MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “İstanbul Kadıköy’de polise el kaldıran, diğer yandan 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde izinsiz şekilde pankart asmaya teşebbüs ederken polislerimize saldıran milletvekili müsveddelerinin TBMM’de yeri olamaz, bu kutlu çatı altında kanun kaçaklarına, vatan hainlerine göz yumulamaz. Bunların dokunulmazlığı süratle kaldırılmalı, mahkemenin önüne çıkmaları sağlanmalıdır.” dedi.

MHP Genel Başkanı Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, İstanbul ve Ankara’daki şiddetli yağışlara dikkati çekerek, hem Ankara hem de İstanbul büyükşehir belediyelerinin, sel taşkınlarını, doğan mağduriyetleri, acınası acziyetle ve vurgun yemişçesine seyrettiğini savundu.

Meteorolojinin tüm uyarılarına rağmen hiçbir adım atılmadığını, hiçbir önlem alınmadığını söyleyen Bahçeli, “Basiretsiz ve beceriksiz belediye yönetimleri bir kez daha sınıfta kalmışlar, göz göre göre vatandaşlarımızı yüzüstü bırakmışlar, çaresizliğin girdabına terk etmişlerdir. Sakin ve emniyetli bir denizde çapına ve çalımına bakmadan önüne gelen kaptanlık taslayabilecektir. Mühim ve öncelikli olan fırtınalı bir ortamda gemiyi sağ salim ve güvenli bir şekilde limana yanaştırmaktır ki usta kaptanların ortak meziyeti de bu olacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.

Kar ve yağmur yağdıktan sonra yapılacak her mücadelenin boş bir gayret, boşuna bir emek olduğunun altını çizen Bahçeli, risk ve tehlikeleri öngörememiş, farklı senaryolara göre hazırlığını yapamamış belediye yönetimlerinin tek sığınağının temelsiz bahaneler olduğunu belirtti.

MHP Genel Başkanı Bahçeli, “Ankara ve İstanbul’un talihine pranga vuran altyapı eksiklikleri, tedbirsizliklerin derinleştirdiği zafiyetler, siyasi ihtiras ve ilkellikler, afetler karşısında beliren organizasyon yetersizlikleri, kısır ve kırılgan gündemlerle meşguliyetler, bunlardan mülhem şehremini onuruna vakıf olamamış zihniyetler bugünkü tablonun yegane müsebbipleridir. Türkiye’miz zillete düşmüş siyasetçileri, vatandaşlarımızın üzerine karabasan gibi çökmüş kötürüm belediye yönetimlerini hak etmemektedir.” ifadesini kullandı.

Hükümetin, İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyelerinin boşluğunu gecikmeksizin doldurduğunu, bu kapsamda seferberlik ruhuyla aşırı yağışların müessif sonuçlarına müdahale ettiğini anlatan Bahçeli, belediye yönetiminin laf üretme, polemik yapma, gizli siyasi hedefler peşinde koşma yeri olmadığını, millete layıkıyla hizmet etme merci olduğunu vurguladı.

Pençe-Kilit Harekat Bölgesi’nde şehit düşen Uzman Çavuş Ömer Yıldırım, Uzman Onbaşı Mehmet Ali Çap, Uzman Çavuş Gökhan Demir ve Sözleşmeli Er Fuat Özer’e Allah’tan rahmet dileyen Bahçeli, “Elbette acımız çok büyük ve tarifsizdir. Ancak bir o kadar da soracağımız hesabın cesameti, ihanet karşısında sahip olduğumuz hamiyetin cesareti büyüktür.” sözlerini sarf etti.

Katillere hak ettikleri cezaların muhakkak surette kesileceğini dile getiren Bahçeli, “Bu hesaplaşma yalnızca bir zaman meselesidir. Hainlerin sırtını dayadıkları muhasım ve müstevli çevrelerin alacakları sert cevabın niteliği de kati ve kesin olacaktır. Evlatlarımıza kast edenlerin hayatları zindan edilecektir.” görüşünü paylaştı.

