Başbakan Binali Yıldırım, Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesinde, Dede Garkın Eğitim, Kültür ve Araştırma Derneği’nin ev sahipliğinde, ATO Congresium’da düzenlenen “Uluslararası Hacı Bektaş Veli ve Sultan Nevruz Cem’i Buluşması”na katıldı.

Konuşmasına “Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa Efendimizi selam ve salat ile yad ediyorum. Hazreti Peygamber, Hazreti Ali, Hazreti Fatıma, Hazreti Hasan ve Hazreti Hüseyin’i, Ehlibeytin bütün fertlerini, Hacı Bektaş Veli hazretlerini hürmetle yad ediyorum.  Allah’ın rahmeti, bereketi üzerlerine olsun. Allah bizi onların yolundan ayırmasın.” diyerek başlayan Yıldırım, Almanya, Irak, Makedonya, ABD, Romanya, Arnavutluk, Kosova ve Arjantin’den gelen misafirleri selamladı.

Yıldırım, “Hoş geldiniz, sefalar geldiniz. Bu önemli ve anlamlı toplantı vesilesiyle sizleri Türkiye’de, güzel yurdumuzda ağırlamaktan büyük bir bahtiyarlık duyuyorum. Yine Türkiye’nin dört bir köşesinden gelen değerli canlar, sizleri de hürmetle selamlıyorum. Bugün sizlerle beraber olmanın mutluluğunu yaşıyorum. İnşallah bu beraberliğimiz, sohbetimiz, muhabbetimiz hayırlara vesile olur. Sizlerin dualarınıza, himmetinize ihtiyaç olduğunu özellikle ifade etmek isterim.” şeklinde konuştu.

Programın düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür eden Yıldırım, bu coğrafyanın, sevgi, hoşgörü medeniyetinin, birlikte yaşama kültürünün yeşerdiği ve bütün dünyaya örnek olduğu topraklar olduğunu belirtti.

“Bizler acıyı bal eylemesini bilmiş, birbirine kenetlenmiş bir milletiz.” ifadesini kullanan Yıldırım, Horasan erenlerinin getirdiği manevi rüzgarın, Anadolu’yu, İslam’ın, imanın, sevginin ve merhametin adeta merkezi haline getirdiğini vurguladı.

Alevi irfanının bu topraklardaki merkezi konumunun, yüzyıllardır ruhları, sözleri güzelleştirdiğini dile getiren Yıldırım, şöyle devam etti:

“Bu vesileyle Anadolu’nun manevi mimarlarından Dede Garkın’ı da rahmetle yad ediyorum. Hacı Bektaş Veli Hazretleri, Makalat eserinde Alevi-Bektaşi yolunu tarif ederken, ‘Yolumuz irfan ve insanlık sevgisi üzerinedir.’ diye ifade etmiştir. İslam tasavvufu düşünce geleneğinin merkezinde insan vardır. Eşrefi mahluk olan insanın saadeti, hakkı, hukuku, insan onuruna yaraşır bir hayat sürmesi, Horasan mektebinin en temel değerleri arasındadır. Alevi-Bektaşi irfanı, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetinin mayasında çok önemli bir yer alır. Osmanlı, üç kıtaya bu kültür, irfan, hoşgörü ve merhameti taşımıştır. Bu kültür, bin yıllık kardeşliğimizi besleyen en güçlü pınarlardan bir tanesidir.”

“FİTNE ODAKLARINA KARŞI ÇOK UYANIK OLMALIYIZ”

İslam dininin, barış dini, Peygamberimizin de barış elçisi olduğunu belirten Yıldırım, Allah’ın, iyiliği, adaleti, doğruyu emrettiğini, buna karşın çirkin işleri, kötülüğü ve haksızlığı da yasakladığını ifade etti.

