Yeşilay Zümrüdüanka Ödül Töreni’nde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Alkol düzenlemesini nasıl ‘hayat biçimimize karışılıyor’ diye çarpıttıysalar, yönetim sistemi değişikliğini de ‘rejim değişikliği’ olarak göstermeye çalışıyorlar. Ne alakası var? İlk defa bunun karşısında ben olurum. 1923’te bu iş bitti, şimdi yapılan bir yönetim sisteminin değiştirilmesidir ve bugünün işi değil, 200 yılın işidir” dedi.

Cemal Reşit Rey Konser Salonunda düzenlenen törende; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım ve eşi Semiha Yıldırım, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, İstanbul Valisi Vasip Şahin ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş hazır bulundu. Spor, sanat, siyaset ve medya dünyasından çok sayıda davetlinin de katılımıyla gerçekleşen törende Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuşma yaptı.

Geçen yıldan itibaren uluslararası bir boyut kazanan Zümrüdüanka ödüllerinin insanların bilinçlenmesinde önemli katkılar sağladığına inandığını belirten ve ödüle layık görülen sporcuları, sanatçıları, medya mensuplarını, akademisyenleri, siyasetçileri, kurum ve firmaları tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu ödüllerin diğer ödüllerden farklı olarak, sahibine sorumluluklar yüklediğini söyledi ve “Bu ödül, barışının, emeğin, özverinin takdiri yanında, uzun soluklu bir görev mesuliyeti demektir. Her bir ödül sahibinin iş ve özel hayatında bundan sonra çok daha dikkatli bir şekilde hareket edeceğine de inanıyorum” diye konuştu.

“ASIL SAVAŞ, MANEVİ VE TOPLUMSAL ALANDA VERİLENDİR”

1920 yılından bu yana bağımlılıklar ve zararlı alışkanlıklarla mücadele eden Yeşilay’ın 97’nci yaşını kutlayan ve ebediyete irtihal eden Yeşilay hizmetkârlarını rahmetle anan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yeşilay’ın Türkiye’nin marka kuruluşu olarak dünyanın farklı yerlerinde Yeşilay derneklerinin kurulmasına, kapasitelerinin artırılmasına da rehberlik ettiğini hatırlattı ve “Yeşilay, birçok ülkede alkol, tütün, uyuşturucu madde, kumar gibi zararlı alışkanlıklarla ve teknoloji bağımlılığıyla mücadelenin adeta bayraktarlığını yapıyor. Risk gruplarını belirleyerek farklı araçları devreye alan Yeşilay, çocuklara ve gençlere öncelik vererek çalışmalarını sürdürüyor. 97 yıl önce din adamları, tabipler ve eğitimcilerden oluşan bir avuç gönül insanın Hilal-i Ahdar Cemiyeti altında biraraya getiren kaygılara bugün yenileri eklenmiştir” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, savaşların sadece cephede olmadığını, asıl savaşın manevi ve toplumsal alanda verildiğini vurguladı ve devamında şunları söyledi: “Zira milleti çözen, devleti çökerten asıl saha burasıdır, maneviyat alanıdır, medeniyet alanıdır, kültür alanıdır. Bu sabah yapılan Milli Kültür Şûrasında da ifade ettim, bu değerleri kaybederseniz çökerseniz. İçtimai yapısı bozulan, değer hiyerarşisi altüst olan, uğruna mücadele edecek hiçbir kutsalı kalmayan bir milleti bir kez değil, her zaman mağlup ederseniz. İşte bunun için işgal güçleri 1920 yılında İstanbul limanına demirledikleri gemilerden gençlerimize kasa kasa bedava alkollü içki dağıtıyorlardı. Bu boşuna değildi, böylece milletimizin direniş azmini törpülemek, onurunu, benliğini söküp almak istiyorlardı. Kendileri bir gün çekilip gitse de, zaman savaşın izlerini yavaş yavaş silse de en kalıcı zararın manevi tahribat olduğunu biliyorlardı. Bu mücadele çok daha sinsi bir şekilde günümüzde de devam ediyor. Bugün de sinema, basın-yayın organları, dergiler, gençlerimize sunulan rol modeller üzerinden aynı emellerini gerçekleştirmek istiyorlar. O gün bedava içki üzerinden kimliksiz hale getirilen nesiller, bugün terör örgütleriyle ideolojiler üzerinden kişiliksiz hale getiriliyor. Hatta Gezi olaylarında olduğu gibi, fırsat bulduklarında yine gençlerimize bedava alkol dağıtmaktan geri durmuyorlar. Oyun aynı oyun, senaryo aynı senaryo, değişen bir şey yok. Sadece kendi çıkarını düşünen, sürekli haz peşinde koşan hedonist bir nesil için ellerindeki tüm araçları kullanıyorlar.”