Devlet Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Türkiye’ye ihanet eden her kademedeki PKK’lı teröristler… Üç ayaklı bir çıkış yolu vardır ve şunlardan ibarettir: İlk olarak, terör saldırılarına ön şartsız ver derhal son vermelidirler. İkinci olarak, silahlarıyla dağdan inip veya sınır ötesinde silahlarıyla birlikte Türkiye Cumhuriyeti’ne teslim olmalıdırlar. Üçüncü olarak da Türk adaletinin, haklarında vereceği hükümlere boyun eğerek kaçınılmaz cezalarını çekmelidirler. Bunların dışındaki her yöntem, devletin teröre teslim olması ve teröristlerin önünde diz çökmesi anlamına gelecektir ki şu anda devletin iradesini kahramanca müdafaa eden hiç kimsede böylesi bir müzakere ve mütareke hevesinin emaresi bile yoktur. Nitekim Türkiye bölücü terör karşısında bir yol ayrımına gelmiştir. Ya bu husumet ve hüsran cephesi Türk milletinin var oluş azim ve iradesini kırarak ülkeyi kanlı bir bölünme ve çatışma sürecine sürükleyecektir ya da Türkiye Cumhuriyeti, milletimizin desteği ve duasıyla hunhar eylemlere gereken cevabı vererek, ihanetin belini kıracak ve emelleriyle birlikte gömecektir.”

PKK’nın sadece PKK’dan; FETÖ’nün de sadece FETÖ’dan ibaret olmadığını kaydeden Bahçeli, “Teröristler kukladır, kuklacılar ise mayası, mazisi ve mahyası kapkara odaklardır. Türkiye’nin haklı, hukuki ve meşru sınır ötesi operasyonu an meselesiyken, sınırlarımıza 3 km’lik mesafede bulunan Kamışlı’da ABD askerleriyle PKK/YPG’li teröristlerin birlikte devriye turları atması, beraberce poz vermeleri neyin mesajı, kimin tertibidir? ABD’li askerlerin teröristlerle ne işi vardır? Teröristlerle gezenlerin, teröristlerle bir ve beraber olanların hangi müttefiklik hukukundan bahsetmeye yüzleri olacaktır? Mehmetlerimize silah sıkanlara, vatanımıza ve milletimize ihanet edenlere destek vermek, kol kanat germek insanlık onurunun, uluslararası hukukun neresiyle ve nasıl bağdaşacaktır?” sorularını yöneltti.

ABD’nin pozisyonunu netleştirmek mecburiyetinde olduğunu ifade eden Bahçeli, “Bu ülke dost mudur? Yoksa düşman mıdır? Dostsa bilelim, misliyle mukabele edelim. Yok potansiyel bir düşmansa onu da öğrenelim, düşmana nasıl muamele edileceğini de açıkça gösterelim. Tarihin hiçbir döneminde, Türk milletine reva görülen kötülükler cezasız ve karşılıksız bırakılmamıştır. Hiç kimsenin, hiçbir ülkenin tarihin hakemliğinde tecelli eden bu sarih gerçeği unutmaması şarttır.” yorumunu yaptı.

Bahçeli, “bir yanda teröristlerle düşüp kalkarken, diğer yanda müttefiklik kisvesine bürünen ülke ya da ülkelerin, evrensel dolandırıcılığın, küresel sahtekarlığın hem figüranı hem de senaristi olarak anılacağını vurguladı. Devlet Bahçeli, Türkiye’nin böylesi ucuz numaralara, bayatlamış taktiklere karnının tok olduğunu dile getirdi.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in, Türkiye’nin kaygılarını hakikaten de meşru görüp terörden çok çektiğini, sözüyle değil özüyle teyit ediyorsa, bunu önce ABD’ye ve bazı Avrupa ülkelerine anlatıp kabullendirmesi gerektiğini belirten Bahçeli, “Bir başka altı çizilmesi gereken konu da şudur: Bizim endişelerimizin hududu sırf Finlandiya ve İsveç ile sınırlı görülemeyecektir. Dost ve müttefik sandığımız mesela ABD’nin, sınırlarımızın mücavir bölgelerinde Türkiye düşmanı bölücü terör örgütüyle canciğer kuzu sarması halinde bulunması tamiri, hatta izahı çok zor olacak ikiyüzlülüktür, asıl endişe kaynağımız da işte bu sinsiliktir. Türk milleti dostun da düşmanın da mert olmasını ister, mert olmasını bekler.” diye konuştu.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, şunları kaydetti:

