Artur’a ilişkin romanlardaki ozan aşklarında geçen Lancelot figürü, minyatürlü el yazmaları ve Orta Çağ halılarında ikonografik açıdan zengin bir geleneğe sahiptir. 1947’de kurulan Duvar Halısı Karton Ressamları Derneği’nin kurucularından olan Saint-Saëns, Lurçat tarafından savunulan numaralandırılmış karton tekniğini ustalıkla kullanmıştır. Sanatçının yakın ortağı olan Aubusson’daki François Tabard Atölyesi, sanatçının bu eserini Creuse fabrikasına has “basse-lice” tekniğiyle üretmiştir. Saint-Saëns’ın tarzı, uzatılmış insan figürleri, parlak renk paleti ve dekoratif sadelikle tanınır. Bu halı, Fransız Orta Çağ mirasını çağdaş estetikle birleştirerek, Aubusson’un uluslararası bir sanat merkezi olmasına katkı sağlamıştır. Bu duvar halısı, bir aile zanaat geleneğini sürdüren, daha ekonomik olarak erişilebilir üretim yapan ve 20. yüzyılın ressam-kartoncularıyla ayrıcalıklı iş birliği yürüten Aubusson’un Gobelins’lere kıyasla özgünlüğünün kanıtıdır.