CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, toplumun, medyanın büyük baskı altında tutulduğunu savundu.

Seslerinin çıkmaması, salı günleri yapılan grup toplantılarının engellenmesi için özel çaba harcandığını öne süren Kılıçdaroğlu, baskılardan yılmayacaklarını, ülkenin bekası, çocukların geleceği için mücadele ettiklerini belirtti.

Kemal Kılıçdaroğlu, “Cebimizi düşünmüyoruz, vatandaşın cebini düşünüyoruz. Dolayısıyla bize yönelik baskılar vız gelir tırıs gider, hiç önemli değil. Adım adım, cadde cadde, sokak sokak gezeceğiz, anlatacağız.” dedi.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, bugünün Tıp Bayramı olduğuna işaret ederek, sağlık çalışanlarının bayramını kutladı. Kılıçdaroğlu, 14 Mart 1919’da Tıbbiyeli Hikmet’in, İstanbul’un işgalini protesto için tıbbiyelileri organize ettiğini, düşman askerlerinin Marmara’da gemileriyle beklediğini, Tıbbıyeli Hikmet’in bunun mücadelesini verdiğini anlattı.

O tarihten sonra kutlanan her Tıp Bayramı’nın, bu ülkenin bekası için verilen mücadeleyi kendilerine hatırlattığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, Tıbbiyeli Hikmet’in, Sivas Kongresi’ne katıldığını, mandanın tatışıldığı ortamda kürsüye çıkıp, Atatürk’e, “Biz mandaya karşıyız, siz mandayı savunursanız size de karşı oluruz.” dediğini aktardı.

Adapazarı’nda geçen hafta 5 bin kadınla bir araya geldiğini, daha sonra mağdur aileleriyle görüştüğünü, burada büyük insanlık dramlarının yaşandığını savunan Kılıçdaroğlu, bunlardan bir örnek vermek istediğini belirterek, 15 Temmuz’dan sonra bir askerin gözaltına alınıp tutuklandığını, lojmandan çıkarıldığını, eşinin 13 yaşındaki çocuğuyla yatalak babasının yanına gittiğini vurguladı.

Kılıçdaroğlu, kadının, yatalak babası için evde bakım hizmetlerinden yararlanmak amacıyla başvuruda bulunduğunu ancak evde bakım parası alamadığını kaydetti.

Böyle bir devleti kabul etmediklerini, sosyal devletten yana olduklarını bildiren Kılıçdaroğlu, insan haklarını sonuna kadar savunacaklarını, her zaman mazlumun yanında durmaya devam edeceklerini ifade etti.

Güvenpark’ta terör nedeniyle hayatını kaybedenlerin ailelerinin dün bir araya geldiğini anlatan Kılıçdaroğlu, ailelerin, ölenlerin neden şehit, yaralıların neden gazi ilan edilmediğini sorduğunu aktardı.

Ülkenin terörden büyük acılar çektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, bütün annelere, “Hangi şehidimiz, nerede şehit olduysa olsun herkese eşit muamele yapılacaktır. Bütün şehitler bütün gaziler bizimdir, ayırımı kaldırmaya kararlıyız.” diye seslendi.

İktidar sahiplerinin devletin imkanlarıyla halk oylamasına yönelik “Evet” kampanyası yürüttüklerini savunan Kılıçdaroğlu, “Devletin uçağıyla, forsuyla, arabasıyla, makam arabasıyla evet propagandası yapıyorlar. Bir de dönüp, ‘Biz mağduruz’ diyorlar. Asıl mağdur biziz. Siz bizim paramızla bizim aleyhimize propaganda yapıyorsunuz.” diye konuştu.

Meclisin 2008 yılında çıkardığı kanunla yurt dışı seçmenlere yönelik düzenlemeler yapıldığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, kanunda “Yurt dışında ve yurt dışı temsilciliklerde seçim propagandası yapılamaz” ifadesinin bulunduğuna işaret etti.

Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Devletin uçağıyla gidiyorlar, açıkça suç işliyorlar, kanunu bir tarafa bırakıyorlar, çıkardıkları kanuna uymuyorlar ve propaganda yapıyorlar. Bir de diyorlar ki ‘Biz mağduruz’. Allah aşkına, kim mağdur? Emin olun, inanarak söylüyorum, referandumda ‘Evet’ oyu çıkmasını en çok bu Avrupalılar istiyor. Niye böyle bir krize imkan veriyorlar? Gazetelerinde manşet atıyorlar, ‘Hayır oyu kullanın’ diye. Ne demektir bu? ‘Evet oyu kullanının’ demektir.”

Bu tür krizlerde tarihe bakmak gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, bir tarih dergisinde yer alan yazıdan bölümler okudu.

Yazıda, Osmanlı’da Meclisi Mebusan’ın kapatılmasıyla ilgili 13 Şubat 1878’de Alman Devlet Adamı Prens Bismarck’ın “Ne iyi ettiniz de parlamentoyu bertaraf ettiniz. Sizin gibi tek milleten ibaret olmayan devletlerde, parlamentonun faydasından ziyade zararı olur.” dediğinin yer aldığını aktaran Kılıçdaroğlu, bunun parlamentoya olan yaklaşımı açıkça ortaya koyduğunu kaydetti.

Kılıçdaroğlu, “Bu anayasa değişikliği ile bir kişiyi ele geçirdiğinizde devleti ele geçireceksiniz. Bir kişiyi ikna ettiğinizde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ele geçireceksiniz. Yıllar yılı bu hayal peşinde olanlar var. Aynı tuzak hazırlanıyor.” değerlendirmesinde bulundu.

Anayasa değişikliği ile iktidarın çocukları için de gelecek hazırladığını ileri süren Kılıçdaroğlu, seçilme yaşının 18’e indirilmesine yönelik düzenlemeye değindi.

Kılıçdaroğlu, “18 yaşında çocuklarına milletvekilliği verecekler. Ömür boyu askerlikten muaf tutacaklar. İki yıl milletvekilliği yaparsa ballı emeklilik aylığına hak kazanacaklar. Bunu da havuz medyasının bazı yazarları ‘Kılıçdaroğlu yanlış söylüyor’ diye yazıyorlar. Açarsın bakarsın kanuna, doğru mu söylüyoruz yanlış mı söylüyoruz. Bu kadar ballı bir kaymağı manavın oğluna verirler mi? Bakkalın oğluna verirler mi? Vermezler. Kendi çocukları için yapıyorlar.” diye konuştu.

Anayasa değişikliği ile bir kişiye parlamentoyu fesih yetkisi verildiğini de ileri sürerek, bu düzenlemeyi eleştiren CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

“Sandığa giderken düşüneceğiz. 1 Mart tezkeresini kimse unutmasın. 1 Mart tezkeresinde bir hükümet ikna edildi ama parlamentoda görüşülürken, TBMM ikna edilemedi. Meclisin bu kadar önemi vardır. Şimdi Meclisi işlevsiz hale getiriyorlar, yetkilerini elinden alıyorlar. ‘Bütün yetkileri bir kişiye verelim’ diyorlar. Tarihte yaşadığımız bütün olumsuzlukları yeniden yaşamayalım. O olumsuzlukları aşmak için büyük bedeller ödedik, yeniden bedeller ödemeyelim.”

Kılıçdaroğlu, Hollanda ile yaşanan diplomatik krize ilişkin değerlendirmelerde de bulundu.

Hollanda ve Almanya ile bir kriz yaşandığını, bunu ilk duyduğunda çok üzüldüğünü belirten Kılıçdaroğlu, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir bakanının, havada geri döndürüldüğünü, bir bakanının Hollanda’dan sınır dışı edildiğini anımsattı. Bir bakanın sınır dışı edilmesini asla kabul etmediklerini vurgulayan Kılıçdaroğlu, Türkiye Cumhuriyeti’nin bu kadar rencide edilmediğini ifade etti.

Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İlk tepkimiz şu olmuştu: Diğer dış politikada yaşanan olumsuzluklar gibi bir tabloyu yaşamayalım. Ne gerekiyorsa yapın sonuna kadar arkanızda olacağız. Hollanda ile olan ilişkilerin tamamını askıya alın. Osmanlı döneminde bile bu kadar rencide olmamıştık. Bugün açıklamaları oldu, ‘yaptırım uyguluyoruz, Hollanda Büyükelçisi Türkiye’ye gelmeyecekmiş.’ Zaten burada değil ki. Sen kendi büyükelçini çektin mi, niye çekmiyorsun? Neden sert önlemler almıyorsun? Milleti gaza getiriyorsun, arkadan ‘Önlem aldık’ diyorsun ve milleti kandırdığını sanıyorsun. Ne gerekiyorsa, yapacaksın kardeşim. Sen rencide olmayabilirsin ama ben rencide oluyorum. Ben bu ülkenin çıkarlarını savunmak zorundayım. Her türlü yaptırımın uygulanması lazım.”

“Dışişleri Bakanı, ‘Yaptırımımız çok ağır olur’ diyor. Hangi ağır yaptırımı uyguladılar? Ekonomi Bakanı, ‘Ekonomik yaptırım uygulanması söz konusu değil’, Sayın Cumhurbaşkanı, ‘Sen bunun bedelini ödeyeceksin’ diyor. ” diyen Kemal Kılıçdaroğlu, eleştirilerine şöyle devam etti:

“Nasıl ödeyecekler merak ediyorum. Lafa gelince tamam, okkalı laflar var, işe gelince ortada bir şey yok. Ya diline hakim olacaksın, büyük söz söylemeyeceksin ama büyük lokma yutabilirsin. Ya da bu tür boş laflarla millete gaza getirmeyeceksin. Neden gaza getiriyorlar; çünkü referandum var. ‘Acaba buradan bir şey koparabilir miyiz, vatandaşı evete ikna edebilir miyiz.’ Bunun arayışı içindeler?”

Kılıçdaroğlu, bu hükümetler döneminde örnekler vereceğini belirterek, dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı’nın, 4 Aralık 2012’de resmi heyetle Irak’a gitmek istediğini ancak Irak hükümetinin izin vermeyerek, bakanın uçağının geri döndüğünü, Kayseri’ye inmek zorunda kaldığını anımsattı.

Kemal Kılıçdaroğlu, milletin ayağa kalkmadığını, gazetelerin boy boy haber yapmadığını çünkü referandum olmadığını kaydetti.

Kuzey Irak’ta, Süleymaniye’de 4 Temmuz 2003’te 11 Türk askerinin başına çuval geçirildiğini ancak hükümetten tepki gelmediğini öne süren Kılıçdaroğlu, “Bu ülkenin askerinin başına çuval geçiriliyor tık yok. Niçin, referandum yok. Şimdi asarız, keseriz dönemi.” diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, Avrupa ülkelerinin parlamentolarında, sözde soykırımının kabul edildiğini, gösteriler yapıldığını, Fransa Büyükelçiliğine yüründüğünü ancak daha sonra dönemin Tarım Bakanı’nın, Fransa tarımına katkılarından dolayı şövalye madalyası aldığını anımsattı.

Kılıçdaroğlu, buna da bir tepki gösterilmediğini çünkü referandumun olmadığını ifade etti.

Kemal Kılıçdaroğlu, “Danimarka’da sevgili Peygamberimizin karikatürü yapıldı, kıyamet koptu. Türk hükümeti, ne yaptı, sessiz kalan Danimarka Başbakanı NATO Genel Sekreteri olurken, olumlu oy kullandı. O dönem referandum yoktu, şimdi aslan kesiliyorlar. ” dedi.

