CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Sığınmacılar konusunda oluşan politikasızlık ve ekonomide yaşanan buhran yan yana geldiğinde Türkiye derin bir krizin içine adım adım gidiyor.” dedi.

Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, Engelliler Haftası’nı kutlayarak, toplantıyı izleyen engellilere teşekkür etti.

Engelliler konusunda çalıştay düzenlediklerini anımsatan Kılıçdaroğlu, çalıştay sonucunda hazırladıkları raporu hem engelli sivil toplum örgütlerine hem de bu konuda çalışma yürüten akademisyenlere ileteceklerini bildirdi.

Kemal Kılıçdaroğlu, devlet yönetiminin şahsileştirilmemesi gerektiğini vurgulayarak, Türkiye’de devlet yönetiminde ekonomi ve dış politikanın şahsileştirildiğini savundu.

İktidarın program üzerine program hazırlayarak ekonomiyi düzeltmeye çalıştığını ancak her açıklanan programın ekonomiyi daha da kötüye götürdüğünü söyleyen Kılıçdaroğlu, “Çünkü ‘Ekonomistim’ diyen kişinin, ekonominin e’sinden anlamadığını hep beraber gördük.” diye konuştu.

Suriye’deki iç savaşın Türkiye’ye tehlikeli yansımalarını her ortamda dile getirdiklerini ancak iktidarın, egemen güçlerin talebi üzerine kendilerini suçladığını savunan Kılıçdaroğlu, “Ama bugün tarih diyor ki; ‘CHP doğruları söylemiş’. Artık sokaktaki vatandaş da hangi partiden olursa olsun, elini vicdanına koyup sesini dinlediğinde ‘Evet, CHP doğruları yapmış’ diyor.” ifadesini kullandı.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin, Suriye iç savaşı ve sığınmacılar konusunu unutmaması gerektiğini belirterek, partisinin ve kendisinin bu konudaki söylem ve çalışmalarını kronolojik olarak sıraladı.

Dış politikanın milli bir politika olduğuna; iktidar-muhalefet ayrımının dış politikada bulunmaması gerektiğine işaret ettiklerini anlatan Kılıçdaroğlu, “Suriye’de olayların çıktığı 2011’den Mayıs 2022’ye kadar CHP Grubu, 91 Meclis Araştırma önergesi verdi her olayın yansımalarının değerlendirilmesi, parlamentonun bilgilendirilmesi için. Beyler parlamentoya gelip bilgi dahi vermiyorlardı, bilgi verme tenezzülünde dahi bulunmuyorlardı. Bu kadar kibirle bir devlet yönetilmez. 6 genel görüşme önergesi verdik.” sözlerini sarf etti.

Kılıçdaroğlu, Suriye konusunda 336 soru önergesine cevap aldıklarını, 432 soru önergesinin yanıtlanmadığını kaydetti.

Partisinin, Arap Baharı Konferansı düzenlediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, öte yandan 24 Ağustos 2012’de başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, Suriye konusunda bir mektup yazdığını anlattı. Mektuptaki uyarı ve önerilerini tekrarlayan Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın bunları dikkate almadığını dile getirdi. Kemal Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Erdoğan 5 Eylül 2012’de meşhur lafını söyledi: ‘Emevi Camisi’nde namazımızı kılacağız’ dedi. Devlet yönetimindeki şahsileşmeye bakabiliyor musunuz? ‘Ben her şeyi bilirim, yaparım, muktedirim’ anlayışını görüyor musunuz? Bu anlayış, Türkiye’yi bugünkü hale getirdi. Devlet yönetiminde şahsileşme, inatlaşma olmaz; hele hele kibir hiç olmaz. Beyefendi Emevi Camisi’nde namaz kılacaktı, 3 milyon 600 bin Suriyeli Türkiye’ye geldi. Şu yanlışa, sorumsuzluğa bakar mısınız? Ortalıkta geziyorlar. Aklı başında bir insan bugünkü tablo karşısında milletin huzuruna bile çıkamaz. Utanır insan, utanır.”