“KÜRESEL DÜZEYDE UYUŞTURUCU KÜLTÜRÜ ÖZENDİRİLİYOR”

Bu sorunun sadece Türkiye’yle sınırlı olmadığını, küresel düzeyde uyuşturucu kültürünün özendirilerek, farklı düzenlemelerle meşrulaştırılarak, toplumu ayakta tutan sütunların dinamitlendiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin, mevcudiyetini hala koruyan güçlü aile yapısı, sosyal ve kültürel bağları sayesinde bu dalganın etkisini kısmen azaltabildiğini; ancak, bu sorunun Türkiye için de giderek büyüyen bir tehdit haline geldiğini söyledi.

İnsan onurunun korunması, toplumsal yapının muhafazası noktasında yürütülen projeleri takdirle karşıladığını, vatanın emanet edileceği ve geleceğin teminatı olan gençlere ve çocuklara yönelik hizmetleri çok değerli bulduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Onların ilgisini çekecek çalışmaların hem sayısını, hem de etki gücünü artırmalıyız. Çok daha fazla insana ulaşmamız, onların derdine merhem olmamız gerekiyor. Eyyamcı değil, milli ve yerli bir gençlik için herkesin daha fazla gayret göstermesi şarttır. Başbakanlığım döneminde olduğu gibi, Cumhurbaşkanı olarak da inşallah sizlerin bu gayretlerini desteklemeye gayret edeceğim. Şu anda uyuşturucu dediğimiz zaman akla sadece alkol gelmesin, alkol bağımlılığı gelmesin, sigara, puro, şu-bu vesaire gelmesin, tiner vesaire gelmesin, birçok alanda artık uyuşturuculuk almış başını gidiyor ve gençlerimizi hep birlikte bizim koruma altına almamız şart. Eğer biz zihinleri bundan kurtaramazsak, geleceğimiz yazık olur, elden gider” şeklinde konuştu.

Birini sigara içerken gördüğünde sigara paketi ile birlikte kendisinden bir daha içmeyeceğine dair imzalı söz aldığını hatırlatan ve dinleyicilerden bu mücadeleyi birlikte vermeye davet eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları ekledi: “Her devletin öncelikli vazifesi, vatandaşının can, mal, beden ve ruh sağlığını güvence altına almaktır. Bizde de biliyorsunuz anayasanın amir hükmüdür bu, yani sıradan bir laf değil, anayasanın amir hükmü ve anayasanın amir hükmü olduğu halde bunun devlet olarak uygulamakta zorluk çekiyoruz veya birilerinden utanıyoruz. ‘Acaba medya ne der, yazılı, görsel medya acaba nasıl çılgınlıklar yapar? O ne der?’ demeyeceğiz, bulunduğumuz görev alanında biz şuna bakacağız: Bu sorumluluğumuz bize ne getirir, bunu başarıyla nereye taşırız, buna bakacağız. Bizde bir sorumluluk var, bunu halletmemiz lazım. Bu madde anayasamızın 58. maddesi, devletin bu konuda görevleri açık ve net olarak ifade edilmiştir. Biz de milletimizin bize yüklediği sorumluluğu hakkıyla yerine getirmeye çalışıyoruz, zaten Yeşilay bunun için var. Yeşil ay ne diyor? Her şey bir sözle başlar diyor ya, bizler de işte bu anlayışıyla milletimize verdiğimiz sözleri tutmaya gayret ediyoruz.”

“BU MİLLETİN EVLATLARI KENDİSİNİ 15 TEMMUZ GECESİNDE İSPAT ETMİŞTİR”

“Önümüzdeki Haziran ayında alkol düzenlemesi yürürlüğe gireli 4 yıl olacak. Bu 4 yılda hangi vatandaşımız bu düzenleme dolayısıyla sıkıntı yaşadı? Kimin hayat tarzına müdahale edildi? Muhalefetin iddialarının hangisi doğru çıktı?” diye soran Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu söylenenlerin hiç birinin gerçekleşmediğini hatırlattı ve şunları kaydetti: “Esasen bunlar, ‘çamur at, tutmasa da izi kalır’ mantığıyla hareket ediyorlar. Ama şundan emin olun: Attıkları çamurların hepsi de kendi paçalarına, kendi suratlarına yapışmıştır. Sadece bu hadisenin dahi ülkemizdeki muhalefetin seviyesini göstermesi açısından oldukça ibretlik olduğunu düşünüyorum. Aslında biz ülkenin ve milletin geleceği için attığımız tüm adımlarda aynı tavra, aynı söyleme benzer çarpıtmalara hep şahit olduk. Bu ülkenin gazetelerinde, televizyonlarında, akademisinde, sermayesinde köşe başlarını tutanların bir kısmı hakikat güneşini yalanla, iftirayla perdeleyebileceklerini sanıyorlar. ‘Makarnacı’, ‘kömürcü’, hatta ‘göbeğini kaşıyan adam’ olarak, ‘bidon kafalı’ olarak gördükleri bu yiğit milleti hafife alıyorlar. ‘Onlar bilmez, her şeyi biz biliriz’; hep bu mantıkla hareket etmişlerdir. Bunlar milleti kendine düşman gören, bunun için de her fırsatta milletin değerlerine düşmanlık eden bir zihniyetin temsilcileridir. Bunlar ülkesine, bayrağına, ezanına, vatanına sahip çıkan milyonlara, bilhassa da gençlerimize kesinlikle itimat etmiyorlar. Ben de gençlerimize inanıyorum ve bu gençlik, bu milletin evlatları kendisini 15 Temmuz gecesinde ispat etmiştir.”