Bu emirleri açıkça ihlal eden hiç kimsenin, İslam adına söz söyleyemeyeceğini, Müslümanları temsil edemeyeceğinin altını çizen Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Adına DEAŞ, IŞİD denen bir terör örgütünden yola çıkarak, hiç kimsenin İslam’ı terörle yan yana getirmesine asla razı olamayız. DEAŞ, Boko Haram, Şebab, PKK, YPG gibi terör örgütleri, sadece terör örgütüdür. İslam’la, dinimizle hiç ama hiç alakası yoktur. Bu örgütler en büyük zararı da maalesef dinimize, Müslümanlara zarar vermektedir. Biz dünyanın hiçbir yerinde masum insanlara yönelen bir terör eylemini tasdik etmeyiz, kabul etmeyiz. Bu tür eylemlere girişenlerin inançlarına, söylemlerine bakılmaksızın terör örgütü kabul olarak etmeliyiz. İslam, terörün, şiddetin, zorbalığın, ırkçılığın tam karşısındadır. Terör örgütleri vasıtasıyla bizleri, mezhep, meşrep hatta etnik kimlik üzerinden ayrıştırmaya çalışan fitne odaklarına karşı çok uyanık olmalıyız.”

“ÖNCELİĞİMİZ HEP BARIŞ OLMUŞTUR”

“Masum bir insanı öldüren, bütün insanlığı öldürmüş gibidir.” diyen İslam dininin, insan hayatını ve insan hayatının dokunulmazlığını esas aldığına dikkati çeken Yıldırım, “Bizim geleneğimiz, adalet, merhamet ve hoşgörü üzerine kuruludur. Bizim önceliğimiz hep barış olmuştur. Dünyanın hangi köşesinde olursa olsun her mazlumun sorunu, bizim sorunumuzdur. Ülkemizin, bölgemizin ve bütün insanlığın huzuru için terörle, hiç ayrım yapmadan mücadele veriyoruz. Bir yandan da terörden zarar gören milyonlarca Suriyeli kardeşimize kucak açıp ekmeğimizi, aşımızı paylaşıyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

Bu kültürün, Hoca Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş Veli, Hacı Bayram Veli gibi erenlerin, terbiye ve tedrisatından nasiplenilen değerlerle anlam taşıdığına işaret eden Yıldırım, “Biz bölgemizde huzur, barış istiyoruz. Biz dünyada huzur, barış istiyoruz. Bütün gayretlerimiz bunun içindir. Bu sebepten dolayı dünyanın iyiliği için Türkiye diyoruz.” dedi.

“FARKLI OLMAK İNSANIN FITRATINDAN GELİR”

Binali Yıldırım, günümüzde İslamofobi’nin, Batı medeniyetini zehirlediğini, demokrasi, insan hakları ve özgürlük değerlerinin yerini ırkçılığın, yabancı düşmanlığının ve İslam karşıtlığının almaya başladığını vurguladı.

Küçük siyasi hesaplar için büyük insanlık değerlerinin kurban verildiğini dile getiren Başbakan Yıldırım, şunları kaydetti:

“Bu durum insanlık, Batı dünyasının geleceği adına hem üzüntü hem de endişe vericidir. Ümit ederiz ki insanlık değerlerini yok etmeyi hedef alan bu sapkınlığa karşı güçlü bir itiraz yükseltirken, birileri de bizim yanımızda yer alsın. Farklı olmak insanın fıtratından gelir. Biz farklılıklarımızı insanlığın, medeniyetin zenginliği olarak gördük, görüyoruz. Bunun bir örneği de benim. Alevi-Sünni vatandaşlarımızın birlikte yaşadığı köyde doğdum. Benim adımın da çok sevdiğimiz, sevdikleri için adını verdikleri komşumuzdan geldiğini sizlerle paylaşmak isterim.

Biz birbirimizin çocuklarına isim verecek kadar güçlü bağlarla, güçlü bir hukukla birbirimize bağlıyız. Aynı sofrada, aynı tastaki çorbaya birlikte kaşık salladık. Düğünlerimizi, sünnetlerimizi birlikte yaptık. Birlikte semaha, birlikte halaya durduk. Cenazelerde beraber olduk, acılarımızı, hüzünlerimizi, mutluluklarımızı paylaştık. Bu kardeşiniz Alevi kültürüne çok yakın ve çok sıcak bir komşudur. Bu kültürün içinde büyüdüm. Biz iç içe yaşadık, birlikte yaşadık, bundan sonra da ilelebet birlikte yaşamaya devam edeceğiz.”