Kılıçdaroğlu, önceki Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon’a bir mektup gönderip Suriye’deki gelişmelere dikkati çektiğini aktararak, “Yeri gelince üfürüyorsun, ‘Dünya beşten büyüktür’ diye. Bir mektup yazamadın mı? Birleşmiş Milletler’e gidemedin mi, orada Suriye’yi masaya yatıramadın mı sen? Patrondan, emperyal güçten izin alamadığı için yatıramadı.” değerlendirmesinde bulundu.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Eylül 2013’te, Türkiye ile Suriye arasındaki 900 kilometrelik sınırdan kimin girip çıktığının belli olmadığını, eli silahlı bazı insanların ülkeye girdiğini söyleyerek, o dönemde göç dalgasının başladığını ve bugün itibarıyla gerçek sığınmacı sayısını hiç kimsenin bilmediğini anlattı. Kılıçdaroğlu, sığınmacıların Türkiye’de kalmak istemediğini, gelişmiş ülkelere ulaşmak istediğini dile getirerek, botlarla batıya gitmeye çalışan sığınmacılar nedeniyle Akdeniz’in “sığınmacı mezarlığına” dönüştüğünü ifade etti. Kılıçdaroğlu, “Bir çocuk bedeninin dalgalarla kıyıya vurduğu fotoğrafı herhalde hiçbirimiz unutamadık. O fotoğrafın sorumlusu başta oturan kişidir, Erdoğan’dır. Kimse unutmasın. İkincisi emperyal güçlerdir.” sözlerini sarf etti.

Avrupa’nın, o dönemde sığınmacıların kendilerine gönderilmemesi için Türkiye ile anlaşma yolunu seçtiğini belirten Kılıçdaroğlu, kendisinin Avrupa Birliği’ne “CHP olarak gerekirse 6 milyar avroyu biz size ödeyelim, sığınmacıları siz tutun orada” sözleriyle rest çektiğini hatırlattı. Kılıçdaroğlu, “Resti çekmesi gereken kişi ülkeyi yönetenler ama rest çekemiyor. Ülkeyi yönetenler bu konuda ciddi, tutarlı, kararlı adımlar atamıyorlar. 3 milyar avroya insan ülkesini, iradesini satar mı? ‘Geri Kabul Anlaşması’nı yapmayın, yanlıştır bu’ dedik. 16 Aralık 2013’te AB ile anlaşmayı imzaladılar. Böylece sığınmacılar için Türkiye artık Avrupa’nın hapishanesi olacaktı.” diye konuştu.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “Avrupa Birliği, Türkiye’nin göçmen deposu olmasını istiyor” dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, “Günaydın beyefendi, günaydın. Dünyadan bu kadar habersiz. Göçmen deposu olmasını isteyen Avrupa Birliği ise o anlaşmayı imzalayan zatın adı ne acaba? Onu bir söylesene. Sen şu anda onun emrinde çalışıyorsun. Neden korkuyorsun? ‘Geri Kabul Anlaşması yanlıştır. Bu başımıza bela oldu’ diye neden söylemiyorsun? Söyleyemez.” ifadesini kullandı.

CHP lideri Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ABD’nin Suriye konusunda Türkiye’ye yönelik desteğini çekmesinin ardından 5 Aralık 2017’de yaptığı konuşmada tarihi bir itirafta bulunduğunu savunarak, “Tarih açısından Türkiye’nin yüz karası olan bir cümledir bu. ‘Biz, Özgür Suriye Ordusu’nu, ey Amerika seninle beraber kurduk mu? Bunun adımını senden önceki Obama yönetimiyle beraber kurduk’ diyor. Emperyal güçler, ateşi elleriyle tutmaz, maşa kullanır. Emperyal güçlerin Orta Doğu’daki maşası Recep Tayyip Erdoğan’dır.” görüşünü ileri sürdü.

Dönemin Başbakanı, AK Parti Genel Başkanvekili Binali Yıldırım’ın, o dönemdeki bir sosyal medya paylaşımına değinen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“(3,5 milyon mülteciyi ağırlıyor, her türlü ihtiyaçlarını karşılıyoruz ve onların Avrupa’ya gelmesinin bir anlamda önüne geçiyoruz. Bunu yaparken terör örgütlerinin Avrupa’ya yayılmasının da önüne geçiyoruz.) Yani terör örgütleri bizde. Zaten biz terörle içli dışlıyız. Zaten bizim insanlarımızı öldürüyorlar, bizden de kimse ses çıkarmıyor. Biz sizin korumalığınıza soyunduk, diyor. Bu ülkenin Başbakanı söylüyor. Akıl var mı? Aklın, vicdanın kabul edeceği bir olay mı bu? Başına belayı nasıl sararsın? İşte böyle. Sardığın belayı nasıl itiraf edersin? İşte böyle. Allah büyüktür. Biz söylesek kıyamet kopar. Beyler itiraf ediyorlar.”

Kılıçdaroğlu, Reyhanlı’daki patlamada 53 vatandaşın şehit olduğunu, anne ve babalara bu sivil şehitler için 2022 yılında 270’er lira ödendiğini anımsatarak, “Diyor ya ‘Ben dünya lideriyim’ diye. En son sırada bile lider olamazsın sen, en son sırada bile. Ne lideri? Lider dediğiniz tutarlı adamdır. Rüzgar gülünden lider olmaz.” dedi.