“Arka arkaya şehitler verdiğimiz bir sırada, terör örgütüne karşı çok etkili ve inanmış bir mücadelenin sürdürüldüğü bir dönemde, İstanbul Kadıköy’de aralarında HDP’li bölücü milletvekillerinin de bulunduğu bir güruhun İmralı canisinin serbest bırakılması için yürüyüşe geçip sokaklarımızı kirletmesi tek kelimeyle alçaklıktır. Üstelik PKK kontenjanından Meclis’e giren bir kadın milletvekili, görevini vatanseverlik şuuruyla icra eden polisimize adice yumruk sallamıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nde askere, polise, masum vatandaşlarımıza saldıran, toplumsal huzuru bozmak, iç barış ortamını yıkmak için nifak saçan, önüne gelene hakaretler yağdıran hiç kimse bu milletin mensubu olamaz. Bu milletin mensubu olmayanların TBMM’de görev yapması da züldür, maşeri vicdana darbedir. Hem devletimizden maaş alacaklar hem Hazine yardımlarını Kandil’e göndermek amacıyla ceplerine indirecekler hem de devlete ve millete iftiralar atıp güvenlik görevlilerimize fiili ve fiziki saldırıda bulunacaklar, böylesi bir şerefsizliğe, böylesi bir küstahlığa dünyanın hangi medeni ülkesi ruhsat verecektir? İstanbul Kadıköy’de polise el kaldıran, diğer yandan 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde izinsiz şekilde pankart asmaya teşebbüs ederken polislerimize saldıran milletvekili müsveddelerinin TBMM’de yeri olamaz, bu kutlu çatı altında kanun kaçaklarına, vatan hainlerine göz yumulamaz. Bunların dokunulmazlığı süratle kaldırılmalı, mahkemenin önüne çıkmaları sağlanmalıdır.”

MHP’nin, bu konuda atılacak her adıma sonuna kadar destek olacağını bildiren Bahçeli, HDP’nin kapatılmasının, Anayasa Mahkemesinin adalete, tarihe, millete, şehitlere ihmali mümkün olmayan bir görevi olduğunu dile getirdi. Bahçeli, teröristlerin namlusundan çıkan kurşun neyse, sözde milletvekillerinin saldırganlığı ve attıkları yumrukların da aynı olduğunu belirtti.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na seslenen Bahçeli, “Sayın Kılıçdaroğlu, bu vahim manzara karşısında hala çıtın çıkmıyor, bir şey demiyorsun, diyemiyorsun. Bu sessizliğini neye yoralım? Bu tepkisizliğini nasıl değerlendirelim? Polise yumruk atan soysuzun yanında mısın karşısında mısın? Açıkla da duyalım. Sözde Kürdistan çığlığı atan namertlere, vahşetin elebaşlarına itiraz edecek misin? Bunu ne zaman yapacaksın? Yoksa sükut ikrardan gelir diyerek zımnen onay mı vereceksin? Haydi konuş da bilelim. Şımarttığın, masa altına saklayıp pışpışladığın bölücüler Türkiye’ye ve Türk milletine zalimlerin tazyik ve telkiniyle kafa tutuyor, susmaya, sinmeye, silik bir gölge gibi hadiseleri izlemeye devam mı edeceksin? Kadıköy’de polise yumruk atan çürümüşün arkasında duran, arkasından gelen bellidir ve bugünkü CHP yönetimidir.” değerlendirmesinde bulundu.

Kılıçdaroğlu’nun, “CHP eski CHP değildir” açıklamasının boş yere söylemediğini kaydeden Bahçeli, “Eski CHP, yerini yenisine değil, Kandil’in ve zalimlerin kontrolüne resmen girmiş, iradesi zincire vurulmuş CHP yönetimine zoraki şekilde devretmiştir. Nitekim CHP işgal ve iğfal edilmiştir. CHP yönetimi ele geçirilmiş, kaynağından bütünüyle uzaklaşmıştır.” dedi.

Bahçeli, Kılıçdaroğlu’nun, 12 Haziran’da şehitlerle ilgili yayımladığı taziye mesajında, terör örgütüne bir atıf olmadığına dikkati çekerek, “Sayın Kılıçdaroğlu, PKK’yı terör örgütü olarak görüyor musun görmüyor musun? Terörle mücadelenin safında mısın değil misin? Bu soruları açıklığa kavuşturman, eğmeden, bükmeden, kaçak güreşmeden cevap vermen milletimizin en doğal ve haklı beklentisidir. Bilmelisin ki ihanete tavır alamayan, ihanetin tarafındadır. Cinayete tepki koyamayan, canilerin koynundadır.” görüşünü paylaştı.