Gazze’ye giderken açık denizde 9 vatandaşın İsrail askerleri tarafından şehit edildiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, dönemin Başbakanı’nın, “Ben varken İsrail ile normalleşme olmaz”, “Gazze ablukası kalkmadan İsrail hükümetiyle bir araya gelemeyiz.” dediğini ancak ablukanın kalkmadığını, İsrail ile normalleşme olduğunu belirtti.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:

“Bunu söyleyen adamlar aynı yerlerinde duruyorlar. Milleti o dönem gaza getirdiler, o dönem seçimler vardı. Şimdi bir köşede duruyorlar, 20 milyon dolara Türkiye’nin itibarını sattılar. Söyledikleri hiçbir sözün arkasında durmadılar. 12 Nisan 2004’te Rauf Denktaş, Türkiye’ye gelip Kıbrıs ile ilgili miting yapmak istiyor. Dönemin Başbakanı, ‘Yapılacak bir şey varsa buyur Kıbrıs’ta yap, niçin Türkiye’de miting yapıyorsunuz, ne anlatacaksan Kıbrıs’ta anlat. 22 Haziran 2012’de Rus uçağı angajman kurallarına uymadığı için düşürüldü. Kıyameti kopardılar. Sayın Cumhurbaşkanı, ‘Aynı ihlal bugün yapılsa aynı karşılığı vereceğiz. Türkiye, Rusya’dan özür dilemeyecek’ diyor. Sonra Putin’in ayağına gittiler, bir özür mektubu gönderdiler. Rusya ile barıştılar. Türkiye’nin itibarı ne oldu?

İlk kez biz bu hükümetler döneminde toprak kaybına uğradık. Bunu Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri Kurmay Albay Ümit Yalım söylüyor. 1934 tarihli İngiliz haritası ve 1951 tarihli Amerikan haritasında Egedeki Bulamaç adası, 12 ada deniz sınırının dışında ve Türkiye’ye ait olduğu açıkça gösteriliyor. Şimdi Bulamaç adasında Yunanistan bayrağı dalgalanıyor. Sesini çıkaran var mı hayır. ‘Mümbiç, Rakka’ya giriyoruz…’ Girdiler mi hayır. ‘Almanya’ya gideceğim. Almazsanız içeriye kıyameti koparırım…’ Git kardeşim niye konuşuyorsun. Almanya almazsa hep beraber kavgasını verelim. Lafa gelince laf çok işe gelince olmuyor. İsrail’de hoparlörle ezanın okunması yasaklandı, itiraz eden biziz. Ankara’daki beyler dut yemiş bülbül gibiler. ‘Kimse Türkiye’nin gücünü test etmesin’ diyorlardı. Allah aşkına Türkiye’nin gücünü test etmeyen kim kaldı. İtibarı bu kadar zedelenen başka bir dönem olmadı.”

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, dış politikada az ve öz konuşulması, dile hakim olunması gerektiğini hatırlatarak, dış politikanın ayrı bir dili olduğuna işaret etti.

O dilden sapılmaması gerektiğini, dış politikanın milli olması gerektiğini anlatan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

“Dış politikada iktidar, muhalefet olmaz. Hollanda bir şey yaptıysa, iktidar ve muhalefet mücadele ediyor, hükümetin arkasında duruyor, gereğinin yapılmasını istiyor. Ama ortada bir şey yok. Dış politikada hata yaparsanız fatura sanayiciye, esnafa, turizmciye, otelciye çıkar. Ortadoğu’yu kana buladık, Libya’ya kadar uzandık Türkiye’nin itibarını sarstık, şimdi sıra geldi Avrupa’ya. Avrupa ile kavga ediyoruz. Çok açık ve net Sayın Binali Yıldırım’a bir çağrıda bulunuyorum. Krizin yaşandığı gün Hollanda Başbakanı ile 8 kez telefonla konuştuğunuz ifade edildi. 8 kez telefonda neyi konuştunuz bunu merak ediyorum. Umarım gizli değildir. Çıkın millete anlatın. Bunu bilmek zorundayız. “

CEVAP VER