“Biz iç içe yaşadık, birlikte yaşadık, bundan sonra da ilelebet birlikte yaşamaya devam edeceğiz.” ifadesini kullanan Yıldırım, “Bin yıldır ne başardıysak hep beraber başardık. Bin yıldır bütün sevinçlerimiz hep ortak oldu. Bin yıldır bütün sorunlarımızı, badirelerimizi dayanışmayla birlikte aştık.” dedi.

Bugünün tabiatın uyanmaya başladığı gün olduğunu; dünya döngüsü içinde tabiatın 20 Mart’ta uzun uykusundan uyanıp yeni bir bahara, yeni berekete, bolluğa, neşe ve sevince uyandığını dile getiren Yıldırım, “Havamıza, toprağımıza, suyumuza düşen cemreleri artık gönlümüze de düşürme zamanı gelmiştir.” şeklinde konuştu.

Bugün Hz. Muhammed’in yol arkadaşı, can yoldaşı, sırdaşı, aynı zamanda evladı yerine koyduğu İslamın en önemli kahramanı Hz. Ali’nin de doğum günü olduğunu anımsatan Yıldırım, “Bu büyük tevafuka bakınız ki tabiat da onun doğumuyla birlikte yeniden anlamlı bir doğuşa kucak açıyor ve bütün Türk dünyası yeni bir güne Hz. Ali’nin doğum gününü kutlarcasına büyük bir neşeyle kavuşuyor.” dedi.

Yıldırım, Hz. Ali’nin, İslam dünyasının yegane ve en özel şahsiyetlerinden biri olduğunu herkesin bilip kabul ettiğini aktararak, “Hicret sırasında Hz. Peygamberimiz evini ona emanet etti. Bu genç kahraman, öldürülme tehlikesini bile bile Peygamber efendimizin yatağına uzanmaktan asla tereddüt göstermedi. O, Peygamber efendimizin bütün savaşlarında en ön safta yer aldı; küfre, zulme ve her türlü olumsuzluğa karşı İslamın aydınlık yüzü oldu.” değerlendirmesinde bulundu.

Bu nedenle Hz. Muhammed’in “ben kimin mevlası isem Hz. Ali’de onun mevlasıdır” dediğini anımsatan Yıldırım, “İşte bu yüzden Biz de ‘duyduk ve uyduk’ diyoruz. Hz. Muhammed bizim son peygamberimiz, yüce kitabımız Kuranı, dinimizi ikmal eden peygamberimiz. Duyduk ve uyduk.” diye konuştu.

“YÜZYILLAR BOYU ANADOLU’YU AYDINLATTI”

Yıldırım, Hz. Ali’nin, İslamın kılıcı, belagat ustası, ahlak abidesi; bir kahraman ve bir şehit olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

“Hz. Ali’nin şehadeti bütün İslam dünyasının yüreğini sızlattığı gibi Hz. Hüseyin efendimizin şehadeti de yüreklerimizi yaktı, kavurdu. Hz. Hüseyin’in şehadeti, zulme karşı izzetin, onurun, şerefin ilham kaynağıdır, sembolüdür. Öylesine bir acı bıraktı ki hala Hüseyniyeler söyleriz, onun acısını, acımız biliriz. Hz. Ali’nin yaktığı ilim, ahlak ve belagat ateşi, on binlerce fersah ötede Horasan erenlerinde yankısını bulmuştur. Onların yetiştirdiği talebeler bütün Asya’ya yayıldı; fikirlerini, erdem, ahlak, terbiye, ilim ve kanaat öğretilerini Anadolu insanına bıkmadan, usanmadan anlattılar. Onda yanan manevi ateş söndü, Anadolu aydınlanmaya başladı. Bu maneviyat yiğitlerinden biri de Hünkar Hacı Bektaş Veli’dir. Hünkar’ın Suluca Karahöyük’te yaktığı diriliş ateşi, yüzyıllar boyu Anadolu’yu aydınlattı, aydınlatmaya da devam ediyor. Hünkar, yüzyıllar öncesinden ‘bir olalım, iri olalım, diri olalım’ dedi. Bir olmak, Allah’ın birliğinde bir arada olmak, inançta, tevhitte ayrılığa düşmemektir. Allah’a ulaşmanın tek bir yol yoktur. Allah’a ulaşan yollar, nefes alıp veren bütün canlıların sayısı kadardır. Bu yollardaki tercihimizi tefrika konusuna dönüştürmememiz gerek. Diri olmak; canlı olmak, yürekli olmak, hayatta kalmak, çalışmak, mücadele etmek demektir. Allah’ın yolundan ayrılmadan bütün kalplerin bir arada, tek bir kalp gibi atması demektir. İri olmak, büyük olmak, büyük bedeni meydana getiren bir parça olmaktır. Hünkar, yüzyıllar öncesinden sesleniyor: Vücut bütün azalarıyla tam bir vücuttur.’ Millet bütün fertleriyle, inançlarıyla, varlığıyla, birliğiyle büyük bir millet olur. İri olmak, büyük bir millet olmak demektir. Hacı Bektaşı Veli’nin bu öğütleri bizim yönetim anlayışımızın ve hayatımızın temel ilkesi olmaktadır.”