CHP yönetiminin, tarihi bir imtihanın ortasında olduğunu savunan Bahçeli, “Kılıçdaroğlu ve zillet partileri masa altlarının izbeliklerinde kaybettikleri itibar ve saygınlıklarını, aydınlık diye sokak lambalarının önünde arayacak kadar şaşkın ve şuursuzdur. Zillet ittifakı rotasızdır, ruhunu ve siyasi onurunu kiraya vermiştir.” ifadesini kullandı.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun, “Demokratik Geleceğimizin İnşası: Kürt Meselesi” çalıştayında yaptığı konuşmaya işaret eden Bahçeli, “Bu çalıştaya PKK’lıların ve FETÖ’cülerin aleni katılımı bölücü bir provokasyondur. Serok artık kartını açık oynamaktadır ve PKK tezlerini savunacak kadar çukurlaşmıştır. Serok Ahmet, Türkiye’nin başına sarılmış beladır, kumanda edilen mandacıdır, geçmişi ve geleceğiyle siyasi kundakçıdır.” diye konuştu.

Devlet Bahçeli, “Kılıçdaroğlu’nun mezhebi, etnik kökeni, doğduğu yer bizim siyasi eleştirimizin tamamıyla dışındadır ve mutlaka saygı gösterilmelidir.” diye konuştu.

Türk milletinin hiçbir ferdinin Türk-Kürt, Alevi-Sünni, inanan-inanmayan, laik-antilaik diyerek ayrılamayacağını, ayrımcılığa maruz bırakılamayacağını vurgulayan Bahçeli, “CHP Genel Başkanı’nın Alevi İslam inancına sahip olması, onun için bir kayıp, bir handikap, utanacağı veya mahcubiyet duyacağı bir özelliği değildir. Bilakis Alevi İslam inancına sahip olan kardeşlerimiz, bizim can beraberimizdir, kardeşlikle geçen Türk-İslam asırlarının gönül ve sevda erleridir.” ifadelerini kullandı.

“Mezhep üzerinden fitne çıkarmaya heves ve tevessül edenler fitnenin çıbanbaşlarıdır.” diyen Bahçeli, “Aynı ittifak içinde Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliğinden kaygı duyanlar, bunu da kamuoyuyla bir kurgu çerçevesinde paylaşanlar, sorumsuz olmakla birlikte milli birlik ve dayanışma ruhunu zedelemek isteyen görevli provokatörlerdir. Bizim merakımız, Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliğini kamuoyuna taşıyanların bir rol paylaşımı içinde olup olmadığı, talimatla hareket edip etmediği, bu kumpasın arka dekorunda siyasi bir hesabın bulunup bulunmadığıdır. Zillet ittifakının mezhep kışkırtmasına teşebbüs etmesinin aklını veren kimdir? Bu Yezid siparişini hazırlayan kimlerdir?” şeklinde konuştu.

Peş peşe gelen özür mesajlarının hiçbir geçerliliği, hiçbir inandırıcılığı olmadığını ifade eden Bahçeli, “Kılıçdaroğlu’nun laçka ve lekeli siyasetiyle gece gündüz gibi ayrı olsak da doğuştan sahip olduğu etnik ve mezhebi hasletlerine saygı duymak insani, milli ve manevi bir sorumluluğumuzdur. Türk milleti, köken ve mezhep farkı gözetmeksizin, kendisine biçilen kefeni yırtıp atma ferasetini gösterecek ve kurulan tehlikeli tuzaklara asla düşmeyecektir.” dedi.

Vaktin hiçbir ayrım yapmadan bayrak, vatan ve millet ortak paydasında buluşma vakti olduğunu vurgulayan Bahçeli, hangi kökenden gelirse gelsin Türk milletini oluşturan her ferdin şanlı tarihin kutsal bir hatırası olduğunu söyledi. Bölünme gayreti içerisinde olanları da affetmenin mümkün olmadığını ifade eden Bahçeli, Milliyetçi Hareket Partisi ve Türk milliyetçilerinin, Türkiye’nin milli birliğini ve kardeşlik hukukunu korumaya her zaman olduğu gibi sonuna kadar azimli ve ısrarlı olduğunu ifade etti. Bahçeli, “Bu topraklara vatanım diyen, bu insanlara milletim diyen, bu bayrak benim, bu ülke benim diyen herkese kapımız da gönlümüz de açıktır.” dedi.

