Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, mercimekte üreticinin yeterince kazanamadığını, mahsul elinde kalabildiğini, maliyetinin altında satabildiğini, böyle olunca ekimden kaçındığını, ekim alanları ve üretimin düştüğünü bildirerek, “dünyanın en lezzetli, kaliteli kırmızı mercimeğini üretiyoruz, ürün, ihtiyacımızı ve ihracatı karşılayamayınca, ürettiğimiz yüksek fiyattan ihracata gidiyor, bize Kanada mercimeği kalıyor” dedi.

Bayraktar, yaptığı açıklamada, kırmızı mercimekte bugünlerde başlayan hasadın Haziran ayında yoğunlaşacağını belirtti. Mercimekte, üretimin artırılamamasının en önemli nedeninin, üreticilerin kırmızı mercimekten yeterli geliri elde edememesi olduğunu belirten Bayraktar, destekler artırıldığında ve piyasada yeterli fiyat oluştuğunda üreticilerin buna ekim alanı genişlemesi ve artan üretimle cevap vereceğini vurguladı.

Protein, vitamin ve mineral deposu

Gelir seviyesi nedeniyle hayvansal protein tüketiminde gelişmiş ülkelerin gerisinde kalan Türkiye’de, bitkisel kaynaklı protein tüketiminin beslenmede büyük önem taşıdığını, bu tüketimde de baklagillerin ayrı bir yeri bulunduğunu ifade eden Bayraktar, şunları kaydetti:

“Bileşiminde yüzde 18-31,6 oranda protein içeren baklagillerin beslenme sorununun çözümünde ve beslenmedeki protein açığının giderilmesinde etkin ve ekonomik ürün grubunu oluşturmaktadır.

Hasadı süren kırmızı mercimek barındırdığı proteinin yanı sıra, B grubu vitaminler bakımından da oldukça zengindir. Aynı zamanda kalsiyum, magnezyum, sodyum, potasyum ve fosfor gibi makro elementler, bakır, demir, manganez ve çinko gibi mikro elementlerce zengin bir mineral kaynağıdır.

Kırmızı mercimek gerek lezzeti gerek yüksek besin değeriyle dünya ve Türk mutfaklarının vazgeçilmezleri arasında yer almaktadır.

Ülkemizde üretimi gerçekleştirilen 7 çeşit baklagil arasında kırmızı mercimek toplam üretimden yüzde 31,9 oranında pay alarak nohuttan sonra ikinci sırada yer almaktadır. 2005 yılında 387 bin hektara ulaşan ekim alanının, 2016 yılına kadar yüzde 39,3 azalarak 235 bin hektara, aynı dönemde üretim ise yüzde 40,5 düşerek 580 bin tondan 345 bin tona geriledi. Primler, 2014 yılında yüzde 100, 2016 yılında yüzde 50 artırılmasına rağmen üretimdeki büyüme yetersiz kaldı. 2012 yılında 410 bin ton olan üretim, 2014 yılında 325 bin tona indikten sonra, desteğin de etkisiyle 2015 yılı 340 bin tona, 2016’da ise 345 bin tona yükseldi. Bu yıl birinci tahmin verilerine göre üretim 370 bin tonu bulacak. Yalnız bu rakam bile ihtiyacı karşılamıyor. Desteklerin daha fazla artırılması gerekmektedir.”

Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin ve Batman’ın payı yüzde 89,1

Bayraktar, kırmızı mercimek üretiminin Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yoğunlaştığını bildirerek, “en fazla üretim yapılan illerimiz Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin ve Batman’dır. Bu illerimizin toplam kırmızı mercimek üretiminden aldıkları pay yüzde 89,1’dir” dedi.

Üretimden yeterli geliri elde edemeyen çiftçinin üretim açığını bir türlü kapatamadığını belirten Bayraktar, şunları kaydetti:

“Neredeyse tamamı Kanada’da ithal edilen kırmızı mercimek arz açığımızı karşılamakta ve kalanı da dahilde işleme rejimi kapsamında paketlenerek, işlenerek ihraç edilmektedir. Nitekim 2014/2015 sezonunda ihtiyacımız 378 bin ton iken, 325 bin ton olan üretimimizin yanında 236 bin tonluk ithalat gerçekleştirilmiş ve toplam arzın 205 bin tonu da ihraç edilmiştir.