“HACI BEKTAŞ VELİ’NİN BU ÖĞRETİSİ BİZE HER ZAMAN REHBERLİK EDER”

“Hünkar’ın öğretisiyle yetişmiş bu büyük millet, nevruzu da Hz. Ali efendimizin doğumuyla da özdeşleşmiştir.” ifadesini kullanan Yıldırım, şunları söledi:

“Mübarek nevruz, kutlu nevruz, gelişmiş, dönüşmüş, Ali efendimizle de özdeşleşip Sultan Nevruz olmuştur. Böylece nevruza sultanlık yakışır demek istemiş ve Sultan Nevruz Cem’ini de eklemişlerdir. Bu Cem, Ali efendimizin yolundan giden Hz. Hünkar’ın ‘bir olmak, diri olmak, iri olmak’ sözünün tekrarlandığı cem haline yürütülegelmiştir. Hünkar diyor ki ‘ayağa kalarsan hizmet amacıyla kalk, eğer konuşacaksan hikmet ile konuş ve oturacağın zaman saygıyla otur.’ Allah’a ulaşmak için hangi yolu seçersek seçelim, Hünkar Hacı Bektaş Veli’nin bu öğretisi bize her zaman rehberlik eder.”

Başbakan Yıldırım, “Hizmet amacıyla ayağa kalmak, hikmetli sözler söylemek, herkese saygı duymak, yolumuz da erkanımız da budur.” diye konuştu.

Hizmet amacıyla burada bulunduklarını anlatan Yıldırım, insana hizmetin Allah’ın rızası için olduğunu, saygı için yarıştıklarını, aynı Yaradan’ın kulu olduklarını ve ona döneceklerini belirtti.

Başbakan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Hikmetli sözlere gelince, onun sahibi Hz. Ali Efendimizdir. Hz. Ali Efendimizin doğum günü kutlu, sultan nevruzumuz hayırlı olsun. Bizler birbirimizin musahibiyiz. Birbirimize sahip çıkmamız gerekiyor. Yunus Emre’yi, Taptuk Emre’yi, Hacı Bektaş-ı Veli’yi, Pir Sultan’ı, Aşık Veysel’i, lafızdan manaya geçirdiğimizde tevhitimiz sapasağlam olsun. Bize düşen Hz. Ali’yi de ve Hz. Hüseyin’i de temsil ettiği değerlerle yüceltmek ve yolunu devam ettirmektir. Bilginin kapısı, Allah’ın aslanı Hz. Ali’den ve şehitler serdarı Hz. Hüseyin’den de öğrenecek çok şeyimiz var. Bugün evlatlarımıza, Hz. Ali’yi de Hz. Hüseyin’i de hepimiz için ideal birer şeref tablosu olan Ehlibeyti de mutlaka öğretmeliyiz. Ehlibeyt, Peygamber Efendimizin en yakınında olan ve ondan en çok nasiplenen insanlar olarak, hepimizin müstesna örnekleridir.

Geçmişle avunarak, ya da her fırsatta geçmişin içinde dolaşarak, bugünü kuramayız. Aramızdaki itilaflar varsa, bunu çözmek bizim en önemli görevimizdir, en önemli sorumluluğumuzdur. Bu topraklarda bizi ancak ayrıştırarak, kavga ederek birbirimizin sevgisini azaltmaya çalışıyorlar. Bizim o hain planlayıcılarından öğreneceğimiz hiçbir şey yoktur. Dün kardeşi kardeşe düşürüp, Hazreti Peygamber’in ashabı arasına  nifak sokanları, Ehlibeyt’i Kerbela’da zalimce katledenleri, fitnede başrol oynayanları asla akıldan çıkarmayalım. Çorum’da, Maraş’ta, Malatya’da, Madımak’ta, aynı fitne, aynı zihniyet benzer amaçlarla işbaşındaydı. Olayları beraber okumak, entrikaları birlikte değerlendirmek zorundayız.”