Geçim sıkıntılarını bildiklerini söyleyen Bahçeli, “Ancak unutulmasın ki yoksulluk bir gün giderilir, yağmacıdan bir gün hesap sorulur ancak vatan elden giderse ve millet bölünürse bunun dönüşü yoktur, son pişmanlık ise fayda etmeyecektir.” görüşünü paylaştı.

Enflasyonun çıktığı gibi ineceğini ama asıl fitne fücur enflasyonunun, tezvirat ve tefrika stokundaki artışın önüne geçmenin, buna engel olmanın boyunlarının borcu olduğunu dile getiren Bahçeli, demokrasinin vatanın bölünmesinin ve milletin ayrışmasının gerekçesi olamayacağını, “zillet ittifakı”nın elinde istismar edilmesine göz yumulmayacağını anlattı.

Cumhur İttifakı’nın süper güç Türkiye’nin mimarı, dünyaya Türkçe bakışın müdafisi, kızılelmanın kervan başı olduğunu belirten Bahçeli, Cumhur İttifakı’nın Türkiye’nin geleceğini inşa edeceğini söyledi.

Komşu coğrafyaların silahlı ve ölümcül çatışmaların hapsinde olduğuna dikkati çeken Bahçeli, dünyanın adeta zaman ayarlı bombaya dönüştüğünü vurguladı. Rum ve Yunan dayatmalarına Avrupa Birliği’nin destek verdiğini aktaran Bahçeli, şöyle devam etti:

“Avrupa Parlamentosunun tavsiye kararı niteliğinde olan vizyonsuz 2021 Yılı Türkiye Raporu’nu 7 Haziran 2022 tarihinde kabul etmesi, sübjektif yargıları ve asılsız suçlamaları bir kez daha gözler önüne sermiştir. Türkiye alerjisi, terör örgütlerine sıcak ve sempatik yaklaşım Avrupa Parlamentosunun bünyesini iflah olmaz bir hastalık olarak sarmıştır. Mezkur raporda, Türkiye’yi töhmet altında bırakan ve aleyhine kaleme alınan demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına ilişkin iddialar haksızdır, hayasızdır, ideolojiktir, temelsizdir bir isnattır. Ege, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs konularında hukuk tanımayan, Türkiye’nin egemen devlet vasfını inkar eden Avrupa Parlamentosunun 2021 Yılı Türkiye Raporu bizim için yok hükmündedir. Dahası yırtılıp atılacak kağıt parçasından farksızdır.”

Avrupa Parlamentosunun gerçeklerden tamamıyla kopuk olmakla birlikte Helenizm’in şakşakçısı, Megali İdea’nın savunucusu olduğunu dile getiren Bahçeli, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Yunanistan’a en etkili mesaj, 9 Haziran 2022 Perşembe günü, 37 ülkenin katılımıyla icra edilen Efes 2022 askeri tatbikatıyla verilmiştir. Bu tatbikatla yeniden görülmüştür ki, Türk Silahlı Kuvvetleri’miz çelikten bilek, imanla çarpan yürek, kahramanlıkla dolup taşan ve gözleri kamaştıran iftihar kutbudur. Türkiye’ye düşmanca bakanları uyarıyorum, sakın hesap hatası yapmayın, ölürsem şehit, kalırsam gaziyim diyen kahramanlar vatan nöbetindedir. Sayın Cumhurbaşkanımızın tarihe not düşen muazzam çıkışı Türkiye’nin haklı duruşunu ikazen ve inançla açıklayan bir konuşma olarak milli hafızaya kazınmıştır. Cumhurbaşkanımızın tarihi nitelikli Efes konuşması ve Türk Silahlı Kuvvetleri’mizin muharip, muteber ve muktedir karakteri şahsımın gurur ve heyecanı aynı anda yaşamasına neden olmuştur. Ayrıca yine 9 Haziran günü, Cumhurbaşkanı adaylığını resmen açıklayan Sayın Cumhurbaşkanı’mızı da gönülden tebrik ediyor, beraberce başaracağımıza candan inanıyorum.”

