Salgın sonrası tarımda oluşabilecek yokluk için şimdiden tedbirler oluşturulmalıdır. Tarımda acil önlemler alınmadığı takdirde birçok ürünün üretiminde sıkıntılarla baş başa kalınacaktır. Yaşanan salgın sürecinde birçok çiftçinin üretimden ve tarlasından kopması nedeniyle üretim olumsuz yönde etkilenecektir. Her tarım ürününü ithal yoluyla çözmeye çalışan ve bu konuda Türk çiftçisini ihmal eden tarlasına küstüren zihniyet tarım politikasını olumsuz yönde etkilemektedir. Her türlü tarım ürününü ithal yoluyla çözerim diyen zihniyet sonucunda üretimden kopan üretici emek gücü sağda solda hizmet sektörüne sığınarak garsonluk-temizlik işleri-apartman görevlisi gibi atıl işlerde görev alarak tüketici durumuna gelmişlerdir. Köyünde sütünü, etini, yoğurdunu, tarım ürünlerini elde edebilen üretici şimdi hazır paketlenmiş ithal market ürünlerini tüketir olmuşlardır. Salgın ve onun öncesinden beri uygulanan yanlış tarım politikaları yüzünden üretici emek gücü tarlasından ve yurdundan kopmuştur. Salgın sonrası Türkiye bunu fırsata dönüştürerek kendi Milli ve Yerli tarım politikalarına dönüş yapmalıdır. Bu gün bütün dünya salgın nedeniyle kendi tarım politikalarında gıda milliyetçiliğine dönüş yapmaya başlamıştır. Türkiye kendi Milli ve yerli tarım politikalarına dönüş yaptığında hem kendini besleyebilir hem de eskiden olduğu gibi ihracatını sağlayabilir. Türkiye bunu sağlayabilecek tarım arazilerine de sahiptir. Maden arayacağım altın bulacağım sevdasıyla yok edilen orman ve tarım arazilerine rağmen kalan arazilerde üretim yerli tüketimi de ihracatı da sağlayabilir. Bunu sağlayabilecek emek gücüne de araziye de Türkiye sahiptir. Bu gün insanlarımızın karşılaştığı pahalılık ve alım değerlerinde yaşanan zorluk tarım ve sebze- meyvelerin pahalılığı da en aza indirgenmiş olacaktır. Gıdada sıkıntı yaşayacak en son ülke Türkiye olmalıydı. Uygulanan rantçı-fırsatçı- adam kayırmacı- ithalat vurgununa yol veren politik anlayış ülkeyi de vatandaşı da sıkıntıya sokmuştur. Salgın nedeniyle yerel yönetimlere karşı inatla sürdürülen ve adeta savaş açan merkezi hükümet bu tavrını bırakarak yerel yönetimlerle işbirliği yapıp tarım kooperatiflerinin çabalarına destek vererek tanzim satışlarını sağlamalı ve halkın yaşadığı zorluklar bu yollarla çözüme kavuşturulmalıdır. Bahar ayları üreticinin çiftçinin ekim aylarıdır. Salgında yaşanan yasaklarla teşvik bile alamayan verilecek teşvik paralarının bile ne olduğu bilinemeyen paralar çiftçiye dağıtılmalı çiftçilerin önü açılmalıdır. Bu konuda yaşanacak gecikmeler beraberinde ağır sorunları da getirecektir. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın “Ekilmemiş bir karış toprak bırakmayacağız” sözü sevindirici olmakla beraber unutulan verilmiş diğer sözler gibi olmamasını diliyoruz. Türkiye ürün çeşitliğinde ve üretim potansiyeliyle ithaline muhtaç bırakılan ülkelerden çok daha ilerde ve daha çok zenginliğe sahip bir ülkeyken, kendimizin üretmeyip ithal yolunu seçmemiz beceriksizliğin de ötesinde siyasi bir tercih bile olmamalıdır. Siyasetin tarım politikalarında görülen yanlışlar nedeniyle Türkiye son 15 yılda tarım alanlarının %12 sini kaybetmiştir. Çiftçiliği ve üretimi bırakanların oranı ise %38’dir. Bunun tek nedeni vardır o da siyasetin uyguladığı yanlış tarım politikalarıdır. Tarım ve orman arazilerinin yok edilmesine aracı olur görmezden gelir Rant uğruna heba ederseniz varacağınız sonuçta acı olur. Maden arayacağız diye yok edilen ağaç sayısı 13 milyonu aşmıştır. Üçüncü Havalimanı- Kuzey Marmara Otoyolu için 2012 yılından bu yana 13 milyonu aşkın ağaç kesilmiştir. Bu durum ülkenin iklimini de olumsuz yönde etkilemektedir. Kesilen ağaçların kapladığı alan bile 6.500 hektardır. Açılan alanları betona boğmak-taş ocağı-maden alanı açmak ülkemizin yağış iklimini de olumsuz yönde etkilemektedir. Ülkemizin yağış yokluğu çekmesi mevsiminde bile yağışlardan yoksun kalması bu nedenlere dayanmaktadır. Yağışla gelmeyen bereketli yağmurlar nedeniyle tarım ürünlerinde verimlilik de olumsuz yönde etkilenmektedir. Başkanlık sistemine geçilince tarım üretimi de hız kazanacak dendi. Oysa siyasetin yanlış adımlar atmasıyla bırakın hız kazanmasını ülkede halkımız da fakirleşmiştir. Çiftçi var olan olumsuz koşullardan ötürü tarlasından kopmuş üretimden çıkmak zorunda bırakılmıştır. Şimdi de aldığı kredilerle boğuşmakta traktörü bile hacze uğramaktadır. Her türlü tarım ürününü ve eti ithal yoluna giderek çözmeye çalışan siyaset anlayışının sonucunda ülke döviz sıkıntısına girmiştir. Borçla borcu kapatan bir ülke konumuna geldik. Siyaset partisel çıkarları bir tarafa bırakıp ülkenin tarım-çevre-üretim ekonomisine ait yolları salgın sonrası planlayarak çözüme ulaştırmalıdır. Başvurulacak yol aklın ve bilimin ışığında konunun uzmanlarına danışarak ve liyakat sahibi kişileri işin başına getirerek çözüme ulaşılabilir. Selami Mutlu

CEVAP VER