Hevası uğruna Şeytanın sevdiği halleri, nefsinin ve duygularının kölesi olan ilahi yaratıcının emirleri işine geldiği gibi yapan, kibir, cimrilik ve bencillik içinde olup, isteği de fayda değil, sadece canının istediği kuru kuruntudan ibarettir. Kötü duygusunu Tanrı edinen kimse; delil, hak, hukuk tanımaz, yalnız kendi duygusundaki istek ve zevkleri kendilerinin felaketine sebep olduğunu bilseler de yine hakkı zevklerine kurban ederler.

Dini de insanın soyut duygularından, yani sadece istek, arzu ve zevklerinden ibaret; gönülleri neye çekerse ona taparlar, gerçeğin zevkini aramaz, hakkın hoşnutluğunu düşünmez, düşünmek istemezler, bilseler bile yine tanımazlar. Onlar güzelce düşünmek, haklarındaki hayır ve öğütleri takdir edebilmek kabiliyetinden mahrum kalmışlardır.

Böyle bir insan, dümeni olmayan gemi gibi, hevası kendisini nereye sürüklerse oraya gider. Doğruyla yanlış, hakla bâtıl arasındaki fark onu hiç rahatsız etmez ve böylesi bir seçimde bulunmak da istemez. Kötülüklere saplananlara kötülüklerini anlatmak iman ve insanlık görevimizdir.

Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Yüce Allah’ın yanında sema gölgesi altında Allah’tan başka tapılan tanrılar içinde, uyulan heva (nefsin kendiliğinden yöneldiği istek ve arzu) dan daha büyüğü yoktur”. Artık sen mi ona vekil olacaksın? Yani gördün ya, ona vekil olamazsın, üzerine vekil olup,

Böylesi kişilere iman hakikatlerini götürmekten alıkoymaya yönelik olmadığını, kâfirler, münafıklar, müşrikler, hayvanlar gibi davranmaya devam ederlerse, karşılaşacakları sonuçlar konusunda uyarmaktadır.

Yüce yaratıcımız Furkan suresi; ‘’44 – Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten söz dinleyeceğini yahut akıllanacağını mı sanıyorsun? Gerçekte onlar hayvanlar gibidir, hatta gidişçe daha sapıktırlar. Yol bakımından daha da şaşkın ve aşağıdadırlar.’’

Nasıl, koyunlar ve sığırlar sürücülerinin kendilerini nereye otlağa mı, yoksa kesim haneye mi götürdüğünü bilmezse, böyle insanlar da nereye sürüklendiklerini felakete mi? Kurtuluşa mı? Bilmezler. Olsa olsa, hayvanlar gibidir onlar” Çünkü körü körüne tutkularının ardından giderler. Aradaki tek fark, hayvanların aklının olmaması ve götürüldükleri yer konusunda sorumluluklarının bulunmamasıdır.

Yoksa sen onların çoğunun gerçekten söz dinleyeceğini yahut akıllanacağını mı sanıyorsun? Hayır, ne getirilen bir delili tanır, söz dinlerler, ne de aklî delili tanır, aklı ile hareket ederler. Gerçekten onlar hayvanlar gibidir.

 Aklına ve işittiğine göre hareket etmez, soyut isteklerine uyarlar. Hatta gidişçe daha sapkındırlar Çünkü evcil hayvanlar kendilerine bakanlara bağlanırlar.

Kendilerine iyilik edenler kötülük edenlerden uzaklaşır, faydalarına olan şeyleri arar, zarar veren şeylerden kaçarlar, yediği içtiği yeri tanır, öğrendiği yolu şaşırmazlar. Kendilerine verilen güç olan akıl, göz, dil, kulak, eller ayaklar, vb. organlarını kullanmada yaratıcının istediği yönde sarf ederler. Aklını kullanmayan ve iman hakikatlerine karşı duyarsız olanlar; yaratıcısını tanımazlar. O’nun nimetlerine karşı nankördürler. Ebedî fayda olan sevabı istemez, en büyük azap olan cehennem azabından korunamazlar. Yurtlarına ve insanlığa hainlik ederler. Yaratılışı bozmaya, haksızlık, ahlaksızlık, yolsuzluk, fitne yayarak, yalan dolan ve aldatma ile dünyayı karıştırırlar.

Allah Teâlâ biz Müslümanlara birlik, ittihadı, Enfal suresi 73 de emir ediyor, Ümmet birliği olsa, Filistin, Suriye, İrak bugünkü hale düşer miydi? Kendisine itaat etmemizi ve peygamberin sünnetinde gitmemizi, kardeşlik bağlarını güçlendirmemizi kâfirlere de benzemememizi bildiriyor.

Kötü duygularını, İstekle, tutkularını, heva ve heveslerini kontrol altında tutan ve karar vermede kötülüklere, günahlara, malayaniliklere, öfkeye, ve küfre, kötü alışkanlıklara, ideolojik, saplanmış da olsa bir gönül eriyle tanışması, aynı hadisine göre Allah CC. izni ile aklının doğru yola gelebileceği bildirilmektedir.

Allah Sağlık sıhhat afiyetle Doğru yolda yürütsün..!

 Bahattin Demiray

Polem Kulübü Genel Başkanı

CEVAP VER