Kemal Kılıçdaroğlu, Suriyeli sığınmacılar arasındaki erkeklere dikkati çekerek, daha önceki dönemde bu konuya işaret ettiği bir konuşma yaptığını anlattı.

Suriyeli erkek sığınmacıların, Türkiye’ye gelmek yerine ülkelerinde mücadele etmeleri gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Çocuk olsan, kadın olsan anlarım. ‘Kaçtın, geldin’ derim. Evlatlarımızı gönderiyoruz, şehit ediliyor. Bu ülkeyi yöneten kişi, şehitlerin hesabını soracağına koşa koşa gidiyor, Putin’in kapısında dakikalarca bekliyor. Bahçeli’ye bir parantez açmak boynumun borcu burada. Sen, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiç devleti yöneten bir kişinin bir başka devleti yöneten kişinin kapısında dakikalarca bekletildiğini gördün mü? Görmediysen hangi yüzle, hangi ahlakla, hangi milliyetçilikle destek veriyorsun?” diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, Ortadoğu’ya barışın gelmesini ve insanlık dramının bitmesini istediklerini söyledi.

Mayıs 2018’de açıkladıkları seçim bildirgesinde “Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı” kuracaklarını taahhüt ettiklerini anımsatan Kılıçdaroğlu, “Ortadoğu’da barışı sağlamak zorundayız, birliği sağlamak zorundayız. Beraber yürümek zorundayız, insan haklarına saygılı bir demokrasiyi birlikte getirmek zorundayız, güçlü olmak zorundayız.” ifadelerini kullandı.

Partisinin 28 Eylül 2018’de Uluslararası Suriye Konferansı düzenlediğini de anımsatan Kılıçdaroğlu, konferansa bütün ülkelerden yetkililerin geldiğini aktardı.

Suriyelilerin emeği sömürülen bir halk olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, Suriyeli sığınmacıların sömürüldüğünü İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun ve devleti yönetenlerin itiraf ettiğini öne sürdü.

Vicdanlı işverenlerin Suriyeli sığınmacıları sigortalı çalıştırması gerektiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, “Kaçak çalışmayı önlemesi gereken iktidar ‘kaçak çalışıyorlar’ diyor. Vergi alınması gereken iktidar ‘bunlar vergisiz çalışıyor’ diyor. Sigortalı yapması gereken iktidar ‘bunlar sigortasız çalışıyor’ diyor. Kendilerini dünyaya ihbar ediyorlar.” değerlendirmesinde bulundu.

Kılıçdaroğlu, Suriye’den kaçan bazı siyasi partilerin genel başkanları, sivil toplum kuruluşları ve sanatçılarla 8 Ekim 2021’de İstanbul’da bir araya geldiğini, Suriyeli mülteciler konusunda yapacaklarını anlattığını söyledi.

İktidarın “İstanbul’a sığınmacı almıyoruz” açıklamasının ardından 1-16 Mayıs’ta da İstanbul’da 2 bin 117 kaçak göçmen yakalandığını açıkladığını aktaran Kılıçdaroğu, “Hani almıyordunuz? Devleti nasıl yöneteceklerini bilmiyorlar.” diye konuştu.

İktidarın “Sınırlarımız Cumhuriyet tarihinin en kontrollü dönemini yaşıyor” açıklamasını da yaptığını belirten Kılıçdaroğlu, Akdeniz ve Van Gölü’nde boğularak ölen göçmenlerle ilgili gazetelerde çıkan haberleri paylaştı.

Sığınmacılar konusunda iktidarın hiçbir politikasının olmadığının ortaya çıktığını söyleyen Kılıçdaroğlu, bu konuda denetimsizlik olduğunu, sınırlardan isteyenin elini kolunu sallayarak çıktığını ileri sürdü.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, şu ifadeleri kullandı:

“Sığınmacılar konusunda oluşan politikasızlık ve ekonomide yaşanan buhran yan yana geldiğinde Türkiye derin bir krizin içine adım adım gidiyor. Eğer bugün sığınmacılar, göçmenler konusunda hangisi olursa olsun bir toplumsal tepki oluşmuşsa bu çok tehlikelidir. Bu tepkiyi kaçırmamak lazım, bu tepkiyi sonlandırmak lazım. Memleketi bu hale getirdiler. Memleket bu halde olduğu için Erdoğan saat başı görüş değiştiriyor. Devlet böyle yönetilir mi? Akıl yok, mantık yok, bilgi yok, birikim yok, öngörü yok, planlama yok, hiçbir şey yok. Teslim etmişsiniz koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni istediği gibi oynuyor.”