Gündemde olan anayasa değişikliği paketi tartışmalarında aynı hastalıklı yaklaşımın tekrar nüksettiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Cumhurbaşkanlığı sistemine niçin karşı çıktıklarını açıklamadıkları için, yine eski usullere başvuruyorlar. Ne diyorlar? Alkol düzenlemesini nasıl hayat biçimimize karışılıyor diye çarpıttıysalar, yönetim sistemi değişikliğini de rejim değişikliği olarak göstermeye çalışıyorlar. Ne alakası var? İlk defa bunun karşısında ben olurum. 1923’te bu iş bitti, şimdi yapılan bir yönetim sisteminin değiştirilmesidir ve bugünün işi değil, 200 yılın işidir. Ve şimdi biz yönetim sistemini değiştirmek suretiyle geleceğe farklı bir adım atıyoruz” sözlerine yer verdi.

“BUNLARIN RAHATSIZLIĞI SİSTEMDEN DEĞİL MİLLETTENDİR”

Yeni yönetim sistemine karşı çıkan siyasi çevreler için, “Fakat bunu engellemek isteyenlerin bu ülkede sorumluluk diye bir şeyleri bugüne kadar olmadı, olacağı da yok ve dikili ağaçları yok bu ülkede. Tabii ki dertleri de yok” İfadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ortalama 16 ayda bir hükümetin değiştiği bir ülkede istikrar ve güvenin olamayacağını, istikrar ve güvenin kendi iktidarları döneminde yakalandığını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Yürütmedeki çift başlılığın sonlandırılmasından, istikrar ve güven ortamının garantiye alınmasından niçin rahatsız oluyorlar? Atalarımızın güzel bir sözü var, ‘Gecenin hükmü sabaha kadardır.’ Olay budur. Bunların rahatsızlığı sistemden değil millettendir, olayın aslı budur. Bilseler ki millet kendilerine teveccüh edecek, inanın bana cumhurbaşkanlığı hükümeti sisteminin en hararetli savunucuları bunlar olur. Ama millete güvenmiyorlar, millete inanmıyorlar. Biz her zaman olduğu gibi bu konuda da tek merci olarak milletimizi tanıyoruz, milletimizin kararına teslim oluyoruz; olayın aslı bu. İnşallah elbirliği ve güç birliği yaparak 16 Nisan halk oylamasında milletimizin büyük bir çoğunluğunun tercihiyle farklı bir dönemi başlatacağız. Ve ben şunu söylüyorum: İstikbal ve istiklal için, tek millet için evet diyorum, tek bayrak için evet diyorum, tek vatan için evet diyorum, tek devlet için evet diyorum; bunu önemsiyorum. Hangi partiye gönül verirse versin o gün sandık başına giden tüm vatandaşlarımızın kendilerinin, evlatlarının ve ülkemizin aydınlık geleceği için evet diyeceğine inanıyorum. Allah’ın izniyle, necip milletimizin desteğiyle bu ülkeyi büyütmeye, güçlendirmeye devam edeceğiz.”