“AYNI DEĞERLERİ PAYLAŞIYORUZ”

Başbakan Yıldırım, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, telkin ve iradeleri doğrultusunda 2009’da Alevi açılımı başlattıklarını, Bakan Faruk Çelik’in çok uzun bir mesai harcadığını anımsattı.

Milletin, birbirini daha yakından tanımasını, birbirinin sorun ve taleplerine duyarsız kalmamasını, devletin vatandaşına kulak vermesini arzu ettiklerini belirten Yıldırım, Aleviler ve Sünniler’in, bu cennet vatanda kardeş, özgür olduğunu kaydetti. Yıldırım, “Her ikimizde ayrı değerleri paylaşıyoruz, bütün mezhepler aynı değerleri paylaşıyor.” dedi.

Bu çalışmalardan büyük mesafe alındığına işaret eden Yıldırım, bugün bunu gördüklerini, geldikleri noktanın önemli, değerli olduğunu bildirdi.

Kendilerine düşenin, bundan böyle aralarındaki kardeşlik köprülerini daha güçlü kılma zamanı olduğunu vurgulayan Başbakan Yıldırım,  bu coğrafyada birlikte yaşama ahlakının çıtasını hep beraber yükselteceklerini kaydetti.

Yıldırım, çocukların daha emin, daha huzurlu bir ülkede yaşama hakkına sahip olduğuna işaret ederek, şöyle konuştu:

“Bize düşen görev, konuşarak, anlaşarak meselelerimizi, mesele olmaktan çıkarmaktır. Birbirimizi ötekileştirmeden dinleyeceğiz, birbirimizi anlamak için daha çok çaba harcayacağız. Farklılıklarımıza değil, ortak yanlarımıza daha fazla yoğunlaşacağız. Bizler aynı bedenin, aynı inancın, aynı ruhun unsurlarıyız. Yaradanımız, kitabımız, hayat rehberimiz bir. Dahası aynı medeniyetin, tarihin, toprakların çocuklarıyız. Köklerimiz bir. Geçmişten gelen kader birliği, bizim birbirimizi daha doğru anlamamamıza, daha çok sevmemize yeter de artar bile. Biz birbirimizden güç alacak, ortak değerlerimiz etrafında birbirimizin hakkını, hukukunu koruyarak, kardeşçe yaşayacağız. Husumeti değil kardeşliği bu topraklarda daim kılacağız. Birlik lokmasını birlikte yiyeceğiz.

Ehlibeyt’e kim hürmet etmezse ne Alevi ne Sünni’dir. Kerbala’da zalimlerce şehit edilen Hz. Hüseyin Efendimize, resulu Ekrem Efendimize de hürmet etmeyen Alevi olsa ne olur Sünni olsa ne olur? 12 imam, hepimizin değeridir. Nasıl ki Hz. Fatıma annemizi bilirsek, bu imamların hepsini de Ehlibeyt yolunun uluları olarak görürüz. Horasan’dan gelip dergahını bu topraklarda kuran Hacı Bektaş-ı Veli, Hz. Mevlana ile aynı kutlu yolun farklı sesleri, nefesleridir. Mevlana’nın ney ve sema ile aşkını dile getirdiği gibi Hacı Bektaş-ı Veli de saz ve semah ile aynı aşkı dile getirmiştir. Yol birdir, maksat birdir, menzil birdir. Hacı Bektaş-ı Veli’nin edebinden, erkanından eline, beline, diline sahip olacaksın öğüdünden nasiplenmek mecburiyetindeyiz. Bu muhteşem söz, sadece tablo olarak odalarımızda asacağımız birşey değildir. Siyaset dahil bütün hayatımızın merkezine oturtmamız gereken bir ahlak, yaşam ilkesidir. Bu öğretiyi, geleneğini ayakta tutmaya, yaşatmaya memuruz. ”