Afgan sığınmacıların Türkiye’ye geliş güzergahlarına ilişkin bilgi veren Kılıçdaroğlu, yetkililerin de Afgan sığınmacıların Türkiye’ye nasıl geldiğini bildiğini söyledi.

Kılıçdaroğlu, Afgan sığınmacıların Türkiye’ye gelmesine 3 büyük şebekenin yardım ettiğini öne sürerek, “İnsan kaçakçılığı yanında esrar, eroin, uyuşturucu kaçakçılığını da bunlar yapıyor. Siyasi gücü olmadan insanların 30’ar, 40’ar gruplar halinde Türkiye’ye insan sokmaları, kaçakçılık yapmaları mümkün mü?” diye sordu.

İktidara sığınmacılarla ilgili 4 soru sorduğunu anımsatan Kılıçdaroğlu, sorularına cevap alamadığını belirtti.

“Ülkemiz bir kaçak istilası altında” ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

“Bunu kabul etmek zorundayız. Hayatın bir gerçeği ve görüyoruz. İnsanlarımızın mahalleleri gitti ve gerginlik artıyor, milletimiz burnundan soluyor. Tehlikeli bir gelişme. Gettolar oluşmaya başladı. İstanbul’da, Ankara’da, Adana’da, Kilis’te, Gaziantep’te, Şanlıurfa’da, İzmir’de gettolarda var ve buralar birer bomba gibi. Her an ne olacağı belli değil. Bu problemi sağduyulu ve akılcı politikalarla çözmek zorundayız. Gerginliğin artırılmasının bu ülkeye hiçbir faydası yok, gerginliği artırmayacağız.”

Sığınmacılar konusunda iki suçludan birinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olduğunu iddia eden Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın “Avrupa halkları huzur içinde yaşıyorsa Türkiye sayesindedir.” ifadesini anımsattı.

Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Erdoğan bu milletin huzurunu parayla satan kişidir. Bu milletin huzurunu, geleceğini, mahallelerini para ile satan kişidir. Tahsildardır. Parayı ver, ne yaparsan yap. Tabii bir parantez açalım para derken Türk lirası değil ya dolar ya avro olacak. Öyle Türk lirasına tenezzül etmiyor. Sordum, yine soruyorum. Bu memleketin, bu milletin mahallelerini kaça sattın? Çık hesap ver. Avrupalılar rahat etsin diye bu ülkeye terörü getirdin. Avrupalılar rahat etsin diye bu ülkede sığınmacılara gettoları oluşturdu, bu ülkenin dokularıyla oynadı. Eğer sen gerçekten ülkeni seviyorsan ve sen gerçekten de bu sorunu çözmek istiyorsan çık önce bunun hesabını bu millete ver. Verir mi? Veremez. Ne demek bu? Devleti yöneten bir kişinin parayla satın alınması demektir. Geri kabul anlaşmasını neye göre imzaladın? Parayı verdiler, sen de imzayı bastın. Bir ülkeyi yöneten kişi emperyal güçler tarafından parayla satın alınıyorsa onun bu ülkeye ne faydası olabilir? İkinci suçlu Avrupa Birliği. Milyonlarca kişi ülkesini terk etmiş, Beylerin kılı bile kıpırdamıyor.”

Elektrik faturasını ödeyememelere dikkati çekmek için kendi elektrik faturasını ödemediğini ve elektriğinin kesildiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, “Elektriği kesilen insanların dramını Türkiye’de herkese bir anlamda duyurmuş olduk. Bu bireysel bir direnişti ve bu direniş büyük ölçüde amacına ulaştı. İktidarımızda hiçbir yoksul ailenin elektriği asla kesilmeyecek, doğalgaz asla kesilmeyecek.” dedi.

Cengiz Holding’in patronunun bir açıklamasında “Kılıçdaroğlu’nu davet ettik, gelmedi” ifadesini kullandığını aktaran Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

“Kılıçdaroğlu’nu sen ne zannediyorsun? Kılıçdaroğlu, 5’li çetelerin değil, milyonların adamıdır, milyonların sözcüsüdür. 4 milyon elektriği kesilen abonenin sözcüsüdür. Sen Kılıçdaroğlu’nu ne zannediyorsun? Ben bu ülkenin fakiri, fukarası için bu ülkede işsizlerin, bu ülkede çiftçilerin, bu ülkede emeklilerin sözcülüğüne soyunurken sen ‘Kılıçdaroğlu’nu bekledim, gelmedi’ diyorsun. Geleceğim ama sadece birisine değil beşinize birden geleceğim. Ne zaman geleceğim? Seçimlerden sonra geleceğim.”

CEVAP VER