Dünyanın en kaliteli ve lezzetli mercimeği ülkemizde üretiliyor. Yurtdışına 205 bin ton mercimek ihraç ediyoruz, Bunu iç piyasada neden tüketmiyor, halkımıza ucuz, kalitesiz ve lezzeti olmayan Kanada mercimeği yediriyoruz. Kanada, mercimeği, 1970’li yıllarda ülkemizden götürdü, soğuk iklimine uyum sağlasın diye genleriyle oynadı, dünyanın en büyük ihracatçısı oldu.

Yerli ile ithal mercimek yapısal olarak aynı olmakla birlikte lezzet ve protein değeri olarak farklıdır. Mercimekte güneşlenme süresi arttıkça lezzeti ve besin değeri artar. Dolayısıyla yerli ürün daha lezzetli ve yüksek oranda proteine sahiptir. Bu kalitenin bir diğer önemli nedeni de mercimeğin gen kaynağının ülkemiz olması nedeniyle üreticinin yerli tohumla üretim yapılmasıdır.”

Dar gelirli vatandaşlarımıza dağıtılan iftar paketlerinde ucuz, ithal bakliyatlar konulmaması gerektiğini vurgulayan Bayraktar, “Kalitesiz ithal mercimek iç piyasada ‘yerli ürün’ adı altında satılıyor. Çiftçimizin alın teriyle ürettiği, besin değeri ve kalorisi yüksek yerli ürünümüzün hak ettiği değeri bulamamasından dolayı her geçen yıl üretim azalıyor. Gerekli tedbirler alınmalı ve milli ürünümüz kırmızı mercimeğimiz korunmalıdır” dedi.

“Tüketim artıyor, üretimde yeterli artış sağlanamıyor”

Ziraat Odalarından aldıkları bilgiye göre, bu yıl ekiliş alanında artış olduğunun bilgisini veren, birinci tahmin verilerinin de 370 bin tonla bunu doğruladığına dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti:

“Kırmızı mercimek tüketimi, nüfus artışına paralel olarak artıyor. Ancak üretimde yeterli artış sağlanamıyor. Kırmızı mercimek 2012-2013 yılında yüzde 122,4 gibi yüksek bir yeterlilik oranına sahipken 2013/2014 döneminde bu rakam yüzde 73,4’e düştü. Oran 2014/2015’de yüzde 90,3’e yükseldikten sonra 2015-2016 sezonunda yüzde 81,6’ya geriledi. Destekler artırılır, yeterli fiyat oluşturulur, alım garantisi sağlanırsa üretim rahatlıkla artar, halkımız da lezzetli mercimeğimiz varken Kanada mercimeği yemek zorunda kalmaz. Ürünü depolama imkanı bulunmayan, üretim aşamasında kullandığı girdileri hasat döneminde ödemeli olarak alan üreticimiz, hasadı takiben ürünü piyasaya sunuyor. Oluşan arz fazlası üretici fiyatlarının düşmesine yol açıyor. Hasat döneminde ithalat yapılmamalıdır. Üretici fiyatlarının maliyetin altında oluştuğu dönemlerde fiyatlara müdahale edecek bir kurum oluşturulmalıdır.”

“Kurak alanlarda mercimek ekim nöbetine alınmalı, üretici bu yönde teşvik edilmelidir”

Mercimek ekim alanlarının genişletilmesi bakımından geçmişte uygulanan nadas alanlarda üretim uygulamasının yeniden başlatılması gerektiğini belirten Bayraktar, “kurak ve yarı kurak alanlarda mercimeğin ekim nöbetine girmesi, gerek birim alanda elde edilen verimin artırılması gerekse nadas alanlarının azaltılması açısından önemlidir. Bu sayede boş bırakılan, üretim alanları hem baklagillerin yüksek azot bağlama kapasitesi ile zenginleşecek hem de üretimde artış sağlanarak halkımızın kaliteli ürün tüketmesi daha kolay olacaktır” dedi.

CEVAP VER