BİR ARADA YAŞAMA KÜLTÜRÜ

Yıldırım, manevi önderlerin toplumun ahlak mimarları, edep mimarları olduğunu belirtti. Bu anlamda AK Parti hükümetleri olarak bazı çalışmalar yaptıklarını ifade eden Yıldırım, “Nevşehir Üniversitesinin adını Hacı Bektaş Veli Üniversitesi olarak değiştirdik. Din kültürü ve ahlak bilgisi programlarına farklı mezheplerin yaklaşımlarını da dahil ederek güncelledik. 2011-2012 eğitim öğretim yılından itibaren Aleviliğin de öğretime dahil edilmesini sağladık. Dost Eli Yardım Eğitim ve Kültür Vakfıyla iş birliği halinde Milli Eğitim Bakanlığımız, Hacı Bektaş Veli Anadolu Lisesi Proje Okulu çalışmasını başlattı. Bu okulda Alevi Bektaşi yorumunun öğretilmesi hedeflendi. Hacı Bektaş Veli Anadolu Lisesini 2017-2018 eğitim döneminde faaliyete geçireceğiz.” dedi.

Yıldırım, TRT 2 Televizyonunda Muharrem ayı boyunca özel yayınların gerçekleştirildiğini, bu tür programlar artarak devam edeceğini ifade etti.

Hacı Bektaş Veli dergahını, milletin hizmetine layık bir ziyaretgaha dönüştürmek için de bazı çalışmalar yaptıklarına değinen Yıldırım, şöyle devam etti:

“Manevi büyüklerimizin huzuruna para vererek çıkmayı kabul etmedik ve bu uygulamayı tümden kaldırdık. Alevi geleneğinin yazılı belgelerini muhafaza etmek bizim en önemli görevlerimiz arasındadır. Bu manada Diyanet İşleri Başkanlığımız birçok değerli kitap yayımladı. Sözlü geleneği yazılı hale dönüştürmek için de çalışmaya ihtiyaç var. Bu çalışmalar da Kültür Bakanlığımız bünyesinde devam ediyor. Yüzlerce Alevi Bektaş-i geleneği klasiği yayına girdi.

Dünyanın hiçbir ülkesi bizim kadar bir arada yaşama kültürüne, tecrübesine sahip değil. Biz, yüzyıllar boyu bütün inanç mensuplarıyla hep beraber olduk, birbirimizin hukukuna her zaman sahip çıktık. Bütün tarikatlar, mezhepler, yollar birbirini rakip görmeden, birbirinin hakkına, hukukuna riayet ederek bugünlere geldiler. Hacı Bektaş Veli’nin, Yunus’un, Mevlana’nın sevgi ve muhabbet dili olmasaydı bu topraklar çorak olurdu. Semah ve Sema olmasaydı saz ve söz ruhumuzu inceltmeseydi medeniyet yolunda mesafe alamazdık.”

Tarih boyunca bir arada yaşamış insanların birbirini dışlamasının, ötekileştirmesinin Anadolu topraklarının ruhuna aykırı olduğunu vurgulayan Yıldırım, cumhuriyetin bütün değerleriyle, kazanımlarıyla birlikte dünyanın en güçlü ülkelerinden birisi olma yolunda emin adımlarla ilerlediklerini ifade etti.

Halkın, refah ve huzuru herkesten daha çok hak ettiğini belirten Yıldırım, bunun önündeki bütün engellerin kaldırıla kaldırıla bugünlere gelindiğini aktardı.

Yıldırım, bu topraklarda ırkçılık, nefret ve ayrımcılığın hayat bulamayacağını kaydederek, her türlü ayrımcılığı, ötekileştirmeyi de reddettiklerini vurguladı.

Aynı ülkenin çocukları, aynı devletin vatandaşları, aynı inancın temsilcileri olduklarını ifade eden Başbakan Yıldırım, “Bu muhteşem ülkenin bütün vatandaşları bizim için birdir, beraberdir, kardeştir. Allah muhabbetimizi daim eylesin, birbirimizin hukukuna azami riayet eden kullarından eylesin. Bütün Bektaşi kardeşlerimi sevgiyle, muhabbetle selamlıyorum. Günümüz mübarek, geleceğimiz aydınlık olsun.” diye konuştu.

CEVAP VER