Belgesel ve film yapımcısı Sacit Altun, Kore Savaşı ile ilgili bilgi, belge ve materyaller biriktiren ülkemizdeki nadir isimlerden biri. Belgesel yapmak için yıllarca emek vererek topladığı nadide eserleri bir sergi ile daha geniş kesimlere ulaştırmak için yola çıkan Altun, Kore Savaşı’nın 75. Yıldönümü dolayısıyla Kızılay Renda Köşkü’nde açtığı “Kore Savaşı Hafızası” isimli sergi hakkında pek çok detayı okurlarımızla paylaştı.
Sergi hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
Sergimiz “Kore Savaşı Hafızası” adını taşıyor. Bu sene Kore Savaşının 75. Yıldönümü olması hasebiyle bizim için de önemli. Artık gazilerimiz doğdukları yıllar itibariyle çok yaşlılar. Onlara da bir hediye olsun diye bu sergiyi düzenledik. Aslında film yapımcısıyım bir belgesel fikriyle ortaya çıkan bir çalışmamız vardı. Bu belgesel çalışmasını yaparken ulaştığımız bilgi, belge, kaynaklar, fotoğraflar, videolar, bunların üstüne materyaller biriktikçe, “Bunları sadece bir belgesel filmde değil bir sergide de değerlendirebilir miyiz?” diye düşündük. Bu sene 75. Yıl olması dolayısıyla da bir sergi açmaya karar verdik.
Bu sergi Kızılay’ın Renda Köşkü’nde, Türk Kızılay’la beraber düzenlediğimiz bir sergi. Türk Kızılay zaten Kore Savaşı’nın içinde de çeşitli faaliyetlerde bulunmuş, yardımlarda bulunmuş. Hem bunları da anlattığımız bir sergi oldu bu.
Sergimiz 26 Mayıs’ta açıldı. Açılışı Kızılay Başkanımız, gaziler ve Kore Büyükelçisi yaptı. 26 Haziran’da da sergimiz burada sonlanıyor. Bundan sonraki hedefimiz bu sergiyi Kore’ye taşımak. Seul, Busan ve Suwon kentlerinde bu sergiyi Kore halkına da sunmak istiyoruz.
Ben Kore Savaş Organizasyonu İyi Niyet Elçisiyim. Aynı zamanda Uluslararası Danışma Kurulu Üyesiyim. Hem onlarla hem de Kore Kızılhaç’ıyla yürüttüğümüz bir organizasyon var. Şu anda taşıma konularını nasıl çözeceğimize dair çalışmamız var, lojistik, mekân vs. onlar hallolduktan sonra önümüzdeki ay gidip orada düşündüğümüz sergi alanlarımızı görmeye çalışacağız. Daha sonra da bizim askerlerimizin Kore’ye ilk ayak bastıkları Ekim ayında Kore’de sergimizi açmayı planlıyoruz.
Sergi içeriğinde neler var?
Kore Savaşı’na dair bilgilendirme panolarımız var. Panoların dışında vitrinlerimizde çeşitli materyaller var. Bunlar daha çok askerlerimizin kullandıkları materyaller. Çünkü biz burada bir yaşanmışlığı anlatmaya çalışıyoruz. Savaşın kötü hatıralarını değil, daha çok orada savaşmış insanlarımızı hatırlatmaya çalışıyoruz. Yani bu bir bellek çalışması, bir hafıza tazeleme diyebiliriz bu sergi için.
Yaklaşık 49 tane panomuz var. Panolarda yer alan eserlerin hepsi kendi koleksiyonuma ait. Ayrıca vitrinlerin içinde de panolarda sergilediğimiz bazı eşyalar var. Özellikle kişisel eşyaları sergilemeye gayret ettik. Bunların içinde esir askerlerimizin hatıra defterleri, yine askerlerimiz tarafından tutulan hatıra defterleri, Çin’den, Amerika’dan, İngiltere’den bulduğumuz materyaller. Askerlerimizin kişisel eşyaları, asker olarak kullandıkları miğfer, dürbün, matara gibi eşyalar. Bunların dışında savaşta propaganda için kullanılan materyaller var. Ayrıca ekranlarda da savaşa ve tam karşıtı olarak barışa dair görüntüleri vatandaşlarımıza izlettiriyoruz.
Burada sergilediğimiz materyaller sahip olduklarımızın yüzde 40-50’si civarında. Fiziki şartlardan dolayı sergileyemediğimiz daha çok şey var. Bir sonrakinde de inşallah onları sergilemeye çalışacağız.
Bu kıymetli eserler kalıcı bir şekilde sergilense nasıl olur?
Benim sonraki hedefim, bu etkinliklerin ardından materyalleri İstanbul’daki Askeri Müze’ye bağışlamayı düşünüyorum. Çünkü ben belgesel çekiyorum, film çekiyorum. Sergilemeler bittikten sonra bunları benim tutmam, korumam çok da mümkün olmayacak. Nihayetinde ben araştırmacı olarak bulabildiklerimi topladım. Sergileneceği en doğru yer olarak da şu an Askeri Müze görünüyor. Mümkünse oraya bırakacağız.