“BİNLERCE TERÖRİST ALMANYA’DA TERÖR ESTİRİYOR”

Konuşmasında, bir Alman gazetesinin Türk kökenli muhabirinin terör örgütüne mensubiyeti dolayısıyla göz altına alınması ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın Almanya’da programlanan bir toplantısının son anda iptal edilmesi ile ilgili de değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu açıklamaları yaptı: “Şu Almanya’daki son gelişmeleri görüyorsunuz değil mi? Bunlar niye oluyor? Sevgili kardeşlerim; bunlar dikkat edin yok bilmem Die Welt’in buradaki bir temsilcisi içeri alınmış, bundan dolayı değil. Bu kişi 1 ay PKK’nın bir temsilcisi olarak, bir Alman ajanı olarak bu kişi Alman Konsolosluğunda saklanmıştır. ‘Bunu bize teslim edin yargılansın’ dediğimizde de vermemişlerdir. Bunu bana Şansölye Merkel söylediğinde, ben kendisine şunu söyledim: ‘Sizdeki teröristler tarafımızdan isteniyor, Yargı bağımsızdır, tarafsızdır diyorsunuz. Biz şu anda bağımsız ve tarafsız yargımıza güveniyoruz, verin yargılansın.’ Önce vermediler, sonra nasıl olduysa verdiler ve yargı görevini yaptı tutukladı. Şu anda yüzlerce, binlerce terörist Almanya’da terör estiriyor. Düşünebiliyor musunuz, benim Adalet Bakanım hem resmi görüşmesini yapacak, hem de oradaki vatandaşlarımıza şu kampanyayı anlatacak, ‘orası otomobil parkına uygun değildir onun için müsaade edemeyiz.’ Ve Adalet Bakanımızı konuşturtmuyorlar, Ekonomi Bakanımızı konuşturtmuyorlar. Ben video konferansla oradaki bir meydan mitingine katılacağım, anında dünyada görülmemiş, 2 saatte Anayasa Mahkemesi karar alıyor ve benim orada konuşma yapmamı video konferansla engelliyor. Fakat Cemil Bayık’ı Kandil’den oraya bağlıyorlar ve Cemil Bayık orada konuşmasını yapıyor. Bunlar teröre yardım ve yataklık yapmaktan bunların yargılanması gerekir, olay bu kadar açık ortadadır.”

Kimi Alman yetkililerinin Türkiye’nin tepkilerine binaen ‘’Niye bu olayı bu kadar köpürtüyoruz’ demelerine atıfta bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Durun bakalım, daha işin başındayız. Daha çok uluslararası toplantılarda sizin bütün bu yaptıklarınızı meydana tek tek dökeceğiz. Artık o eski Türkiye yok, ayaklarının üzerinde dimdik duran bir Türkiye var” diye konuştu.

“TÜRKİYE, SIRADAN BİR ÜLKE DEĞİLDİR”

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’nin kredi notunu düşürmelerine ilişkin “Ne yaparsanız yapın avucunuzu yalarsınız, hiçbir şey tutturamayacaksınız” diye konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bakın 18 Mart Çanakkale Köprüsü ihale ediliyor, 10 milyar doların üzerinde bir bedelle yüzde 50’si yabancı, yüzde 50’si yerli olmak üzere ihale tamamlanıyor. Eğer Türkiye bu konuda güvenli bir liman olmasa buraya gelir de uluslararası sermaye yatırım yapar mı? Bakın şimdi önümüzde inşallah Boğaz’ın altından üç katlı köprü ihalesi var, ben buna da çok önemli yatırımların, katılımların olacağını görüyorum. İnşallah bir de Kanal İstanbul projemiz var, o da çok ciddi bir rakam, buna da aynı şekilde çok ciddi katılımların olacağına inanıyorum. Niye? Şimdiden bizimle görüşmeler başladı da onun için” açıklamalarında bulundu.

Türkiye’nin sıradan bir ülke olmadığına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Venedik Komisyonu raporu ile ilgili hatırlatmalara da değinerek, “Bu Venedik Komisyonu Raporu dediğiniz ne biliyor musunuz? Sadece Avrupa Konseyi’nin bir teknik heyeti, grubu… Oradan verdiği bilgiyi alıyor o kadar; yani bunların bir kıymeti harbiyesi yok. İstediğin kadar rapor yaz, senin raporlarını biz tanımıyoruz, tanımayacağız da bunu bil. Ve bu raporlar karşısında el-pençe divan duran bir iktidar var zannediyorlar, yok böyle bir şey. Biz işimize bakıyoruz. Bizim tek gücümüz millet, biz yolumuza böyle devam ediyoruz” yorumunda bulundu.

Konuşmasının ardından ödüllerin takdiminde, Başbakanlık altında kurulan, Yeşilay’ın da tek sivil toplum kuruluşu olarak yer aldığı Uyuşturucu ile Mücadele Yüksek Kurulu’nun eylemleri kapsamında Başbakan Binali Yıldırım ödülü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elinden aldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ödülü takdim ederken, “Gönüldaşım, yol arkadaşım ve Başbakanımız Binali Yıldırım Beyi bu özel ödüle layık görmeleri sebebiyle, Yeşilay Yönetimini, jüriyi huzurlarınızda şahsım ve milletim adına tebrik ediyorum” dedi.

 

CEVAP VER