Allah cc. Kur’an da Ey iman edenler! Allah’a itaatsizlikten sakının. Herkes yarın için ne hazırladığına baksın!” (Haşr, 59/18) “Bir yıla nasıl girerseniz o yılınız öyle geçer’’ Ömür takviminden her gün bir yaprak daha eksilirken, her geçen yıl, bizi Rabbimizin huzurundaki hesap gününe biraz daha yaklaştırıyor. Hayat sermayemiz azalırken, ahirette hayretler içinde okuyacağımız ve karşılığını göreceğimiz amel defterlerimiz kabarıyor. Aziz Dostlar Geçen yıllarımızın muhasebesini yapalım.
Nefsimizi hesaba çekip kendimizle yüzleşelim. Hata ve günahlardan vazgeçip tövbe edelim. Anne ve babalarımızı gönlünü alalım, ölmüşlerimize rahmet okuyalım.! Rabbimize, kendimize, ailemize ve tüm mahlûkata karşı sorumluluklarımızı hatırlayalım. Öyle ki Cenâb-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de bizi şöyle uyarıyor: “Ey iman edenler! Allah’a itaatsizlikten sakının. Herkes yarın için ne hazırladığına baksın!”
Gelecek günlerimizi Allah’ın rızası doğrultusunda planlayalım. Dünyevî heves ve arzular peşinden hırsla koşarken ahiretimizi heba etmeyelim. Alacağımız karar ve söylediğimiz her sözün, işlediğimiz her hareketin Yüce Allah tarafından görüldüğünü, duyulduğunu, bilindiğini ve bütün bunlardan hesaba çekileceğimizi unutmayalım. Resûl-i Ekrem (s.a.s) bir hadisinde şöyle buyurur: “Allah, sadece samimi bir şekilde ve kendi rızası gözetilerek yapılan amelleri kabul eder.” O halde, samimiyetle Rabbimize yönelelim. Amel defterlerimizin ibadet ve iyilikle dolacağı bir ömür geçirme kararlılığında olalım. Korona Salgınla imtihanda olduğumuz bu zor günlerde umudu, inancı, gayretimizi, birbirimize
olan güvenimizi ve desteğimizi daima canlı tutalım. Yüce kitabımızda; Hucurat suresi onuncu ayetinde, inanç ve iman bağıyla bir araya gelenlerin Yüce yaratıcımız tarafından kardeş olduğu emredilmektedir. Osmanlı’da, Kuran eczanesi yetiştirilerek, kimlik ve kişilik oluşumuna önem verildiği için, gönüllerde kardeşlik dostluk türküleri sanatkarın yaptığı işlerde, sonsuz var olan bir sanatkarın varlığı verilirdi. Yaşamın her alanında, her türlü konuda Allah’ın rızası arana gelmişti. Aynı anne-babadan olan çocuklardan birisi ebedi cehenneme diğeri cennete ( Hz. Ademin oğulları Habil ve kabilde olduğu gibi) gittiği bilinirken, yeryüzünün neresinde ırkı ve rengi ne olursa olsun, hangi dili konuşuyor olursa olsun, Allah c.c. ve Peygamberine iman eden bütün müminler birbirlerine güvenmek, sıkıntıları gidermek, kibir etmeden, sevmek, saymak, sevinç de üzüntüde, beraber olmayı,
yardım etmede, amel olarak gösterme, iman ve takva esasına dayalı kardeşler bir topluluğu
oluşturma zorundadır. İnananlar, çıkar ya da menfaat beklentisi düşünmeden birbirlerini sadece Allah rızası için sever, Allah rızası için birbirleriyle dostu olurlar. Temeli Allah sevgisine ve Allah korkusuna dayalı olan bu bağın kalplerde sevinç ile imanın tadı olduğunu bilirler. Allahü Teâlâ, Hazret-i Musa’ya sordu: – Ya Musa, benim için ne işledin?- Ya Rabbi, senin için namaz kıldım, oruç tuttum, zekât verdim, zikrettim.- Ya Musa, kıldığın namazlar, seni Cennete kavuşturacak yoldur, kulluk vazifendir.
Oruçların, seni Cehennemden korur. Verdiğin zekâtlar, kıyamette, sana gölgelik olur. Zikirlerin de, o günün karanlığında, sana ışıktır. Bunların faydası sanadır. Benim için ne yaptın?- Ya Rabbi, senin için ne yapmak gerekirdi?- Sırf benim için dostlarımı sevip, düşmanlarıma düşmanlık ettin mi? Musa aleyhisselam, Allahü teâlâ için yapılması gereken en kıymetli amelin, Hubb-i fillah ve Buğd-i fillah (Sevdiklerini sırf Allah rızası için sevmek, düşmanlık ettiklerine de sırf Allah rızası için düşmanlık etmek demektir.) olduğunu anladı. (Mektubat-ı Masumiyye). Kardeşliği bozan bireysel ve toplumsal ahengin zedelenmesine yol açan unsurlar makam, para, servet miras gibi maddi çıkarlar düşmanlık sebebi
haline getirilmemeli, her türlü sunî ayrım, fitne ve fesat, böbürlenme, fırkacılık, takım sevgisi, ırka, soya, etnik yapıya, cinse vs. türünden cahilî değerlere bağlılık, kötü alışkanlıklara bağımlılık, israf çılgınlığı, sivri dillik, suizan, kardeşlerinin gizli ve mahrem yönlerini araştırmak, gıybet, dedikodu, alay etmek, kötü lakaplarla çağırmak, kibir, kin, cimri ve bencil tutkular, haset, hakaret, yalan, egositlik, zevkçilik, tefrika, çekişme, çatışma, nefsini sevmek, tekelleşmek ve kulis yapmaktan sakınılmalıdır.
Öldükten sonra ahrette de kardeşliğe ne kadar uyup uymadığımız da imtihan konusudur. Mümin, şehit olma, cennete gitme, sağlıklı yaşama, helal, temiz ve iyi mal kazanmayı kendi için hayırlı güzel hasletler ister. Kendisi için istediği bu şeyleri mümin kardeşi için istemezse, hakiki iman sahibi olamaz.

Hadisi şerifte buyuruluyor; Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücut gibidirler. Vücudun herhangi bir azası rahatsız olursa diğer azaları da bu yüzden ateşlenir ve uykusuz kalır.” Buhari Mana sofrasında, Rabbimiz, Dinimiz, Kur’anımız, peygamberimiz, zulmü lanetleyen inancımız, hak için gözlerden akan yaş, kıblemiz, kabemiz, aynı. Bunca birliklere rağmen ayrılıklarımız neden? Gencecik dünyalar dünya sevgisiyle kökten çürümüş. Kalplerimiz, akıl tarlalarımız ayrılıklarla büyümüş. Kuranın kardeşlik ufkuyla nefes ver mümin kardeşim! Kuranı gözle
okumak başka şey, manayı kavrayarak okumak başka şey, anlamını kavrayarak hayatı geçirdik mi bir de kalp gözü girdi mi işte yücelik. Değerli Anadolu sevdalıları Selam ve duayla kalınız… – Bahattin Demiray

CEVAP VER