Ege’nin karşı kıyısında haksızlığı ve hukuksuzluğu yol haritası yaparak açıkça krize oynayan Yunanistan hükümetine seslenen Bahçeli, şunları söyledi:

“Diyorum ki biz buradayız, hiçbir yere de gitmeyeceğiz. Meydan boş değildir, aklını başına almayanın aklını almak bizim için çocuk oyuncağıdır. Türkiye tarihi kazanımlarından, egemen devlet onurundan asla ödün vermeyecektir. Ege’de gerginliği tırmandıran Yunanistan doğabilecek ağır sonuçların ağırlığı altında ezilmekten kurtulamayacaktır. Hiç kimse sabrımızı sınamasın, gücümüzü denemeye kalkışmasın. Aksi halde İstanbul’daki köprüleri bombalamayı hayal edenler, yeri gelirse Atina’nın başlarına yıkıldığını, Ege sularının ne kadar serin, ne kadar derin olduğunu ağır bedeller ödeyerek göreceklerdir.”

Bahçeli, bu kapsamda Türkiye’nin atacağı adımlar olması gerektiğini belirtti ve bu çerçevedeki önerilerini şöyle sıraladı:

“İlk önce, Türkiye’nin Deniz Yetki Alanları Kanunu’nu bir an evvel hazırlayıp kabul ederek muhataplarına tebliğ ve ilan etmeliyiz. Kara Suları Kanunu’nda bulunmayan ve Uluslararası Deniz Hukuku’nda yer alan Münhasır Ekonomik Bölge, Özel Balıkçılık Bölgesi, Bitişik Bölge kavramlarını çıkarılacak kanunla tanımlamalıyız. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki Münhasır Ekonomik Bölge koordinatlarını resmileştirerek kesin bir dille duyurmalıyız. İkinci etapta, Adalar Denizi’nde ülkemize ait olan, bir anlaşmayla herhangi bir ülkeye devredilmemiş coğrafi formasyonları Türkiye’nin bir parçası olarak denizcilik haritalarımızda göstermeliyiz, hitamında bu yeni statükoyu Birleşmiş Milletler nezdinde tescil ettirmeliyiz. Söz konusu coğrafi formasyonları, kıyıda en yakın mülki idare yönetimlerinin görev alanına tevdi etmeliyiz. Üçüncü etapta da, egemenlik hakları Türkiye’de olan coğrafi formasyonları kapsayacak şekilde süresiz NAVTEX ilanı yapmalıyız.”

Türkiye’nin bir karar aşamasına geldiğine, kaybedecek zamanının olmadığına işaret eden Bahçeli, “Ya onurlu ve huzurlu bağımsız bir millet olarak yaşayacağız ya da küresel oyunlara boyun eğerek bölünme tuzağına düşeceğiz.” dedi.

Bahçeli, “Milliyetçi Hareketin son sözünü merak edenlere bir kez daha tekrarlıyorum. Verilecek toprağımız yoktur. Terk edilecek ilimiz yoktur. Çizilecek sınırımız yoktur. Bölünecek devletimiz yoktur. Paylaşılacak vatanımız yoktur. Vazgeçilecek insanımız yoktur. İndirilecek bayrağımız yoktur. Susturulacak ezanımız yoktur. Gidilecek yurdumuz yoktur. Başka bir coğrafyada gelecek arayışımız yoktur. Çünkü biz büyük bir aileyiz. Çünkü biz Türk milletiyiz. Şu gerçek hiç unutulmamalıdır: Gelecek ay yıldızlı al bayrağımızın altındadır.” diye konuştu.

Cumhur İttifakı’nın çağrısının kardeşlik, milli birlik, sağduyu çağrısı olduğunu vurgulayan Bahçeli, “Cumhur İttifakı’nın çağrısı Türkiye’nin milli varlığını imha etmek isteyenlere karşı demokratik ve milli bir direniş çağrısıdır.” dedi.

Türkiye sevdalısı olduklarını kaydeden Bahçeli, “Biz Milliyetçi Hareket Partisi’yiz. Biz Cumhur İttifakı’yız. Ortak inanç ve şuurla, kutlu ülküler doğrultusunda kenetlenmiş iman neferleriyiz ve Türkiye’nin aşılamayacak, hisarları yıkılamayacak irade kalesiyiz.” diye konuştu.

CEVAP VER