(Evveli 18 Ocak Pazartesi sayımızda)

20 Ocak 1990 tarihi halkımızın Bağımsızlık tarihinde kanlı gün olarak anılır. Ve o gün Azerbaycan’ın bütün il ve köylerine haber yayıldı ki, Sovyetlerin katil Rus Ordusu ülkemizin Kuzey kapısında bekliyor ve her an Bakü’ye dört yönden girmeye hazırdır. Rusya’nın Rostov, Armavir ve İrevan cezaevlerinden sekiz binin üzerinde (rakamları Savcılık açıkladı) asi Ermeni katilleri alınarak Sovyet Ordusu içinde Azerbaycan topraklarına gönderilmiştir…… Bütün gece uzaktan silah sesleri duydum, Acil yardımların haykırı siren seslerini işittim, silah sesleri zaman-zaman yakından, sonra uzaklardan aydın işitiliyordu. Bütün Bakü 19 Ocak, 20’ne geçen gece silah sesleriyle uyuyamadı. Şehirde ışıklar söndü, Bakü sokakları karanlığa büründü. Simsiyah gece ölen gençlerimizin yasını tutuyordu sanki… Gece saat üç civarında silahımı yan odanın kapısı arkasına bıraktım, çocuklarla birlikte yattık.

SOKAKLARDA İNSAN CESETLERİ VARDI

Ertesi gün, komşu Hatem ile birlikte arabamla dolaşmaya çıktık. İlk önce 1 no’lu taksi Parkına geldiğimde bizi Rus askerleri sokakta durdurdular, arabamı didik-didik aradılar. Rejisör kimliğime dikkatle baktılar, arkadaşımın da kimliğini incelediler. Rus askerinin yüzünde sert, nefret dolu hisleri görmemek mümkün değildi. Haline bıraksalardı, ateş edecekti, kaba üslubuyla “Gide bilirsiniz”, dedi. Hatem geriye onlara bakıyordu, bir anda, “Hadi çabuk sür, tankın lülesi bize doğru yöneldi, tez ol”, dedi. Ben aniden arabayı ileriye atıp sağa doğru kovdum. Yol kenarında bir kadın Allah-Allah diyor, ağlıyordu. Arabayı durdurdum. Kadının etrafında, kesilmiş başlar, bedenler, eller vardı. Cesetler açık duruyordu. Beş, ya altı genç bedeni vardı, etrafında ise eller, kesik başlar duruyordu. Hayatımda ilk defa kesik baş, el, beden görüyordum. İçim yanıyordu, gözyaşlarımı tutamadım… Kadın, hangi el, hangi baş hangi bedene aittir, bilmiyordu, diye bağırıyordu. Nale çekiyordu, küfürler yağdırıyordu. Yüz elli metre ötede Rus askerleri, elleri kalaşnikof silahın tetiğinde bizleri takip ediyordu. Ne yapacağımızı bilmiyorduk. Bu arada iri yapılı, yaşlı bir adam bana yaklaştı: “Hadi gidin buradan şimdi sizleri de onlar gibi kesecekler, dikkatleri size yönelmiştir, sizi izliyorlar, gidin”, dedi. Arabaya atladık ve eski Akademinin binasına doğru ilerledik… Yolda Rus faşist askerleri birkaç kere bizi durdurdular. Eski Akademiye binasının önüne vardık. Orada merhum Akademik Ziya Bunyadov, dünya yazarı Anar ve daha nice-nice bilim, sanat dünyasın aydınları bir bildiri hazırladılar, okudular ve dünya basınına dağıttılar. Bu bildiride şöyle yazılıyordu: “Katil Sovyet Ordusunun hunharca, vahşice Azerbaycan’ı işgal etmiştir, binlerle genç insanımızı öldürdüler; sokaklar cesetlerle dolu… Azerbaycan’ın bağımsızlığı kısıtlatıldı; Ermeni çeteleri de Rus Ordusunun yardımıyla Karabağ’ı işgal ettiler. Sovyet Ordusu’nun Azerbaycan topraklarımızdan bir an önce geri çekilmesini talep ediyoruz”. Evet, dünya sesimizi duydu duymasına, fakat hiçbir ülke acılarımızı paylaşmadı. Sadece Türkiye’de Azerbaycan işgaline karşı, Ruslara karşı Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de soydaşlarımız sokaklara döküldüler, Rus despotizmine nefret sedaları yükseldi. Öte yanda Bakü’nün işgaline büyük Önderimiz de sessiz kalmadı.

MOSKOVA’DAN DÜNYA AZERBAYCANLILARA ÇAĞRI

Moskova’da, Büyük Önder, Haydar Aliyev, yanında oğlu, şimdiki Cumhurbaşkanımız, Sayın İlham Aliyev’le birlikte Azerbaycan’ın Daimi Nümayendeliğine geldiler ve dünya Azerbaycanlılara Çağrıda bulundu. Halkı birliğe ve direnişe çağırdı. İşte bu “Çağrı” sonucunda bütün illerden, köy ve kasabalardan Azerbaycanlılar, Büyük Önderin “Çağrı”sına ses verdi. Azatlık meydanı aşıp taştı, kendimizin yalnız his etmedik. Halkın sanki ruhu uyanmış oldu, bütün Azerbaycan halkı sokaklarda yürüyüşe kalktı. Meydanda yeniden toplanmaya başladık. Rus Ordusu tanklarla, zırhlı araçlarla Bakü sokaklarının tümünü gözetliyordu. Her köşede, her caddede, her binanın önünde Ruslar keşifteydi, elleri tetikteydi. Her an silah sesleri duyuluyordu. Sumgayıt yolunda Rus tankı,  bir öğretmen ailesinin arabasının ezip geçti, suçu olmayan bir aile öldürüldü. Binaların balkonuna çıkan her kadın, çocuk, ihtiyar, gence ateş ediliyordu, öldürülüyordu. Sokağa çıkma yasağı vardı, fakat hepimiz yeniden meydana yürüyorduk. Rus askerleri küçük geçişler oluşturdular, zikzaklı yolu geçiyorduk, kimliklerimizi üç beş kere denetliyorlardı, fakat bizler yine Azatlık meydanına geliyorduk, konuşmaları dinliyor, dağılıyorduk evlerimize.