Hangi tür belgeseller hazırladınız?
Benim asıl işim reklam filmi. Ben normalde reklam filmi yapımcısıyım. Ama çok farklı belgeseller çektim. Daha evvel havalimanının taşınması belgeselini çektim mesela. Atatürk Havalimanının İstanbul Havalimanına taşınması belgeselini İGA için ben çektim. Türk Hava Yollar için National Geographic çekti. Mübadeleyle ilgili bir belgeselim var, Türkiye ve Yunanistan’da çektiğimiz. Daha sonra “Mevlüthan” diye bir belgesel çekmiştik. 11 ülkede mevlüt çektik, bayağı büyük bir çalışmaydı. Ben Kuzey Kore’ye gitmek, orada da bir belgesel çekmek istiyorum. Nihayetinde biz nerede savaştık? Kuzey Kore’de. Oraya da gitmek istiyorum.
Sergide özellik arz eden neler var?
Amerika’dan getirttiğimiz çok önemli çok güzel parçalar var. İttifak mendili deniliyor. Türkiye’de bir tanesinin fotoğrafını görebildim ben. Birleşmiş Milletler çatısı altında savaşan tüm ülkelerin peçleri var. Bizim subaylar da almış Japonlardan. Bağlı olduğumuz Amerikan 25. Tümeninin işareti var askerlerimizin kollarında ayrıca bizim tugayın kod adı “Kutup Yıldızı” amblemi var. Bu ismi de General MacArthur vermiş “Kutup Yıldızı” diye.
Ayrıca “Pembe Dolar” dediğimiz materyaller de çok önemli. Amerikan ödeme sertifikası. Askerlere bunları veriyorlar, eğer yakalanırlarsa üzerlerindeki o parayı düşman kullanamasın diye. Kendi ülkelerine döndüklerinde de karşılığını yine dolar olarak alıyorlar.
Minicik bir çakmak var, Guinness Rekorlar Kitabına girebilecek kadar küçük. O çakmağı mermi kovanını eriterek yapmışlar. Tabi sanatkârlar da var aralarında, yani 5 bin 300 kişi gitmiş nihayetinde. Mesela o dönemin lüks sigaraları Yenice ile Kulüp. Bunları İskenderun Şoförler Cemiyeti yollamış kendilerine.
Birleşmiş Milletler esirlerinin tutulduğu kamplarda, Çin propaganda için “Türk esirlere inek eti verdik, domuz eti vermedik” diye bunun propagandası yapmış mesela. Bizim burada 244 esirimiz oluyor.
Ayla filmiyle ilginiz oldu mu?
Benim olmadı ama bizim de bir film çalışmamız var. Türkiye’de inceleme ve araştırmayla geçen şu üç seneden sonra kendimi bir Kore Savaşı uzmanı olarak görebilirim. Çünkü konuyla ilgilenen zaten çok fazla insan yok. Bir Ali Denizli komutanımız var sağ olsun, o 15-16 tane kitap yazmış, bayağı uzun yıllardır bu işin içinde. Esirlerle ilgili çalışma yapan bir doktora hocamız olmuş. Onun güzel bir kitabı var esirleri anlattığı. Bitirme tezleri, yüksek lisans tezleri falan var ama onun dışında günümüzde çok da bu konuya eğilen olmadı bu güne kadar. En azından materyal anlamında kimse çok da fazla toplamamış. Benim avantajım biraz da materyal toplamak. Yani nasıl? Örnek veriyorum, savaşa katılma kararını 26 Temmuz 1950’de aldık. O tarihlerdeki gazete haberleri var. Bir vatandaş almış o tüm gazete kupürlerini kesmiş, ciltlemiş. Onu buldum satın aldım, bir köşede atılmıştı. Sahaflardan buluyorum. Bu işleri yapan, bu tür malzemeler toplayanlar var, onlardan soruyorum.
İstanbul merkezli mi çalışıyorsunuz?
Benim evim de, iş merkezim de burada. Ankara’da oturup İstanbul’da reklam çeken tek ben varım. Benim dışımda yok. Ben İstanbul’u sevmiyorum trafik yoğunluğundan vs. İstanbul’da yaşamak istemiyorum.
Kore Gazileriyle ilgili neler söylersiniz?
Aslında muharip gazilerimiz 1950-1953 yıllarında savaşa katılanlar. Ama 4’ncü Tugayı da gazi saymışlar, sonra gidenler gazi değil. Savaşmamış çünkü savaş yok ki. Hatta şöyle bir sıkıntı olmuş; 1958’de Kenan Evren o da görevli olarak gitmiş Kore’ye, dönüşünde de ‘Bizi de gazi sayın’ demiş. Her halde olumsuz yanıt alınca da 12 Eylül sonrası ilk yaptığı icraatlardan biri Kore Gazilerinin maaşlarını kesmek olmuş.
Bize vakit ayırıp değerli bilgileri paylaştığınız için çok teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim. (kaynak:ankaranethaber.com)