RUS ASKERLERİ SAFINDA ERMENİLER ÇOĞUNLUKLA VARDI

Azerbaycan Milli Meclisinin bir yoklamasında, askeri birlikleri listesinde beş binin üzerinde Ermeni soyadını taşıyan katillerin olduğu tespit edildi, halka bildirildi. Rusya’nın Rostov ve Kuzey Kafkas bölgelerindeki cezaevi suçlusu Ermeniler de silâh altına alınmışlardı ve Bakü’de Azerbaycanlıların evlerine giriyor, ateş ediyor, sokakta karşısına çıkanı öldürüyordu. Tıpkı 1918 yılında olduğu gibi… İşte faşist Sovyet Ordusu Bakü’de, Azerbaycan’ın il, köy ve kasabalarında on binlerle soydaşlarımızı öldürdüler. On binlerle kayıp insanların cesetleri yakıldı, yok edildi. Lenin’in Bolşevik Ordusu 1918 yılında yapmış olduğu katliamı, Ruslar 1990 yılında tekrar etti, fakat onurumuzu eğemedi, bizi dize getiremedi. Çünkü halkımızın gerçek lideri vardı, kimliğimizi, bağımsızlığımızı, özgürlüğümüzü koruyan Tanrının mukaddes, kahraman, cesur bir evladı vardı. Allah bize vatanımızın kurtarıcısın esirgemedi ve Büyük Önder Haydar Aliyev’i zamanında iktidara getirip oturttu. O kanlı yıllar arkada kalsa da halkımız Rusların ve Ermeni çetelerinin 1918 ve 1990 yıllarındaki gaddarlığını, vahşiliğini, düşmanlığını hiç zaman unutamıyor. Her iki tarih ve özellikle 20 Ocak, Azerbaycan tarihinde kanlı gün olarak anılıyor. Ayrıca Bağımsızlık savaşımızı da tetiklemiş oldu. Tanrıya şükürler olsun ki, bu gün Azerbaycan devletinin şanı, şöhreti, dünya haritasının her köşesinde tanınmaktadır.

“VATAN SAVAŞI” ZAFERLE BİTTİ!

Ulu Önder Haydar Aliyev’in tarihi hizmetleri sayesinde bu gün ülkemizi dünya devleti olarak yücelten, Cumhurbaşkanımız, Sayın İlham Aliyev’in tarihi hizmetleri ebedi olarak tarihimize altın sayfa olarak yazılıyor. Devletin dümeni bu gün güvenilir ellerdedir. Cumhurbaşkanımız, Sayın, İlham Aliyev’in fevkalade azimle, cesaretle, büyük başarıyla Azerbaycan’ı dünyanın en gelişmiş ülkeleri sırasına yüceltmek için büyük çaba sarf ediyor. En son 44 günlük “VATAN SAVAŞI”nı büyük cesaret ve yüksek başarı sergileyerek kazanan ve 30 yıldır düşman elinde taptanan, istismar olunan topraklarımızı azat ederek dünya tarihinde bir ilke imza atmış oldu. Azerbaycan, Şah İsmayıl Hatai’nin 1501 yılında yaratmış olduğu Azerbaycan Türk Devleti zamanla Ruslar ve İngilizler  tarafından parsel-parsel işgal edilmiştir. İlk defa Azerbaycan’ın cesur kahramanı, Sayın İlham Aliyev, Azerbaycan’ın ezeli topraklarını katil, cellat, vandal düşmanın işgalinden azat etmiştir. Fakat tüm evler, tarihi medeniyet ocakları, Camiler, hatta Kiliseler bile dağıtılmış, yeksan edilmiş ve taşınmıştır… Katil düşman, İslam Dünyasının mukaddes din mekânı – Camilerde domuz ve hayvan saklandığını dünya  insanları ekrandan izlediler… Ermen katilleri tüm Müslüman dünyasına karşı kıyam işlediği aşikârdır.    Topraklarımızın ilk defa geri alınması tarihi bir zaferdir ve dünya tarihinde bir ilktir… Geriye baktığımızda halkımızın Bağımsızlık savaşı yıllarına baktığımızda nice gençlerin 20 Ocak 1990’da öldürüldüğü, yok edildiğini o azametli tarihi günler, halkımızın manevi yaddaşında ebediyen yaşayacaktır ve hiç zaman unutulmayacaktır.

Çünkü 20 Ocak 1990 yılı kanlı gün olarak hep aklımızdan, tahayyülümüzden silinmeyecektir. Çünkü aynı tarihten halkımız, Büyük Önderin etrafında sımsıkı düğümlendi ve sonunda Hakiki Bağımsızlığına kavuşmuş olduk. Bu hak ve adalet savaşında canlarını kurban vermiş vatan evlatlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum… SON!

CEVAP VER